Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Tümü münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 46 |
Tarih: | 25.12.2023 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
22 ve 23 Aralıkta Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde bölücü terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen hain saldırı sonucu şehit düşen kahramanlarımıza Allah'tan rahmet, muhterem ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Terörü, terörü meşrulaştıran anlayışı, eli kanlı terör örgütü PKK'yı lanetliyorum. Terör yoluyla Türkiye'ye diz çöktüremeyecek, Türk milletine boyun eğdiremeyecekler; millî birliğimizi bozamayacak, millî hedeflerimizden vazgeçiremeyecekler. Millî birlik ve siyasi kararlılıkla terörle mücadeleye sonuna kadar devam edilecek, Türk devletinin kudreti hainlere gösterilecektir. Teröre destek veren, himaye eden, göz yuman, açık ya da gizli iş birliği içinde olan kişi, kurum, kim varsa tüm unsurlarıyla bölücü terörün kökü inşallah kısa sürede kazınacak. Vatan sağ olsun, Türk milleti var olsun!
Değerli milletvekilleri, 2024 yılı bütçesinin milletimizin birliğine, huzur ve refahının artırılmasına katkı sağlamasını temenni ediyorum. 100'üncü yılını idrak ettiğimiz cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, Millî Mücadele'nin neferlerini, aziz şehitlerimizi ve muhterem ecdadımızı rahmet ve saygıyla anıyorum.
Bütçe ve kesin hesap kanunları Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel yasama faaliyetlerindendir. Meclis, bütçe kanunuyla yürütmeye kaynak toplama ve dağıtma yetkisi verirken kamu idarelerinin gelir ve giderlerini Sayıştay aracılığıyla denetlemekte ve kesin hükme bağlamaktadır.
Ekonomik ve sosyal politikaların temel amacı toplumsal refahı yükseltmek ve gelir dağılımını adaletli hâle getirmektir. Bunun için kaynakların artırılması kadar, mevcut kaynakların bütçe yoluyla adil bir şekilde dağıtılması da önem taşımaktadır. Bütçe kalkınma planı, orta vadeli program ve yıllık programlarla birlikte uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların da önemli bir aracıdır.
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle parlamenter sisteme özgü belirsizliklerden, kriz ve kaos senaryolarından kurtulmuştur. Mayıs ayında yapılan seçimlerde oluşan millî iradeyle devam eden siyasi istikrar ekonomik istikrarın da anahtarı olmuştur. On İkinci Kalkınma Planı ve orta vadeli programla 2024-2028 dönemine yönelik kapsamlı bir yol haritası ortaya konulmuş, öngörülebilirlik artmıştır.
2024 bütçesi de milletimizin önceliklerini dikkate alan program hedefleriyle uyumlu şekilde hazırlanmıştır. Bütçe ödeneklerinin yatırımı, üretimi, istihdamı artıracak, depremin yaralarını saracak, tüm vatandaşlarımızın yaşam standardını yükseltecek, huzur ve güvenliği temin edecek bir anlayışla tahsis edildiği görülmektedir.
Bütçe gelir ve gider tahminleri yapılırken 2024 yılında gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 4 büyüyeceği, işsizlik oranının yüzde 10,3, yıl sonu TÜFE oranının yüzde 33, ihracatın 267 milyar dolar, ithalatın 372,8 milyar dolar olacağı öngörülmüştür. 2024 yılı bütçe giderlerinin 11 trilyon 89 milyar liraya çıkması ve gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 26,9 olması hedeflenmiştir. Bütçe gelirlerinin 8 trilyon 437 milyar, vergi gelirlerinin 7 trilyon 407,7 milyar, bütçe açığının ise 2 trilyon 652 milyar lira olacağı tahmin edilmiştir.
2024 yılı bütçesinde en büyük 2 pay eğitime ve sağlığa ayrılmıştır. Eğitime verilen önemin göstergesi olarak yükseköğretim dâhil eğitim bütçesi 2023 yılına göre yüzde 148,8 oranında artırılarak 1,6 trilyonun üzerine çıkarılmıştır. Bütçenin yüzde 14,6'sına tekabül eden bu ödenekle gençlerimizin önü açılacak, iyi yetişmiş Türk gençliği millî hedeflerimizin teminatı olacaktır.
