GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:19.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütçesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının temel görevi öncelikle vatandaşlarımızın barınma sorununu çözmektir. Deprem bölgesinde evlerini kaybeden vatandaşlarımıza dayanıklı ve sağlam binalar inşa etmek, sosyal devlet anlayışının bir tezahürü olarak Hükûmetin en asli görevlerinden sadece bir tanesidir. Öyle ki, deprem afeti yaşandıktan sonra birçok vatandaşımız çadırlarda kalmış, büyük zorluklar yaşamıştır. Hatırlayacağınız üzere, bu zorlukların üstüne bir de Kızılayın Ahbap Derneğine çadır sattığını öğrenmek, yaralarımızı dağlamıştır. İnsani bir durum söz konusu iken çadırların parayla satılmış olmasına gerçekten anlam veremedik. Kızılay doğal afetler yaşandığında bölgeye giden ve orada bulunan insanlara yardımcı olan, kol kanat geren bir kuruluştur fakat gelin görün ki AK PARTİ'nin ranta düşkünlüğü merhamet kurumu olan Kızılayı bile etkilemiş durumdadır.

Muhterem milletvekilleri, deprem faciası, ekonomik kriz, enflasyon artışı ve döviz kurundaki dengesizlik, yurdumuzun birçok bölgesindeki kira fiyatlarını fahiş oranda artırmıştır. Konut kiralarında uygulanan artışlara getirilen yüzde 25'lik sınır maalesef yeterli bir çözüm olmamıştır. Kiracı vatandaşlarımız resmen kaderlerine terk edilmiş, zor anlarında yalnız bırakılmıştır.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan kira sorununa ilişkin şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "İstanbul Manhattan'dan pahalı olur mu? Biz İstanbul'da ev bulamadık. İstanbul müthiş pahalı bir şehir ve bu sebeple annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz." İnanılır gibi değil. Ayda yaklaşık 200 bin TL maaş alan Merkez Bankasının başındaki kişi "Kiralar çok fazla." diye dert yanmaktadır. Siz ev bulamıyorsanız 7.500 TL emekli maaşı alan vatandaşlarımız nasıl ev kiralayacaklardır? Merkez Bankası Başkanı konuşmasına şu şekilde devam etmektedir: "1 kişinin 10 evi olacağına, 10 kişinin 1 evi olmalı." İnanın, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Herhâlde "10 kişinin birer tane evi olsun." demek istemiştir çünkü bu söylenen çok mantıklı bir durum değildir. Muğlak ve kafa karıştırıcı ifadeler kullanan Sayın Erkan AK PARTİ Hükûmetine yakışır bir başkan olduğunu ispat etmiştir. Bugün kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Merkez Bankası Başkanının şu an oturduğu evin kirasının aidatlarla birlikte 49 bin TL olduğu iddia edilmiştir. Başkanlık lojmanı olmasına rağmen bu fiyata ev kiralamak iyi niyetle açıklanabilecek bir durum değildir.

Sayın Erdoğan'ın bir kiracı vatandaşımızla yaşadığı diyaloğu aynen aktararak bir örnek daha vermek istiyorum: Kiracı, Sayın Cumhurbaşkanımıza "Cumhurbaşkanım, ben kiracıyım." diyor, Cumhurbaşkanımız "Ne ödüyorsun?" diye soruyor. Kiracı da "2.500 lira ödüyorum ama ev sahibim beni ciddi manada sıkıştırmaktadır. Kirayı 7.500 liraya çıkartarak 'Ya kirayı verirsin ya da evden çıkarsın.' tehdidinde bulunmaktadır." diyor. Cumhurbaşkanı bu diyalogdan sonra o ilçenin belediye başkanına aynen şunları söylemektedir: "Ya uygun kiralık bir ev bul ya da bizim TOKİ'nin evleri varsa oradan kendisine bir imkân sağlayın, sorunu çözelim." Ev sahibine ise Cumhurbaşkanımız "'Sende vicdan var mı, el insaf' diye sormak durumundayım." diyerek sözlerini tamamlamaktadır. Sayın Erdoğan o kadar çok şaşırmış ki sanki kendisi bu ülkenin Cumhurbaşkanı durumunda değil, sanki gerçekleri ilk kez öğrenmektedir. Sayın Erdoğan, bu halkı seyirci yerine koyamazsın, kimsenin aklıyla dalga geçemezsin, bunu Türk milleti hak etmemektedir. Bir kişiye yardımcı oldunuz diyelim; peki, ya diğerleri, onların sorununu nasıl çözeceksiniz? Onların da tek tek gelip sizi bulması mı gerekmektedir? Emekli, asgari ücretli, memur veya işçilerimizin bugün tek başına bir eve kiraya çıkması mümkün değildir. Şehirlerimizde yeni kiraya çıkacak vatandaşlarımız ve evlenecek gençlerimiz için iyimser bir rakam söylemek gerekirse en az 15 bin TL'yi gözden çıkarmaları gerekmektedir. Enflasyon, faiz, döviz sarmalından vatandaşlarımızı kurtarmamız için insanlarımızın daha ne kadar fakirleşmesi gerekmektedir? Ekonomik kriz artık caddede, sokakta, pazarda ve mutfakta değil, bizzat vatandaşın tenceresinin içine girmiştir. Biz her konuşmamızda bunu bastıra bastıra söylemekten yorulduk ama siz görmezden gelmekten yorulmadınız mı?

