GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 9'uncu Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:20.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşları bütçesi üzerinde İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, zannediyorum, beş buçuk yıl aradan sonra -yemin törenini saymazsak- Meclistesiniz, hoş geldiniz. Fakat gittiğiniz gün de ekonomi iyi değildi, aslında biz o zaman da çok eleştiriyorduk ama şimdi tam bir enkaz devraldınız; zannediyorum bunun da farkındasınızdır. Bu enkazın başrol oyuncuları var; Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Berat Albayrak; yardımcı oyuncuları var, Şahap Kavcıoğlu ve Nureddin Nebati. Ha, bir de Mehmet Muş var ama o bir şey yapmadı aslında, o yapılanları söyledi, ona da "ses" "ışık" filan diyebiliriz yani Mehmet Muş'un fonksiyonu da o oldu maalesef.

Şu anda Türkiye'de çok ciddi zorluklar içerisinden geçiyoruz Sayın Bakan. Yüksek enflasyon var ve enflasyon maalesef hâlâ da yükselme trendinde. Yüksek cari açık var, yüksek bütçe açığı var; bunları Plan ve Bütçe Komisyonunda detaylı bir şekilde konuşmuştuk. Dolayısıyla bu ikisi yan yana olunca ikiz açık var diyoruz. İkiz açığı da bizim gibi ülkelerin kaldırması zaten hiçbir şekilde mümkün değil. Yüksek işsizlik, düşük istihdam sorunu var. Geliri zaten çok fazla üretmiyoruz ama ürettiğimiz geliri de adil dağıtmıyoruz, gelir dağılımı da çok ciddi bir şekilde bozuluyor. Bunlar çok detaylı bir şekilde analiz edilebilir. Bu analizlerimizi Plan ve Bütçe Komisyonunda ve kalkınma planı çalışmalarında yapmıştık, şimdi oralara girmeyeceğim. Dolayısıyla Türkiye bir yoksulluk içerisinde; çalışan yoksullar var, ciddi bir barınma krizi ve ciddi bir gıda krizi var. Tabii, güvensizlik ve geleceğe ilişkin belirsizlik de en temel sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, aslında bunları çok fazla söylemeye gerek yok, bir tane grafik bu meseleyi açıklıyor sanırım. Tabii, şimdi, aslında, Sayın Bakanlar orada bu grafikleri göremiyor ekrandan, ona da bir çözüm bulmak lazım Sayın Başkan. Bu nedir? Moddy's'in Türkiye kredi notu, Hakan Kara'nın "tweet''inden aldım ben bunu. Arkadaşlar, şurası 1993, şurası 2023; 1993 yılında Türkiye yatırım yapılabilir seviyede, o gün de bugün olduğu gibi Türkiye kötü yönetilmiş, 2001 krizinde geldiği, düştüğü seviye burası, daha sonra AK PARTİ'nin iyi dönemlerinde Türkiye yeniden yatırım yapılabilir seviyeye çıkmış ama şu anda bugün geldiğimiz noktada çöp değerli arkadaşlar yani 2001 krizinin çok daha altında, kötü bir seviyede Türkiye. Bütün hepsinin özeti bu esas itibarıyla, bu anlamda baktığımızda aslında çok fazla şeyi konuşmaya gerek yok, maalesef Türkiye'nin geldiği nokta bu.

