Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 38 |
Tarih: | 17.12.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bireyin, ailenin ve toplumsal değerlerimizin korunması, güçlendirilmesi, geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmakla mükelleftir. Sosyal hizmete dair modeller oluşturmak, sosyal adalet temelli bir toplum hedefine uygun politikalar geliştirmek Bakanlığın sorumluluk alanındadır. Toplumun tüm fertlerine ulaşarak sosyal kalkınmanın ve kaynaşmanın öncüsü olmak gibi önemli bir misyonu vardır. Açları doyuran, çıplakları giydiren, yoksul milleti zengin kılan sosyal devlet anlayışı devlet geleneğimizin olmazsa olmazıdır. Türk-İslam medeniyetini temsil eden devletler, halkın ahenkle bir arada tutulması, sosyal adalet ve refah toplumunun tesis edilmesi esası üzerine vücut bulmuştur. Biz "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." düsturuyla hareket eden bir milletiz. Devletimizin nitelikleri Anayasa'mızın 2'nci maddesinde sayılmış ve "Sosyal hukuk devletidir." diye vurgulanmıştır. Devletimizin "sosyal hukuk devleti" şeklinde nitelendirilmesinin nedeni vatandaşımızın muhannete muhtaç olmadan yaşamasını sağlamaktır. Tarihimiz boyunca yaralarımızı birlikte sarmaya, zorlukları dayanışma ruhuyla aşmaya gayret ettik. Yoksulluk ve yoksunluktan kurtulmak için azimli, gayretli bir şekilde çalışarak bugünlere geldik. AK PARTİ kadroları da iktidara gelene kadar aynı anlayışı savunmuşlardı ancak köprünün altından çok sular aktı ve artık yirmi iki yıl önceki vasıflarından uzaklaştılar. Devletimizin sosyal hukuk devleti vasfından da çok uzaklaştırılmış olduğunu görüyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, yoksul, kimsesiz, yaşlı, engelli ve kadınların yaşadığı problemleri dilinden düşürmeyip "Yaparsa AK PARTİ yapar." sloganıyla yola çıkanlar; 2023 Türkiye'sinde kerim devlet anlayışımızın kimsesizlerin kimsesi olma iddiasını yoksulluk, eşitsizlik ve adaletsizlik çıkmazına sürüklemişlerdir. Bugün gelinen noktada 4 bin lira dul ve yetim aylığı alan insanlarımız var, milyonlarca insan temel gıda maddelerine ulaşmakta zorluk yaşıyor. 7.500 lira maaş alan yüz binlerce emekli isyan ediyor, milyonlarca insanımız yakacak kömür bulamıyor, doğal gaz ve elektrik masraflarını karşılayamıyor. Kadınlar şiddet ve cinayet vakalarının artması nedeniyle tedirgin. İnsan onuruna yakışmayan bakımsız ve eski evlerde yaşamak zorunda kalan binlerce vatandaşımız var. Asgari ücretliler açlık sınırının altında yaşama mücadelesi veriyor. Engellilere verilen sözler tutulmuyor, yıllardır da kadro bekliyorlar. Aileler, ilk ve ortaöğretimde okuyan çocuklarının kırtasiye, önlük, çanta ve beslenme masraflarını karşılayamıyor. Üniversite öğrencileri başını sokacak bir çatı bulamıyor, geleceğe umutsuz bakıyor, hatta Merkez Bankası Başkanı bile kira fiyatlarından şikâyetçi. Haklıymışsınız, bütün bunları sadece siz yapabilirdiniz. 2023 yılında, bu ülkede, çocuklarına süt alamadığı için intihar eden anneler, babalar gördük, hep beraber yaşadık.