Son yıllarda okulların fiziki ve beşerî kapasitelerinde, bilişim altyapılarında yapılan iyileştirmelerle kaliteli eğitime erişimde önemli mesafeler kat edilmiştir. Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla öğretmenlerin kariyer imkânları genişletilerek mali ve sosyal hakları iyileştirilmiştir. Bunla birlikte eğitimin niteliğini artırmak önümüzdeki önemli ve sürekli bir hedeftir. Ayrıca, çocuklarımızın sapkın akımlara, dijital risklere ve her türlü yozlaşmaya karşı korunması için Anadolu irfanını esas alan bir din eğitimiyle dürüstlük kültürü, devlet malına sahip çıkmanın erdemi gibi ahlaki ilkeler eğitimin her kademesinde çocuklarımıza öğretilmelidir.
Eğitimle beraber bütçeden en önemli pay sağlığa ayrılmıştır. Sağlık harcamaları refah artışlarıyla da yakından ilişkilidir. Sağlık hizmetlerinin ülkemizin her yerinde tam donanımlı hastanelerle tüm vatandaşlarımıza ulaşması amacıyla sağlığa ayrılan toplam kaynak önceki yıla göre yüzde 437 oranında artırılarak 1 trilyon 650 milyar liraya çıkarılmıştır. Muhtaç ve yaşlılarımızın onurlu bir yaşam sürmesini, şehit yakını, gazi ve engellilerimize sahip çıkılmasını, istikbale güvenle bakabilmenin gereği kabul ediyoruz. Kadın ve erkeğe eşit fırsatlar sunan, çocuğun üstün yararını temel ilke kabul eden ve devletin güvencesi altına alan aile destek programlarını önemli görüyoruz.
Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki ülkemizde hiç kimseyi sahipsiz bırakmayacak bir sosyal koruma ve destek sistemi bulunmaktadır. Bütçeden bu doğrultuda ayrılan 497 milyar lira ödenek, ödeme gücü olmayanların sağlık primi giderleri, muhtaç, engelli ve evde bakım aylığı, şehit yakını ve gazilerimizin aylıkları, aile destek programları ile elektrik ve doğal gaz tüketim desteği gibi sosyal ödemeler için kullanılacaktır.
Ekonomik refahın toplumun tüm kesimleriyle adil şekilde paylaşılması sürdürülebilir kalkınmanın gereğidir. Bu doğrultuda, ailenin güçlendirilmesini, her ailenin yeterli ve sürekli bir gelire sahip olması için en az bir kişiye iş imkânı sağlanmasını, belirlenecek düzeyin altında gelir elde eden ailelerin asgari gelir desteği kapsamına alınmasını öngörüyoruz.
Bütçeden yatırımlara, ekonomik ve sosyal sektörlerin tamamına da hedefler ve imkânlar ölçüsünde kaynak ayrılmıştır. Bu kapsamda, geleceğin kritik sektörlerinden biri olan tarıma yüzde 169 oranındaki artışla 384 milyar lira ödenek tahsis edilmiştir; bunun 91,6 milyarı çiftçimizi destekleme programlarına, 100,6 milyarı tarım yatırımlarına, 195,8 milyarı da tarımsal KİT'lerin finansmanı ve ihracat desteklerine ayrılmıştır. Türkiye'nin stratejik ve mukayeseli üstünlüğü tarımdır. O sebeple, tarımsal üretimi ve çiftçimizin refahını artırıcı desteklerin etkin bir şekilde sürdürülmesi şarttır.
Türkiye her bakımdan öngörülebilir, uluslararası standartlarda bir yatırım iklimine sahiptir. 2024 bütçesinde yatırım harcamaları için ayrılan toplam kaynak, bütçenin yüzde 14,4'üne tekabül eden 1,6 trilyon liraya çıkarılmıştır. Sermaye transferleri ve sermaye giderlerinden oluşan bu ödeneğin yaklaşık 650 milyar lirasının afet konutlarının yapımında kullanılması öngörülmüştür. Ayrıca, özel sektör önceliğinde büyüme stratejisi doğrultusunda reel kesim destekleri için de 376,5 milyar lira ödenek ayrılmıştır.
