GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:16.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçeleri üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce melek yüzlü şehidimiz Teğmen Alperen Emir'e ve Meclis kürsüsünde hakkı haykırarak son nefesini veren Kocaeli Milletvekilimiz Hasan Bitmez'e Allah'tan rahmet diliyorum. Değerli milletvekilleri, vatan, millet, bayrak ve din için gözünü kırpmadan şehadet şerbeti içen kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.

Devlet dediğimiz organizasyonda, temel güvenlik ve emniyet devletin birincil görevidir. Tarihin ilk dönemlerinden bu yana çeşitli devletler kurmuş Türk milleti, kamu düzenini ve güvenliğini ancak millî savunma ve toplumsal huzurla sağlayacağının farkındadır. Orhun Abideleri'nde Bilge Kağan huzuru sağladığını, isyancılara diz çöktürdüğünü, başkaldıranların başını eğdiğini anlatır. Yine, Kutadgu Bilig'de memleketin düzene girmesi için idarenin emniyet ve düzeni sağlaması gerektiğine, devletin yaşaması için de halkı korumanın, zorbalığa değil kanuna dayanmanın ve asayişi elden bırakmamanın önemine vurgu yapılır.

Türkiye, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar gibi sorunlu bölgelerin; Asya, Avrupa, Afrika gibi gelişmişlik farkı olan kıtaların birleştiği ve kesiştiği bir coğrafyadır. Tarih bizim yaşadığımız coğrafyada başladığı gibi, tarihe yön verecek en önemli olaylar da ülkemizde ve yakın çevremizde meydana gelmiştir. Bu sebeple yaşadığımız coğrafyada huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşamanın maliyeti hep yüksek olmuştur. Üstelik bölücü terör örgütünün eylemleri sebebiyle son kırk yılda bu maliyet katlanarak artmıştır. İmkânlarımızı ve kaynaklarımızı büyük ölçüde şehirlerde ve dağdaki teröristlerle mücadele etmek için ayırmak zorunda kaldık. Ülkemize, bayrağımıza, devletimize yapılan her türlü saldırıya kararlılıkla kendini siper eden polisimize ve askerimize kulak vermeli, ekonomik ve sosyal haklarını yeniden düzenlemeliyiz. Unutulmamalıdır ki kahraman Emniyet teşkilatımızın ve ordumuzun itibarını korumak, istiklalimizi ve istikbalimizi korumaktır.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı tarafından alınan, geç alınan ve alınmayan kararlar Türk milletine büyük bedeller ödetti. İnsanlar geçmişte yapılan yanlışları ve yaşatılan sıkıntıları çabuk unutuyor. İktidar da geçmişte yaptığı yanlışları unutturmak için propaganda aygıtlarını yaygın şekilde kullanmaktadır. Hükûmet sözcüleri her konuştuklarında 2002 yılını baz alıyor, o hâlde biz de terörle mücadelede o tarihleri baz alalım, hafızamızı biraz tazeleyelim, unuttuklarımızı hatırlayalım. 2002'de terör sıfıra inmişti, siz gelmeden önce Kerkük, Musul kırmızı çizgimizdi, Barzani'nin muhatapları başçavuşlarımızdı. Peki, siz gelince ne oldu? "Çözüm süreci başarıya ulaşırsa Öcalan serbest bırakılacak." diyen Barzani'yle el ele miting yaptınız. Terör örgütü PYD'nin lideri Salih Müslim'i, peşmergebaşı Barzani'yi Türkiye'de defalarca ağırladınız. Süleymaniye'de askerimizin başına çuval geçirildiğinde "Müzik notası mı vereceğiz?" diye dalga geçtiniz. Dolmabahçe'de kurulan ihanet masasını barış masası olarak gösterdiniz. İmralı'da Öcalan'la ihanetin yol haritasını konuştunuz, Oslo'da teröristlerle "Demokratik Türkiye'yi konuştuk." dediniz. Nevruz'u bahane ederek barış elçisi ilan ettiğiniz bebek katilinin mektubunu meydanlarda okuttunuz. Bülent Arınç "Sayın Öcalan" demek suç olmaktan çıktı; PKK'nın bayrağını, Öcalan'ın posterini taşımak suç olmaktan çıktı." dedi. Valilere "PKK'nın üzerine gitmeyin." talimatı verdiniz. "Çözüm sürecinin mimarı Öcalan mı, Erdoğan mı?" tartışmaları sürerken "Vallahi Apo'yu özledik." diye şarkı söyleyen sözde sanatçıya Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü verdiniz.

