GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:24.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe teklifinin 14'üncü maddesi adına grubum adına söz aldım, söz kurmaya çalışacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, yaklaşık iki aylık bütçe maratonunun sonuna geldik. Bu iki aylık süre içerisinde yüzlerce saatlik konuşma yapıldı, binlerce konuşma yapıldı. Benim katıldığım bu 6'ncı bütçe ve bu 6 bütçenin tamamında, maalesef, teknik olanlar dışında hiçbir değişiklik yapılmadı. Muhalefet vekillerinin onlarca yıllık birikimlerine, müktesebatına dayanarak yaptıkları önerilerin hiçbirini kale almadınız, ciddiye almadınız ve bir değişiklik yapmadınız.

Bu süre içerisinde hep bir hikâye anlatıyorsunuz, her seferinde aynı hikâyeyi anlatıyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Yirmi bir yıldır girdiğimiz her seçimi kazanıyoruz, halk bize güveniyor." Sığındığınız tek liman maalesef bu. Ben bu hikâyenin edebî bir yanı olmadığını, yalan üzerine kurulmuş bir saltanat olduğunu birkaç örnekle birazdan anlatacağım ama öncelikle memleketin durumuyla ilgili birkaç konuda görüşümü sizlerle paylaşmak isterim.

Bir tanesi şu: Ülkede adalet yok. Anayasa 90 yok sayılıyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmıyor; Anayasa 158 yok sayılıyor, Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. İki protesto etkinliğine katılan insanlara "silahlı terör örgütü üyesi" diyerek altı yıl üç ay hapis cezası veriyorsunuz; iktidarın hoşuna gitmeyen iki tane "tweet" atan kişileri sabahın üçünde, dördünde evini basarak gözaltına alıyorsunuz. Dünyanın en ağır cezaları Türkiye'de, otuz yıl cezaevinde kalanlar var ve bu otuz yılın sonunda "Pişmanım." demediği için, onurlu durduğu için insanları üç ay, altı ay, bir yıl, iki yıl daha cezaevinde tutuyorsunuz. Yargı içerisindeki en büyük düzen, hukuk değil maalesef rüşvet düzeni.

İkincisi, ülkede sağlık ve eğitim maalesef yerlerde sürünüyor. Sağlık tamamen ticarileşmiş durumunda. Sosyal güvencesi olan yurttaşların kanser ilaçlarını bile "Karşılamayacağım." diyorsunuz. Devasa şehir hastanelerini maliyetinin 10 katına yaptınız, "Yap-işlet-devret modeliyle yapıyorum." dediniz; sonunda Sağlık Bakanı Fahrettin Bey de artık buna dayanamadı ve "Bundan vazgeçiyoruz." demek zorunda kaldı. Sahip olduğumuz onlarca hastaneyi "Şehir hastanesi yapıyoruz." diye kapattınız; atıl durumda, bomboş şekilde o hastaneler duruyor. Sadece Ankara'da -Ankara'yı bilenler bilir- Yüksek İhtisas Hastanesi böyledir, Sami Ulus böyledir, Numune Hastanesi böyle, Ankara Hastanesi böyle, onlarca hastane; şehrin merkezindeki çok kıymetli hastanelerin hiçbirinin çalışmasına izin vermiyorsunuz. "Elektronik, telefonla randevu sistemi getirdik." diyorsunuz; muayene için üç aya ancak randevu alabiliyorsunuz, kontrol için 15 gün sonrasına gidebiliyorsunuz; tomografi için, MR için en az altı ay, bir yıl beklemek durumundasınız ve siz buna "İyi bir sistem getirdik, sırada kimse yok." diyorsunuz.

