GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU FİNANSMANI VE BORÇ YÖNETİMİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:86
Tarih:02.04.2013

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da 2012 Haziran ayında yapılan düzenlemeyle, kamunun varlıklarına ilişkin alım, satım, geri alım, kiraya verme, geri kiralama, bedelli veya bedelsiz devir ve benzeri işlemleri yapmak üzere varlık kiralama şirketleri kurmaya Başbakan yardımcısı yetkili kılınmış ve bu şirketlerin yurt içi ve yurt dışı piyasalarda kira sertifikası ihraç edebilmesi öngörülmüştür. Verilen bilgilere göre, bu düzenleme kapsamında bugüne kadar 1'i dış, 2'si de iç piyasaya olmak üzere, 3 kira sertifikası ihracı gerçekleştirilmiştir. Ancak, yapılan işlemlerde kanunların amir hükümlerine uyulmamış; vergiler, harçlar ve diğer yükümlülükler ödenmeyerek bir anlamda vergi kaçırılmış, kanunlar alenen çiğnenmiştir. O nedenle, tasarının 2, 8, 14, 22, 23 ve 43'üncü maddelerinin yürürlük tarihi 29 Haziran 2012 tarihinden geçerli olmak üzere, geriye dönük belirlenmektedir. Bu maddelerle Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Afet Sigortaları Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, TOBB Kanunu ve KİT'ler hakkındaki KHK'lerin ilgili hükümlerine tabi olunmayacağına dair hükümler konulmakta; defter tutma ve diğer yükümlülüklerin yerine getirilmeyeceği; tüm işlemlere dair kurumlar vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, emlak vergisi, damga vergisi ve harçlar ile döner sermaye vesair ücretler ve primlerle ilgili muafiyet hükümleri tesis edilmektedir. Hükûmet hiçbir kanuni yükümlülüğü yerine getirmeden işlemler yapmış, şimdi de kılıfına uydurmaktadır. Hiç kimsenin, gerekçesi ne olursa olsun, kanunlara uymama hakkı yoktur; bu suçtur, kanun tanımamazlıktır, hukuka saygısızlıktır.

Sayın Babacan'ın bir imzasıyla öyle bir şirket kurulmuş ki, ana sözleşmesini uzun uğraşlar sonucu görebildik. Tamamı hazineye ait, asgari sermayeye sahip bu şirketin adı var, kendi yok; sermayesi var ama ödenmemiş; kâr-zarar söz konusu değil; vergisi yok, algısı yok; yükümlülüğü yok, sorumluluğu yok; defteri yok, kaydı yok; yönetimi yok, denetçisi yok, personeli yok; yeri yok, yurdu yok. Komisyondaki eleştiriler üzerine şirketin ticaret sicilinde ilan edilmesi bari kabul edildi. Hazineye ait bu şirket hazineden varlık satın almış, bu varlığı hazineye kiralamış, hazineden alacağı kira gelirine dayalı kira sertifikası ihraç etmiş. Bütün bu işlemler aynı anda yapılmış. Esasen hazine ile hazinenin şirketi arasında gerçek anlamda bir alım satım, kiralama ve ödeme falan yok, hepsi kâğıt üzerinde, hatta kâğıt bile yok, defteri yok, kaydı yok. Bu şekilde dış piyasadan 1,5 milyar dolarlık, iç piyasadan 3,1 milyar dolarlık borçlanma yapılmış. Bu işlemlerde hiçbir masrafı olmayan bu şirket kira gelirini de olduğu gibi kira sertifikası alanlara veriyor yani bir kâr-zarar da oluşmuyor. Şirket ticari esaslara, kârlılık ve verimlilik ilkelerine göre faaliyet göstermiyor. Sözde şirket ama hazinenin hayratı konumunda.

Dolayısıyla, Sayın Babacan diyor ki: "Ben bir şirket uydurdum, duma duma dum." İşte, işin özeti bu. Bütün bunların hepsi bir aldatmacadır, hukuki tanımı da muvazaadır. Borçlanmada alternatif yöntem ve araçların kullanılması, borçlanma maliyetinin azaltılması için çeşitli finansal araçlara ve değişik piyasalara yönelinmesi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de borç yönetimi politikalarımız arasında yer almaktadır. Ancak, insanların dinî inançlarının devlet eliyle ve böyle muvazaalı yollarla istismar edilmesini doğru bulmuyoruz. Hocalarımızın, din âlimlerimizin kira sertifikası alınarak gelir elde edilmesi konusunda olumlu görüşleri bulunmaktadır. Ancak, bu görüşlerde de belirtildiği gibi, varlık satışı gerçek olmalı, kiralama gerçek olmalıdır. Uygulamanın, özünde, faizli tahvil ihracıyla bir farkı yok. Bununla ancak kendinizi kandırırsınız; mütedeyyin insanları, faizden kaçan bazı insanlarımızı kandırabilirsiniz, Cenab-ı Allah'ı kandıramazsınız. Aldattığınız insanların vebalini nasıl ödeyeceksiniz?