Kıymetli milletvekilleri, Atatürk'ün önderliğinde cumhuriyet vizyonu 1934'te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı vermiştir. Ancak kadın hakları konusunda bugün geldiğimiz nokta içler açısıdır. Kadına yönelik şiddet ve cinayet vakaları sürekli artıyor. Sosyal bir yara hâline gelen bu konunun üzerinde titizlikle durulması gerekiyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatının verilerine göre, kadına yönelik şiddette, üye ülkeler arasında en yüksek orana sahip 2'nci ülke durumundayız. Kadınların en fazla şiddete ve cinayete maruz kaldığı ülke konumunda olmamız, Hükûmet yetkililerinin bu konuda eksikliklerini göstermektedir. Yüce dinimiz de millî geleneğimiz de tarihî tecrübemiz de çok açık bir şekilde kadın ve aile konusunda izlememiz gereken yol haritasını ortaya koymaktadır. Bu konu, tüm boyutlarıyla ele alınmalı, şiddet ve cinayetin son bulması için somut bir yol haritası ortaya koyulmalıdır. Bakanlık yetkilileri, toplumsal bilincin yükseltileceğini, rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin sunulacağını, kadın konukevi kapasitesinin artırılacağını ifade ediyor. Ancak bunların hayata geçirilmesi için her şeyden önce verilerle hareket edilmelidir fakat Bakanlığa sorulduğunda, ellerinde bu konuda veri olmadığını söylüyorlar. Veri olmadan nasıl politika üretilecek? Bütçeyi neye göre hazırladıkları tam bir muamma.
Değerli milletvekilleri, kadının siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal haklar anlamında hak ettiği noktaya gelmesi ailenin de güçlenmesi demektir. Kadını güçlendirmek ailenin temelini güçlendirmektir. Kültürel ve toplumsal yapının temeli aile kurumudur. Yapılan tüm araştırmalarda aile, devletin ve milletin dayandığı en temel sosyal birliktelik olarak ifade ediliyor. Aile kurumunun önemine şüpheyle yaklaşanlara aileden imparatorluğa uzanan tarihî meydan okumalarımıza bakmalarını tavsiye ederim. Kendi benliğimize ve kültürümüze sarılmak, millî ve manevi değerlere önem vermek, topluma ve aileye gerçek demokrasiyi yerleştirmek, bilgi çağını yakalamak Türk aile yapısını kurtaracaktır. Devletimizin yetkili kurumları sosyal bünyemizi ve millî varlığımızı tehdit eden saldırıların yayılmasını engellemelidir ancak Bakanlığın bugüne kadarki aile politikaları hepimizi umutsuzluğa sevk etmektedir. 2024 yılı bütçesinde ailenin korunması ve güçlendirilmesi ödeneği en çok artan program olurken şehit yakınları ve gaziler programı ile yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşma programı ödeneği en çok azalan programlardan olmuştur. Bu durum hem kendi içerisindeki uyumsuzluğu hem de Türkiye'nin en temel ihtiyaçlarının göz ardı edildiğini ortaya koyan önemli bir göstergedir. İntihar, uyuşturucu bağımlılığı, boşanma sayıları, şiddet olayları hızla artmaktadır; insanı ve aileyi kaybettiğimiz için olabilir mi diye düşünüyorum. Boşanma sayısı ve boşanma hızı her yıl rekor kırıyor. 2022'de boşanan çiftlerin sayısı 180.954, boşanmaların yüzde 32'si evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşmiş. Peki, boşanmaların birinci nedeni olarak geçim sıkıntısının ve ekonomik problemlerin gösterilmesi sizlere neyi hatırlatıyor? Problemler ortadan kalkmadan, iş, aş ve geçim sıkıntısı halledilmeden boşanmaları engelleyemeyiz, aileyi koruyamayız. Bu nedenle Bakanlığın aileyi koruma ve güçlendirme programında uyguladığı bütçe artış oranını yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşma programı için de uygulaması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ekonomik, kültürel ve sosyal değişimlere bağlı olarak aile kurumu her toplumda değişime uğrar ancak bugün yaşadığımız şey değişim değil, yok olma tehdididir. Önce mahalleyi kaybettik, gökdelenler yaptık, insanın insanla bağını koparan kentler inşa ederek mahalleleri yok ettik. Mahalle kültürünün toplumu, aileyi ve bireyi koruyup muhafaza ettiğini ancak kaybedince anladık. Şimdi de aileyi kaybediyoruz. Ailenin en güvenli sığınak, güçlü sosyal ilişkiler ve millî varlığın olmazsa olmaz unsuru olduğunu da kaybedince anladık.