Eğitim seviyesi yerlerde; PISA, TIMSS verilerine bakmak sadece nerede olduğumuzu göstermeye yeter. En iyi 100, 200, 500 üniversite arasında Türkiye'den ya üniversite yok ya da hasbelkader bir yıl giriyor, sonraki yıl yine içerisinde yer almıyor. 8'inci sınıfa gelmiş öğrencilerin yüzde 16'sı dört işlemi bilmiyor; bakın, bu, Millî Eğitim Bakanlığının verisi, ülkenin eğitim seviyesi bu. On iki yıl, on altı yıl boyunca yabancı dil eğitimi veriyorsunuz, çocuklarımızın yabancı dil seviyesi "..."(*) seviyesinde; bu kadar, eğitimin durumu tam olarak bu. Buna karşı yanıt veriyor Millî Eğitim Bakanlığı ve tarikatlarla yaptığı protokolleri savunuyor. "Biz çocukların dağa çıkmasını engelliyoruz." diyor. Sanırsınız vakıflarla yaptığı protokol Şırnak'ta, Hakkâri'de, Mardin'de. Bu protokoller Sakarya'daki, Kocaeli'deki vakıflarla yapılan protokoller. Kimin dağa çıkmasını engelliyorsunuz? Yani insanlar bu protokolleri kimlerle yaptığınızı bilmiyor mu sanıyorsunuz? Bari açıkça deyin ki: "Kardeşim, ben bu tarikatlarla iş birliği yapıyorum." Bunu açıkça söyleyin. Halka yalan söylemenin gereği yok ama bu konuda bile dürüst davranmıyor Millî Eğitim Bakanı.

Ülkenin diplomasisi korkunç seviyede ve Batılılaşma hayallerinin tamamını bir tarafa bırakmış durumdasınız. Türkiye'nin kıblesi şu anda Rusya, İran ve maalesef Katar. Bunun ülkeye kazandıracağı hiçbir şey yok. Zamanım çok kısa. Libya bile Türkiye'den nefret ediyor. Oraya gittim, ziyaret ettim. Bir gün konuşmamda, Libya'nın, herkesin kahraman olarak gördüğü Ömer Muhtar'ın torununun bile Türkiye'den bu iktidar yüzünden nasıl nefret ettiğini ayrıntılarıyla anlatacağım.

Ülkenin ekonomisi iflas etmiş durumda. Sadece iki tane örnek vereyim. Bakın, dünyada konut fiyatlarının en çok arttığı ülkeler de en çok arttığı şehirler de... 150 tane şehir arasında ilk üç sırada Türkiye'den 3 şehir var: Ankara, İstanbul, İzmir; yüzde 135, yüzde 133, yüzde 127. Bu şehirlere en yakın, dünyada konut fiyatının arttığı şehir Zagreb, yüzde 22. Ülkeler sıralaması da öyle. Türkiye'de konut fiyatları yüzde 133 artmış, daha sonra 2'nci sırada Makedonya var, 3'üncü sırada Hırvatistan, Macaristan; yüzde 16-17-18 seviyesinde. Türkiye'nin ekonomik tablosu bu.

IMF verilerine göre, söylüyorum yani hani o kabul ettiğiniz IMF verilerine göre, İktidara geldiğiniz 2001-2003 döneminde Türkiye dünyanın 21'inci büyük ekonomisiydi ve 1999 krizinden sonra yapılan, yürütülen ekonomi politikalarıyla, maliyeti halka yüklenen ekonomi politikalarıyla, bunun sonucu olarak Türkiye 17'nci seviyeye kadar çıktı, 17'nci büyük ekonomiye kadar; çözüm sürecinde 16'ncı büyük ekonomi oldu ama ondan sonra Türkiye tamamen geriledi ve şu anda Türkiye 21'inci, 22'nci, 23'üncü sıralarda seyrediyor. Yani Türkiye'nin ekonomisi bırakın gelişmeyi geldiğinizde olduğu seviyede bile değil, çok daha geride bir yerdesiniz. Kişi başına düşen millî gelirde de öyle büyük atak falan yapmış değilsiniz, 2013 seviyesinin gerisinde. On yıl önceki ekonomik veriler, bugünkü verilerden çok daha iyiydi; dünyayla karşılaştırarak da bunu söylesek Türkiye dünya çapında daha kötüye gitmiş durumda. Sanırım 66'ncı sıradaydı kişi başına düşen millî gelir açısından, şu anda 79'uncu sırada falan olmalı. "12 bin dolara çıktık." diyor, bu rakama rağmen söylüyorum, her anlamda Türkiye ekonomisi çok kötü durumda.

Halkın seçme ve seçilme hakkını yok saydınız, kayyum rejimiyle devam ediyorsunuz. Tekrar altını çiziyorum, belki dinleyen vicdanlı birileri vardır diye söylüyorum: Kürt halkının bu ülkeyle olan bağlarını koparıyorsunuz verdikleri oyu yok sayarak; 1 kez değil, 2 kez değil ve 3'üncüsüyle tehdit ediyorsunuz. Bunun korkunç sonuçları var, umarım aklıselimle bunu bir gün düşünürsünüz.

