Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 45 |
Tarih: | 24.12.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKALIN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve aziz milletim; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, kahraman şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Yüce Türk milletinin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, bugün alakası olması hasebiyle millî savunmamızın bütçedeki öneminden ve askerî hastaneler meselesinden bahsetmek ve bu konularda yaşanan problemler üzerine çözüm önerilerimizi aktarmak istiyorum. Biliyorsunuz ki ordular ve güçlü savunma sistemleri ülkelerin karşılaşacağı potansiyel tehditler için caydırıcıdır ve ülkelerin toprak bütünlüklerinin korunabilmesi için olmazsa olmaz kurumlardır. Millî savunma, bir ülkenin uluslararası alandaki etkinliğini artırmada önemli rol oynar; diplomatik ilişkilerde güçlü bir askerî potansiyel ve savunma kabiliyeti barışçıl çözümlere olanak tanıyan bir zemin oluşturur. Askerî güç müzakerelerde daha güçlü bir konum elde etmek ve barışı korumak için en etkin araçlardan biridir. Askerî harcamalar, aynı zamanda savunma sektöründe birçok insanın istihdam edilmesinin yanında, askerî teknoloji ve araştırma alanlarının çeşitlendirilmesine ve ülkenin teknolojik ve endüstriyel gelişimine katkı sağlamasına olanak tanır. Yaşadığımız Anadolu coğrafyasının stratejik konumu göz önünde bulundurulduğunda Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak her daim güçlü bir savunma sistemine ihtiyaç duymaktayız. Güçlü bir savunma sistemine ulaşmak içinde güçlü bir ekonomiye ve o ekonomi için de askerî güvenlik harcamalarına önemli bir pay ayırmak mecburiyetindeyiz. 2023 yılı bütçesine baktığımızda, Millî Savunma Bakanlığı için ayrılan ödenek hazırlanan ek bütçeyle birlikte 213 milyar lira olmuştur. Bakanlığın yıl sonuna kadar beklediği harcama tahmini ise yaklaşık 250 milyar liradır. Yani bütçe ödeneği yetmemiş, ek bütçe oluşturulmuş, o da yetmemiş tahminî harcama rakamları da gittikçe artmıştır. Buradan, genel bütçeden Millî Savunma Bakanlığına ayrılan ödeneğin yeterli olmadığını net bir şekilde görmüş oluyoruz. AK PARTİ hükûmetleri, savunma ve güvenlik politikalarına her dönemde daha fazla destek verdiğini ve yeni millî savunma sanayi hamlelerine adım attıklarını ifade etmektedir. Tabii ki Türk savunma sanayisi için atılan adımları sonuna kadar destekliyoruz ancak rakamlara baktığımızda aynı desteğin verildiğini pek göremiyoruz. Öyle ki 2003 yılı bütçesinden 2024 yılı bütçesine kadar bir inceleme yaptığımızda Millî Savunma Bakanlığının genel bütçeden aldığı payın sistematik olarak azaldığını görüyoruz. 2003 yılı bütçesinde Bakanlığa ayrılan pay yüzde 7'lerde iken 2024 yılı bütçesinde bu pay yüzde 4'lere kadar gerilemiştir. Tekrar etmek gerekirse bu pay yeterli değildir.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılı verilerine göre askerî harcamalarımızın gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranı 3,8 iken 2022 yılında bu oran 1,2 seviyesine gerilemiştir. Geçen yirmi yıllık sürede üçte 1'in altında bir seviyeye inmiştir. Türkiye'de bu oranlar her yıl azalırken diğer ülkelerin askerî harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki paylarına bakmak gerekir. Örneğin; bu oran Ermenistan'da yüzde 4,3'tür, Yunanistan'da yüzde 3,7, İran'da yüzde 2,6 hatta Irak'ta yüzde 1,7'dir. AB ülkeleri ortalamasında bu oran yüzde 1,6 ve diğer dünya ülkeleri ortalaması ise 2,3'tür. Bizde ise, daha önce