Sayın Bakan, siz geldiğinizde bir cümle söylediniz, dediniz ki: "İrrasyonel politikaları terk edeceğiz." Aslında bu, piyasada ciddi bir yankı buldu, bir güven verdi; piyasalar size bir kredi verdi ama maalesef bu kredide aşınma var, ciddi bir aşınma var hem de. "Niye?" diyeceksiniz; mesela, sizin, bana göre, normal bir siyasetçi gibi konuşmamanız lazım; mesela, sizin cari açıkla mücadeleyi Gabar petrolüne bağlamanız bence hiç yakışık almadı. Biz Türkiye'de petrol çıkmasından son derece mutlu oluruz, o ayrı bir şey ama siz de biliyorsunuz ki Türkiye'nin cari açık problemi çok yapısal bir problem. Yani Gabar'da ne kadar petrol bulursak bulalım biz bu cari açığı kapatabilir miyiz? Ama siz gittiniz, ona bağladınız. Siz de Sayın Cumhurbaşkanı gibi tam bir siyasetçi gibi davranıyorsunuz, sürekli brüt rezerv üzerinden birtakım şeyler söylüyorsunuz. Ya, bunların, bunun bir analizi yok mu? Birazdan ben onlara gireceğim yani sizin net rezervi hiç konuşmanız gerekmiyor mu? Ondan sonra, orta vadeli programda bir kısım hedefler ortaya koydunuz, daha doğrusu politikalar ortaya koydunuz, ne dediniz? "İstisna ve muafiyetleri azaltacağız." dediniz, çok doğru. Siyasi parti olarak bizim de politikalarımız içerisinde bu var ama Meclise gelen kanun tekliflerinin -ki bunu Hükûmet gönderiyor, sizin Bakanlığınız gönderiyor, hani öyle görünmese de sizin Bakanlığınız gönderiyor- içerisinde istisna ve muafiyetler olağanüstü bir şekilde genişletiliyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! "Kur korumalı mevduatı kaldırmamız gerekir." diyorsunuz, süresi altı ay uzatıldı, 3 defa altı ay uzatma konusunda Cumhurbaşkanına yetki verildi. Sonra yedi ay geçmiş, hâlâ yapısal reform mahiyetli bir şey getirmediniz. Dolayısıyla bunlar size verilen bu krediyi, bu kredibiliteyi sarsıyor.

Şimdi, Merkez Bankası Başkanın talihsiz açıklamaları var yani ben o kira meselesine falan girmeyeceğim. Tabii, Allah'tan onun annesi var, annesi olmayanlar ne yapacak bilmiyorum, hadi, annesinin evinde kalıyor da... Şimdi, ne dedi Sayın Merkez Bankası Başkanı Cumhurbaşkanına? "Bize 3 alan söyleyin, şahlandıralım."

Sayın Başkan, Merkez Bankasının görevi bir alanı falan şahlandırmak değil, eğer yapabiliyorsunuz siz enflasyonu düşüreceksiniz, onlar Hükûmetin işleridir. Siz enflasyonu düşürdüğünüz zaman... Yani alan şahlandıralım, enflasyonu ne yapacaksınız? Sonra bağımsızlık nerede? Yani bunlar size karşı o duyulan güvende ciddi birtakım aşınmalar oluşturuyor.

Şimdi, seçime gidiyoruz, belirsizlik giderek artıyor çünkü Sayın Cumhurbaşkanı 2021'in Martında Merkez Bankası Başkanını değiştirdi, Para Politikası Kurulu üyelerini görevden aldı. 2021'in yine Eylülünden itibaren de "Nas var, size ne oluyor?" deyip ekonomik temellerden kopuk bir faiz indirimi süreci başlattı, ondan sonra bu hatalar zinciri üst üste geldi, Türkiye bir yangın yerine döndü. Şimdi, biz, Sayın Cumhurbaşkanından bu yapılanların yanlış olduğuna ilişkin hiçbir beyanat duymadık. Bunu siz söylediniz, evet "irrasyonel" dediniz ama Sayın Cumhurbaşkanı yarın kalkıp tekrar "Nas var." derse ne yapacağız? Çünkü açık bir şekilde bu belirsizliklerin giderilmesi lazım. Türkiye üç ay daha kaybedemez. Bu belirsizliklerin giderilmesi için yapılacak işlerden bir tanesi Cumhurbaşkanının çıkıp "Ya, biz hata yaptık, milletimizden de özür diliyoruz, şimdi daha doğru politikalar uyguluyoruz." filan şeklinde bir şey söylemesi lazım.

