Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 38 |
Tarih: | 17.12.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, Değerli Bakanlar, çok kıymetli milletvekilleri ve çok değerli bürokratlar; Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi hakkında İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili, çok değerli kardeşimiz Sayın Hasan Bitmez Beyefendi'ye Allah'tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum; mekânı cennet olsun, Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur, ruhu şad olsun.
Evet, değerli milletvekilleri, ülkemizde eğitim sisteminden memnun olan bir kişi var mı, sormak istiyorum. Türk Eğitim sisteminin giderek artan sorunları yıllardır devam ediyor, tespitler yapılıyor, çözüm önerileri ortaya konuluyor ama hiçbir öneri de maalesef dikkate alınmıyor. Giderek nitelik açısından kötüleşen eğitim ve öğretim sistemi, fırsat eşitliğinin giderek yok olması, meslek liselerinin içler acısı durumu, öğretmenlerin maddi ve manevi büyük sıkıntıları, çağa uyarlanmayan, bilimsellikten uzaklaşan eğitim programları, sınav odaklı eğitimin hâlen ısrarla devam etmesi, geçmişte var olan nitelikli okulların sayısını artırmak yerine, hepsini başarısızlıkta eşitleyen zihniyet, liyakatsiz yöneticilerin yönettiği okullar; sonuç, okul bitirmiş işsizler ordusu. Neyi düzeltebildiniz sayın milletvekilleri? Düzgün giden alanları bozdunuz; olan kime oluyor? Çocuklarımıza oluyor. 23 milyonu aşkın çocuk nüfusumuz var sayın milletvekilleri. Ekonomik krizle birlikte yoksulluk en çok kadınlara ve çocuklara vuruyor. Çocuklarımızın büyük çoğunluğu kahvaltı yapmadan, yemek yemeden okullarına gidiyor. Aynı iktidarın 9'uncu Bakanı Sayın Tekin "'Okulumda sağlıklı besleniyorum.' sloganıyla yeni süreçler geliştirdik." diyor. Sağlıklı beslenme kültürünü geliştiriyorlarmış; trajikomik bir durum "Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin." der gibi Sayın Bakan. Çocuklarımız aç, aç; Sayın Bakan, farkında mısınız? Anneler çocuklarının beslenme çantasına bir şey koyamadığı için ağlıyor, üzülüyor, üzüntüsünü belli etmemeye çalışıyor. Medyaya her gün yansıyor, tabii, siz havuz medyanızda göremezsiniz sayın milletvekilleri. Geçen sene Eurostat'ın araştırmasında Türkiye'de çocukların yüzde 44,3'ü yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunmuş ve bu hızın yükseliş eğiliminde olduğu ifade edilmiş. Bu yıl ne oldu Sayın Bakan, araştırıyor musunuz? TÜİK'in verileri çocukların yüzde 33,7'sinin ciddi maddi yoksun olduğunu ifade etmiş yine geçen sene. O yüzden bir proje geliştirdik, adı "Rüzgârgülü Projesi" Devlet okullarında ilkokul ve liseyi de içine alacak şekilde sabah, öğlen ve akşam yemekleri verilmeli, sağlıklı ve dengeli beslenme için bunu çocuklarımız için yapmalıyız dedik ama maalesef, bir öğünün bile bütçe kalemlerinde olmadığını görmekten de büyük üzüntü duyduğumu buradan ifade etmek istiyorum. Hani geçen dönem 5 milyon çocuğa yemek verileceği ifade edilmişti. Bakan Özer zamanında bırakın onu, okul öncesi eğitimde velilerden alınan eğitime katkı payları kaldırılmıştı o dönem. Ekim ayında yapılan mevzuat düzenlemesiyle aidatların yeniden zorunlu hâle getirilmesinin nedeni ne Sayın Bakan?