söylediğim gibi, bu oran sadece yüzde 1,2 seviyesindedir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişiminin ardından yapılan düzenlemeler kapsamında, kökleri 1898 yılına dayanan, 26 ilde bulunan 33 askerî hastane kapatılarak taşınmazlarıyla birlikte, isimleri değiştirilerek, Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Askerî hastanelerde görev yapan tecrübeli harp cerrahları, askerî tabipler, sağlık astsubayları, askerî hemşireler sivilleştirilerek sivil hastanelere gönderilmiş veya emekliye sevk edilmişlerdir. Doğal olarak, tabip subay yetiştirilmesine de son verilmiştir. Bu düzenleme sonucunda çeşitli alanlarda faaliyet gösteren Türk Silahlı Kuvvetleri, NATO içinde askerî hastanesi bulunmayan bir ordu olarak anılmaya başlamıştır. Savaşa girme ihtimalinin neredeyse yok sayıldığı İskandinav ülkelerinde dahi askerî hastaneler var olup dünyada askerî güç açısından önemli bir derecede bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî hastanesi olmaması çok anlamsızdır. Üzülerek belirtmeliyim ki askerî hastanelerin kapatılması bizlerin geleceğini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğünü korumak için canlarını feda etmeye hazır kahraman askerlerimizin hayatlarını kaybetme riskini artırmaktadır.
Ülkemiz yıllardır terörle mücadele etmektedir. Operasyon bölgesindeki askerlerin moral ve motivasyonunda da askerî tabiplerin olumlu etkisi, operasyonlarda görev yapmış subay ve astsubaylar tarafından bilinmektedir. Suriye ve Irak gibi bölgelerde yaralanan askerlerimiz yurt içindeki devlet hastanelerine sevk edilerek tedavi edilmektedir. Ancak savaş cerrahisi deneyimi olmayan sivil doktorlar, yaralı askerlerimize müdahale etmek zorunda kalmaktadır. Son iki günde 12 şehit verdik. Birinci gün Millî Savunma Bakanlığının yapmış olduğu ilk açıklamada 3 askerimizin şehit düştüğü, 3 askerimizin de yaralandığı haberinin gelmesi, daha sonra tüm müdahalelere rağmen şehadet haberinin gelmesi bizlerin yıllardır söylediği askerî hastanelerin açılması gerekmekte olduğu konusunu tekrar gündeme getirmiştir.
Askerlerimiz çatışma bölgelerinde ciddi yaralanmalara maruz kalmakta ve bu yaralanmaların etkili bir şekilde tedavi edilmesi için ayrı uzmanlık gerektiren harp cerrahi uzmanı tabiplerin oluşturduğu bir ekip gerekmektedir. Zamanın kritik bir faktör olduğu operasyon durumlarında hayati durumların daha da kötüleşmesine neden olabilir.
Şimdi, bakın, Millî Savunma Komisyonunda önerdiğim gibi, yapısı yavaş yavaş oluşturulmaya başlanan bir Savunma Üniversitesi var. Bu üniversite bünyesinde askerî tıp akademisini oluşturmak için ivedilikle gerekli çalışmaların başlatılması gerekmektedir ve akabinde askerî hastaneler de yeniden açılarak bu akademiye bağlanmalıdır. Kapanan askerî hastaneler askerlerin ailelerine de sağlık hizmeti sunmaktaydı. Bu da askerlerimizin ve ailelerinin moralleri açısından çok önemliydi.
Şimdi, şu an yine, mevcut bulunan Bilkent'teki rehabilitasyon merkezinin de gazilerimize tahsis edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türk devletinin askerî personelimizin sağlığı için gereken adımları atacağına olan inancımızla bu konuda alınacak her türlü tedbirin ülkemizin savunma gücünü daha da güçlendireceğini belirtmek isterim. "Şehitlik bu işin fıtratında var." gibi gayriciddi söylemlerle bu meseleye itibar suikastı yapılmamalı ve askerî tıbbın bel kemiği olan askerî tıp akademileri ve askerî hastaneler en kısa zamanda yeniden açılmalıdır.
Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.