Piyasalar size sormaz ama bize şu soruyu soruyor: "Seçimden sonra Mehmet Şimşek kalır mı?" Bu, ciddi bir tedirginlik yaratıyor piyasada. Niye? Çünkü şu anda size verilmiş fonksiyon "Seçime kadar doları şöyle böyle bir tutun." çünkü seçimden sonra özür dilemedi Cumhurbaşkanı, hâlâ eski görüşlerinin geçerli olup olmadığını bilmiyoruz. Onlara ilişkin herhangi bir beyanatı olsa, topluma bir taahhüt verse tamam. Öyle taahhüt verilmedi, üç ay sonra derse ki "Kardeşim, işte, bak, gördün mü, benim dediğim aynen çıktı, faizi artırdılar, enflasyonu düşüremediler. Faiz arttı, enflasyon attı." Ben, bu ikazı, bakın, üç aydır, dört aydır yapıyorum yani bu şekilde giderseniz faiz artırımınızın sonucunda enflasyon artar, başka bir şey olmaz çünkü bu para politikasının maliye politikasıyla, yapısal reform ajandasıyla desteklenmesi lazım. Bakın, bunları yapmadığınız sürece Cumhurbaşkanını haklı çıkaracaksınız ve o gün "Bak, benim dediğim çıktı, biz bunlara kredi de verdik." diyecek, sizi gönderecek. Sizin için problem yok, siz çok daha iyi ücretlerle dünyada iş bulursunuz ama bu ülke ne olacak? Bir krizi daha bu ülke nasıl kaldıracak? Dolayısıyla, bu belirsizliklerin giderilmesi lazım.

Bugün ben burada aslında sadece kamu maliyesine ilişkin -makro da değil- birtakım önerilerde bulunmak istiyorum. Bir defa, maliye politikasında bir mantık yok Sayın Bakan. Şu buradan çok iyi anlaşılmayacak ama daha sonra isteyenler bunu görebilir. Bu nedir, biliyor musunuz? Maliye politikasının ekonominin durumuna göre konjonktür yanlısı mı, konjonktür karşıtı mı olduğuna ilişkin bir analiz bu, benim doktora tezi çalışmamdan alınmış bir analiz. Yani şöyle olması lazım: Ekonomi daralıyorsa maliye politikasının genişlemesi beklenir ki o daralmayı gidersin veya ekonomi coşmuşsa maliye politikasını biraz sıkarsınız, daraltırsınız ki -ona da konjonktür karşıtı diyoruz- o aşırı balonları önlersiniz. Baktığınızda Sayın Bakan, 2011'den sonra, burada on iki yıl var, on iki yılın 8 tanesinde konjonktür yanlısı bir maliye politikası izlenmiş yani maliye politikasının bir mantığı yok. Ekonomi genişliyor, siz de maliye politikasıyla bu işi daha da coşturmuşsunuz. Bu yanlış bir şey, bunların her birinin üzerinde uzun uzadıya duramayacağım ama buna bakmak lazım. Ha, bunu yapamazsınız. Niye? Çünkü bütçede katılık başladı. Diyelim ki ekonomi şahlandı, daraltacaksınız, neyle daraltacaksınız? Personel giderini kısabilir misiniz? Kısamazsınız. Ciddi bir yoksulluk var, sosyal transfer yapıyorsunuz, kısabilir misiniz? Kısamazsınız. Yandaşlar kamu-özel iş birliği projelerinden paraları bekliyor, kısabilir misiniz? Kısmanız lazım, önereceğim ama kısamazsınız. Ondan sonra, diğer alanlar var, faiz yükü var, almış başını gitmiş faiz, kısabilir misiniz? Kısamıyorsunuz. Bu katılık var, dolayısıyla buna mahkûmsunuz. Bu konjonktür karşıtı politikayı, maliye politikasını o şekilde dizayn edemediğiniz sürece buradan sonuç alma imkânınız yok maalesef.

