Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 10'uncu Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 43 |
Tarih: | 22.12.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatı, Millî, Güvenlik Kurulu ve Savunma Sanayii Başkanlıklarının bütçeleri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, günlerdir burada görüştüğümüz bütçe kanunu ülkemizin geleceğini belirleyen, ekonomik dengelerimizi yönlendiren, aynı zamanda toplumsal vizyonumuzun yansıması olan önemli bir kanundur; adeta ülkemizin mali haritasını çizen, kaynakların nasıl kullanılacağını belirleyen bir belgedir. Bize düşen sorumluluk ise bu mali haritayı doğru bir şekilde çizmek, ülkemizi güçlü yarınlara taşımaktır. Bu noktada bütçenin sadece bir mali belge olmadığını, aynı zamanda bir adalet beyannamesi olması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Ancak şu anda karşımızda duran bütçe tablosu AKP iktidarının gerçek bir vizyonunun ve stratejisinin olmadığını göstermektedir. Bu bütçe AKP iktidarının adındaki "adalet"ten ne kadar uzaklaştığını göstermektedir. Bu bütçe sadece ekonomik sorunları değil, aynı zamanda bir yönetilememe sorununu da göstermektedir. Bugün önümüzde duran bütçe açığı dahi sadece bir mali sorunu değil, aynı zamanda yönetimdeki boşlukları gösteren bir alamet fişeğidir. Tek başına, bu bütçe açığı bile doğru stratejilerin ve etkin yönetimin eksikliğini bize hatırlatmaktadır.
Bakınız, 2024 yılı bütçesi tutarsız ve hatalı ekonomi politikaları yüzünden vatandaşın cebine el atan bir bütçedir. Nitekim, her 100 lira verginin 20 lirasını faiz ödemelerine ayıran bu bütçe faiz lobilerini sevindiren bir bütçedir. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprüler, otoyollar ve Avrasya Tüneli ile yap-kirala-devret modeliyle yaptırılan şehir hastanelerine toplam 162 milyar 435 milyon lira ödeneceğini öngören bu bütçe yandaşa sefa, vatandaşa cefa bütçesidir.
AKP iktidarının hiçbir hatasından ders almadığını gösteren, 2,65 trilyon lira yeni borçlanmayı, 1,25 trilyon lira daha faiz ödemesini öngören bu bütçe ne yazık ki 2024 yılının da ekonomik sıkıntılarla geçeceğini göstermektedir. Yani bu bütçeye bir bütün olarak bakıldığında adil bir gelecek, sürdürülebilir bir kalkınma ve toplumsal refah vadetmediği açıkça görülmektedir.
Bu bütçenin ne yazık ki sadece rakamlardan ibaret olduğu, milletimizin hayallerini ve umutlarını taşımadığı da görülmektedir. Bugün geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini, bu ülkenin geleceğini konuşuyoruz ancak buna rağmen bu bütçe aydınlık bir gelecek vadetmediği gibi toplumu, insan onurunu korumaktan da çok uzaktır. Nitekim bir ülkenin büyümesi, kalkınması sadece ekonomik verilerle değil aynı zamanda insanların refahıyla ölçülür ancak bu bütçe gerçek anlamda insan hayatına dokunabiliyor mu, insanlarımızın ihtiyaçlarına etkili bir şekilde cevap verebiliyor mu? Ne yazık ki hayır.
Değerli milletvekilleri, bugün burada görüştüğümüz bütçelerin biri de Türkiye'nin millî güvenliğini koruyan, istihbarat faaliyetlerini yürüten, terörle mücadelede ön safta bulunan Millî İstihbarat Teşkilatının bütçesidir. Teşkilatın kesinleşen 2022 yılı harcaması 5,9 milyar olmuştur, 2023 yılı bütçesi 7,7 milyar lirayken 2024 yılı bütçesinde 17,4 milyar lira ödenek tahsisi öngörülmüştür. MİT, ülkemizin gözü kulağı ve savunma kalkanıdır. Bu nedenle öncelikle bu stratejik teşkilatın bütçesine "evet" oyu vereceğimizi söylemek istiyorum ancak MİT'in bütçesinin modern tehditlere karşı etkili bir şekilde mücadele etmesini, teknolojik altyapısını güçlendirmesini, personelini en üst düzeyde yetiştirmesini sağlamak amacıyla doğru bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Nitekim ülkemiz uzun yıllardır PKK/KCK, FETÖ, DEAŞ, El Kaide ve DHKP-C gibi farklı ideolojilere ve dış desteğe sahip terör örgütleriyle eş zamanlı olarak mücadele etmektedir. Bu mücadelede de MİT önemli bir vazife ortaya koymaktadır. Özellikle son zamanlarda yurt dışında yaptığı başarılı nokta operasyonları bizleri ziyadesiyle memnun etmiştir. İYİ Parti olarak bizlerin birinci önceliği ülkemizin yüksek çıkarları ve güvenliğidir. Bu nedenle ülkemizin çıkarları doğrultusunda yapılan bu operasyonlara en üst seviyede destek veriyoruz ancak buradan şu uyarıyı yapmadan da geçemeyeceğim: MİT teşkilatı siyasallaştırılıp Yıldız İstihbarat Teşkilatı olarak bilinen Abdülhamit'in hafiye teşkilatına dönüştürülmemelidir. 15 Temmuzda olduğu gibi darbe girişimi enişteden, kayınçodan öğrenilmemelidir, önceden yaşanan istihbari zafiyetler bir daha yaşanmamalıdır.
