GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:42
Tarih:21.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına görüşlerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, sözlerime bütçe rakamları üzerinde kısa bir değerlendirme yaparak başlamak istiyorum: 2024 yılı bütçesinde faiz ödemesi için ayrılan para 1 trilyon 254 milyar liradır. Kültür ve Turizm Bakanlığına 2024 yılı için ayrılan bütçe ise sadece 38 milyar 964 milyon 106 bin liradır. Yani mevcut iktidar 2024 yılında ödeyeceği faizin sadece yüzde 3'ü kadar bir miktarı Kültür ve Turizm Bakanlığına ayırmıştır. Sadece bu iki rakam dahi bu bütçenin hizmet bütçesi değil bir faiz bütçesi olduğunu gözler önüne sermektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığına ayrılan bu bütçeyle, deprem bölgesinde zarar gören tarih ve kültür varlıklarını dahi ayağa kaldırmak mümkün değildir. Ülkemizin gelir kalemlerinde önemli bir yer tutan turizm sektörü için, Kültür ve Turizm Bakanlığına ayrılan bu bütçeyle, On İkinci Kalkınma Planı'nda ve orta vadeli programda hedeflenen rakamları yakalama ihtimali yoktur. Eğer bu hedeflere ulaşmak istiyorsak turizmdeki küresel rekabetin şartları açısından Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin artırılması gerekmektedir.

Muhterem milletvekilleri, bildiğiniz üzere, turizm sektörü ithalata bağımlılığı en az olan ve oransal olarak da en fazla katma değer yaratan sektördür ve ödemeler dengesi açısından önemi tartışılmazdır. Turizm, uluslararası arenada rekabet üstünlüğümüzün olduğu tek sektördür. 120 milyar dolarlık yatırımı olan turizm sektörü, yaklaşık 1,5 milyon kişiye istihdam yaratmakta ve 55 milyar dolar gelir hedeflemektedir. Dolayısıyla turizm, millî menfaatlerimiz doğrultusunda ve siyasetüstü bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. İktidarın önümüzdeki dönemde cari açığı kapatmak için turizme çok önemli bir rol yüklediği anlaşılmaktadır. Zira On İkinci Kalkınma Planı'nda 2028 yılı toplam turizm gelirlerinin 100 milyar dolar, turist sayısının ise 82,3 milyon kişi olması hedeflenmiştir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu rakamlara ulaşmak mevcut politikalarla mümkün değildir. Daha yüksek turizm geliri elde edebilmek için bazı adımların atılması şarttır. Bunun için her şeyden önce turizmin insan odaklı ve emek yoğun bir sektör olduğu unutulmamalıdır. Hizmet verenler mutlu olamaz ise hizmet alanların memnun olması beklenemez. Bu yüzden, öncelikle turizm emekçilerini mutlu edecek ve onların hayatlarını kolaylaştıracak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Sezonluk olarak istihdam edilen turizm çalışanlarının on iki ay boyunca istihdamını sağlayacak ve özlük haklarını buna göre düzenleyecek adımların atılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, turizm emekçilerinin giderek zorlaşan barınma sıkıntılarına da bir çare bulunmalıdır. Öte yandan iktidarın her alanda olduğu gibi turizm konusunda da rant ve talanı önceleyen politikalarda ısrar ettiği herkesin malumudur. Turizmde kalıcı atılım için çevreyi ve doğal hayatı gözümüz gibi korumamız gerekmektedir, çevresel sürdürülebilirlikten taviz verilmemelidir. Sit alanlarının ve millî parkların turizm amaçlı kullanıma açılması konusunda çok hassas davranılmalıdır ama aksi yapılıyor. Diğer taraftan, turizm sektörünün iklim değişikliğine uyum sağlayabilmesi için yerel yönetimler ile merkezî idarenin iş birliği içinde bütünleşik bir stratejinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Zira iklim değişikliğine en hızlı uyum sağlayan, alt ve üst yapısını bu doğrultuda revize eden ülkelerin gelecek dönemde küresel turizm pazarında rekabet üstünlüğünü ele geçireceğine şüphe yoktur.