Tahminlerinizde çok ciddi şaşma var, tabii, bunu sadece sizin için değil, Hükûmet için söylüyorum. Özellikle son dönemde bunu net bir şekilde görüyoruz. Yılın başında bir bütçe tahmini yapıyor, harcama ve gelir tahmini; eylül ayında orta vadeli program çıkıyor, sekiz aylık veriyle bir tahmin yapılıyor. Hadi, yılın başındaki çok şaşıyor; ya, eylül ayında sekiz aylık veriyle dört aylık tahmini beceremeyen bir bürokrasiyi ve bir Maliye Bakanlığını veya Strateji ve Bütçe Başkanlığını, bir devlet bürokrasisini ben kabul etmiyorum. Çok ciddi sapmalar var, çok ciddi tutarsızlıklar var; bu da piyasalarda çok ciddi sıkıntı oluşturuyor.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - 2053 ne olacak Sayın Usta, 2053?

ERHAN USTA (Devamla) - Evet, yarını göremiyoruz ama 2053'ü görüyorlar; onu nasıl görüyorlar, bilmiyorum.

Şimdi, politikalar oluştururken Ekonomik ve Sosyal Konseye işlerlik kazandırmanız lazım yani on-on beş yıl oldu Ekonomik ve Sosyal Konsey bu ülkede toplanmadı. Bütçe harcamalarında kalıcı tasarruf yapmak gerekiyor, kalıcı tasarruf, öyle geçici şeylerle olmaz. Ne yapılıyor şimdi? Bir kısım harcamalar bekletiliyor, bunlarla bir şey olmaz. Sizin orada yandaşlar zaten parasını alıyor, onlarda bir sıkıntı yok ama gariban firmalar, ihaleye girmiş, iş almış firmalar... Bakın, son iki üç yılda bu çok oldu, kaç tane firma, parasını ödemediğiniz için iflas etti. Bu parayı önünde sonunda ödeyeceksiniz, bunlardan vazgeçin ama kalıcı tasarruf yapmanız lazım özellikle devletin mal ve hizmet giderlerinde.

Hani, sıfır tabanlı bütçe yapın diyeceğiz ama siz onu yapamazsınız. Bakın, programa da yazmışsınız ama geçen sordum, hiç olmasa bir tane örnek verin, böyle bir şey yaptınız mı diye. Ya, şu harcama programlarını, daha doğrusu, harcamaları bir gözden geçirin, bir gözden geçirin yani hiç mi geçerliliğini yitirmiş bir harcama programımız yok bizim? Onları bu yıl elimine etsek de yerine başkasını koysak. Geçen yıl ne aldıysa onun üzerine belli oranda artan bir bütçe anlayışından artık vazgeçilmesi lazım.

Kamu-özel iş birliği projeleri ciddi soygun kapısı olmuştur. Çok detay vermeye gerek yok ama önümüzdeki üç yılda şu andaki kura göre 673 milyar lira ödenecek. 5 tane müteahhide, milyonlarca çiftçiye verilen paranın 20-30 katı kadar parayı burada maalesef veriyoruz.

Osmangazi Köprüsü, burada defalarca anlattık. Ne Cumhurbaşkanı Yardımcısı -bütçeden, stratejiden sorumlu olduğu için- ne de Ulaştırma Bakanı, hiçbiri buna karşı bize bir itirazda bulunamadılar ama sizin samimiyet testinizdir, Osmangazi Köprüsü'nü inceletin ve bu kamu-özel iş birliği projeleri harcamalarında mutlak surette kesintiye gitmemiz lazım. Maksimum on sekiz buçuk yıl için, maksimum 3 milyar dolar maliyete karşılık 14 milyar dolar garanti gelir var. Ben buradan defalarca söyledim, şimdi tekrar söylüyorum yani bu kadar büyük yolsuzluk olamaz; bu, asrın yolsuzluğudur, asrın soygunudur. Bakın, her şeyde "Sataşma var." diye söz alan AK PARTİ'nin Grup Başkan Vekilleri, milletvekilleri, bakanları bununla ilgili sataşmadan hiçbir söz almadı. Gelsinler, bunun detaylarını konuşalım. İşte, sizin samimiyet testiniz.

