Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 43 |
Tarih: | 22.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MESUT DOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerime başlarken şehit askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara şifalar diliyorum; ülke olarak başımız sağ olsun.
Elbette ki vakit ilerledi, herkeste de ciddi bir yorgunluk var. O nedenle söyleyeceklerimin daha rahat, daha kolay anlaşılabilmesi için bir hatıramı paylaşarak sözlerime başlamak isterim. Yaklaşık yirmi beş, yirmi altı yıl önce Anadolu'da bir ilimizde belediye başkanımız şehrin merkezine bir park inşa etti, parkın ismi "Şehitler Parkı" ve o Şehitler Parkı'nı daha anlamlı kılabilmek için de merkezine bir anıt dikildi. Anıttan kastettiğimiz de yaklaşık 15-20 metre yüksekliğinde demir bir direk, direğin üstünde de dünyanın büyük bir maketi ve o maket dünyanın ekvator kısmına da "Şehitler ölmez" yazısı yazdırıldı. Hemen o parkın yaklaşık 40-50 metre cephesinde bir AVM var, AVM'nin en üst katı ise kafeterya. AVM'ye gidiyorsunuz, orada asansöre biniyorsunuz, en üst kata çıkıp da Şehitler Parkı'na baktığınızda gördüğünüz yazı şu: "Şehitler ölmez." 2 adım atıyorsunuz, aynı yere tekrar bakıyorsunuz, bu sefer aynı yeri okuduğunuzda gördüğünüz şu: "Hitler ölmez." Tekrar 2 adım atıyorsunuz, tekrar aynı noktaya bakıyorsunuz, bu sefer -affınıza sığınarak söylüyorum- gördüğünüz şey "İtler ölmez." Bunu niye anlatıyorum? Şunun için: Doğruyu görmek için doğru noktaya bakmak yeterli değildir, doğru tarafa, doğru yöne bakmak yeterli değildir; doğruyu görebilmek için doğru noktadan da bakmak gerekir. Biz şimdi on iki gündür bütçeyi konuşuyoruz. Bütçeye saraydan mı bakacağız yoksa pazardan mı bakacağız? Bütçeye saraydan mı bakacağız yoksa meydanlardan, çarşılardan mı bakacağız?
Arkadaşlar, şunu net olarak ifade etmek isterim ki ben gerçekten bugün bütçeyi konuşurken veya ülkeyi konuşurken "Ülkemizin sorunları var." sözünü kullanmayı çok isterdim çünkü "Ülkemizin sorunları var." sözü o kadar naif, o kadar sade bir cümle ki artık ülkemizin sorunları değil kontrolden çıkmış sorunları var. Sorun sadece sorundur, oturursun, çalışırsın, konuşursun, halledersin ama kontrolden çıkmış sorun büyük bir tehlike, felakete açılan bir kapıdır ki biz bunu şu anda ülke olarak zirvede yaşıyoruz.
Ne demek istediğimi daha rahat anlatabilmek için vaktin de darlığı nedeniyle sadece 2 örnek vermek isterim. Bakın, 6 Şubatta bir deprem yaşadık, büyük bir felaket yaşadık -Allah tekrarını yaşatmasın- o felaketten 11 ilimiz etkilendi, bazı illerimizin altı üstüne geldi. İktidarın yapmış olduğu çalışmalar neticesinde Sayın Cumhurbaşkanımız 11 ildeki bu depremin ekonomiye maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu söyledi. Ne demek 104 milyar dolar? Bugünkü kur üzerinden -29,2'yle çarptığımız zaman- 3 trilyon 36 milyar demek yani 11 ilin yeniden imar ve inşa edilebilmesi için gerekli olan para miktarı 3 trilyon 36 milyar. O dönem hep beraber bir kampanya başlattık "Türkiye Tek Yürek" diye; Sayın Cumhurbaşkanımız, bütün televizyonlar, bütün futbol kulüpleri, bütün sivil toplum örgütleri hep beraber yapmış olduğumuz çalışmanın neticesinde ne kadar para topladık bilmiyorum ama alınan taahhüt sadece 115 milyar.