İktidar sayıları abartmayı çok seviyor, her konuda 2002 ile bugünü kıyaslıyorsunuz. Aradan yirmi iki yıl geçmiş, ben utanıyorum açıklamalarınızdan: "Şu kadar okul yaptık, bu kadar öğretmen tayin ettik, şu kadar derslik açtık, şu kadar tahta aldık." Ya, nüfus artmış, ihtiyaç artmış, yapmayacak mıydınız? Üstelik olması gerekeni de yapamamışsınız, beceriksizliğinizi sayılarla örtemezsiniz. Bu arada hatırlatırım, eğitimde nitelik ve nicelikten çok önce gelir sayın milletvekilleri, en önemlisi siz eğitimde kaliteyi yok ettiniz. Hatırlayın, Sayın Özer "5 yaş için okullaşma oranı yüzde 99." dedi. Millî Eğitimin istatistikleri yüzde 85 oranında olduğunu gösteriyor ve o zaman bir yılda 3 bin anaokulu, 40 bin ana sınıfı hedefe konulmuştu; her ne kadar o hedefe ulaşılmasa da 2.176 anaokulu, 16 bin de ana sınıfı açıldığı söylendi. Bakıyorum, 27.000 öğretmene ihtiyaç var ama 8.805 öğretmen atandı. Soruyorum: Kölelik sisteminin örneği olan ve asgari ücretin altında ücret alan bu ücretli öğretmenlerle mi tamamladınız bu boşluğu? İlkokul ve ortaokulların bünyesindeki mevcut ana sınıfları anaokuluna dönüştürüldü. Aynı bina içinde 2 müdürlük olması zaten mevzuata aykırı bir durumken sırf göz boyamak için var olan ana sınıflarını anaokuluna dönüştürmek yanlış bir tutum değil midir? Sayın Tekin, siz de bu kandırmacaya devam mı edeceksiniz?
Evet, gelişmiş ülkelerde 4 yaş zorunlu olduğu hâlde biz hâlen 5 yaş için okul öncesini zorunlu hâle getiremedik. On Birinci Kalkınma Planı'nda "Zorunlu eğitime alınacak." deniyordu, başarılamadı; On İkinci Kalkınma Planı'nda "zorunluluk" lafı asla yok.
Sayın Tekin, tarikat ve cemaatlerin merdiven altı sübyan okulları olarak ne idiği belirsiz okulları denetliyor musunuz, bir kere daha buradan sormak istiyorum. Pıtrak gibi açılan kurslar, özel okullar ve devlet okullarımız, bunları kim denetliyor?
Sayın Bakan, eğitim müfettişlerinin özlük hakları o kadar geri gitti ki artık öğretmenler müfettiş olmak istemiyor. 750 eğitim müfettiş yardımcısı kadrosuna sadece 260 kişi başladı, başlayanların bir kısmı da istifa etti. Bir uzman öğretmen müfettiş olduğu zaman aylık geliri düşüyor Sayın Bakan. Böyle bir çarpık sistem dünyada görülmemiştir. Kadrolar boş kaldığı için bu yıl yeniden eğitim müfettiş yardımcısı sınavı açmak zorunda kaldınız ancak açılan bu kadroların da boş kalacağı aşikâr. Eğitim müfettişlerinin statülerine uygun mali haklar derhâl verilmelidir ve denetim mekanizması güçlendirilmelidir.
Sayın milletvekilleri, yıllardır mesleki ve teknik eğitimde meslek edindirecek müfredatı bir türlü oluşturamadık. Sanayide ara eleman arayışları sürüyor, kalifiye eleman bulunamadığından yakınılıyor. Cumhurbaşkanı ve onu bilgilendiren eski mucit Bakan Sayın Özer mesleki eğitim merkezlerinde öğrenci sayısını bir yılda 159 binden yaklaşık 1 milyon 400 bine yükselttikleriyle böbürlendiler, övündüler. Nasıl mı yaptılar? Bir daha hatırlatıyorum: Her meslek lisesinin içine meslek eğitim merkezi açtılar. Meslek liselerinde devamsız, başarısız, maddi yönden imkânı olmayan öğrencileri mesleki eğitim merkezlerine aktardılar. Hadi bu durum kabul edilebilir ama esas büyük kısım, yüzde 60'lık kısmı devletin teşvikinden asgari ücretin yarısını devlete fatura etmek için yirmi yedi haftalık Ustalık Telafi Programı'na iş yeri sahipleri çalışanlarını kaydettirdiler. Bu, çırak, usta ve kalfa yetiştirmek değil; bu, çalışanlarını bu kapsama alarak sigorta giderlerini ve asgari ücretin yarısını devlete fatura etmekti. Bu para nereden ödendi sayın milletvekilleri? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan. Yeni Bakana sordum Plan ve Bütçe konuşmalarında, bu konuyla ilgili suistimaller olduğunu kabul ettiler kendileri, cevap vermişler; bu suistimallerin önlenmesi için bir dizi düzenleme yaptıklarını, yanlış uygulamaların ve suistimallerin önüne geçeceklerini açıkladılar özetle. Sayın Bakan, bu yanlış uygulamalar ve bundan kaynaklı suistimaller yüzünden devlet ne kadar zarara uğratılmıştır, onu sormak istiyorum. Peki, bu suistimal edenler, yanlış işlem yapanlar ve sadece sayıyı yükseltmek için böyle aklıevvel projeler geliştirenler için yaptırım nedir? Peki, gerçekten, çırak, usta, kalfa olacak çocukların yani dört yıl okuyan çocukların günahı ne? Meslek öğreniyorlar mı? Hayır. Getirgötür işleri yaparak çocuk işçi oluyorlar ki bunlar yansıdı medyamıza "Çok yoruldum." diye anlatıyor çocuklar. Devletin desteğini tam olarak alıyor mu staj yaptıkları yerden, o da belli değil. Yönetmelikte "1 usta üreticiye 40 öğrenci..." deniliyor. 1 usta öğreticiye 40 öğrenci düşerse meslek öğrenmek mümkün müdür Sayın Bakan ki hele sayı bu kadar yüksekken kaç öğrenci düştü 1 usta öğreticiye, onu da öğrenmek isterim.
Evet, yükseköğretim programları ile mesleki teknik liseler ve ortaöğretim arasında müfredat bağlamında bir bütünlük yok. Üniversiteler yüksek lise gibi Sayın YÖK Başkanı, kontenjanlarda plan yok, program yok. Sayın milletvekilleri, aynı iktidarın Millî Eğitim Bakanları ile YÖK Başkanları belli etmeseler de bir türlü anlaşamıyorlar, onu söyleyeyim, masa altından birbirlerini tekmeleyip duruyorlar. İnşallah siz anlaşırsınız; siz yenisiniz daha, o yüzden söyledim.
Evet, günümüzde hâlen eğitimin başat unsuru öğretmen. Nitelikli öğretmen yetiştirme üzerinde durmalıyız. Yüze yakın eğitim fakültesi var. İhtiyaca uygun plan ve program yapılmadığından, kontenjanlar giderek artırıldığından her yıl ihtiyaç olmayan branşlardan mezun veriliyor; ayrıca pedagojik formasyon da devam ediyor. Sonuç, atanamayan yüz binlerce mezun.
Sayın Bakan, Cumhuriyetin 100'üncü yılında 100 bin öğretmen atamasını mülakatsız gerçekleştirin.
Sayın Bakan, "Mülakatla ilgili benden öncekilerin sözleri beni ilgilendirmez." diyemezsiniz, AK PARTİ'nin seçim beyannamesine bile girdi ama hiç kimse hakkaniyetinize artık güvenmiyor. Sizin müsteşarken kul hakkı yediğiniz uygulamalarınızı da unuttuk sanmayın.
Öğretmen liselerini açın Sayın Bakan, en zeki vatan evlatları öğretmen olsun. Eğitim fakülteleri alan kontenjanlarını azaltın, bu kadar eğitim fakültesine ihtiyaç yok. Mesleki ve teknik eğitim için öğretmen yetiştiremiyoruz, Plan ve Bütçede de ifade ettim. Bir kere, Meslek Kanunu'nu tekrar ele alın, böyle komik bir Meslek Kanunu olmaz. Siyasi popülizmin gereği itiraz etmemize rağmen maalesef bunu çıkardınız.
Ücretli öğretmenlik mutlaka ve mutlaka kalkmalıdır. Pedagojik formasyonu olan, uzun yıllar ücretli öğretmenlik yapanları kriterler belirleyerek kadroya alın Sayın Bakan. Öğretmenleri öyle "uzman öğretmen, başöğretmen" adı altında sınıflara ayırmanızın bir manası yok, kıdemi gelene bu haklardan yararlanma imkânı verin.