Ama sadece böyle yapmıyorsunuz. Bakın, konuşmamın başında söylemiştim, dedim ki: Siz, yirmi bir yıllık bir hikâye anlatıyorsunuz. "Halk bizi destekliyor, her seçimi kazanıyoruz." falan diyorsunuz ya ben size, bu seçimleri nasıl kazandığınıza, nasıl hileli yollarla kazandığınıza bir örnek vereceğim. Yaptığınız, geçmiştekileri değil; şu anda, henüz seçim başlamadan yapmak istediğiniz bir hileyi basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşmıştım ama birkaç dakika içerisinde buna birkaç tane örnek vereyim.

Bakın, Şırnak merkezde Yeşilyurt Mahallesi Şehit Tümgeneral Aydoğan Aydın Caddesi, burada bulunan bir tane adres var. Bu yerleşkeye kayıtlı seçmen sayısı 6.089, bu seçmenin 4.368'i yeni kayıtlı seçmen, 1 tane adresten bahsediyoruz. Bu seçmenin 1.040 tanesi Şırnak'ın diğer ilçelerinden getirilmiş, öne çıkan ilçeler ise Cizre ve Silopi; birinden 435; birinden 452 kişi getirmişsiniz. Kimler bunlar? Cizre'yi, Silopi'yi hiçbir şekilde kazanamayacağınızı biliyorsunuz; oradaki askerleri, polisleri seyyar seçmen olarak Şırnak merkeze getirmişsiniz. Neden? Belki seçimi hileli yollarla kazanabiliriz diye. Başka adres, Yenimahalle Gümüştepe Caddesi, numara 91; adres sorgulama sisteminde kamu binası olarak gözüküyor, 30 daireden oluşan bu yapıya kayıtlı seçmen sayısı 1.355 ve 1.310 seçmen yeni kaydedilmiş ve bunlar sadece dört aylık süreyi baz alarak gördüğümüz hileler. Yani 14 Mayıs seçimlerinde Şırnak merkezde oy kullanmamış binlerce seçmen, bunların yarısı Silopi'den, Cizre'den, İdil'den... Seçimi kazanamayacağınızı düşündüğünüz yerlerdeki askerleri, polisleri seyyar seçmen olarak Şırnak merkeze taşımışsınız, hileli yollarla belediyeyi kazanmaya çalışıyorsunuz. Kayyum rejimi yetmiyor, her hâlükârda halkın size cevap vereceğini biliyorsunuz, bu yüzden bu hilelere tevessül ediyorsunuz.

Yurt dışı seçmenler var biliyorsunuz, yurt dışında yaşayan seçmenler. Sınır ötesi görevde olan askerler vardı; bu askerlerin hepsini getirdiniz; bu seçimin özellikle kritik olduğu illerin tamamına yerleştirdiniz; Şırnak'ta var, Çukurca'da var, Iğdır'da var, Hakkâri merkezde var, onlarca merkezde var. Yurt dışı seçmeni 14 Mayısta orada oy kullanmış; getirmişsiniz, şimdi bu kentlerin seçimini almaya çalışıyorsunuz.

Bakınız, Diyarbakır Kulp'tan bir örnek vereceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen tamamlayın.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

Adres sorgulama sisteminde yeni bir adres var, güncel kayıtlı seçmen sayısı 1.062; 1.049'u önceki seçimde Kulp'ta oy kullanmamış. Nerede kullanmış? Büyük bir bölümü Lice'de kullanmış. Siz, aslında Lice'de görev yapan askerleri ve polisleri, onları Kulp'a kaydetmişsiniz çünkü Lice'yi kazanamayacağınızı biliyorsunuz. Kulp'a kaydetmişsiniz ve 31 Mart seçimlerinde onlara oy kullandırarak seçimi kazanacağınızı sanıyorsunuz.

Siirt merkez verileri var, Iğdır merkez verileri var, Çukurca verileri var, Hakkâri Şemdinli verileri var, Hakkâri Yüksekova var, Esendere var, Ağrı Taşlıçay var, Muş Malazgirt var, Şırnak Uludere var. Her yerde bunu yapmaya çalışıyorsunuz, kazanamayacağınız belediyeleri hileyle almaya çalışıyorsunuz. Sizi demokratik, mert bir yarışa davet ediyoruz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.