Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 9'uncu Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 41 |
Tarih: | 20.12.2023 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul, ekranları başlarında bizleri izleyen değerli halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye demokrasi tarihi katliamlar tarihidir. Bu vesileyle, başta bugünlerde yıl dönümü olan Maraş katliamı olmak üzere hayata dönüş operasyonunu ve günlerce sokakta kalan Taybet anayı saygıyla anıyorum. Yine, aynı şekilde, bugün cezaevlerinde bulunan yüzlerce tutsak, başta tecrit olmak üzere benzer nedenlerden dolayı dönüşümlü-süresiz açlık grevindedirler. Buradan bütün siyasi tutsakları saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kurumunun amacı, devlet ihalelerinin tümünde siyasi baskıyı ortadan kaldırmak, şeffaflığı ve dürüstlüğü oturtmak, torpili olanın değil işi hak edenin, ehil olanın ve kamu yararını en çok gözetenin ihale kazanmasını sağlamaktır. Halk diliyle, hırsızlığı, yolsuzluğu, rüşveti önlemek için gelişmiş demokrasiler örnek alınarak hazırlanmış bir kurumdur ancak dünyada en çok kamu ihalesi alan şirketlere baktığımızda 10 şirketten 5'inin Türkiye'de olması Kamu İhale Kurumunun amacını yerine getirmediğini ortaya koymaktadır. AKP iktidarı tarafından, kamuoyunda "5'li çete" olarak bilinen Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon ve MNG şirketlerine bugüne kadar yüz milyarlarca lira para aktarılmıştır. AKP döneminde hız verilen duble yol, altyapı çalışmaları ile üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul gibi büyük ölçekli projeler inşaata dayalı sermaye birikim modeli kamu harcamalarının büyüklüğünü göstermekte ve kamu kaynaklarının yandaş şirketlere peşkeş çekilerek israfına neden olmaktadır. Gerçek maliyetlerinin çok üzerinde fiyatlarla hayata geçirilen havalimanları, şehir hastaneleri, büyük köprüler, HES'ler gibi yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği projelerinin faturası ne yazık ki halka ödettirilirken iktidara yakın sermaye gruplarının nasıl bu işlerden devasa servetler edindiğinin göstergesidir. Diğer yandan, Maraş merkezli 11 ili etkileyen yıkımlara neden olan deprem de Türkiye'deki müteahhit sayısının sorgulanmasına sebep olmuştur. Türkiye'deki müteahhit sayısı 453 binken Almanya'da 3.800, 27 Avrupa Birliği ülkesinde de sadece 25 bindir. Bu, sektördeki vahim kuralsızlığı, başıboşluğu, çarpıklığı sergilemektedir. Aynı zamanda bu sayı iktidar tarafından bilinçli bir şekilde artırılmaktadır. İktidar bir taraftan kamu ihalelerine herkes girebilir algısını yaratırken öte taraftan ortamı bulanıklaştırıp halkın bütçesinin kendi yandaşlarına peşkeş çekilmesinin yöntemini yaratmıştır.
AKP iktidarı, son yirmi yılda Kamu İhale Kanunu'nu yaklaşık 200 kez değiştirdiği yetmiyormuş gibi artık kanuna göre ihale değil, ihaleye göre kanun yapmaktadır. Öyle ki iktidarın paralel hazinesi konumunda olan Türkiye Varlık Fonu pek çok kanun gibi İhale Kanunu'ndan muaf tutulmuştur. Zaten meşru olmayan bir kurum olan Türkiye Varlık Fonunun Kamu İhale Kanunu'ndan muaf tutulması da kabul edilemez. Kanunda asıl yöntem olarak belirtilen açık ihalelerin son yıllarda yüzde 51'e kadar düşmesi kabul edilemez. Kamu ihalelerinde esas olan açık ihale usulüdür. Artık, açık ihale usulünden vazgeçilerek pazarlık yoluyla ihale usulü benimsenmeye, dolayısıyla kanunun getiriliş amacı göz ardı edilerek belli kişi ve gruplar arasında ihale usulü yaygınlık kazanmıştır, âdeta adrese teslim ihaleler yapılmaktadır. Burada bir grafik var; Uluslararası Şeffaflık Derneğinin yayınladığı grafikte, gördüğünüz gibi, turkuaz renkte olanlar açık ihaleyle yapılanlar, sarı olanlar belli istatistiklerle yapılanlar, kiremit rengi olanlar pazarlık