| Konu: | KAMU FİNANSMANI VE BORÇ YÖNETİMİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 02.04.2013 |
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanun teklifinin, temel kanun olarak görüştüğümüz bu tasarının ismini 3 defa söylesem bir buçuk dakikam gitmiş olacak çünkü sadece ismi 20 kelimeden oluşuyor. Bir kerede, böyle, ezbere, peşpeşe bu kanun teklifinin ismini sıralamak, söylemek her babayiğidin harcı değil. Ben, ezberim güçlü olmadığı için, kâğıttan bir defa okuyacağım: "Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı?"
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) - Ne var? Ne güzel işte.
ADİL KURT (Devamla) - Tekrarla, 1 defada söyle Feramuz Bey ben konuşma hakkımdan feragat edeceğim; lütfen, 1 defa söyle söyleyebilirsen. Bir iktidar partisi mensubu olarak, milletvekili olarak, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak benim şu anda söylediğim ismi ezbere söyle, ben konuşmaktan vazgeçeceğim.
Şimdi "Tebdili mekânda ferahlık vardır." derler. Zaman zaman taşınmak durumunda oluruz, evimizi taşırız. Ya yeni bir ev kiralamış oluruz, taşınırız ya kısmet olursa -Türkiye'de çok az kişiye nasip olur- ev satın alır, taşınırız. Şimdi, iki düzende evinizin eşyalarını paketleme şansınız var. Bir, itinayla, tek tek bardakları, tabakları paketlersiniz, zarar görmeden taşımış olursunuz; bir de gelişigüzel taşımış olursunuz. Ama bu gelişigüzel taşımada porselenleri kırmış olursunuz, kristalleri kırmış olursunuz; birileri de peşinden gelip bu kırdıklarınızı toplamak durumunda kalırlar. AK PARTİ'nin kanun yapma düzeni böyle bir şekildedir, böyledir. Birileri yapar, bozar, kırar, kristalleri kırar, döker; birileri de peşinden gelip elinde süpürge, faraşla dökülenleri toplamak durumunda kalır.
Şimdi, bir ay önce Meclis görüşmüş, Meclisten geçirmişsiniz, Resmî Gazete'de yayımlamışsınız; bir ay içerisinde neden yeni düzenleme ihtiyacı duydunuz? Çünkü özensiz çalışıyorsunuz, sayısal çoğunluğa bakarak, müthiş bir özgüvenle çalışıyorsunuz ama cümleyi bile toparlamakta sıkıntı yaşıyorsunuz. O nedenle, bir ay içerisinde, yaptığınız kanunun, Resmî Gazete'de yayımlanmış kanunun üzerinde kaç maddede yeniden değişiklik yapma ihtiyacı duyuyorsunuz.
Torba kanunla, bugüne kadar, alakasız birçok düzenleme aynı torbaya konulmak suretiyle önümüze getirilmiş ve her seferinde, ciddi itirazlarımıza rağmen, bu tasarılar siyasi iktidarın oy çoğunluğuyla kanunlaşmıştır. Biz elbette ki hukuki ihtiyaçlara ve iyileştirmelere itiraz etmiyoruz; yönteme itiraz ediyoruz, bu gelişigüzel çalışma düzenine itiraz ediyoruz.
Bakın, bu özensiz çalışmalarınızdan kaynaklı olarak biz pembe koltuklara hitap etmek durumunda kalıyoruz iktidar sıralarında. Pembe koltuk? Bakıyoruz, bu tarafta muhatabı sizsiniz, 2-3 tane Plan Bütçe Komisyonu üyesi ve arkasında pembe bir tablo. Bu kadar özensiz çalışmanın sizin açınızdan doğurduğu sonuç budur. Arkanıza dönün, bakın, pembe koltuklar görürsünüz. Sayın Nurettin Demir bunun da psikolojiyi bozduğunu ifade etmişti, umarım, bunu da değiştirirsiniz.
