Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 45 |
Tarih: | 24.12.2023 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) -Televizyonları başında bizleri izleyen değerli halklara selam ve saygılarımı sunuyorum.
Bütçede gelir kalemini vergiler oluşturuyor; dolaylı ve dolaysız vergiler. Dolaylı vergiler yani geçtiğimiz Temmuzda oranını artırdığınız KDV, ÖTV; 2022 bütçesinin üçte 1'i dolaylı vergiler imiş, 2023'te daha çok olacak çünkü KDV oranı arttı, ÖTV oranı arttı, MTV çifter çifter alınıyor. Bunca holding, banka yüzde 500-600 kâr açıklarken, milyarlarca lira kâr elde ettiğini ilan ederken bütçede doğrudan vergilerin payı ise azalacak. Doğrudan verginin büyük kısmını vermesi gereken patronlar, teşviklerin, bağışların vergiden düşülmesi, "yatırım" adı altında yapılan harcamaların vergiden düşülmesi gibi nedenlerle vergi vermiyorlar; sermaye için, patronlar için her şey yolunda yani. Gıda sadece birkaç ayda yüzde 100'e yakın zamlanmış olabilir fakat ticarete zeval gelmemiş.
Mehmet Şimşek göreve geldiğinde "Vergileri tabana yağacağız." demişti. Vergileri tabana yaymak ne demektir, sormak lazım kendisine. Türkiye'de vergi ödeyen zaten maaşlı çalışanlar, bunların dışındakiler ne zamandır vergi ödüyor? Vergi kaçıranları, kara para aklayanları takibe almak yerine asgari ücretlinin maaşına göz dikiyorsunuz.
Bütçe görüşmeleri günlerdir sürüyor, iktidar ve ortakları bu zamana kadar yaptıklarını övgüyle anlattı, övgüyle anlatması yeterli gelmedi, kendini alkışlattı; bir bakalım övgü dolu neler olmuş?
Son on ayda 71 işçi intihar etti. 2023 yılında 350 kadın katledildi ve daha yıl bitmedi. 8,6 milyon insan -resmî rakamlarla- işsiz ve bunların çok azı işsizlik maaşı alıyor. Bu sayı ise kirayı karşılayacak bir rakam dahi değil. Net asgari ücret 11.402 lira iken bunun altında çalışan işçiler var. Açlık sınırı 12.500 lira. Engellileri üç kuruş maaşa mecbur ettiniz, bununla süründürüyorsunuz ve işsiz bırakıyorsunuz. Maliye Bakanı, 2024 yılında 2,2 trilyon liralık vergiden vazgeçtiklerini, bunu da ülkenin kalkınması için yaptıklarını söylüyor. Kimlerden almayacaklar bu vergiyi? Bir avuç sermayedardan. Ücretli çalışanlardan aldığı vergiden hiç vazgeçmiyor, çalışanların vergi dilimlerinde hiçbir değişikliğe gitmiyor. Zenginlerden almadığı bu verginin yerine bizlere yine KDV, ÖTV artışları ve tabii ki yeni zamlar geliyor. Bakanın "kalkınma" dediği aslında holdinglerin, şirketlerin daha çok kazanması.
Burada Maliye Bakanına sorduk: Ücretler bu kadar düşükken hâlâ enflasyonu ücretlerin yükselttiğini mi düşünüyorsunuz? Cevap alamadık. Bakan da biliyor, enflasyon, kapitalizmin krizinin bizi teğet geçmemesinden, sarayın havsalamızın almadığı masraflarından, irrasyonel para politikalarından kaynaklanıyor. Şu an rasyonel olduğunu iddia ettiğiniz para politikasının da merkezinde sermaye var yani bize değişen bir şey yok; irrasyonel, rasyonel; halk hep en dipte yaşıyor, işçiler hep en dipte yaşıyor. Bu para politikalarıyla mutlu ettiğiniz bir avuç azınlıktan başka bir şey görmüyor gözünüz ama Bakan en azından dürüst; gündeminde işçi sınıfının refahı varmış gibi konuşmuyor. Velhasılıkelam, sizin para politikalarınız bizim hayatlarımızda enflasyon demek, bizim daha az almamız, daha az kazanmamız, daha az yaşamamız demek.
İktidar temsilcileri her konuşmalarında Türkiye'nin ne kadar çok geliştiğinden, zenginleştiğinden söz ediyorlar. Doğru, zenginler daha çok zengin oluyor bu düzende; ister savaş ister deprem ister ekonomik kriz olsun her durumu fırsata çevirebiliyorlar, servetlerine servet katıyorlar. İktidar temsilcileri paylarını alıyor bundan ama geniş halk kesimlerinin payına işsizlik, ölüm, yoksulluk düşüyor. Bu zenginlikten emekliler pay alıyor mu? Hayır, emeklilerin büyük çoğunluğu 7.500 liraya yaşamaya çalışıyor. Asgari ücret açlık sınırının altında. İşçilerin sendikalaşmasının önüne her türlü engeli koyduğunuz için asgari ücret temel olmuş durumda, yüzde 60'ının asgari ücretle geçindiği bir ülkedeyiz. Avrupa'yı örnek gösterip duruyorsunuz "kötü örnek" diye, Almanya'da yüzde 1 bile değil asgari ücretle yaşayanlar.