Bu vesileyle Millî İstihbarat Teşkilatı bütçesinin doğru planlanması ve yönetilmesini temenni ediyor, tüm görevini yerine getirebilmesi, ülkemizin güvenliğini en üst düzeyde sağlaması, millî çıkarlarımızı koruması adına MİT personeline ve yönetimine başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün görüştüğümüz diğer bir bütçe ise Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin bütçesidir. 1938 yılında kurulan Millî Güvenlik Kurulu 2004 yılına kadar üst düzey askerî personel tarafından temsil edilmiş ancak 2004 yılından itibaren sivil bürokratlar tarafından temsil edilmeye başlanmıştır. Tıpkı Genelkurmay, Kuvvet Komutanlıkları, askerî okullar, askerî hastaneler ve Yüksek Askerî Şûranın yapısıyla oynandığı gibi Millî Güvenlik Kurulunun da yapısıyla oynanarak siyasallaştırılmıştır; özellikle MGK, YAŞ gibi organlar Bakanlar Kuruluna çevrilmiştir.
Durumu özetlemek gerekirse, aynı kişiler hem Millî Güvenlik Kurulunda öneri sunmakta hem de dönüp Bakanlar Kurulunda bu önerileri onaylamaktadır. Pratikte, Millî Güvenlik Kurulunun işlevsiz hâle geldiği bir süreç yaşanmaktadır. Rahmetli Süleyman Demirel'in "Bakanlar Kurulu siyasi bir müessesedir ama Millî Güvenlik Kurulu devlettir." sözünü buradan tekrar hatırlatmak isterim.
Bakınız, Millî Güvenlik Kurulu kurulduğu günden beri en önemli tespitlerinden birini 2004 yılında yapmıştır. Kurul 2004 yılında FETÖ'nün faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması yönünde tavsiye kararı almış ve bu kararı şimdiki iktidara bildirmiştir; iktidar bunu dikkate almamış, tam tersi hareket ederek FETÖ'yle kol kola girip aynı yağmur altında ıslanmış, beraber yol yürümüştür. "Muhterem hoca efendi" diye başlayan "Ne istediler de vermedik?" diye isyan edilen ve 15 Temmuz hain darbe girişimiyle sonuçlanan bu süreçte en büyük zararı yine Türkiye Cumhuriyeti görmüştür. Ancak MGK'nin şimdiki yapısı düşünüldüğünde, 2004 yılında FETÖ'ye karşı olduğu gibi devlet aklıyla karar verebileceğine inananınız var mıdır? Kurumlarımızın daha fazla yıpratılmaması ve yozlaşmaması için siyasi baskılardan ve vesayetten vazgeçilmeli, beş bin yıllık Türk devlet geleneklerine uygun hareket edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, yine, önemli bir kurum olan Savunma Sanayii Başkanlığının 2024 yılı bütçesine değinmek istiyorum. Bu bütçe, ülkemizin savunma kabiliyetlerini güçlendirmek, yerli ve millî savunma sanayiyi desteklemek, ülkemizin güvenliği ve bağımsızlığı açısından kritik bir öneme sahip olan sadece bir harcama planı değil, aynı zamanda ülkemizin savunma stratejisinin belirlendiği bir bütçedir. Bu bütçe, özellikle de savunma sanayisindeki yerlilik oranını artırmak, gizli veya açık her zaman ambargoya maruz kalan ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtarmak adına büyük bir öneme sahiptir.
Bu noktada, ordumuzu güçlendirmeye yönelik savunma sanayisinde bu zamana kadar atılan adımları olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi başta belirtmek isteriz ancak bunun hâlâ yeterli seviyede olmadığını da düşünmekteyiz. Bu nedenle de Savunma Sanayii Başkanlığının bütçesine "evet" diyeceğiz. Ancak iktidar cephesinin sıklıkla ifade ettiği "Savunma sanayisinde yüzde 80 yerlilik oranına ulaştık." ifadesi politik ve doğru olmayan bir ifadedir. Bakınız, bugün dünyada savunma sanayisinde yüzde 80 yerlilik oranına sahip 4 veya 5 ülke bulunmaktadır. Tüm samimiyetimizle isteriz ki bu oran yüzde 100 olsun ancak bizim hesaplarımıza göre yüzde 30-35 civarındadır. Bu oranı gerçeklerden uzak şekilde seçim malzemesi yapmak için abartmak yerine bu oranı yukarı çıkartmak için neler yapmalıyız, biz ona kafa yormalıyız. Bu noktada partilerüstü bir iş birliği yapmanın samimiyetle daha verimli olacağına inanıyoruz. Tedavinin sonuç vermesi, teşhisin doğru yapılması şarttır. Bunu hedef olarak belirleyip ulaşmak için çabalar harcamalıyız.