Bir tane daha bir şey söyleyeceğim -fazla vaktim yok- bunu geçen yine Enerji Bakanlığı bütçesinde söyledim bunun önüne engel olabilirsiniz çünkü daha henüz yatırım başlamadı. Bu elektrik depolamaya bağlı olarak rüzgâr ve güneşte lisanslar verildi. Sayın Bakan, 3 milyar dolar sadece çantacılara sağlanan rant, 3 milyar dolar. Yatırım başlamadı, samimiyet testiniz. Detayları öğrenmek isterseniz yani benim anlatmamı isterseniz de anlatabilirim veya benim konuşmalarımda var. Yani burada yapılacak olan şey çok net bir şekilde, ya TEİAŞ'ın gelirini 3 milyar dolar artırabilirdik ya da aldığımız elektriği 3 milyar dolar daha az alabilirdik; bunlar yapılmadı. Yani "Erken gelen oturur." mantığıyla önceden millete, yandaşlara haber verildi, onlar müracaatlarını yaptılar "Erken müracaat edene de bu lisansı veririz." dediler. Şu anda 1 megavatı 100 bin dolara satılıyor. 30 bin megavat bu şekilde, haksız ve usulsüz şekilde dağıtıldı; çarpın, 3 milyar dolar. Daha ben yatırımcının yapacağı kârı söylemiyorum, bu sadece çantacının aldığı para. Yazık günah değil mi bu ülkeye ya? İşte, sizin samimiyet testiniz. Alın, kısın buradan, 3 milyar dolar ben size gelir söylüyorum. Bakın, orada Enerji Bakanı oturuyordu, cevap verin iddialarıma dedim, benden sonra yarım saat konuştu, ağzını açıp bir şey söyleyemedi. Bunlar hakikattir, biz öyle yalan beyanlarda bulunmuyoruz. Sadece bir yönetmelik değişikliğiyle yapılmış bir şeydir bu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, tarım destekleri düşüyor Sayın Bakan, bunu siz de biliyorsunuz. Yani bakın, 2006 yılında, sizin Hükûmetiniz döneminde -iyi yapılan işleri takdir etmek lazım- tarım desteklerinin millî gelire oranı 0,6, bugün 0,2'ye düşmüş, bütçe içindeki payı da aynı şekilde; faiz dışı harcamalar içerisindeki payı 2006'da 3,6'yken bugün 0,9'a düşmüş Sayın Bakan. Bizim istihdamımızın hâlâ yüzde 15'i tarımda. Üretim yapmalı bu ülke diyoruz, tarım ürünlerini ithal ediyoruz bir yandan, bu destekleri niye vermiyorsunuz? Bunların mutlak surette artırılması lazım, lütfen bunları artırın. Bir de kalkınma planında "stratejik sektör" diyorsunuz tarıma, nasıl oluyor ben anlamıyorum bunu.

Şimdi, seçim öncesi verilen sözler var, bunların tutulması lazım. Emekli seyyanen zam bekliyor, bunun yapılması lazım. Ondan sonra "Esnaf BAĞ-KUR'luların prim ödeme gün sayısını düşüreceğiz." diye Cumhurbaşkanı söyledi, bunların da mutlak surette yapılması lazım. İstihdam teşvikleri çok karmaşık, anlaşılmayan teşvik teşvik değildir, sadece yüktür. Bunların mutlak surette sadeleştirilmesi lazım.

