Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 42 |
Tarih: | 21.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi hakkında grubumuzun düşüncelerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Sizleri tekraren saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin istihdamından sosyal yardımlarına, emeklilik haklarından iş güvenliğine kadar geniş bir yelpazede etki gösteren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının aldığı kararlar, bütçe politikaları vatandaşlarımıza doğrudan yansımaktadır. Örneğin, asgari ücrette yapılan artışlar Sosyal Güvenlik Kurumunun gelirlerini olumlu yönde etkilemiş ancak bu durum aynı zamanda işverenlerin SSK yükünü de artırmıştır. İşverenler, işçilerin bunu gerekçe göstererek çıkışını, prim yükünden dolayı çıkışını, bazıları iyi niyetle, bazıları da gerçekten bunu istismar ederek kullanmak durumunda kalmıştır. İşverenlerden alınan prim oranları düşürülürse, bir nebze işveren için rahatlama olacağından işçi çıkarmaların önüne geçilmiş olur. Diğer taraftan, asgari ücrette yaşanan bu artış aynı oranda emekli aylıklarına yansıtılmamıştır. 1 Ekim 2008'de adına Sosyal Güvenlik Reformu denilen değişiklik yapılmamış olsaydı, en düşük emekli aylığı 7.500 lira değil, bugün 15.000 lira civarında olacaktı. Değiştirilen hesaplama yöntemine göre maalesef bugünkü mağduriyetler ortaya çıkmış, emeklimiz sahipsiz bırakılmıştır. Muhtemelen emekli aylıkları -Avrupa'da ve dünyada- kiralardan daha az olan ülke bizden başka yoktur diye düşünüyorum ve bu durumu takdirlerinize bırakıyorum. Bu yıl en düşük emekli aylığı önce 3.500 TL olarak belirlenmiş, daha sonra ise 7.500 TL'ye yükseltilmiştir. Benzer şekilde, kamu görevlilerine yapılan 8.000 lira tutarındaki seyyanen zam da emekli aylıklarına yansıtılmamıştır. Yani iktidar, kıt kanaat geçinen emekçilerimizin alın terinden aldığı payı yıllarca döktüğü alın terinin karşılığını bekleyen emeklilerimize vermemiştir. İktidarın bütçe gerekçesinde, vergi yükünün ele alındığı kısımda, 2022'de ücretlilerden alınan yüzde 16'lık vergi oranının her yıl yaklaşık olarak yüzde 1 artırılarak 2024'te yüzde 18,2'ye çıkarılmasının planlandığı belirtilmiştir. Aynı şekilde, sosyal güvenlik primleri de dâhil edildiğinde, 2022'de yüzde 20,8 olan vergi yükünün 2024'te yüzde 24,5'e yükseltilmesi öngörülmektedir. Bu durum, vergi gelirlerini artırmak amacıyla, çalışanların, işverenlerin üzerine daha fazla yük bindirileceği anlamına gelmektedir; aslında bu durum bütçenin gerçek anlamıyla bir vergi bütçesi olduğunun net olarak ispatıdır. Nitekim, iktidar, yürüttüğü yanlış ekonomi politikalarının faturasını daha fazla vergiyle milletin sırtına yüklemekten çekinmiyor, bunu da bu görüştüğümüz bütçe net olarak ortaya koyuyor. İktidar vergiyi tabana yayacağını belirtirken bunu "adil" olarak tanımlamaktan da maalesef geri durmuyor fakat bilinmelidir ki: Adalet, çok kazanan sermaye sahiplerinin, futbol kulüplerinin vergi borçlarını bir kalemde silerken yoksulluk sınırının altında maaş alan milyonlarca çalışanın sırtından geçinmek değildir; adalet, zenginleri vergi borçlarından muaf tutup düşük gelirli çalışanın kıt kanaat geçindiği maaşından yüklü vergiler almakla olmaz, olamaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kasım ayında 4 kişilik bir aile için açlık sınırının 14.025 TL'ye, yoksulluk sınırının ise 45.686 TL'ye çıktığı açıklanmıştır. Ekim 2023 itibarıyla ortalama -bütün emekli aylıklarını kastediyorum- emekli aylıkları 8.295 TL'dir. Burası önemli, özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum: 2002'de asgari ücretin yüzde 22 üzerinde olan ortalama emekli aylığı, 2023'te asgari ücretin yüzde 27 altına gerilemiştir. Eylül ayında ise kişi başına düşen kredi kartı borcu katlanarak asgari ücretin 16.053 lira üzerine çıkmış ve her bir kişi için 27.455 liraya ulaşmıştır. Asgari ücretin 11.402 lira olduğunu da bu noktada hatırlatmakta fayda var.
