GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:17.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, Sayın Bakanlar ve kıymetli bürokratlar; öncelikle hakkı haykırırken Hakk'a kavuşan Hasan Bitmez Bey'e Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Üniversite deyince ülkemizde ne görüyoruz? Kızmaca, darılmaca yok, iflas etmiş bir eğitim sistemini görüyoruz, niteliksel değil niceliksel büyüyen bir yapı görüyoruz. Ülkemizde toplam 208 üniversite var, Allah bereketini versin. Son yirmi yılda üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı, çok şükür. Keşke bu durumu alkışlayabilseydik. Oysa ne vadetmiştiniz? Hemen 2023 seçimlerinden önce ve bundan önceki vaatlerinizde olduğu gibi "Dünyada ilk 500'e giren üniversite sayımızı en az 10'a çıkaracağız." dediniz ama şu an sadece 3 üniversitemiz var. Diplomalı işsizler ordusu yaratan üniversitelerimizin sayısıyla övünmeye değil nitelik sorununu tartışmaya ihtiyacımız var.

Sayenizde "apartman üniversiteleri" diye bir kavram oluştu, hatta onlardan birine de Selman Öğüt atandı, tıpkı Bekri Mustafa'nın Ayasofya'ya imam olması gibi.

Bu arada, üniversiteye girişteki baraj uygulamasını kaldırdınız değil mi hem iki yıllık hem de dört yıllık bölümler için? Bu kaldırmadan sonra, bakınız, eksi 9 netle dört yıllık fakültelere öğrencilerimiz giriyor. Baraj uygulamasından önce dört yıllık bir fakülteye girmek için en az 27 net, iki yıllık bölümler için en az 9 net yapmak mecburiydi. Sizin için önemli olan konu bu değil, sayenizde üniversiteler kadrolaşma ve bir arpalık yeri oldu.

Anadolu'da bir söz var: "Bir ambar buğdayın bir avuç mostrası olur." Ben, tek tek bütün üniversitelerde sayabileceğimiz örneklerden birkaçını paylaşmak istiyorum. Mesela, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi; bu üniversitemizin Resmî Gazete'de bir öğretim üyesi alım ilanı yayımlanıyor. Söz konusu ilanda Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü doktora öğretim üyesi alınacağı duyurulmuş. Şart olarak da ne yazılmış biliyor musunuz? "Uygulamalı Sosyoloji Ana Bilim Dalı doktorasını yapmış olmak, toplumsal hareketlilik ve göç alanında tamamladım..." Bakın "tamamlamak" demiyor "tamamladım" diyor. Bunun anlamı şu: İlan adrese teslim hazırlanmış, kadroya alınması planlanan kişinin öz geçmişi aynen ilana "kes-kopyala"yla yapıştırılmış. İlahi adalet de işte böyle yakayı ele verdirmiş.

Sayın Bakanın çok sevdiği, hatta en sevdiği bir dernek var: MEB'in âdeta paralel yapısı hâline gelen Cihannüma Derneği. İşte, bu Ahi Evran Üniversitesini ne yapıp edip âdeta "Cihannüma üniversitesi"ne döndürmüşsünüz Sayın Bakan. Mesela, Rektör Profesör Doktor Mustafa Kasım Karahocagil'in Cihannüma Derneği Kırşehir Bölge Temsilciliği ile Genel Merkez yöneticiliği var. Rektör olunca ilk icraatı ne olmuş? Üniversite Genel Sekreterini görevden alarak yerine yine, Cihannüma Derneği Genel Merkezi yöneticilerinden Hüseyin İlter'i atamış. Devamı da var, Tıp Fakültesi Dekanlığına ve Rektör Yardımcılığına yine Cihannüma Derneği Kırşehir İl Temsilcisi görevini yürüten Ali Güneş'i atamış. Üniversitenin Hukuk Müşavirini görevden almış, yerine aynı üniversitenin Eğitim Fakültesi hocası olan Halit Ertuğrul'un oğlu Hüseyin Ertuğrul'u atamış. On yıldır AK PARTİ Kırşehir İl Kadın Kolları Başkanlığını yürüten Meryem Düğer Sosyal Bilimler Yüksekokulunda kadrolu ve maaşını buradan alıyor. Sayın Bakan, yasaya aykırı bu kadronun sebebi hikmeti nedir?