Gelirler... Şimdi "vergi sistemi" diye bir şey kalmadı. Geçen, yine kanun teklifi çerçevesinde vergi sistemine ilişkin bir kısım analizlerim oldu, ihtiyaç duyulursa oraya bakılabilir ama şu ikazı yapacağım: Enflasyon muhasebesine ne kadar hazırız? Şimdi enflasyon muhasebesi devreye giriyor. TÜRMOB'la konuştum "Biz eğitimlerimizi verdik, programımız hazır." diyor ama TÜRMOB'un üyesi olan muhasebeciler toplam muhasebecilerin yüzde 20'si, beşte 1'i kadar, diğer muhasebecilerin daha henüz herhangi bir şekilde bir hazırlığı yok, bunu nasıl yapacaksınız? Ya firmalara yazık edersiniz eğer hazır olmadan bu işe girilirse ya da devlete yazık edersiniz, vergi kaybına neden olur; sadece bu ikazı yapacağım.

Vergi sisteminde artan oranlılık kayboldu. Bu, en adaletsiz vergidir arkadaşlar. Çağdaş ülkelerde vergiler artan oranlıdır. Nedir bu? Gelir arttıkça vergi oranlarının artması beklenir. Bunu neyle ölçüyoruz? Gelir esnekliğiyle ölçüyoruz. Şimdi, bakıyorsunuz AB ülkelerinde gelir esnekliği 1,32, Türkiye'de esneklik 1'in altına düşmüş ya, gelir arttıkça vergisi düşüyor böyle bir şey olamaz, artan oranlılığı mutlak surette kazandırmanız lazım.

Vergilendirilmeyen alanlar var, sermaye kazançlarının üzerine gidilmesi lazım. Paradan para kazanan ciddi bir kesim var, bunların hepsine muafiyet tanınıyor. Kentsel rantlar, imar rantlarının mutlak surette üzerine gidilmesi lazım. Ucuz krediden son iki yılda ciddi şekilde zengin olanlar oldu, bunları tespit edip üzerine gitmeniz lazım, bunları vergilendirmeniz lazım. Yine, fiyatlama davranışlarının bozulması, bu enflasyonist dönemde bundan dolayı aşırı kârlar oldu; bütün dünya bu aşırı kârların vergilendirilmesini konuşuyor, Türkiye'de bunu hiç konuşan yok, buranın vergilendirilmesi lazım. Kayıt dışılıkla etkin bir şekilde mücadele edilmesi lazım.

Cumhurbaşkanına aşırı yetki verilmiş, şimdi yine bu kanunda da alındı. Ya, Cumhurbaşkanına vergiyi sıfıra kadar indirmeye, 4 katına kadar çıkarmaya yetki veriliyor, böyle bir insafsızlık olabilir mi? Yani bunun ne faydası var size, ben onu soruyorum? Bu vergiyi çıkartacaksınız 4 katına, yazın oraya 4 katını, millet tartışır ayrı bir şey. Belirsizlik yani bu, belirsizlik yaratıyor ve belirsizlik de en kötü fiyatlanır benim vergim 4 katına çıkacak şeklinde, ben firma olarak o zaman öyle davranırım. Çıkarmadığınız zaman firmaya aşırı kâr bırakmış olursunuz. Dolayısıyla bu yetkilerin sınırlandırılması lazım ama bunu yapmıyorsunuz, tam tersine, bu gelen son kanun teklifinde bunun çok daha arttığını görüyoruz.

Vergi istisna, muafiyetleri gözden geçirmek lazım; siz de "Geçireceğiz." diyorsunuz ama genişletiyorsunuz.