AKP iktidarının terörle mücadele ve asayiş politikalarının şifresi Habur'daki çadır mahkemeleridir, Oslo'daki, İmralı'daki ihanet masalarıdır. Bu devletin polisine, askerine hakaret eden, hatta tokat atan hainlere sesiniz çıkmadı. Askerin, polisin gözü önünde bayrağımızı indirip yere attılar, "Dokunmayın." talimatı verdiniz. Terörle mücadele eden kahramanları ve yerel yöneticileri cezaevine yolladınız. Teröristleri serbest bıraktınız; teröristlerin yolları kesmesine, kimlik kontrolü yapmasına, haraç toplamasına, karakolların önünde devriye atmasına göz yumdunuz. Sonra ne oldu? Kurtarılmış bölgeler, işgal edilmiş şehirler, hendekler; 793 vatan evladı şehit, 4 bin aslan, gazi oldu. İnkâr ederek, başkalarının üzerine atarak bu suçların altından kalkamazsınız. "Barış, çözüm, kucaklaşma." sözleriyle sarhoş olan divaneler söylediklerini, yaptıklarını unutur ama bizler unutmayacağız. Şehitlerimizin silah arkadaşları, anne ve babaları, eşleri ve çocukları bu yaptıklarınızı unutmaz. Bütün bu yaptıklarınız yetmiyormuş gibi millî değerlerimizi de unutmaya, unutturmaya çalışıyorsunuz ama bizler "T.C." ibarelerini kaldıran, Andımız'ı yasaklayan, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözünden rahatsız olan, Anayasa'daki Türklük tanımına göz diken teslimiyetçileri de unutmayacağız, unutturmayacağız. "Türkiye" adını değiştirmeye kalkan, Türk Bayrağı'nı tahrik unsuru olarak gören ve Taraf gazetesinin mühimmat taşıyan operasyon çocuklarını da unutmayacağız, unutturmayacağız. Pazar alışverişi yaparken eşinin yanında başından vurularak şehit edilen Astsubayımız Necdet Aydoğdu'yu da unutturmayacağız, unutmayacağız. "Bana Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan dağlarında yaşayan çobanlar Alparslan Türkeş'i soruyorlar, ben ona nasıl 'Başbuğ' demeyeyim." diyen kahraman vatan evladı Kaşif Kozinoğlu'nun Silivri Cezaevinde şehit edilmesine göz yumulmasını unutmayacağız, unutturmayacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sizin sustuğunuz günlerde "Üniversitelerde terör istemiyoruz, okullarımızda molotof değil, bilim yapılsın." dedikleri için "Bayrağa, vatana, millete saldırılan yerlerde sessiz kalmak ihanettir." dedikleri için şehit edilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu ve Hasan Şimşek'i unutturmayacağız, unutmayacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) "Hayvanlar bile anladı, siz anlamadınız." diyen akil adamları unutmayız, unutturmayacağız. Gerçekler acıdır ve acı sözleri kimse duymak istemez ama bugün kulaklarınızın duymasını istemediklerinizi dün yapmayacaktınız.