Bir de AK PARTİ'ye en yakın olan üniversitelerden Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi var. Üniversitenin Mütevelli Heyet Başkanlığını Ahmet Akça yapıyor. Ahmet Akça kim? Cihannüma Derneğinin Genel Başkan Vekili. Bu arada Ahmet Akça, Cihannüma Derneği Yönetim Kurulu üyesiyken üniversite Mütevelli Heyet Başkanlığının yanı sıra da Turkcell Yönetim Kurulu Başkanlığı da yapıyordu. Bitti mi? Bitmedi. Ahmet Keskin var, kim? O da Cihannüma Derneğinde Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.

Serhat Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Doktor İbrahim Taşdemir'in yolu da yine Cihannümayla kesişiyor. Yönetim Kurulu üyesi olduktan kısa zaman sonra da Millî Eğitim Bakanlığının en stratejik dairelerinden biri olan İdari ve Mali İşler Daire Başkanı yapılıyor. Yani Sayın Bakan, Bakanlığınızın mali ve idari işleri ve pek çok birimi Cihannüma Yönetim Kurulu üyesinden soruluyor. Olmuşken 2024 bütçesini de Cihannüma keşke Meclise sunsa da iş tam yerini bulsa. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Keşke doğru şeyler anlatsanız.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Laf atmayın! Laf atmayın!

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Hoş, hepsinin doğrusunu söylüyorum.

Kişiye özel kanunlarla rektör olmuş bir Bakan olarak sizin bunlara verilecek ne gibi bir cevabınız olur, doğrusu merak ediyorum. Hatırlayacaksınız, Hacı Bayram Üniversitesinin Rektörlüğüne atanma süreciniz de çok tartışmalara neden olmuştu. Yüzlerce hak sahibi, yıllardır profesör, sıra bekliyor ancak Sayın Bakanın Müsteşarlığı bitiyor ve rektör yapılması lazım, Müsteşarlığı bittikten bir ay sonra profesör yapılıyor; Sayın Bakana mahsus kararnameyle kanun değiştiriliyor, üç yıllık profesörlük şartı kaldırılıyor, bir aylık profesörümüz rektör oluyor. İşte böyle bir zihniyetin böyle atamalar yapması son derece normal, bize garip geliyor, millete garip geliyor, bunlar için aslında hak olarak kabul ediliyor.

Efendim, sonuç itibarıyla karşı karşıya olduğumuz durum şudur: AKP'den talimat almadan herhangi bir iş yapmayan YÖK, YÖK'ten talimat almadan hiçbir iş yapamayan üniversitelerle karşı karşıyayız. Yükseköğretim dünyamızı ne yazık ki böylesine hazin ve böylesine acıklı bir tabloya sürüklediniz. Boğaziçi Üniversitesinde sebep olduğunuz direniş bin günü aştı; 550'den fazla kişiyi gözaltına aldınız, 10 kişiyi tutukladınız, 24 kişiye de ev hapsi uyguladınız. Dünya kamuoyunda da kınanan Boğaziçindeki tarihî ayıbınız da sürüyor. Biliyor musunuz ki Avrupa'da 35 ülke arasında rektörün üniversite dışından belirlenip onaylandığı tek ülke Türkiye. Keşke iktidar partisinde aday adayı olmak, aday olmak, milletvekili olmak, eski bir bakan olmak ya da bunların yakını olmak, İlim Yayma, TÜGVA, Cihannüma gibi referanslar aramak yerine liyakat arasaydınız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Millî Eğitim Bakanlığına gelelim. Bu ülkenin asıl beka sorunu millî eğitimde toplumsal bir bütünlük sergileyemeyişimizdir, aksine kin ve nefret dolu kamplarda kutuplaşmamızdır. Millî Eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay her yıl düşüyor. 2002 yılında yüzde 17'ydi, şimdi yüzde 9'a gerilemiş; bakış açınız bu. Aslında AK PARTİ'nin topyekûn millî eğitim politikası öğrenci yetiştirmek üzerine değil seçmen yetiştirmek üzerine kurgulanmış bir eğitim politikasıdır. Sayenizde ilköğretimden yükseköğretim düzeyine kadar yıllık bazda devlet tarafından karşılanan giderler bakımından öğrenci başına 36 OECD üyesi ülkenin içinde 34'üncü sıradayız. 4+4+4 sistemini getirip düz liseleri kapattınız, sistem dert artı dert artı derde dönüştü. Liselere girişte tam 5 farklı sınav sistemi denediniz. Anadolu ya da fen liselerine yerleşemeyen öğrencilere, açıkta kalanlara mecburen meslek liselerini ve özellikle özel okulları adres gösterdiniz.