Öğretmen maaşları yoksulluk sınırının altında, ne yapsın öğretmen hele büyük şehirlerde? Öğretmenlere güya 3600 gösterge verildi, emeklilikte maaşları artacak, insanca yaşama koşullarına sahip olacaklardı; ocak ayında 3600 ek gösterge verilen emekli eğitimciler şu anda diğer emekliler gibi perişan. Çünkü çalışan memurlara yapılan seyyanen zamlar emeklilere verilmedi, bu yüzden verilen 3600 ek göstergenin de hiçbir anlamı kalmadı. Şu anda emekli öğretmenler 3000 ek göstergeyle emekli oldukları durumdan çok daha kötü durumdalar. Sadece eğitim müfettişlerinin değil, şube müdürlerinin, il Millî Eğitim müdür yardımcılarının da özlük hakları son derece geride kalmıştır Sayın Bakan.
Evet, PIKTES öğretmenleri kadro bekliyor. Bütün öğretmenlik branşlarından bize şikâyet yağıyor; biyoloji öğretmenleri -vallahi, isimlerini söylemekten imtina ediyorum çünkü biri "Bizi unuttunuz." diyor- kimya öğretmenleri, teknoloji öğretmenleri, tarih öğretmenleri, matematik öğretmenleri, sınıf öğretmenleri hayırlı haberler bekliyor. Sayın Bakan, usta öğreticileri unutmayın, 100 bine yaklaşmış bunlar; bu hayat boyu öğrenimle ilgili yirmi beş otuz sene çalışanlar var, bir yol bulmak zorundasınız.
Evet, psikolojik danışman en önemli konu, rehber öğretmen konusu çok önem arz ediyor; akran zorbalığının, madde bağımlılığının, dijital bağımlılığın, istismar ve yoksulluktan kaynaklı sıkıntıların çocuklardaki yansımaları ve yönlendirilebilmeleri için rehber öğretmene ihtiyaç var. 20 binden fazla okulda rehber öğretmen yok Sayın Bakan. Sayın Özer bir şey söylemişti "Hangi tür olursa olsun 100 öğrencisi olan her okula 1 rehber öğretmen atanacaktır." demişti; devlette devamlılık vardır Sayın Tekin, ne oldu, vaz mı geçtiniz? Aklımıza kötü şeyler geliyor, Diyanet İşleri ve bu Millî Eğitim Bakanlığının ÇEDES protokolüyle imam ve vaizlerin manevi danışmanlığını yaygın hâle mi getirmeye çalışıyorsunuz yoksa? Lütfen, vazgeçin bu projelerden, okullarımız sizin arka bahçeniz değil.
Sayın Bakan, dahliniz var mı bilmiyorum, müsteşar olduğunuz zaman kaldırılan Andımız'ı tekrar mutlaka çocuklarımıza okutmalısınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu ülkenin geleceği için, öğrencilerimizin iyi yurttaş olabilmesi için, değerler eğitimi için bir adımdır Andımız. "Türküm, doğruyum, çalışkanım." sözleri, "Ülküm yükselmek, ileri gitmektir." sözleri, "Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir." sözleri kimi rahatsız ediyor?
Sayın milletvekilleri, taşımalı eğitim sisteminin mutlaka ortadan kaldırılması gerektiğini, köy okullarının yeniden açılması gerektiğini yıllardır söylüyoruz ama öyle bir hâle getirdiniz ki köyler boşaldı, 2.400 köy okulunu kapattınız; tarımı da bitme noktasına getirdiniz. Şimdi "5 öğrenci bile olsa köy okullarını açıyoruz ama bulamıyoruz." diyorsunuz yani eserinizle övünün diyorum ben de AK PARTİ iktidarına; köylerde 5 öğrenci bulamıyorsunuz, okul açamıyorsunuz.
Bu ders yılı başlangıcında taşıma ihalelerinde yaşanılan sorun nedeniyle özel eğitim gerektiren çocuklar başta olmak üzere birçok yerde çocuklar okula devam edemediler.
Proje okulları konusunu açmak istemiyorum. 2 bine yaklaşan proje okullarında en iyi başardığınız iş sınavsız okul müdürü, müdür yardımcısı ve öğretmen atamaları.