Ekonomide uzun dönemli istikrarlı büyüme sürdürülebilir sanayi üretiminden geçmektedir. Ülkemizin yakaladığı yüksek büyüme başarısının arkasındaki asıl itici güç de sahip olduğumuz sanayi altyapımızdır. Türkiye sanayi ve teknoloji alanında güçlü bir vizyon ortaya koymuş, stratejik bir girişim olan millî teknoloji hamlesinin artarak devam eden çıktıları gücümüze güç katmıştır. İmalat sanayisinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı artmaktadır. Başta savunma sanayisi olmak üzere enerji, yazılım, ilaç ve tıbbi malzeme gibi birçok kritik alanda yerli ve millî üretim hız kazanmıştır. KIZILELMA'dan sonra millî muharip uçağımız KAAN inşallah 27 Aralıkta ilk uçuşunu yapacak, dosta güven, düşmana korku salacaktır.
Gelişen sanayisine ve büyüyen ekonomisine paralel olarak enerji talebi de artan Türkiye son yıllarda yerli kaynak potansiyelini arama, bulma ve kullanıma alma yolunda atılan başarılı adımlar ve enerji yatırımlarıyla küresel enerji piyasasının önemli bir aktörü hâline gelmektedir. Enerjinin yanı sıra küresel ekonominin yavaşladığı bir dönemde ülkemiz sanayiyi de yönlendiren ulaştırma, altyapı, iletişim ve lojistik alanlarındaki yatırımlarıyla da ön almış ve rekabet avantajı yakalamıştır. Dünya ticaretinin değişen ekseni tüketim ve üretim merkezlerine yakınlığı nedeniyle ülkemize önemli fırsatlar sunarken yapılan bu yatırımlar sayesinde fırsatların değerlendirilmesi de mümkün hâle gelmiştir. Türkiye'nin jeostratejik konumu, tarihî ve kültürel mirasından doğan yükümlülükleri, bölge ve dünya barışının tesisinde üstleneceği rol, egemenlik haklarına, huzur ve güvenliğine yönelik saldırılar ise güçlü ve caydırıcı bir silahlı kuvvetler ile güvenlik gücüne sahip olmayı zorunlu kılmaktadır. Bu amaçla, Savunma Sanayii Destekleme Fonu için ayrılan kaynak dâhil savunma ve güvenliğe bütçenin yüzde 10,2'sine tekabül eden 1,3 trilyon ödenek ayrılmıştır. Ayrılan bu kaynakların da katkısıyla Türkiye'nin millî güvenliğine yönelik tehditler bertaraf edilecek, insanlık suçu olan terörle mücadele kesintisiz devam edecek, milletimizin huzur ve güvenliğini sağlama kararlılığı tavizsiz sürecektir. Bu irade ve güç milletimizde de devletimizde de fazlasıyla vardır. Nitekim, yürütülen destansı terör mücadelesiyle sağlanan başarı sonucu bugün ülkemizin her yerinde huzur ve güven iklimi hâkim, ekonomik ve sosyal hayat canlıdır.
Bununla beraber, yakın coğrafyamızda farklı dinamiklerden kaynaklı çatışmalar Türkiye'nin birçok cephede bulunmasını gerekli hâle getirmektedir. Her gün bir yenisine tanıklık edilen olaylar küresel barış umutlarını azaltırken güvenliğimizi ve millî menfaatlerimizi korumanın önemini de ortaya koymaktadır. "Lider ülke Türkiye" ülkümüzün en önemli unsurlarından biri Türkiye'nin bağımsız, etkili ve sonuç alıcı bir dış politika izlemesidir. Yürüttüğü dengeli, çok boyutlu ve çok yönlü millî politikalarıyla öne çıkan Türkiye, küresel adaletin, barış ve huzurun sağlanması için de gayret göstermektedir. Dünyanın tanıklık ettiği en ağır katliamlardan ve soykırımlardan biri olan İsrail zulmüne karşı da Türkiye, en başından itibaren gösterdiği samimi gayret ve diplomatik çabayla insanlığın vicdanı olduğunu göstermiştir. Gazze'de yaşanan insanlık dramı, uluslararası hukukun ve kuruluşların çaresizliğini de göstermiştir. Beklentimiz, İsrail ile Filistin arasında derhâl ateşkesin sağlanması; iki devletli çözümün hayata geçirilmesi; barış, huzur ve istikrarın hâkim olması; çocukların ölmemesidir.
