Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 45 |
Tarih: | 24.12.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA SEYİTHAN İZSİZ (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi, ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı saygıyla sevgiyle, kalbî muhabbetlerimle selamlıyorum.
Medeniyetimizin ölümsüz usta mimarı Mimar Sinan'a izafe edilen bir söz vardır "Falan ölmüş, filan ölmüş, bir de derler Sinan ölmüş." diye. Benim bu kürsüde sözümü bitirmeden düşüp ölmeyeceğimi ne ben ne de bir başkası garanti edemez; Sayın Ayrım için de, Sayın Soylu için de, Sayın Tatar için de, Sayın Zengin için de, Sayın Ersoy için de, Sayın Beyaz için de hepimiz için bu geçerli değerli dostlar; ne bir an ileri ne bir an geri. Cenap Şahabettin "Hayatımda tek sosyalist tanıdım, o da ölümdür; kimseyi ayırmıyor." der.
Değerli milletvekilleri, insanın yeryüzü macerasında hayat kadar doğal olan diğer bir hadise de ölümdür. Bizler nedense ölümü hep bir başkası için düşünür veya bir başkasına yakıştırırız. Oysa malumunuz olduğu üzere "insan" Arapça "ünsiyet" kökeninden türetilmiş bir kelime olup "alışan" demektir. "Ünsiyet" birisine veya birine alışmak, başkalarıyla kaynaşmak anlamındadır ki fıtraten medeni olan insana yakışan bir tavırdır. Ünsiyetin tam zıddı ise vahşettir. Dolayısıyla insanların diğer canlılardan farkını oluşturan da ünsiyet etme kabiliyetidir. Hayatın oluşturmuş olduğu eşitsizlikler ve farklılıkların insan doğasında oluşturduğu farklılıklar aslında fıtraten değil, şartların zorlamasındandır. Farklılıklar iftiraklara -nedir iftiraklar- yani ayrılıklara yol açmadığı müddetçe zenginlik oluşturur, hayatın renklerini çoğaltarak daha güzel bir dünyanın kurulabileceğine dair ümit de oluşturur. Mevlâna "Gökkuşağı neden güzeldir, bilir misiniz? Onda 7 renk vardır da ondan." der. İnsan türünü de güzelleştiren ve yaratılmışların en şereflisi eşrefimahlukat yapan şey, ünsiyetle oluşturduğu, inandığı ahlak ve moral değerleridir. Bizim medeniyetimizde insanların doğuştan getirdikleri özelliklerinden dolayı ötekileştirilmesi söz konusu değildir. İranlı bilge Sadi bir şiirinde, insanların birbirine karşı olması gereken sorumluluk ve birlikteliğini, başkasının derdiyle dertlenmeyi şöyle dile getirmiştir: "Âdemoğulları birbirinin uzuvları gibidir./Çünkü yaratılıştaki cevherleri birdir/Bir uzva gelirse devrandan bir zarar/Diğer uzuvlarda hiç kalır mı bir karar?/Sen başkalarının gamını çekemiyorsan/Kendi adına nasıl diyebiliyorsun ki insan?"
İnsan hafızası olan bir canlıdır. O yüzden, biz ölen yakınlarımızı hemen unutmaz, kutsalımızın emri gereğince de hayırla yâd etmeyi ibadet biliriz. Bu münasebetle, birbirimizin hayatlarına duyduğumuz saygıyı, ölümlerimize ve ölülerimize karşı da göstermek mecburiyetindeyiz. Siyasi heyecanın ateşi içerisinde kastı aşan laflarla izanın yitirilip hakaretamiz ifadelere başvurulduğuna maalesef çok şahit olmaktayız. Burada kötü niyet olmaması temennisiyle birlikte "Üslubu beyan aynıyle insan." yani "İnsan nasılsa üslubu da onun gibidir." kaidesiyle doğruyu söylemek mecburiyetinde olduğumuzu yüce huzurlarınıza arz etmek ve hatırlatmak isterim.
Yüce Yunus Emre sözün değer ve gücünü yüzyıllar öncesinde şöyle beyan etmiştir: "Söylememek ölçüsü söylemenin hasıdır,/Sözün uygunsuzu gönüllerin pasıdır./Bu gönüller pasını yıkayıp gidermeye/Öyle bir söz söyle ki sözün hülasasıdır." Eğer söylenen söz gönül kıracak ve insanların gönlünde pas oluşturacaksa o sözü söylemenin, başta sözü söyleyen kişi olmak üzere hiç kimseye faydası yoktur. Susmak, gönül kıracak, rencide edecek bir sözü söylemekten çok daha güzel ve uygun olacaktır. Atalarımız boşuna "Söz gümüşse sükût altındır." diye buyurmamışlardır. Bizim kültür ve medeniyet dairemiz gönlü Allah'ın evi kabul eder. Bu yüzden "Gönül kırmak Kâbe'yi yıkmaktan daha büyük günah sayılmıştır." mesajıyla yüzyılları aşan Mevlâna "Kâbe, Azer oğlu İbrahim'in yapısıdır, gönül ise Yüce Allah'ın binasıdır." diye buyurmuştur.
Biz elbette ki siyasi görüşlerimiz doğrultusunda fikirlerimizi, önerilerimizi, çözümlerimizi birbirinden farklı şekillerde dile getirdiğimiz ve getireceğimiz için ayrı ayrı partilerde görev almış insanlarız. Farklılıklarımız bütünün parçalarından ve renklerinden öteye geçtiğinde yurttaşlığımızı, bayraktaşlığımızı ve diğer birlikteliklerimizi yaralayacaktır.
Ayrı partilerde olmamızın bazen ayrı türlerde canlılarmışçasına bizi ayrıştırdığını gördüğümde doğrusu dehşete kapılıyorum. Birbirimizi sevmesek bile saymak ve saygı göstermek zorunda olduğumuzu huzurlarınıza arz etmek isterim. Fikirlerimizi olabildiğince hür ve açık dile getirirken, sözlerimizi sarf ederken kullandığımız üslubun hakikati yaralayıp sözü anlamdan kalıba çekeceği de cümlenin malumudur.
Konuşmamızın başında "Doğruyu doğru söylemek gerekir." derken asıl kastımız da buydu yani sözü Hak uğruna telaffuz etmek lazım. O hâlde Yüce Yunus'un şu 2 mısrası kulağımıza mutlaka küpe olmalıdır: "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı/Söz ola zehirli aşı bal ile yağ ede bir söz."
Bu vesileyle, kahraman şehitlerimize, Gazze'deki vahşet sonucu vefat eden kardeşlerimize ve bu kürsüde konuşma yaptığı sırada ruhunu Rahmetirahman'a teslim eden Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez Beyefendi'ye Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailelerine, sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum; Rabb'im makamlarını ali, şehadetlerini makbul eylesin, milletimizin ve İslam âleminin başı sağ olsun.
Sözlerimi söz ustasının şu sözüyle bitirmek istiyorum: "Sen doğduğunda ağlıyordun, herkes gülüyordu; öyle bir hayat yaşa ki sen ölürken herkes ağlasın, sen gülümse."
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.