Diğer taraftan, son seçim kampanya sürecinde de görüldü ki savunma sanayisi yatırımları seçimin ana malzemesi yapıldı, iktidar partisince politik propaganda malzemesine çevrildi. Bu, ne yazık ki ulusal bir sevinç kaynağının bir propaganda doğrultusunda politize edilmesidir, ulusal sevince gölge düşürmektir, millî birlik ve beraberlik dokusunu da ciddi şekilde zedelemektedir. Hatırlatmak istiyorum: Politik tartışmalarımız ne olursa olsun ordumuz her zaman bu konunun dışında kalmak zorundadır. Reklam yapılamaz şeyler vardır. Savunma sanayisinde atılan adımlarda siyaset ötesi, devlet kazanımı bir mahiyete sahiptir. AKP'nin benimsediği bu militarist söylem, yapılan yatırımları devlete ait olarak görülmektense parti başarısı üzerinden değerlendirmek yanılgısına düşmektir ki bu hastalıklı anlayış bir an önce terk edilmelidir. Nitekim, savunma sanayisi yatırımları AKP iktidarıyla başlamamıştır ve AKP iktidarıyla da bitmeyecektir. Makine Kimya 1950, TAI 1973, ASELSAN 1975, HAVELSAN 1982, TEI 1985, ROKETSAN 1988 yıllarında kurulmuştur. Hiçbir hükûmet de bunları seçim malzemesi yapmamıştır. Yine, hatırlatmakta fayda var ki Silahlı Kuvvetlerin mahremi bu kadar göz önüne serilmemelidir. Bu tip konularda devletler caydırıcılık için tatbikatlar yapar, AKP iktidarının aksine iç siyasete dâhil etmez, devlet aklıyla hareket ederek mahremini ulu orta, yalan yanlış konuşmaz.
Değerli milletvekilleri, önemli bir konuyu daha vurgulamak istiyorum. Küresel Savaş Güç Raporu'na göre ülke sıralamasına baktığımızda Türkiye 2017 yılında 8'inci sıradayken 2023 yılında 11'inci sıraya kadar gerilemiş durumdadır. Savunma bütçesi sıralamasında da 16'ncı sıradayız. Hava Kuvvetleri sıralamasında ise 9'uncu sırada görünüyoruz ancak savaş uçak gücü sıralamasında 15'inci sıradayız, üstelik F-35 projesinden çıkarıldığımızı da burada hatırlamakta fayda bulmaktayım. Bu sıralamalarda yukarılara tırmanmak zorundayız. Özellikle savaş uçak gücümüz açıkça yetersiz durumdadır. Savunma Bakanımız yerli savaş uçağımızın 2032-2033 yıllarında kullanılmaya başlanacağını açıklamıştır. Öyle olsa dahi bu demektir ki 2040'lara kadarki süreçte büyük bir boşluk olacaktır. Herhangi bir zafiyet yaşamamak adına acilen önlem alınmalıdır. Tüm bu nedenlerle, bu bütçe, yerli savunma sanayisi firmalarının teknolojik altyapısını güçlendirmeli, daha fazla bütçeyle AR-GE çalışmalarını desteklemeli, özellikle yerli firmalara AR-GE konusunda destek vermeli, genç mühendislerimize olanaklar tanımalıdır. Bu bütçeyle, ülkemizin savunma kapasitesini güçlendirecek, yerli üretimi destekleyecek, istihdam yaratıcı projeler geliştirilmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, Millî İstihbarat Teşkilatı, Savunma Sanayii Başkanlığı ve diğer güvenliğimizi ilgilendiren kurumların bütçelerinin ülkemizin güvenliği ve bağımsızlığı için stratejik bir araç olduğunu, doğru kullanıldığında, etkin işletildiğinde ülkemizi güçlü yarınlara taşıyacağını belirtmek istiyorum.
Biz İYİ Parti olarak Meclise girdiğimiz 2018 yılından beri hep olduğu gibi ülkemizin millî güvenliğini ilgilendiren konularda hassas davranarak Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Millî İstihbarat Teşkilatı ve Savunma Sanayii Başkanlığı bütçelerine "evet" oyu verdik ve bu dönemde yine "evet" oyu vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
DURSUN ATAŞ (Devamla) - Bu vesileyle 2024 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize, ordumuza ve tüm güvenlik teşkilatlarımıza hayırlar getirmesini diliyorum.
Yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)