Şimdi, neden bahsettiğimi bu torba tasarıda çok açık bir şekilde görmek mümkündür. Bakın, bu tasarıda yer alan düzenlemelerin bir kısmı, yakın zamanda başka kanun ve tasarılarda görüşülmüş ve düzenlenmiştir. Örnek veriyorum: 4749 sayıl Kanun, ilk etapta var bunların içerisinde. Şimdi, daha dün Gümrük Kanunu'nu torba kanun olarak önümüze getirdiniz. Elektrik piyasası düzenlemesiyle ilgili yasa getirdiniz, çok güzel, şimdi getiriyorsunuz, yine 2 madde değiştiriyorsunuz burada, bu torba yasanın içerisinde. Nedir bu özensizlik? Bilmiyorum, zannederim, Sayın Başbakan son dönemlerdeki tempo yoğunluğundan kaynaklı olarak milletvekillerinin bu performansını gözetleme şansına sahip olmuyor ama sizi şikâyet ediyorum, hakikaten bu özensizlikten kaynaklı olarak sizi Sayın Başbakana şikâyet ediyorum. Başka türlü düzenleme şansı yok, düzeltme şansı yok. Nedir bu düzensizlik, bu özensizlik? Adalet Komisyonunu ilgilendiren düzenlemeyi getiriyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda tartıştırıyorsunuz. Plan ve Bütçe Komisyonu ne anlar cezai düzenlemeleri yapmaktan? Adalet Komisyonunun yapması gereken iştir ama adı üstünde "torba kanun" demişsiniz ya, oradan kurtarıyorsunuz. Her şeyi onun içine koyup kendinizi kurtarıyorsunuz.
Bakın, 1'inci maddede? Şimdi, kredi derecelendirme şirketlerinden çok şikâyet ettiniz ya, olumsuz notta şikâyet ettiniz, "Tu kaka." dediniz. Olumlu not verdikleri zaman baş tacı ettiniz. Bir de ödenek ayırıyorsunuz, para ödüyorsunuz o kredi derecelendirmeye, ücret ödüyorsunuz. Bu torba kanunun 1'inci maddesinde "stratejik ölçüt" diye bir kavram koydunuz. Stratejik ölçüt nedir? Gerçekten bilmiyoruz. Menkul kıymetler? Ya, Plan ve Bütçe Komisyonundan dahi bu menkul kıymetlerin ne olduğunu -burada 12 maddede sıralanmış, üstünde durulmuş- gizlemişsiniz, açıklamıyorsunuz. "Stratejik ölçüt" kavramının arkasına bunları gizleyerek bunu tanımlayamazsınız. Borç riski, dış borç riski? Söylüyorsunuz, her defasında övünüyorsunuz, diyorsunuz ki: "IMF'ye borcumuz kalmadı." Eyvallah ama üç yıl önce, dört yıl önce IMF'ye olan borç kadar şu anda uluslararası fon şirketlerine borcunuz vardır. Açıklayın, uluslararası fon şirketlerine -ilgili Sayın Bakan burada- olan borcunuzu açıklayın. Eskiden 1 tane IMF vardı, şimdi 40 tane IMF olmuş. Açıklayın, itirazınız varsa buyurun, söz hakkınız var, çıkarsınız burada? Türkiye'nin uluslararası fon şirketlerine olan dış borcunu açıklayın lütfen. Çok güzel olmuş kara yolları yapılmış, duble yollar yapılmış. E, bunların tamamı borç, uluslararası fon şirketlerine borç. Enerji yatırımlarının tamamı, dış yatırımlar, uluslararası fonlardan sağlanan borç.
Bir önemli nokta daha var 1'inci maddeyle ilgili. Daha 2'nci maddeye dahi geçmeden sekiz dakikam gitti. Kanunun ismini de telaffuz etmeme gayretindeyim zamandan tasarruf için.
Şimdi, 30/1/2003 tarihli bir düzenleme, 4802 sayılı Kanun. On yıl niye beklediniz? Yani, ulusal fon oluşturmak için, AB fonlarını bir fonda buluşturup, birleştirip ihtiyaç bölgelerine dengeli dağılımını yapabilmek için on yıl niye beklediniz? Şimdi, diyebilirsiniz ki: "Bunu getirip BDP'li yerel yönetimlerle bağlantısını kurmak için özel gayret sarf ediyorsunuz." Hiç alakası yok ama bire bir BDP'li yerel yönetimlerle ilgili bir durum. BDP'li yerel yönetimlerin projeleri, yararlanmasın diye tam on yıl beklenildi. On yıl sonra ulusal fon oluşturuluyor. Avrupa Birliği hibe? On yıl sonra gündeme getirdiniz. Uygulamaya geçmek için yani kanunu uygulamak için de herhâlde 2023'ü bekleyeceğiz, bu tempoyla bu görünüyor. BDP'li yerel yönetimler yararlanmasın mı?