Muhterem milletvekilleri, turizmde kalıcı büyüme için turizm kentlerinin dijital teknolojinin yardımıyla birer akıllı kente dönüştürülmesi çağın gereği hâline gelmiştir. Bu hususta, dünyanın herhangi bir yerinden ülkemize gelen turistler yabancılık çekmemelidir; bunun için de yapay zekâ uygulamaları sayesinde neyi, nerede, nasıl yapacağı ve ne kadar ücret ödeyeceği konusunda bilgiye kolay erişebilmeli ve ödemelerini dijital ödeme sistemleriyle yapabilmelidirler.

Öte yandan, ulaşım meselesi turizm açısından ülkemizde sorun olmaya devam etmektedir. Özellikle Antalya ve Muğla gibi turizm merkezlerine demir yolu ulaşımı yoktur. Anadolu'daki turizm merkezleri ile bu kentleri birbirine bağlayan entegre bir demir yolu ağının kurulması şarttır. Bu meselenin çözümü için turizm merkezlerinin ulaşım altyapısı güçlendirilmeli ve farklı merkezler arasında ulaşım sistemleri özellikle demir yolu ağlarıyla bütünleşik hâle getirilmelidir. Bilinmelidir ki Türkiye'nin önümüzdeki dönemde hedeflediği turizm gelirine ulaşabilmesi temennilerle değil atılacak doğru adımlarla mümkündür.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde kültür ve turizm açısından en büyük eksikliklerden biri de müzeciliktir. Zira 2022 rakamlarına göre Türkiye dünyada en fazla turist çeken ilk 5 ülke arasında bulunurken dünyada en fazla ziyaret edilen müzeler arasında bir tane bile müzemiz yoktur. Mesela, tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan Muğla, sahip olduğu zengin tarihsel, kültürel ve doğal mirasıyla âdeta açık hava müzesi gibidir fakat yine de bu zenginliklerinin sergilenebileceği ve dünya çapında bilinen bir müzeye sahip değildir Muğla. Bu durum, turizmle öne çıkan diğer illerimiz açısından da büyük bir eksiklik olarak karşımızda durmaktadır. Başta Muğla olmak üzere turizme öncülük eden illerimize büyük yatırımlarla dünyanın dört bir tarafından turist çekebilecek müzeler kazandırılmalıdır çünkü müzeler kültür mirasının korunması, geliştirilmesi ve sergilenmesindeki rolü nedeniyle turizmin en önemli bileşenlerinden biridir. Turizmin gelişimi müzelere olan talebi artırdığı gibi başarılı bir şekilde tanıtıldığında müzeler turist sayısını ve ekonomik geliri artırır. Türk turizminin dünya çapında merak uyandıran müzelerle desteklenmesi şarttır; bu doğrultuda, bilim, sanat, doğa, çocuk, oyuncak, astronomi, arkeoloji, tarih gibi alanlarda evrensel bir bakış açısıyla yeni politikalara ve yatırımlara ihtiyaç vardır.

Muhterem milletvekilleri, biraz da ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri olan seçim bölgem Muğla'nın turizmle alakalı sorunlarından bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Muğla, Türk turizminin lokomotif kentlerinden biridir fakat Muğla mevcut altyapısıyla turizmin yükünü artık kaldıramamaktadır. Literatürde "aşırı turizm" şeklinde tanımlanan kavram, Muğla'nın artık içinde bulunduğu durumu en iyi tasvir eden ibare olarak karşımızda durmaktadır. Yerleşik nüfusun 5-6 katına ulaşan bir turizm nüfusunu yılın yedi sekiz ayı boyunca ağırlayan Muğla ve ilçelerinde altyapı doğal olarak yetersiz kalmaktadır. Mesela, Bodrum ilçemizde hem turizmin geleceğini hem de yerleşik nüfusun hayat şartlarını derinden etkileyebilecek sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Özellikle yağışların azalmasına ve giderek artan nüfus yoğunluğuna bağlı olarak şiddetlenen su sorunu bu yıl had safhaya ulaşmıştır. İlçeye su sağlayan Mumcular Barajı su kalmaması nedeniyle 5 Ekimde kapatılmış, ilçenin diğer bir su kaynağı olan Geyik Barajı ise kuruma noktasına gelmiştir. Bodrum'da su kesintileri artık sıradan bir hâl almıştır. Gelinen aşama itibarıyla kabul etmek gerekir ki bodrumun su sorunu sadece yerel yönetimlerin altından kalkabileceği bir sorun olmaktan çıkmış durumdadır, merkezî idarenin öncülüğünde acil ve kalıcı tedbirler alınmasını gerektiren bir noktaya ulaşmıştır. Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Bodrum'un yaşadığı susuzluk probleminin artık bir an önce çözülmesi gerekir. Aksi takdirde, Bodrum'un su sorunu önümüzdeki yıllarda yeniden ortaya çıkacak ve hem Bodrum'un yerleşik nüfusu hem de Bodrum turizmi açısından belki de tahmin edemeyeceğimiz sonuçlara yol açacaktır.