Türkiye, iş cinayetlerinde dünyada 3'üncü, Avrupa'da 1'inci sırada yer alıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporuna göre, 2022'de 1.843 işçi, 2023'ün ilk dokuz ayında 1.409 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş, son üç ay yok. Son üç aya bir ek geldi bugün, bir işçi beton mikserine düştü. Bir işçi beton mikserine nasıl düşebilir? İşçinin hayatı iş güvenliğinden daha ucuz olduğunda düşer, işte, böyle bir işçi daha katledilmiş olur.
Tek başına yaşayan bir insanın günlük dengeli beslenmesi için 420 lira yani aylık 12.600 lira gerekiyor, asgari ücretin üzerinde. Buna kira, faturalar, yol masrafları, giyim harcamaları eklendiğinde 2 asgari ücret bile yetmiyor ki bunlar, sizin, yapabileceği meşru harcamalar olarak gördükleriniz. Sinemaya gitmek istese, tiyatroya gitmek istese, bir film izlemek istese, bir kitap okumak istese; bunların hepsinin lüks olduğunu söylüyorsunuz. "Bir kafede kahve içemiyorum." diyene "Hain!" diyorsunuz; işte, bizi kıskanan ülkelerde gençler bunları yapabiliyorlar. Ve bir işçi yaptığı her şey için size tekrar tekrar dolaylı vergi ödüyor diyorum çünkü halka dönen hiçbir şey yok, sarayın vergi programıdır bu; olan asgari ücretliye, olan işçiye, olan göçmene, olan çocuğa, olan kadınlara oluyor.
Biz, bu vergileri her daim ödemek zorunda bırakılırken sermaye bu doğrudan ve dolaylı vergilerin neredeyse hiçbirini ödemiyor, hibe destekleri, projeler. Ya, bu projelerden ne çekiyorsak çekiyoruz, Zihni Sinir projeler... Bakın, patronlara milyarlarca lira destek sunuluyor, destek programları açıklanıyor yatırım, teşvik belgeleri kapsamında, sermayenin cebinden vergi namına kuruş çıkmıyor. Bir fabrika teşvik aldığında senelerce kurumlar vergisi, sigorta primi, KDV ödemiyor, oysa çalışan işçinin ücretinde buna bağlı hiçbir değişiklik olmuyor. Patronun SGK payını ödüyorsunuz teşvik kapsamında ama patronlar güvencesiz, sigortasız göçmen işçi, çocuk işçi çalıştırmaya devam ediyorlar çünkü 11.402 lirayı ödemek de gözlerine çok geliyor; 7, 8, 9 bine işçi çalıştırmak istiyorlar hatta daha düşük ücretlerle. Hâlen açlık sınırı altında yaşayan insanlar dışında vergi ödeyen yok, sonuç bu sizin politikalarınızda.
6 Şubat depreminden sonra "Türkiye Tek Yürek" programında toplanan 115 milyar liranın bir kısmının AFAD'a gittiğini bir soru önergesi sayesinde öğrendik; cevap verilen soru önergeleri olduğunu da öğrendik; çok güzeldi bu, bazı soru önergelerine yanıt alabildiğimizi bilmek bize biraz vekili olduğumuzu hissettiren bir şey. Bu paraların nasıl bir anda sermaye tarafından verilebildiğini bir yana koyalım, bu yardımları yapacaklarını söyledikleri anda, yardım sözü verdiklerinde vergi indirimlerini aldılar fakat bu yardımları yapmadılar, bütçeye tek kuruş girmedi neredeyse. Deprem bölgelerinde su yokken, su verilemiyorken nasıl bu indirimleri yapabiliyorsunuz? Deprem bahanesiyle motorlu taşıtlar vergisi bu sene 2 kez toplandı, ehliyet sınavlarına gireceklerden, yükseköğrenim ve MEB sınavlarına gireceklerden zamlı sınav ücretleri alındı ancak bu paraların nereye harcandığını bilmiyoruz. Sermayesine kıyamayan, AKP- MHP iktidarı, ay sonunu getiremeyen emekçi halkların üç kuruşuna göz dikiyor. Trafikte görüyoruz, trafik memurları ellerindeki makbuz defterlerini doldurmak için uğraşıyorlar. 2024 yılında 2019 yılına göre 10 kat daha fazla vergi ödeyeceğiz çünkü AKP'nin sermayesinin daha fazla kâra ihtiyacı var. Milyar dolarlar yetmemiş. Eşitsiz dağılımlı bir vergiden söz etmiyoruz aslına bakarsanız, vergi ödemeyen bir sermayedarlar topluluğundan ve ağır vergiler ödeyen yoksullardan bahsediyoruz. İşte, sizin ezdirmediğinizi iddia ettiğiniz yoksullar, işçiler bunlar; siz eziyorsunuz.
Planladığım sözlerim bitti, zaman kaldı, bir şeyden daha bahsetmek istiyorum. Sokaklarda yaşayan canlılara yönelik bir katliam planlaması, yerel seçim planlaması olarak devreye sokulmuş durumda. Sokakta kendi hâlinde yaşayan, hiçbir gereğini yapmadığınız, kısırlaştırmadığınız, aşısını yapmadığınız, beslemesini yapmadığınız, barınacak yer yapmadığınız bu hayvanları bile düşman ilan ederek bize verdiğiniz mesajı aldık. Biz, işçi sınıfı olarak, halklar olarak bu ülkede onurumuzla yaşamaya, onurumuz için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Teşekkürler.