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti cumhuriyet tarihinin en fazla borçlanan ve en fazla faiz ödeyen iktidarı olmuştur. On yılda alınan borçlarla ve ödediği faizlerle cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmıştır. Türkiye'nin dış borcu, 2002 yılında 129,6 milyar dolar iken 2012 yılı sonu itibarıyla 336,9 milyar dolara yükselmiştir. On yılda yüzde 160 oranında artmıştır. Merkez Bankası dâhil kamunun dış borcu 86,5 milyar dolardan 110,8 milyar dolara, özel kesimin dış borcu ise 43,1 milyar dolardan 226 milyar dolara yükselmiştir. Kamunun iç borcu da 2002 yılında 155,2 milyar lira iken, 2012 yılı sonu itibarıyla 408,3 milyar liraya ulaşmış durumdadır. Kamu iç borcu on yılda yüzde 163 oranında artmıştır.

40 milyar dolarlık özelleştirme geliri, 22 milyar dolarlık, yabancılara toprak satışından elde edilen gelirler de borçların azalmasını sağlayamamıştır. Ülkemizde, hâlihazırda 155 milyar doların üzerinde kısa vadeli yabancı sermaye, yani sıcak para bulunmaktadır. Bunun da aslında borç hanesine yazılması gerekmektedir.

AKP iktidarında dışarıdan döviz getirip Türkiye'de değerlendirenler, diğer ülkelerde uzun yıllar sonra alabileceği getiriyi ülkemizde çok kısa sürede elde etmişlerdir. Bu yolla, Türkiye ekonomisinden dışarıya rekor boyutta kaynak transferi yapılmıştır.

Sayın Babacan ve Maliye Bakanı dış borcun kalmadığını söylüyorlar; kamunun dış borcundan Merkez Bankası rezervlerini ve diğer varlıkları düşerek, dış âlemden alacaklı bile olduğumuzu söyleyebiliyorlar; özel sektörün 226 milyar dolarlık dış borcunu borçtan saymıyorlar; 40 milyar dolarlık özelleştirme geliri, 22 milyar dolarlık, yabancılara toprak satışından elde edilen gelirler nereye gitti, sözünü bile etmiyorlar; 155 milyar doları aşan kısa vadeli yabancı sermayeyi yani sıcak parayı hiç hesaba katmıyorlar. Sıcak para, sadece 2012 yılında yüzde 63,3 oranında, 60 milyar dolar artmıştır. Merkez Bankasının rezervleri sıcak paraya, borçlara teminat olarak tutulmaktadır. Bu rezervlerden çok düşük gelir elde edilirken, sıcak paraya ve borçlara yüksek faizler ödenmektedir.

Değerli milletvekilleri, böyle işlemleri bir tanıdığınız yapsa ne dersiniz? Örneğin, 100 milyar liralık parasını yüzde 1'in altında faizle değerlendiren, buna karşılık, bankalardan yüzde 6-7 faizle 100 milyar lira kredi alan kişiye ne dersiniz? Siz ne dersiniz bilmem ama Anadolu'da böyle birine "enayi" derler.

Sayın Bakan, açıklar mısınız, Merkez Bankası rezervlerimizin ne kadarı, hangi yurt dışı banka ve fonlarda, yüzde kaç getiriyle yer alıyor? Buna karşın, dış borçlara hangi oranlarda faiz ödeniyor? Açıklayın da bu millet duysun.

Diğer taraftan, Sayın Başbakan ve bakanlar, iktidara geldiklerinde IMF'ye olan borcun 23 milyar dolar olduğunu, bunu ödediklerini, mayıs ayında da sıfırlanacağını söylüyorlar. Bir defa, şu anda IMF'ye ödenen borç, AKP Hükûmetince 2005 yılında sağlanan 10 milyar dolarlık kredinin bakiyesidir. Ayrıca, sadece yabancılara sattığınız gayrimenkullerin parası IMF borcuna karşılık gelmektedir. Şu anda kamunun dış borcu nedir, Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşlara, bankalara olan borcunuz nedir, tahvillerle ilgili borçlar ne tutardadır, bunlardan söz edilmiyor. IMF'ye borç bitiyor ama başka kuruluş ve bankalara borç artıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Bunun övünülecek tarafı nerede?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.