Geldiğimiz noktada, küresel eşitsizlik ve küresel adaletsizlik endişe verici seviyelere ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan Küresel Gıda Krizi 2023 Raporu'na göre, dünyada ortalama 735 milyon kişi açlıkla karşı karşıya iken her gün binlerce çocuk açlık ve yetersiz beslenmeden hayatını kaybetmektedir. Uluslararası kuruluşların ve gelişmiş ülkelerin duyarsız kaldığı insani trajediler karşısında yürüttüğü insani diplomasiyle Türkiye, 2016 yılından itibaren millî gelire oranla insani yardımda dünyanın en cömert ülkeleri arasında yer almaktadır. İşgal, katliam, zulüm, eşitsizlik ve adaletsizliğin kurumsallaştığı bir dünya kuşkusuz insanlığın huzur bulabileceği bir dünya olmayacaktır. Türk milletinin asırlara hükmeden adalet anlayışıyla vücut bulacak olan Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya, insanlığın huzurunun da teminatı olacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2024 yılı bütçe teklifini ve genel ekonomiyi değerlendirirken temel ilkemiz, uygulanan ekonomik, mali ve sosyal politikalarla birlikte maruz kalınan depremin, devam eden jeopolitik risk ve belirsizliklerin ülkemize yüklediği ağır sorumluluğun da göz önünde bulundurulmasıdır. 2020'den itibaren küresel ekonomide yaşanan türbülans Türkiye ekonomisini de etkilemiştir. Her şeye rağmen, Türkiye, uyguladığı politikalarla bu süreci başarıyla yöneten ülkelerden biri olmuştur. 2022 yılında yakaladığı yüzde 5,5 oranındaki büyüme hızıyla diğer ülkelerden olumlu ayrışan Türkiye son on üç yılda kesintisiz büyümeyi başarmıştır; 2023 yılının dokuz ayında yüzde 4,7 oranında, üçüncü çeyreğinde ise yüzde 5,9 oranında büyüyerek on üç çeyrektir aralıksız büyüme sürecini devam ettirmiştir. Yılın üçüncü çeyreğinde sanayi ve imalat sektöründeki performansla birlikte yatırım ve ihracatın büyümeye katkısı önceki çeyreğe göre artmış, iç talepteki artış hızı yavaşlamış ve daha dengeli bir büyüme gerçekleşmiştir. Sürdürülebilir büyümenin sürükleyicilerinden olan makine, teçhizat yatırımları, üçüncü çeyrekteki yüzde 23,7'lik artışla dengeli büyüme kompozisyonunun devam ettiğini teyit etmiştir. Yılın tamamında da ekonominin dengeli bir görünümle yüzde 4,4 oranında büyümesi beklenmektedir. Büyümeye bağlı olarak en çok istihdam yaratan ülkelerden biri olan Türkiye'nin ekim ayı istihdamı 32 milyon kişiye yaklaşmış, işsizlik oranı yüzde 8,5'la son on bir yılın en düşük seviyesinde gerçekleşmiştir.
Türkiye, küresel ekonomideki daralma ve jeopolitik gerilimlere rağmen pazar payını genişleterek ihracattaki artışını sürdürmüştür. Bu doğrultuda, küresel ihracattan aldığı payı 2021 yılında ilk kez yüzde 1'in üzerine çıkaran Türkiye, bu payını giderek daha da artırmıştır. Uygulanan sıkı para politikaları ve küresel ticaretteki yavaşlamaya rağmen ocak-kasım döneminde ihracat, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 oranında artarak en yüksek kasım ayı rakamına ulaşılmış, ithalattaki ivme kaybıyla da dış ticaret dengesi olumlu etkilenmiştir. Diğer gelişmelerle birlikte, 2023 yılının ilk yarısındaki zayıf dış talep, ödemeler dengesindeki toparlanma hızını yavaşlatmıştır. Turizmde yaşanan sevindirici gelişmeler ve hizmet gelirlerinde devam eden artış eğilimi ise eylül ayından itibaren cari işlemler dengesini desteklemeyi sürdürmüştür. Cari denge ekim ayında 186 milyon dolar fazla vermiş, yıllıklandırılmış cari açık 50,7 milyar dolara gerilemiştir. Harcamalarda ortaya konulan ihtiyatlı duruş birçok gelişmiş ülkeden daha iyi bütçe performansı gösterilmesini sağlamıştır. 2022 yılında bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1 gibi düşük bir seviyede gerçekleşmiştir.