Sayın milletvekilleri ve Sayın Bakan; evet, MEB istatistiklerinde verilen net okullaşma oranı son on yıla göre düşüş gösteriyor. Size soruyorum Sayın Tekin: Zorunlu eğitimde olması gereken ama kaydı olmayan ilkokulda, ortaokulda ve ortaöğretimdeki çocuk sayısı ne kadardır? Zorunlu eğitimde olmayan toplam öğrenci sayısı 500 bin mi, 1 milyon mu, 1,5 milyon mu? Okul dışında kalan çocukların nerede olduğu kamunun cevaplaması gereken bir sorudur. Bir çocuk dahi olsa, evet, okul terklerinin... Yani şunu da ifade edeyim: Zorunlu eğitim bir fırsat eşitliğidir Sayın Bakan, özellikle ilköğretimde. Nerede bu çocuklar? Okul terklerinin minimuma inmesi ve okullaşma oranlarının artması için zorunlu eğitim çağındaki çocukların okula başlatılmaması durumunda hızlı ve sistematik takip gerekiyor, cezai yaptırımları ve uygulamasına yönelik yasal düzenlemeleri hayata geçirin Sayın Bakan.
Okullar açılalı iki ayı geçtiği hâlde hâlâ birçok okulda onarım çalışmaları devam ediyor. Tüm bu onarım işlerinin okullar açılmadan önce bitirilmesi gerekmez mi? Yıllardır ülkeyi yönetenlerin bunu sağlayacak bir sistemi getirmemeleri, geliştirememeleri gerçekten çok üzücüdür. Deprem bölgelerinde, bakın, Manisa dâhil birçok okul riskli bulundu ama güçlendirilmedi, başka okullarda ikili eğitim yapılıyor. Deprem yaşamış bölgelerimizi açamıyorum, zaman yetmiyor, hem öğrenciler hem öğretmenler perişan durumda.
2018'den beri bu, Allah'ın emri mi? Yaz saati uygulamasını kalıcı hâle getirdiniz, hâlen devam ediyor ya! Bu durum, sabahtan çok erken saatlerde okula giden çocuklarımızı veya geç dönen çocuklarımızı psikolojik olarak da etkiliyor. Ya, elektrik şirketlerinin kârını değil, çocuklarımızı düşünün Sayın Bakan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, geçen yıl tüm ilkokul ve ortaokullara ilk kez bütçe gönderildi. İyi bir şey yapmıştı Sayın Özer. Yetersiz de olsa, temizlik ve benzeri ihtiyaçları almaları sağlandı. Yapılan ender iyi işlerden biri olmasına rağmen bundan neden vazgeçilmiştir Sayın Bakan?
Bilindiği gibi iyi bir dil edinimine küçük yaşlarda başlanılır ancak bilhassa devlet okullarımızda hâlâ öğretim metodu olarak çocukların ilgisini çekecek yaklaşımlar ortaya konulmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Bitiriyorum.
Sayın milletvekilleri, "Yükseköğretime geçiş sistemini merkezi olmaktan çıkarmanın zamanı gelmedi mi?" diye YÖK Başkanımız da buradayken sormak istiyorum. Her üniversite kendi kriterlerine göre öğrenci almalıdır. Baraj kaldırıldı, matematikte sıfır alan öğrenci matematik bölümünde okuyabiliyor, kaydını yaptırıyor, fizikten eksi 5 alan fizik bölümünde devam edebiliyor; ya, böyle bir üniversite anlayışı nerede var?
Şimdi, bakın, dünya da ilk 500 içinde bir üniversitemiz var -ne kadar gerilediğimizi görün, gerileme giderek de artıyor- ama On İkinci Kalkınma Planı'nda ne yazmışlar biliyor musunuz? Dünyadaki ilk 100 üniversitenin içine 5 üniversitemizin girmesini 2053 yılına ertelemişler yani otuz yıl sonraya hedef koymuş muhteremler. Bu durum gençlerin ne hâlde olduğunu gösteriyor hepimize.
Evet, bu yüzden bütçeden bahsetmiyorum, bütçenin zaten yetersiz olduğunu ifade ediyorum. Millî Eğitim bütçesine "evet" oyu kullanmayacağımızı "ret" oyu kullanacağımızı buradan ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)