Değerli milletvekilleri, Emniyet müdürlerini, kaymakamları, valileri iktidarınızın temsilciliğine dönüştürme hastalığını bırakın. Yıllardır tek parti iktidarı döneminin uygulamalarını dilinizden düşürmüyorsunuz ama bugün o döneme rahmet okutuyorsunuz. İl başkanlarınız eş vali gibi, ilçe başkanlarınız eş kaymakam gibi davranıyorlar. Onların işine gelmeyen kamu görevlileri oradan oraya sürgün ediliyor. Yaptıklarınızla devlet-millet arasındaki zımni anlaşmayı yaralıyorsunuz. Her şeyin bir usulü, devletin birimlerinin bir çalışma sistemi vardır. Yirmi iki yıldır usul de sistemde bırakmadınız. İçişleri Bakanlığı, belediyelere, kurumlara sürekli müfettiş gönderiyor. Mevzuata aykırı iş yapan, beytülmale elini uzatan varsa tabii ki denetlenecek, incelenecek, gereği yapılacak, ona sözümüz yok ancak bu denetimler her nedense hep muhalefet belediyelerine yapılıyor; amaç sindirmek, baskı uygulamak. Maaşını devletten alıp emri kendilerine göre başka şahsiyetlerden alan kişiler kamu görevini icra edemez. Bu yüzden, sadece Türk devletine ve Türk milletine biat edecek liyakatli insanlar lazım, ilke bu olmalı. Devlet "Hata yaptım." demez, devlet gerekeni yapar; devlet küfürle yıkılmaz, devlet zulümle yıkılır, devletin dini adalettir. Binlerce yıldır Türk yurtları bu değerlerle yönetildi. Allah aşkına, yirmi iki yılda bin yıllık geleneği nasıl yıktınız? Geçmişte devletin önemli kademelerinde bulunanlar neler yapmış, nasıl düşünmüş, düsturu neymiş, hiç mi örnek almadınız? Mareşal Fevzi Çakmak "Ordunun politikaya karışmasına hiçbir şekilde razı olmam." diyordu, Genelkurmay Başkanı olduğu için Cumhurbaşkanlığını reddetti. Devletin yönetim kademesinde bulunanlar sözüm size: "İslam'ın kılıcı olan Türk milletine düşmanlık yapılmaz." diyenleri unutursunuz, Diyap Ağa'yı unutursunuz. Millî Mücadele'nin unutulmaz kahramanlarını, azmini ve millî şuurunu yaşatmanız gerekirken, sizler, cumhuriyet düşmanı olan şahısların ismini cadde ve sokaklara veriyorsunuz, Ermeni tehcirine defalarca "soykırım" diyen bir vatandaşı Viyana'ya büyükelçi olarak atıyorsunuz.

Kıymetli milletvekilleri, devletin itibarı, devletin izzetinefsi vardır. Türk devleti bir parti devleti değildir, herkesin hata yapma lüksü var ama Türk milletinin hata yapma lüksü yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen sözlerinizi tamamlayın.

YÜKSEL ARSLAN (Devamla) - Güvenlik güçlerimiz asayiş ve kamu düzenini sağlamak, bölünmez bütünlüğümüzü muhafaza etmek için mücadele ederken siyasetçiler de hassasiyet göstererek hareket etmek zorundadır. İstikbale emin adımlarla yürümek istiyorsak, ülkemizi bir an önce suçlular için güvenli liman olmaktan çıkarmalıyız. Ülkemiz uzun bir zamandır uluslararası suç baronları, insan kaçakçıları, uyuşturucu tacirleri, kara para ve bahis çeteleri için cazibe merkezi hâline geldi. Suç ve suçluyla her hâl ve koşulda mücadele etme, devlet ve millete karşı görevini ciddiyetle yerine getirme sorumluluğunu herkesten bekliyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, konuşmamı rahmetli Dündar Taşer'in şu sözleriyle bitirmek istiyorum: "Devlet bir hukuk ve ahlak kurumudur. Hile ve kurnazlık edemez, kimseyi tongaya bastıramaz, kimseye kızmaz, öfkelenmez, garez ve kin taşımaz, kendi vatandaşına pusu kurmaz."

Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerine İYİ Parti olarak "evet" diyoruz.

Genel Kurulu saygılarla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)