Sayın milletvekilleri, Doğu Karadeniz sahilinde kirlilik gözle görülür şekilde artmıştır. Çöplerin ve kanalizasyon sularının denizi kirletmesiyle hem denizin rengi değişmekte hem de çevreye kötü kokular yayılmaktadır. Seçim bölgem Trabzon'dan örnek verecek olursak Araklı Entegre Katı Atık Değerlendirme ve Bertaraf Tesisi bölgemizde hem denizi hem de çevreyi olumsuz etkilemektedir. Katı atık tesisine 250 metreden daha yakında yerleşim yeri olmaması gerekmektedir. Raporu yazan şirketin ÇED Raporu alabilmek için tesise 250 metreden daha yakında olan evlerin uydu görüntülerini sildiği anlaşılmıştır. Bunun yanında çevrede bulunan tarım alanlarının bulunduğu ve bu yönde açılan davada yürütmeyi durdurma kararı verilmesine rağmen tesis hâlen faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu duruma seyirci kalmamız bölgedeki hemşehrilerimize kötü kokuyu reva görmekte ve salgın hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Tesis kurulmadan önce mesire alanı olan yerler tesis kurulduktan sonra vahşi depolama alanı hâline getirilmiştir. Buna kim izin vermektedir? Sormak istiyorum Sayın Bakan: Bu illegal duruma kim göz yummaktadır?

TRAB-Rİ-KAB işletmesinin yaptığı anlaşmaya göre, Rize'de yaşayan vatandaşlarımızın çöpleri Araklı'ya getirilerek bertaraf edilmektedir. Anlaşmaya göre, katı atıklar ilk on yıl Trabzon'da, ikinci on yıl Rize'de toplanacaktı fakat bu konu üzerinde uzlaşılamayarak yeni bir anlaşma yapıldı ve Rize'deki çöplerin yirmi beş yıllığına Araklı'daki tesiste toplanmasına karar verildi. Bu nasıl bir iş bilmezliktir? Çöplerin Araklı'ya getirilme maliyeti hiç düşünülmemiş midir?

Karadeniz turizminin göz bebeği olan Santa Harabeleri'ne giden yol pis kokuların içerisinden geçmektedir. Turistlere şerhimizi bu şekilde mi tanıtacağız? Bu görülmüş bir şey değildir; inanın, anlam vermekte güçlük çekiyorum. Sayın Bakan, bu konunun bir an önce çözüme kavuşturulması elzem ve acil bir durumdur.

Kıymetli milletvekilleri, çevre kirliliği konusuyla alakalı olarak Sayın Bakana bir soru önergesi verdim ama maalesef yanıt alamadım. Akçaabat ilçemizde bulunan Sera Gölü'nün kirlilik sebebini sorduğum önergeyi şimdi burada bir kez de sözlü olarak sormak istiyorum: Turizm cenneti olan Sera Gölü'nün temizlenmesi konusunda Bakanlığınızca yapılan bir çalışma var mıdır? Sera Gölü'nü evsel, tarımsal ve kimyasal atıklardan korumak için hangi çalışmaları yürütmektesiniz? Gölü besleyen ırmakların alüvyon ve gölün yapısını bozacak maddeleri taşımaması için Bakanlık olarak hangi çalışmayı yürüttünüz? Sizden sadece daha iyi bir çevre için cevap bekliyorum. Kaldı ki soru önergelerine cevap vermeyerek bu sorunları görmezden gelemezsiniz. Araklı'da yaşanan çevresel kirliliğe ve Sera Gölü'nün kirliliğine bir an önce çözüm bulmalısınız. Bu kirliliğe kalıcı bir çözüm üretmek Bakanlık olarak üzerinize düşen bir görevdir.