Muğla'daki turizm bölgelerinin yaşadığı bir diğer sorun da ilimizde 2 havaalanı olmasına rağmen direkt uçuşların yetersizliğidir. Bu sıkıntı özellikle turizm sezonunda büyük problemlere yol açmaktadır. Muğla'daki havaalanlarına direkt uçuşların ivedilikle artırılması bölgeyi ziyaret etmek isteyen turistler açısından büyük bir ihtiyaç hâline gelmiş durumdadır. Bakanlık bu sorununun çözümü konusunda gerekli adımları atmalıdır. Ayrıca, turizm sektörünü oldukça zorlayan konaklama faaliyetlerindeki KDV sorunu çözüme kavuşturulmalı ve yüzde 10'a düşürülmelidir. Diğer yandan, Bodrum, Fethiye, Marmaris, Datça ve Köyceğiz gibi turistik ilçelerimizde turizm sezonunun bitişinden sonra ticari hayat sekteye uğramaktadır. Bu ilçelerimizde turizmin çeşitlendirilmesini ve turizm sezonunun on iki aya yayılmasını sağlayacak çalışmalara ihtiyaç vardır.

Muhterem milletvekilleri, Türk turizminin ve Muğla'nın göz bebeği beldelerinden bir diğeri olan Fethiye ilçemizde de belli sıkıntılar yaşanmaktadır. Fethiye'deki sorunların en büyüğü körfezdeki kirliliktir. Doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihî dokusu ve biyolojik çeşitliliğiyle Fethiye Körfezi hem şehrin yerleşik nüfusunun hayat kalitesi açısından hem de turistik ve ekonomik potansiyeli açısından hayati bir önem arz etmektedir. Dolayısıyla Fethiye Körfezi'nin bir türlü giderilemeyen kirliliği tüm bu güzellikleri tehdit eder hâle gelmiştir. Fethiye Körfezi'nin temizlenmesi için hem yerel yönetimler nezdinde hem de merkezî idarenin ilgili kurumları nezdinde Bakanlık inisiyatif almalı ve bu sorunun çözümüne katkıda bulunmalıdır.

Fethiye'nin çözüm bekleyen diğer bir problemi de deniz araçlarından salınan sintine ve yağların denizde oluşturduğu kirliliktir. Bu hususta geçtiğimiz yıllarda cezai yaptırımların artırılması yönünde bazı adımlar atılsa da sorun büyüyerek devam etmektedir. Özellikle Ölüdeniz ve Göcek sintine atıklarından kaynaklanan kirlilikten olumsuz etkilenmektedir. Bu sorunun giderilmesi Fethiye'nin turistik potansiyeli açısından büyük önem arz etmektedir; aksi hâlde, deniz kirliliğinin önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Ayrıca, yıllardır bitirilemeyen Fethiye- Burdur-Antalya yolu bir an önce bitirilmelidir.

Muhterem milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere 6 Şubat depremleri büyük bir yıkım yaratmıştır. Depremlerde on binlerce vatandaşımızı kaybederken kültürel ve tarihsel mirasımızın da önemli bir kısmı zarar görmüştür. Depremlerde zarar gören kültürel ve tarihî mirasın yeniden ihya edilmesi konusunda Bakanlığın ilave bir bütçeye ihtiyaç duyduğu açıktır. Zarar gören eserlerin aslına uygun bir şekilde yeniden ihya edilmesi için elbette sadece parasal kaynak yeterli değildir. Bu eserleri yeniden ihya etmek konusunda maddi kaynak kadar önemli olan bir diğer unsur ise koruma kültürü hassasiyetiyle hareket edilmesidir. Dolayısıyla Bakanlığın bu konuya uluslararası koruma standartları çerçevesinde yaklaşması gerekmektedir.