Bakınız, Yüksekova Belediyesi, IPA Projesi'nde daha geçen seneye kadar 4'üncü sıradaydı. Kanalizasyon projesi, en temel yatırım, yerel yönetimin yatırım kalemlerinden bir tanesi ve öncelikli yatırımlardan bir tanesidir. Avrupa Birliği hibe projelerine göre de, hibelerine göre de öncelikli yatırımdır. Geçen sene 4'üncü sırada olan Yüksekova Belediyesi bu sene kaçıncı sırada? Herhâlde dersiniz ki: "1'inci sıraya yükselmiş. Diğer 3'ü gitmiş, projelerini geçirmişler, Yüksekova Belediyesine sıra gelmiş." Ne hikmetse 58'inci sıraya düşmüş, bu sene 58'e düşmüş, bir yıl içerisinde. İşte uygulama burada. Siz on yıl fon oluşturmayı bekletirseniz, arkasından gelen uygulama bu olur.
2'nci maddeye geçeceğim yani bu madde -varlık kiralama şirketi- bu torbanın asli maddelerinden bir tanesi, en önemlilerinden bir tanesi. Bunun nedeni, bu kanunla ilk defa hukuki olarak ortaya koyduğu hâlde, bu şirketin hiçbir hukuka dayalı olmadan, sadece bakanla ilgili kurulmuş olması ve bu şekilde 3 kira sertifikasını ihraç etmesidir. Yani, ne bir çalışanı ne bir yönetim kurulu olan ve sadece bakanın imzasıyla kayıtsız, tescilsiz yani aslında hukuksuz olarak Hazine Müsteşarlığı bünyesinde kurulmuş bu şirketler bu düzenlemeyle yasal statüye sahip olacaklardır. Ancak, bugüne kadar hukuksuz, sanal bir biçimde faaliyet göstermiş bu şirket ne iş yapacak, bu memlekete ne getirecek ne götürecek, şimdi biraz da buna bakacağım.
Bu şirketler, tasarıda, kurum ve kuruluşlara ait taşınır ve taşınmaz malların kullanımı, bu varlıkların alım, satım, kiraya verme, bedelli veya bedelsiz devri, benzersiz işlemleri mevzuatta yer alan şekil kurallarına tabi olmaksızın? Bakın, burası çok önemli, mevzuatı bir kenara koymuşsunuz, "Yasayı delebilir, rutin dışına çıkabilir." deniyor. Bu da yeni bir kavram. Geçmişte, Sayın Demirel'den rutin dışılığı öğrenmiştik, bir şekilde pratik uygulamalarını gördük; şimdi, burada, bir rutin dışılık tekrar önümüze konuluyor. 8'inci maddede durum benzerdir, aynı şekilde, aynı sıkıntıyı orada da göreceğiz.
Şimdi, hem 2'nci maddede düzenliyorsunuz, 8'inci maddede de "?ihraç edilecek kira sertifikaları ile kira sertifikalarının ihracına ilişkin işlem ve kâğıtlar, damga vergisi ve harçlardan ve genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile bu idarelere bağlı veya bu idareler nezdinde tesis edilen kuruluşlar tarafından döner sermaye ve sair isimler altında alınan ücretlerden müstesnadır." Vallahi, benim imkânım olsa böyle bir ticarete atılırım, gerçekten atılırım yani işin ucunda? İslami referanslarda derler ki: "Ticaretin helalliği kâr elde etmek yerine zararın da mümkün olduğudur." "Ticaret, bu nedenle helaldir." denilir ama siz burada zararı ortadan kaldırdınız, ticareti haram bir statüye getirdiniz, yüzde 100 kâr potansiyeline taşıdınız. E, şimdi, yüzde 100 kâr elde edilecek yatırımdan kim kendini geri sakınır, geri çeker? Mümkün değil, herkesin işine yarar. Kimin işine yarar; bu, çok önemli.
Şimdi, bütün bu düzenlemeler neye göre yapılıyor? Uluslararası sermayeyi Türkiye'ye çekebilmektir. Bugün bir televizyonda yayınlandı, bu faizsiz gelir sertifikası dağıtan bir şirketin bugün itibarıyla performansı hemen yayınlandı. Uluslararası sermayeyi buraya çekeceğiz. Buraya çekerken kaybederseniz? Ya, uluslararası sermayeye şunu diyorsunuz: "Zarar ederseniz biz kefiliz zararınıza, zararınızı karşılıyoruz. Yani hiçbir şekilde zarar etmek yok. Uluslararası kriterler üzerinde de bir kâr elde etme marjını size sağlıyoruz." Bu garantiyi veriyorsunuz, ondan sonra uluslararası sermayeyi çekmeye çalışıyorsunuz.