Şimdi, eğitimde fırsat eşitliği kalmadığını aslında Sayın Bakan da biliyor, milletimiz de biliyor, Allah da biliyor, kul da biliyor. Sistem şöyle işliyor: Yani 2002 öncesinde ortalama bütün okullar içerisinde özel okul oranı yüzde 2-3'lerdeyken şimdi bu yüzde 20-25'lere çıktı. Ben Bursa Milletvekiliyim, Bursa'mızda Nilüfer ilçesi var, bu ilçedeki bütün eğitim, öğrencilerin yüzde 45'ten fazlası özel okula devam ediyor. Şöyle oluyor sonra: Her gün bin tane soru çözen, özel okulda sınava odaklı hazırlanmış, sınava odaklı giderken de dersleri ve ortaöğretim puanını hiç dert etmeyen, nasıl olsa 100 verilecek olan zengin çocukları, devlet okullarına gitmiş ve eğer lütfeder de bir defa yaparlarsa deneme sınavında optik formu hayatında bir defa gören çocukları biz aynı sınava sokuyoruz, ondan sonra da fırsat eşitliğinden bahsediyoruz. Sistemin adı "Paran varsa oku."ya dönmüştür, oysaki sosyal devlet eğitimi, sağlığı, güvenliği nitelikli, eşit, parasız bütün vatandaşlarına sağlamak zorundadır. Yapabildiniz mi bunu? Yirmi yıldır, yirmi iki yıldır millî eğitimi yönetiyorsunuz.

Efendim, devlet okullarında dediler ki: "Tekli eğitime geçeceğiz." Ya, bırakın tekli eğitimi, deprem riskiyle Bursa'da...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bakan seni dinlemiyor.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - ...150'den fazla okul boşaltıldığı için üçlü eğitim var, üçlü; ikiliyi bırak, üçlü eğitim var.

"Kullanılmayan köy okullarını köy yaşam merkezlerine dönüştüreceğiz." dediniz. 13.800 köy okulunu kapattınız, hiçbir şeye dönüştürmediğiniz gibi şimdi kamuoyu baskısıyla "Dönüştürelim." diyorsunuz ama okul olmayınca çiftçi de ürettiğinin karşılığını alamayınca sizin yüzünüzden köyü terk etti millet, toprağı terk etti. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Efendim, yatılı ilköğretim bölge okullarının sayısını azalttınız, dar ve sabit gelirli ailelerin çocuklarını merdiven altı vakıf, cemaat ve derneklerin yurduna mahkûm ettiniz.

Ataması yapılmayan öğretmen meslektaşlarımın sayısı 1 milyonu buldu. Eğitim emekçilerini "sözleşmeli" adı altında güvencesiz ve "ücretli" adı altında köle standartlarında çalıştırıyorsunuz.

Efendim, 2023 vaatleriniz ortadaydı, en önemlilerinden biri okullarda ücretsiz yemek uygulamasına geçecektiniz. Ne oldu? Ben bir öğretmenim, sınıf öğretmeniyim Sayın Bakan, Bursa'da sendikacılık yaparken beslenme çantaları boş kalmasın, çocuklarımızın ne kadarı süt içiyor diye bir araştırma yaptık. Ta, o vakit, yaklaşık on iki yıl önce yüzde 40'ı hiç süt içemiyordu. Şimdi, özellikle dezavantajlı bölgelerde ilkokul, ortaokul çağındaki çocuklarımızın yüzde 70'i süt içemiyor. Ve siz yemek verecektiniz, bırakın yemeği, anaokullarında ücretli hâle getirdiniz.