Aile ve sosyal politikalar millî güvenliğimiz kadar da önemlidir. Bizim devlet geleneğimiz "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." şuuru üzerine inşa edilmiştir. Beşerî sermayesini kaybetmiş, insan kaynağını hor kullanmış, vatandaşına değer vermeyen, ruhunu kaybeden bir ülke her şeyini kaybedebilir. Anadolu irfanı bizim geleneğimize has, bu topraklarda doğan bir kavramdır. Adı ve vereni kim olursa olsun, hakkı ve ihtiyacı olmayan şeyi kapısının eşiğine yaklaştırmayan, yüce gönüllülük Anadolu irfanıdır. Bugün ne yazık ki irfanımızı da kaybediyoruz. Annesine, babasına baktığı için ihtiyacı olmadığı hâlde yardım alanlar, kul hakkını, alın terini ve emeği hesaba katmadan zengin olma hayalleri kuranlar irfanımızı nerede kaybettiğimizi gösteriyor. Bu topraklar imkânı olduğu hâlde ana-babasını sokağa atan hayırsızlar ülkesi olamaz eğer o hâle geldiysek birileri de çıkıp sorumluluğu üzerine almalı. Ana-babaya, yakın akrabaya yardım etmeyi emreden bir dinin mensupları, anne-baba hakkının ödenmez olduğunu söyleyen bir geleneğin temsilcisi nasıl bu hâle gelir? Millî ve manevi değerlerini inkâr etmiyor görünüp bunların gereğini yapmak yerine vicdanını kuytu köşelerde saklı tutup tercihlerini çıkarlarına göre yapan bu kalabalıklar nereden çıktı? Şimdi bazılarınız "Birileri vermekte, birileri almakta; istikrar sürmekte. Sana ne?" diyebilir. Biz, Anadolu irfanının zarar gördüğü, Türk milletinin kaybettiği sanal istikrar tablolarından sorumlu değiliz; son nefesimize kadar haktan, adaletten ve ahlaktan sorumluyuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Milletvekili.
YÜKSEL ARSLAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bugün yoksulluğun derinleştiği, çocukların yetersiz beslendiği, kadınların kendilerini güvende hissetmediği, engellilerin ve yaşlıların yokluktan evlere hapsolduğu, aile kurumunun çöktüğü ülkemizde sosyal yardımı ve sosyal adaleti sağlamakla yükümlü Bakanlığın bütçesi yeterli değildir. 21'inci yüzyıl dünyasında ülkeler teknoloji savaşları, vekâlet savaşları, ekonomik savaşlar, hatta çevre ve sağlık savaşlarıyla muhatap olurken küresel savaşlarla kuşatılmaktadır. Özellikle aile ve toplumunu hedef alan, çetin ve çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya olduğumuz bir dönemde bu sorunlarla mücadele etmesini beklediğimiz Sayın Bakanımızın omuzlarında çok büyük bir sorumluluk vardır. Kamuoyunda Belçika'da doğup büyümüş, eğitimini orada almış, hatta orada milletvekilliği dahi yapmış olmasına rağmen millî varlığını muhafaza etmiş bir Bakanımız olduğu için kültür savaşını kazanacağımız yönünde de bir kanaat oluşmuştur; bunu kendilerine iletmek istedim. Lütfen günlük siyasi tartışmalara alet olmadan talep ve beklentilere odaklanın.
Büyük Türk milletini ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)