Muhterem milletvekilleri, Ziya Gökalp, kültürü "Bir milletin maziden istikbale doğru yolculuğu boyunca ilim, sanat ve ahlak konusunda ortaya çıkardığı kendine has değerler bütünü." olarak tanımlar. Milletler hayatın çeşitli alanlarına kültürleriyle anlam ve değer katar. Bu hususta, Gazi Mustafa Kemal Atatürk de "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür ve millî kültürünün her alanda yükselmesi Türk cumhuriyetinin temel dileğidir." demiştir. Dolayısıyla medeniyet tasavvurumuzun gereken seviyeye erişmesi için kültür politikaları ciddiyetle ele alınmalıdır. Bilindiği gibi, Türkiye'de turizm faaliyetlerinin büyük çoğunluğu özel sektör eliyle yürütülürken kültürel faaliyetler çoğunlukla merkezî idare ve yerel yönetimlerin uhdesindedir. Hâl böyle olunca Kültür ve Turizm Bakanlığına düşen sorumluluk, kültürel faaliyetlere daha fazla destek olmak ve kültür politikalarını ideolojik ayrımcılıktan arındırmaktır. Buna rağmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatı ve sanatçıyı destekleme konusunda maalesef ideolojik bir şekilde hareket etmektedir. İYİ Parti olarak sanatın ve kültürün geliştirilmesi ve teşvik edilmesi için ayrılan kaynakların ideolojik ayrımlara göre değil hakkaniyete göre dağıtılması gerektiğini ifade ediyoruz. Kaldı ki Anayasa'nın 64'üncü maddesi de "Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır." demektedir. Dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığının da sinema, tiyatro gibi alanlarda verdiği destekleri millî birlik ve bütünlüğümüzün hedef alınmamasını gözeterek adilce paylaştırması lütuf değil yükümlülüğüdür.

Bununla beraber, önümüzdeki dönemde Bakanlığın atması gereken bir dizi adım bulunmaktadır. Her şeyden önce, tarihî ve kültürel mirasımızı, toplumsal değer ve hassasiyetleri önceleyen özgün bir kültür politikası oluşturulmalıdır. Bu doğrultuda, millî kültürümüzün asli birer parçası olan geleneksel sanatlarımız başta olmak üzere kültür politikaları siyasetüstü bir alan olarak değerlendirilmelidir. Bakanlığın ve yerel yönetimlerin kültürel çalışmaları ve bu konudaki özel girişimlere ayırdıkları kaynaklar artırılmalıdır. Türk kültürünün özgün ve küresel değerlerle uyumlu şekilde sinema, tiyatro, müzik ve güzel sanatlar gibi alanlarda değer üreten rekabetçi yapıya kavuşturulması elzemdir. Bu bağlamda, kültür sanat eğitimi konusundaki nitelik sorunları giderilmeli ve dünyayla rekabet edebilecek yeni nesillerin yetiştirilmesi için kapsamlı projeler geliştirilmelidir.

Ayrıca, dünyanın her tarafında turizm pazarı için büyük önem taşıyan hediyelik eşya üretimi ve satışı konusunda ülkemizde de bazı adımların atılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, geleneksel Türk el sanatlarını ve Türk kültürünü yansıtan objelerin üretimi ve pazarlanması konusunda hem bazı kalite standartlarının geliştirilmesi hem de üreticilere destek ve teşvik sağlanması bir ihtiyaç hâline gelmiştir.

Muhterem milletvekilleri, sözlerime son vermeden önce bir hususun altını çizmek isterim. Biz İYİ Parti olarak kültür ve turizm politikaları hususunda insanı ve dünyayı merkezine alan; çevreye, tarihe, kültüre saygılı, sürdürülebilir politikaların oluşturulmasını hedefliyoruz. Özellikle turizmde küresel gelişmeleri fırsata çevirecek ve dijital dönüşümü sağlayacak reformların ivedilikle hayata geçirilmesini savunuyoruz. Kültür ve turizm konusunda tarihî mirasımıza sahip çıkan, doğayı ve çevreyi sürdürülebilir şekilde kullanmayı esas alan politikalara her zaman destek olmaya devam edeceğiz. Kültür ve turizm politikalarını günlük siyasetin üzerinde görüyor, bu nedenle uyarılarımızın dikkate alınması gerektiğini ifade ediyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken Kültür ve Turizm Bakanlığının 2024 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)