usulü, diğerleri de istisna kapsamı ve doğrudan temindir. Aslında burada iki şey dikkat çekmektedir: Birincisi, 2004'ten 2011 yılına kadar olan grafik, diğeri de 2012 yılından günümüze kadar olan grafiktir. Burada, aslında 2004'ten 2010'a kadar süren süreçte açık ihalelerin biraz daha fazla olduğu, biraz daha şeffaflık olduğu ama 2011'de bunun hızlı bir düşüş sergilediği... Aslında, burada, yine, aynı, 2012'den sonra açık ihale oranları artıyor, daha sonra, 2016'dan sonra da hızla düşerek yüzde 51'lere kadar düşüyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri de Kürt sorununda dayatılan çözümsüzlüktür. Aslında, burada 2004'ten 2010'a kadar süren Oslo görüşmelerinin etkisini görmek mümkündür çünkü devlette biraz daha demokratikleşme vardır, biraz daha şeffaflık vardır, bu anlamda kendi yandaşlarına peşkeş çekme oranı biraz daha düşüktür ama Oslo süreci bitince 2010'un sonunda, çatışmalar başlayınca, ortam bulanıklaşınca yine aynı şekilde şeffaflık yok oluyor demokratikleşmeyle birlikte. İktidar, yandaşlarına halkın bütçesini biraz daha peşkeş çekmeye çalışıyor. Yine, 2012 ile 2016 arasında da yürütülen çözüm süreci aynı şekilde ihale usulünü yükseltiyor. Demokratikleşme, şeffaflaşma işi biraz daha açık şekilde yükseliyor; açık ihale yüzde 74-75'lere kadar çıkıyor ancak 2015'te çözüm süreci rafa kaldırıldıktan sonra hızla düşüyor açık ihale usulü, kiremit alanlar, pazarlık usulüyle olan alanlar artıyor ve açık ihale yüzde 51'lere kadar düşüyor.
Tabii, bu, aslında neden iktidarın ve ortaklarının Kürt sorununda çözüm sürecinde ısrarcı olmamasının, çatışmalarda ısrarcı olmasının aynı şekilde göstergesidir? Tabii, baktığımızda, bundan dolayıdır ki AKP ve ortakları çözüm sürecini buzdolabında tutmaya da ısrar etmektedir. Kürt sorununda çatışma ve şiddette ısrar ediyorlar. Daha çok şiddet, ölüm, gözyaşı, kendileri ve yandaşları için daha çok vurgun ve sermaye demektir. Bizler de Kürt sorununun demokratik ve onurlu bir barışla çözümü için bir an önce adım atılmasını ısrarla talep ediyoruz, her fırsatta da dile getiriyoruz. Türkiye'de Kürt sorununun çözülmesi demek, demokratik işleyişin bütün kurallarıyla işlemesi demektir; insan hak ve özgürlüklerinin, şeffaflığın, toplumsal huzurun, ekonominin işlemesi ve düzelmesi demektir; en önemlisi çatışmaların, ölümlerin, şiddetin ve akan gözyaşlarının durması demektir, halkların barış içinde bir arada yaşaması demektir.
Değerli milletvekilleri, kamu idareleri, pazarlık yöntemiyle gerçekleştirilen ihaleler kapsamında 2010-2023 döneminde, son on üç yılda 372.426 sözleşmeye imza atarken ihalelerin toplam maliyeti de 548 milyar 375 milyonla ifade edilmektedir. Rekabetin sağlanamadığı ihalelerde kamu lehine indirim oranı yalnızca yüzde 13'te kalmıştır. Bunda en büyük payı da TOKİ, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Altyapı Yatırım Genel Müdürlüğü almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Olan, lütfen sözlerinizi tamamlayın.
HÜSEYİN OLAN (Devamla) - 626 ihale Karayolları, 973 ihale TOKİ ve 122 ihale de altyapı yatırımları ve 68 milyar, 65 milyar, 64,7 milyar Sayın Bakanım. Yine, bununla birlikte bu ihalelerde, milyarlık ihalelerde pazarlık usulüyle yapılan ihaleler -en fazla- 1,99 milyarla 900 yataklı Trabzon Şehir Hastanesi; yine, 1,92 milyarla İstanbul Üniversitesi Hasdal yerleşkesi; 1,18'le Ordu 900 yataklı hastane; 682 milyon, Silvan Barajı Taşköprü Viyadüğü; 264 milyon da Başakşehir Şehir Hastanesidir. Yine, bununla birlikte, 4734 sayılı Kanun'da yapılan sistematik değişiklikle pazarlık usulünde yapılan ihalelerin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Olan, teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Ben teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)