Şimdi, tevkifat sistemi. Tevkifat sistemi bizim vergi sistemimizi mahvetti. Stopaj, değerli arkadaşlar, hadi gelir vergisinde anlıyoruz, ya kurumlar vergisinde bu nasıl olur, bunu çok anlayamıyoruz. Bu gitti, bir de KDV de yani katma değer vergisi de tevkifat üzerinden gidiyor, vergi sisteminin ana unsuru hâline geldi. Tevkifat eşittir acziyet demektir, "Ben vergiyi toplayamıyorum ama bulduğum anda mükelleften -ne alayım- az çok bir şeyler alayım, ondan sonra mükellefi göndereyim." anlamında bir vergilemedir. Yeter artık, Türkiye 2023 yılında, Türkiye'ye yapmayın, yazıktır, günahtır! Dolayısıyla bu tevkifat sistemini mümkün olduğu kadar gidermek lazım ve ıslah etmek lazım, azaltmak lazım ve Gelir İdaresini de güçlü yapmak lazım.

Vergi uzlaşma müessesesi. Şimdi rakamlarına baktım ama vaktim az olduğu için bunların her birini tek tek konuşamıyorum ama bir mim koymak adına söylüyorum bunu: Vergi uzlaşma müessesesi yolsuzluğun kaynağı hâline gelmiştir, bitti. Şimdi, bakıyoruz, son zamanlarda vergi uzlaşmalarında mesela ne oldu? Bazı yıllar var arkadaşlar, 100 lira ceza konulmuş, 99'u silinmiş, sadece 1 lirası alınmış. Şimdi, son yıllarda rakamlar küçülmüş, "A, ne güzel." filan dedim; baktım, vergi incelemeleri azalmış, bulunan matrah farkları azalmış yani bundan on yıl önce 2 milyar lira filan matrah farkı bulunurken şu anda bulunan matrah farkı 300-500 milyon. Tabii, vergi incelemelerini azaltırsanız matrah bulamazsınız, matrah farkı olmayınca da uzlaşmalardan sanki az siliyormuşuz gibi bir algı oluşur. Tabii, eğer tüm bunları yapmazsanız verginin meşruiyetiyle ilgili Türkiye'de ciddi sorunlar oluşur.

Tahakkuk tahsilat oranları çok düşük; bakın, en son kasım sonu itibarıyla vergilerde yüzde 82 -oysa siz 2006'da yüzde 92'yi yapmışsınız tahakkuk tahsilat oranında- yani kasım ayı sonu itibarıyla 5 trilyon lira vergi tahakkuk ediyor, bunun sadece 4,1 trilyon lirası toplanmış, 900 milyar lira toplanamamış; 10 puan artırmış olsanız, alın size 500 milyar liralık kaynak ama bunun üzerine gitmek gerekir. Tabii, bu rakamların ne kadar doğru olduğu da ayrı bir şey çünkü geçen yıldan devreden tahakkuklar var, orada bir kısım problemlerin olduğunu biliyorum. Bütün bunları yapabilmek için Sayın Bakan, Gelir İdaresini güçlendirmeniz gerekiyor.

Borç idaresiyle ilgili tamamen yanlış bir borçlanma stratejisi izlendi bu Berat Albayrak döneminde; zaten o, her şeyi berbat etti, oralara girmeyeceğim.

Kamu mali yönetimi ve denetimiyle ilgili ödeneküstü harcama yapmaktan mutlak surette vazgeçmeniz lazım, bütçeyi torba olarak kullanmaktan vazgeçin lütfen. 5018 sayılı Kanun'un orijinal ayarlarına dönün ve şu ödenekleri oradan oraya, oradan oraya aktarmada aldığınız yetkileri, Cumhurbaşkanına verilen yetkileri azaltmanız lazım. Bunları azaltmadığınız sürece hiçbir şekilde mali disiplini sağlama imkânınız olamaz.

Orta vadeli programın mayıs ayına çekilmesi lazım, eylül ayında açıklanan orta vadeli programın ekonomiyi ve kurumları yönlendirme imkânı yoktur.