Yetmedi, üçüncü bir durumu daha yaşadık ondan sonra -lütfen bu rakama dikkat edelim- seçim yapıldı, 29 Mayıs Pazartesi sabahı uyandık dolar kuru sadece 20 TL, bugüne kadar? 29,2 TL. Sadece dolara endeksli dış borcumuzu ele aldığımız takdirde yani 475 milyar doları ele aldığımız takdirde TL'nin dolar karşısında yaşamış olduğu kayıp nedeniyle altı buçuk ay içerisinde oturduğunuz yerde, nefes almadan, borç almadan kaybımız 9,2x475 milyar dolar = 4 trilyon 370 milyar demektir. Bu ne anlama geliyor arkadaşlar? 11 ilin ihyası için gerekli olan paranın toplamı 3 trilyon 36 milyar iken bizim sadece altı buçuk ayda oturduğumuz yerde kaybetmiş olduğumuz para miktarı 4 trilyon 370 milyar. Bir insanın sağlıklı olması için ilk ihtiyaç duyacağı şey bağışıklık sisteminin güçlü olmasıdır; bir insan bağışıklık sistemini kaybettiği takdirde istediğiniz aşıyı olsun, istediğiniz ilacı verin hiçbir anlam ifade etmez, hastalıklarla boğuşması mümkün olmaz. Devlet de insan gibidir, bağışıklık sistemini kaybettiği takdirde en ufak sorunlarla baş edemeyecek bir noktaya gelir. Türkiye olarak bağışıklık sistemimizi kaybettik ve oturduğumuz yerde sağlıklı olmayan vücudun kendi kendine enfeksiyon üretmesi gibi ülke olarak da devlet olarak da tabiri caizse oturduğumuz yerde faiz üretiyoruz, borç üretiyoruz.
Yetmedi, üçüncü örnek: Bakın, bir çalışma yaptırdım bugün, Türkiye nüfusunun yüzde 70'ini kapsayan 21 büyükşehrin 2024 tahminî bütçesinin toplamı -lütfen rakama dikkat edin- 590 milyar, bunu simülasyona çevirdiğiniz zaman 81 il belediyesinin 2024 tahminî bütçe toplamı 850 milyar. Peki, bizim, 2024 yılında sadece faize ödeyeceğimiz para ne kadardı? 1 trilyon 254 milyar. Arkadaşlar, bir ülke düşünün ki 81 ilin toplam bütçesi 850 milyar ama o ülkenin sadece faize ödeyeceği para 1 trilyon 254 milyar ve biz bu ülkede ekonominin iyi olduğunu konuşuyoruz ve biz bu ülkede, bu ülkenin geleceği olan gençlere yarınları nasıl hazırlayacağımızı konuşuyoruz; bunun hiçbir anlamı, hiçbir karşılığı yok.
Peki, bu hâle nasıl geldik? Bu hâle gelmemizin ana nedeni şu: AK PARTİ iktidarının en büyük sorunu, ülkenin var olan sorun ve beklentilerine bu coğrafyanın fıtratına uygun siyaset üretememesi. Şunu unutmayalım: Kendi oyununu kuramayanlar başkasının kurduğu oyunun oyuncağı olurlar ki yirmi bir yıllık AK PARTİ iktidarı siyasetin hiçbir alanında kendi oyununu kuramadı, hep başkasının oyununa girdi ve girdiğin oyunların komplesini kaybetti ve onun bedelini şu anda ödüyoruz. Düşünebiliyor musunuz, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yirmi bir yıldır iktidarda aynı parti, 9'uncu Millî Eğitim Bakanı, 7'nci Hazine ve Maliye Bakanı ve zikzaklarla dolu yirmi bir yıl geçirdik. Biz, bu ülkede, hep beraber aynı iktidarın varlığında Fetullah Gülen yapısının hizmet hareketi olduğu dönemi de yaşadık, terör örgütü olduğu dönemi de yaşadık; iktidarın Ergenekon'un savcısı olduğu dönemi de yaşadık, avukatı olduğu dönemi de yaşadık; güneydoğuyla alakalı çözüm sürecini de yaşadık, operasyon dönemini de yaşadık; Esad'ın kardeşimiz olduğu dönemi de yaşadık, zalim olduğu dönemi de yaşadık; Sisi'nin darbeci olduğu dönemi de yaşadık ama şu anda öpüşme dönemini de yaşıyoruz ve "İsrail bizim dostumuzdur." dönemini de yaşadık, "İsrail bir terör devletidir." dönemini de yaşıyoruz; "Faiz bir dünya gerçeğidir." dönemini de yaşadık ama faizin ve faizle ilgili nassın olduğu dönemi de yaşadık. Bin yıllık devlet geleneği olan bir devletin bunu kaldırması mümkün değil ve kaldıramadığı için Türkiye Cumhuriyeti devletinin komple bağışıklık sistemi bozulmuş vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
MESUT DOĞAN (Devamla) - Ve iktidar böyle bir dönemde sadece şunu yapıyor: Ayakta kalmak için, iktidarda kalmak için bilerek veya bilmeyerek Türkiye Cumhuriyeti devletini öldürüyor ve biz de buna, ama iyi niyetle, ama başka nedenlerle hep beraber seyirci kalıyoruz. Ama inanın, bu şekilde devam ettiğimiz takdirde yarın aynanın karşısına geçip kendimize bakamayacak bir hâle geliriz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)