Ne olarak çekiyorsunuz? Yatırım kalemi itibarıyla da çekmiyorsunuz. Yani Anadolu'nun herhangi bir kentine, kasabasına fabrika işletmek için gelmeyecek, sıcak parayla para kazanmaya gelecek. Yatırım yok bu işin içerisinde. Devlet bu alanda kumar masasını büyütüyor, faizle para işletmenin alanını açıyor.
Bir yerde evet, faizsiz gelir elde etmek ama o da kocaman bir aldatma, orada da faiz işliyor. Kâr payı? Kâr payı ile faiz arasında bir ayrımı, bu ayrımı koyabilecek bir iktisatçınız varsa, çıksın bunu bize anlatsın, biz de bir daha kullanmayız böyle bir terminolojiyi.
Ama, hiçbir yatırım kalemi olmaksızın, reel yatırıma dönüşmeden, paranın parayla tedavülü esnasında elde edilen gelire siz ister "faiz" deyin isterseniz "kâr payı" deyin aynıdır, değişen bir şey yok.
Sözüm ona, bu uygulamayla Moskova piyasasına alternatif olacaksınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Moskova mı? Allah Allah!
ADİL KURT (Devamla) - Evet.
?Rus borsasına alternatif olacaksınız.
Toplam, dünyadaki bütün o sıcak para döngüsünün yüzde 3'ü içerisinde bir kaleme talipsiniz. Şu andaki potansiyeliniz de Rusya'ya akan sıcak paranın yaklaşık kırkta 1'i kadardır. Yani o bile olamazsınız. İstanbul'u ticaret merkezine, finans merkezine dönüştürmeniz, öyle bir gayret içerisinde olmanız beyhude bir çabadır.
Siz, reel yatırıma dönük, istihdamı geliştirici ekonomik politikalar geliştirirseniz sonuna kadar destekliyoruz. İnsanlar ekmek yesin, parası olan da yatırım yapsın ama bu uygulamalar ona hizmet etmiyor. Tersine, yirmi yıl önce Türkiyeli bir iş adamının -ismini zikretmek istemiyorum- dediği gibi "Paramı götürüp fabrikaya yatırıp 2 bin işçinin kahrını çekecek kadar enayi değilim, götürüyorum borsaya yatırıyorum, bilgisayarımın başında oturuyorum, kazancımı da elde ediyorum.", hizmet edilen döngü budur. Bu döngüyü tersine dönüştürürseniz başarılı olursunuz.
Türkiye'de, hâlâ ekonomik krizi atlatmanın gayreti içerisinde sıcak para döngüsüne olan hevesi bir bertaraf etmek gerekir artık çünkü bu risk kapımızda duruyor. Bu riski bertaraf etmenin tek yolu reel yatırıma dönmektir, reel yatırımı teşviktir.
Bir yıldır teşvik paketi uygulaması ilan edildi. Bugün Sayın Başbakan alınan sertifikaları saydı. Kaç tanesi pratik uygulamada hayata geçti? Bir söyleyin de bilelim. Sertifika sayısını saymakla bu işin içerisinden çıkamayız. Biz çok iyi biliyoruz, daha önce de sertifikalar alındı. Teşvik uygulamalarında asla ve asla hayata geçmeyen besicilik faaliyetleri oldu. Birileri bu paraları aldı cebine koydu, kim hesabını sordu? Devletin envanterinde besicilik yapıyor biliniyor, kim kontrol etti, kim takip etti? Mevcut sistem böylesi bir çarka çanak tutuyor. Bu çarkı tersine döndürelim ama bu çarkı tersine döndürmenin de koşulu, özenli, itinalı bir çalışmadan geçiyor, bu şekil. Bir ay önce yaptığımızı bir ay sonra değiştirerek, kendi kendimize eziyet ederek düzeltme şansımız yok. Öncelikle iktidar partisi bu işin ciddiyetinin farkına varacak. Onlar bu ciddiyeti gösterecek ki biz de muhalefet olarak destekleyelim.
Bu tasarının, bu torba kanunun gerçekten neresinden tutacağımızı bilmiyoruz. İçinde hiç mi katıldığımız yanlar yok; var. Bir tasarı getirildi, sanırım dört partinin temsilcileri imzaladı. Ya iyi, iyi de, bir iyinin yanında kırk tane bu şekilde kötü getirmeyin, bu yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - Komisyona 39 geldi, komisyondan çıkana kadar bir o kadar da yeni madde eklendi. Emin olun, bir hafta daha komisyonda kalmış olsaydı değil 59, 79 maddeyle buraya gelirdi. Çalışma sistemi budur.
Hepinizi selamlıyorum, teşekkür ederim.
Kolay gelsin. (BDP sıralarından alkışlar)