Değerli milletvekilleri, OECD'ye göre ekim ayında en yüksek gıda enflasyonu oranı, rakamı Türkiye olarak hesaplanmıştır. Bunu mesela şöyle söyleyelim: Türkiye yüzde 72'yle 1'inci, Türkiye'den sonra gelen İzlanda 11,7'yle 2'nci; aradaki farkı görüyorsunuz. Ayrıca, Avrupa Birliği ortalaması da yüzde 7,6'dır.
Bir de değerli milletvekilleri, dul ve yetim aylıkları en düşük emekli aylığına göre belirlendiği için burada da çeşitli mağduriyetler vardır. Açıklanan 7.500 lira emekli aylığı neticesinde dul olanlar 3.750 ila 5.625 lira arasında, yetimler ise 1.825 ile 3.650 lira arasında aylık almaktadırlar. Hepinizin yakından tanıdığı Profesör Doktor Erol Göka bir röportajında diyor ki arkadaşlar: "Yoksulluk insanı tüketir bitirir; önce estetik kaygılar ve giderek etik gerilimlere, bazılarında ise zafiyete neden olur. Zira insan kendini aşmak, zihni, ruhu, atılım yapmak ister ama yoksulluk, gündelik maişet derdinden bu atılımlara izin vermez. Yeni evli olduğum ve asistan maaşıyla ay sonunu zor getirdiğimiz günleri hatırlıyorum da aman ya Rabbi, ne zor günlerdi. O zamanlar hep sürseydi güçlü bir entelektüel ilerleme mümkün olmazdı. Geçim sıkıntısının kendisi ve yol açtığı kaygılar insanın enerjisini sömürür, tüketir."
Değerli arkadaşlar, biraz önce dile getirdiğim 7.500 lira aylık alan bir emekli, işte, onun yarı tutarında aylık alan bir dul, yetim nasıl olacak da geleceğe güvenle bakacak? Bu insanlar kiralarını nasıl ödeyecek? Bu insanlar mutfaklarını nasıl çevirecek? Bu insanlar torunlarıyla nasıl bütünleşecek? "Aile" kavramı nasıl desteklenecek? Çocuklarımız geleceğe güvenle nasıl bakacak? Bunun takdirini sizlere bırakıyorum.
Bütçedeki açığı, asgari ücretle geçinen emekçilerin ve geçim sıkıntısı çeken memurların vergileriyle kapatma politikası, işte, tam da bu nedenle "adalet" kavramının içini boşaltan bu iktidarın eseri olabilirdi. Vergi dilimleri nedeniyle yıl sonunda ciddi bir vergi yükü altında olan milyonlarca çalışan hem gelirde adalet hem de vergide adalet istiyor. Ancak iktidar tam tersine gelir eşitsizliğini artırdığı gibi vergi politikalarında da emekçiyi ezen, çalışanın sırtından geçinen bir yöntem izlemektedir. Sosyal güvenlik sisteminin açığını çalışanlardan ve emeklilerden aldığı vergilerle kapatmaya çalışmaktadır. İşte bu nedenle, kamu ve özel sektör çalışanlarından alınan vergilerin belirlendiği vergi dilimleri yoksulluk sınırına göre yeniden belirlenmelidir. Asgari ücrete tutar üzerinden getirilen vergi muafiyeti yoksulluk sınırına çıkarılmalıdır. Yoksulluk sınırının altında ücret alan insanlardan vergi almak onların zorlu yaşam koşullarını daha da ağırlaştıran bir haksızlıktır ve mantıksızlığın ta kendisidir.
Değerli milletvekilleri, çalışma hayatı bağlamında önemli bir diğer konu ise işsizliktir. Fakat Çalışma Bakanlığı esas alanı olan işsizlik ile istihdam konusunda yeterli adım atmak yerine yalnızca emekli maaşlarını bir yerden alıp bir başka yere aktaran banka ya da finans kuruluşu gibi çalışmaktadır. Genel işsizlik oranlarına göre ülkemizde istihdam piyasasına yeni giren ve gerçek anlamda dinamik iş gücü olarak nitelendirilecek genç işsizlik oranları yaklaşık 2 kat daha fazladır.
Değerli milletvekilleri, sürem yavaş yavaş bitiyor. Ekim ayı için açıklanan yüzde 8,5'luk işsizlik oranının daha gerçekçi bir işsizlik tanımı olan atıl iş gücü tanımına göre yüzde 21,3 olduğunu görmekteyiz; başka bir ifadeyle, iş gücüne dâhil olmaya hazır 100 insandan 21'i iş bulamamaktadır.
Biz, bu düşüncelerle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bu bütçesinin milletin problemlerini çözmekten uzak; işçinin, memurun, emeklinin yüzünü güldürmekten uzak; sadece prosedürü tamamlamak, sadece mevcut iktidarın yanlış ekonomik politikalarını ayakta tutmak üzere kurgulandığını görüyor ve buna göre oyumuzu kullanacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)