Bir diğer sorunsa özellikle Karadeniz Bölgesi'nde daha çok yaşadığımız sel felaketleridir. Bazı şehirlerimizde neredeyse düzenli olarak her sene sel felaketi yaşanmaktadır. Düzenli hâlde yaşanan bu sorunlara neden önceden önlem almıyorsunuz? Sel felaketi geçen sene yaşandıysa önümüzdeki yıl tekrar yaşanması muhtemeldir. Fakat buna karşın dere ıslah çalışmaları ve altyapı çalışmalarını hızlandırmamak, afetin meydana getireceği hasarı artırmaktan başka bir şey değildir. Aksi takdirde, yaşanan kayıplarımız çok daha pahalıya mal olacaktır.

Muhterem milletvekilleri, hidroelektrik santralleri Doğu Karadeniz Bölgemizde bugün yarardan çok zarar getirmektedir. HES'ler, yapım aşamasında ve sonra da çevreye zarar vermekte ve vadilerin dokusunu bozmaktadır. Akarsuların ve derelerin HES'ten dolayı su miktarı günden güne azalmaktadır. Bununla birlikte, kıyı bölgelerindeki alüvyonlarda balık yemlemesi olmadığı için balıklar farklı bölgelere göç etmektedir, bu da balık çeşitliliğini azaltmaktadır. Karadeniz Bölgesi'nde bölgenin doğasına aykırı yapılacak olan yatırım ve projeleri bir an önce askıya almanız ve ortak akılla hareket etmeniz büyük önem arz etmektedir.

Bakan olarak göreviniz, tüm bu saydığım sorunlara çözüm üretmek olmalıyken soluğu spor kulüplerinin soyunma odasında alamazsınız. Trabzonspor-Kayserispor maçı sonrasında Kayseri kulübüne prim dağıtmak yerine deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın yaralarını saracak icraatta bulunmanız ülkemiz menfaatine olacaktır. Trabzonspor ile Kayserispor iki kardeş kulüptür. Bu dostluğa nifak tohumları ekercesine neden Trabzonspor maçından sonra jet hızıyla soyunma odasında prim açıklamasında bulundunuz? Bu primi kendi cebinizden mi ödeyeceksiniz yoksa Bakanlığın bütçesinden bir pay mı düşünüyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir Bakanı olarak başka hangi kulüplerin prim ödemesine destek oldunuz? Milletimiz bu soruların cevaplarını sizden beklemektedir.

Bu ayrıştırıcı tutumdan vazgeçip Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Bakanı olarak, ülkemizin genelinde kendi görev alanınızı kapsayan işleri yürütmenizi size tekraren hatırlatmak istiyorum zira toplumumuz sadece spor alanında değil, birçok alanda ayrıştırıcı tutumdan çok çekmiştir. Buna örnek olarak, ülkemizde, sosyal medya hesaplarında milliyetçi ifadeler kullanan gazetecilerimiz gözaltına alınmıştır. Hiç şüphesiz, tarih bunları yazacaktır, tarih Türkiye'de Türk milliyetçiliğini suç sayanları unutmayacaktır; Türk milletinin vatan, bayrak ve millet sevgisini ölçmeye çalışanlar büyük bir hezimete uğrayacaktır. Biz "Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık." diyenlerle değil, Türk milliyetçiliğini iliklerine kadar hissedenlerle beraber yol yürüyeceğiz. Biz "'Türk'üm' demek hakkındır ama Türkçülük yapamazsın." diyenlerle değil, Türklüğü asil kanlarında iliklerine kadar hissedenlerle beraber yol yürüyeceğiz. Biz "Türkçülük bölücülüktür." diyenlerle değil, bu vatanın bir karış toprağı için gözünü kırpmadan şehadete giden vatan evlatlarıyla beraber yol yürüyeceğiz. Biz Şivan Perver'le Diyarbakır'da "megri megri" şarkı söyleyenlerle değil, 780.576 kilometrekare vatan toprağının her karışını karşılıksız sevenlerle yol yürüyeceğiz. Ezcümle, Türk milliyetçiliğini hor görüp aşağılamaya çalışanlar, karşılarında Türk milletinin çelikleşmiş bileklerini bulacaktır diyor, Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)