Sonuç itibarıyla, sorunun kaynağı olanlar çözümün parçası olamazlar çünkü sorun zihniyette. Öncelikle ve evvela günah galeriniz için bir tövbe edin, sonra zihniyet abdesti alıp gelin ancak o zaman konuşabiliriz. O zamana kadar eğitimciye, eğitime aslında gölge etmeyin yeter.

İktidarınız zamanında 9 defa bakan değişti. Usul şu: Her gelen enkaz alıyor, kimden alıyorsa bu enkazı? Her bakan bir enkaz alıyor, geldiği günün ertesi günü önceki bakanı eleştiriyor ve onun yaptığı bütün işleri değiştiriyor, ondan sonra başlıyor. Program değiştiriyor; yetmedi, müfredat; yine yetmedi, sınav sistemi; o da yetmedi, sınıf geçme, ders geçme sistemiyle oynuyor. Kadrolar zaten aynı gece değiştirilmeye başlanıyor. Efendim, sonuç ortada, görünen köy kılavuz istemez. PISA sonuçlarına baktığımızda OECD ülkelerindeki öğrencilere kıyasla bizim çocuklarımız kendilerini güvende hissetmiyorlar. Bu konuda Türkiye 73 ülke arasında sonuncu, 81 ülkenin katıldığı araştırmada da 2018'e göre matematik puanı sabit, okuma oranı 10 puan azalmış; 81 ülke arasında 39'uncu sırayı koruyor.

Sayın Bakan, bu noktada hadi gelin biraz da sizden bahsedelim. Efendim, biz Sayın Bakanın müsteşarlığını yani gölge bakanlığını biliriz, cemaziyelevvelini biliriz; ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Sayın Bakan müsteşardı, yıl 2014'tü -bunu buradan söylemek zorundayım, binlerce insanın vebali var- bir uyduruk mülakat çıkardılar ve bu mülakatla yalnızca 2014 ve 2015 yıllarında 20 bin -bakın, abartılı rakam vermiyorum, isteyen bakabilir- okul-kurum müdürünü uyduruktan bir mülakatla görevden aldı. O yüzden mülakattan vazgeçemiyor çünkü liyakatli adam bulamıyor, "Bir kılıfına uydurmak zorundayım." diyor. Öğretmen atamalarıyla ilgili mülakat isteği de bu yüzden. Yetti mi? Yetmedi, aynı dönemde 30 bin müdür yardımcısını görevden aldı. Efendim, ben öğretmendim ve o zaman sendikacıydım, o davaların tarafıydık, davaları kazandık. Mahkeme kararlarını uygulatmadılar, bir daha mahkemeye verince yeniden bir uyduruk mülakat kurdular ve hepsini bir kez daha elediler. Ne oldu biliyor musunuz?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Çok ah almış desene! Çok ah almış çok!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Helal olsun, iyi şov yapıyorsun ya, yalan... (CHP ve İYİ Parti sıralarından gürültüler)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Laf atma! Niye laf atıyorsun... Altmış dakika süreniz var, tahammül edin. Hakaret mi ediyor adam?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Sayın Bakan, yalan söyleyen sizsiniz!

ADEM ÇALKIN (Kars) - Sen niye bağırıyorsun Bakan Bey'e? Bağırmaya hakkın yok. Niye bağırıyorsun? Bağırma kardeşim. Allah Allah!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Yalan söylüyor, hepsi yalan! (CHP ve İYİ Parti sıralarından gürültüler)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sen yalan söylüyorsun, yapmadın mı bunları...

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Kimleri...

Süre isteyeceğim Başkanım.

BAŞKAN - Tamamdır.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, şimdi, bakmayın bugün ittifak...

DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Kıyımdan geçirdiniz bütün milliyetçileri, ülkücüleri zamanında, unutmadık. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, lütfen...

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim...

ADEM ÇALKIN (Kars) - Bağırma ya! Niye bağırıyorsun? Bağırma kardeşim, niye bağırıyorsun?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sana ne oluyor?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, lütfen...

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim...

ADEM ÇALKIN (Kars) - Bağırmasın, niye bağırıyor Bakan Bey'e? Niye bağırıyor Bakan Bey'e?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sakin...

ADEM ÇALKIN (Kars) - Saygılı olsun Bakan Bey'e. (İYİ Parti sıralarından gürültüler)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ya, sakin. Sana ne, avukatı mısın?

ADEM ÇALKIN (Kars) - Bakan Bey'e saygılı olacaksın, saygılı olacaksın!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Şimdi, ister eğri oturun ister doğru oturun ama doğruyu konuşalım. O zaman, bakın, o zaman -arşiv yalan söylemez- memlekette ne kadar Türk milliyetçisi, ne kadar KAMU-SEN'li, ne kadar TÜRK EĞİTİM-SEN'li, az da olsa ne kadar sosyal demokrat, sol görüşlü bir tane eğitimciyi makamda bırakmadınız. Hâlen de öyle davranıyorsunuz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Aynen öyle oldu, mahkeme evrakları ortada. O nedenle... Peki, referansınız ne? Referansınız şu: Tarikat, yandaş sendika, cemaat, grup. Siz FETÖ'nün tarih boyunca yol arkadaşıydınız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çok basit, sınaması basit; efendim, teyidi mümkün, teyidi mümkün; efendim, dönün geriye doğru, 76'ncı maddeden atadıklarınızın, yol arkadaşıyken, kader arkadaşıyken 76'ncı maddeden atadıklarınızın hepsini 2015 Temmuzunda niye FETÖ'den görevden aldınız? Atayan siz, alan siz. (İYİ ve CHP Parti sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ADEM ÇALKIN (Kars) - Sizden seçilen milletvekilleri bırakıp gidiyor ya!

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Şimdi, efendim, zihniyet şu: Söylerken "rızku al'allah" değil mi, "Rızkı Allah verir." iktidara gelince haşa rızık verici gibi davranıyorsunuz "Makamı ben veririm." "İşi ben veririm." "Parayı ben veririm."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Türkoğlu.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, "Tamamlayın." derken iki dakika...

BAŞKAN - Buyurun.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Allah, 1 milyonu devlette, 200 bini özelde çalışan 1 milyon 200 bin eğitimcinin yâr ve yardımcısı olsun.

Şimdi, lafla peynir gemisi yürümüyor. Samimiyseniz... Eğitimin temel direği öğretmen. Üç tane talep var. Türkiye'de eğitim çalışanları en son açıklanan yoksulluk sınırının yarısında ortalama maaşlarla çalışıyor; bunu vereceksiniz. İki, bu vergi dilimi zulmünü memurların, öğretmenlerin üzerinden kaldıracaksınız. 3'üncü aydan sonra, verdiğiniz zammı geri kepçeyle alıyorsunuz. Dört, o "ÖMK" denen işten vazgeçin, o sınavdan da vazgeçin. Siciliyle alakalı sorunu olmayan, soruşturması olmayan her eğitim çalışanını beş yılına, kıdeme göre...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, selamlayın lütfen.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Ya, bir dakika verin.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, kaç defa uzayacak?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Beş yılına uzmanlık, on yılına başöğretmenliği verin de samimiyetinizi görelim.

Sonuç olarak, evet, mahkeme kararına rağmen neden Andımız'ı okutturmuyorsunuz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Siz ne kadar direnirseniz direnin bizim 7 yaşında yağmur altında gür sedayla okuduğumuz Andımız'ı yine okuyacağız. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. (İYİ Parti sıralarından "Varlığım Türk varlığına armağan olsun." sesleri) Ne mutlu Türk'üm diyene.

NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Ne mutlu Türk'üm diyene.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)