Ülkede iç ve dış denetim sistemini mutlak surette güçlendirmeniz lazım. "Sayıştay" diye bir şey kalmadı, 3-5 milyon kamu görevlisiyle çalışıyoruz. Hadi siz çok dürüstsünüz -endişemiz var da, diğerleri için söylüyorum- ama yani 5 milyon insan... Ya, devlet "sistem kurmak" demektir. 5 milyon insanı nasıl kontrol edeceksiniz Sayıştayın olmadığı bir yerde? Sayıştay yok bugün Türkiye'de. Dolayısıyla iç denetimi de zaten birileri engelledi geçmişte, onu İlhan Bey çok iyi biliyor. Ondan sonra teftiş kurullarını siz kaldırdınız iç denetim getirdik diye. Şu anda denetimsiz bir Türkiye var. Bu kabul edilebilir bir şey değil.

Şeffaflıkla ilgili ciddi sorunlar var. Kur korumalı mevduatın yani bilemiyoruz zaten şeylerin ne kadar olduğunu... Mesela bunu da bütçe dışına aldınız. Yine Hakan Kara'dan bir grafik, hemen, çok kısa şekilde söyleyeyim. Burası T.C. Merkez Bankasının zararları. Bakın, şurası kur korumalı mevduatın devreye girdiği dönem, zararlardaki patlamayı burada görme imkânımız var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, KİT sistemi tamamen çöktü. Bakın, 2021-2026 döneminde 2 trilyon lira civarında KİT sistemine para ödeniyor. Bunlar geçmişte hiç yoktu. Kamu bankalarına dört yılda 461 milyar lira ödenek vermişiz, bir de nakit dışı dediğimiz, bütçeyle hiç ilişkilendirmeden 300 milyar lira da ayrıca para vermişiz. Bunların olmaması lazım, bunun için de ilk yapılması gereken iş Varlık Fonunun tasfiye edilmesidir. KİT yönetişim kanununu mutlak surette çıkarmanız gerekir.

Türkiye İstatistik Kurumu... Artık yani onunla ilgili ne diyeceğim, onu bilemiyorum ben. Bakın, şimdi, İstatistik Kurumu belli dönemlerde tamamen yanlış data üretti. Şurası konut fiyatları, burada ülkeler var, 100'lü bir endekstir bu, yani şöyle: 100'den başlıyor en fazla, 2015; 100 bazlı 174'e gidiyor, Türkiye'de bu kaça çıkmış? 505'e çıkmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın.

ERHAN USTA (Devamla) - Şimdi "sahibinden.com"da kira bedellerine bakıyoruz burada; şunlar bizim şehirlerimiz, bu şehirlerde Türkiye'nin yüzde 50'sinden fazlası yaşıyor. Burada son üç yılda yüzde 900'lük konut fiyat artışı var, TÜİK diyor ki: "Yüzde 232."

Ondan sonra, yıllık gıda enflasyonunda TÜİK'in nasıl ayrıştığını görüyorsunuz burada. Şurada görüyor musunuz? Şunlar, bakın, İTO ile TÜRK-İŞ'in açlık sınırıyla aynı giderken Bakan Nebati döneminde bu ilişkinin nasıl koptuğunu görüyoruz. Tamamen yalan üzerine bir istatistik yayımlanmıştır burada, bu da milletin fakirleşmesi en temel nedenidir. Bu bazın mutlak surette düzeltilmesi lazım.

Şimdi, asgari ücreti konuşma imkânımız olmadı, sadece şu grafiği göstereceğim: Bakın, dünyada asgari ücretle alınan malların Türkiye'yle mukayesesi. Yani mesela sütte... Fransa'da, İngiltere'de bizim 10 katımız, 1 saatlik asgari ücretle bizim aldığımızın 10 katı kadar süt alınıyor. Maddeler itibarıyla baktığınızda bu çarpıklığı görmek mümkündür. Asgari ücreti de bunları düşünerek belirlemek gerekir diyorum.

Bütçenizin hayırlı olması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)