2023 yılında ise depremlerin yol açtığı hasarın onarımına yönelik harcamalar ile EYT düzenlemesi bütçeye önemli bir yük getirmiştir. Toplam maliyeti 104 milyar dolar olarak hesaplanan depremin yaralarını sarmak için 2023 yılında 762 milyar, 2024 yılında ise 1 trilyon 28 milyar lira kaynak ayrılmıştır. Kuşkusuz, Türkiye'nin gelecek planlamasındaki önceliği depremin yaralarını sarmak, deprem bölgesini yeniden inşa ve ihya etmektir. Bu gelişmeler doğrultusunda, 2023 yılında merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 6,4'e çıkması, deprem hariç yüzde 3,4 seviyesinde kalması öngörülse de gelirlerdeki artış nedeniyle açığın daha az olması beklenmektedir.
Türkiye, kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu ve hane halkı borçluluğu bakımından da düşük bir riskliliğe sahip, AB ve dünya ortalamasına göre en az borçlu ülkelerden biridir.
Türkiye ekonomisi, 1 trilyon doları aşan büyüklüğünü ve gücünü yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı sürdürülebilir büyüme politikası yanında finansal yapısının sağlamlığından almaktadır. Ekim ayında yüzde 18,4 olan sermaye yeterlilik oranı bankacılık sektörünün sağlam bir bünyeye sahip olduğunu göstermektedir. Aynı dönemde yüzde 1,54 olan kredilerin takibe düşme oranı oldukça düşük bir riskliliğe işaret etmektedir. Mayıs ayında 98,5 milyar dolar seviyesinde olan Merkez Bankası rezervleri 15 Aralık itibarıyla 142,5 milyar dolarla rekor seviyeye yükselmiştir. Bununla birlikte Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden birisi olmaya devam eden, vatandaşlarımızın hayatını yakından etkileyen enflasyonla mücadele politikalarının sonuçları da görülmeye başlanmıştır. TÜFE yıllık artış oranı 2023 yılı Kasım ayında aylık yüzde 3,28; yıllık yüzde 61,98 olmuştur. Mevsime bağlı olarak enerji tüketiminin artması yıllık TÜFE artışında etkili olurken temel mal ve gıda grubunda enflasyonun yavaşlama eğilimi sürmüştür. Kararlı politikalar inşallah sonuç verecek, enflasyonla mücadelede nihai başarı da sağlanacaktır.
Türkiye, vatandaşlarımızı enflasyona karşı koruma politikalarını tavizsiz sürdürmektedir. Bu doğrultuda parti olarak da gündeme getirdiğimiz toplum kesimlerinin refahını artırmaya yönelik bazı düzenlemeler Cumhur İttifakı birlikteliğinde gerçekleştirilmiştir. Asgari ücret, çalışan ve emekli maaşlarında enflasyonun üzerinde artış sağlanmış, asgari ücret vergi dışı bırakılmış, memur ve emeklilere yönelik ek gösterge düzenlemesi yapılmış, EYT sorunu çözüme kavuşturulmuştur. Bunların yanı sıra, çiftçi, esnaf ve sanatkârımıza yönelik nakit, hibe, afet, kira, kredi ve benzeri destek tedbirleri uygulanmış, gıda ve temel tüketim mallarındaki vergiler düşürülmüş, konut kira artış oranı yüzde 25'le sınırlandırılmıştır. Çiftçi destekleri ile küçük esnaf vergiden istisna edilmiştir. Ailelere yapılan sosyal destek ödemelerinin miktarlarındaki artışlarla birlikte kapsamları da genişletilmiştir. Bunlarla beraber, yeni dönemde 1'inci dereceye gelen tüm memurlara 3600 ek gösterge verilmesi, SSK, BAĞ-KUR prim ödeme gün sayısı farkının giderilmesi, tüm toplum kesimleriyle birlikte çalışan ve emeklilerimizin maaş artışları yapılırken onların huzur içinde insanca yaşayacakları bir refah düzeyine eriştirilmeleri ve asgari ücretlilerimize büyük şehirlerde ulaşım desteği verilmesi de beklentimizdir.
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın Aksu, izin verir misiniz.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurul salonunda büyük bir uğultu var, ta buraya kadar geliyor ve vekillerimizin saygıyla hatibi dinlemelerini ve birbirleriyle daha kısık sesle sohbet etmelerini özellikle rica ediyorum. Bu konuda bu, ikinci uyarım oldu, bir hassasiyete ihtiyaç var.
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Aksu.
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan; eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir anlayışla toplumsal refahın artırılmasını öngörüyoruz. Ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve millî bütünleşmeyi esas alan bir vizyonla ekonomi politikalarına yön vermeyi hedefliyoruz. Ekonomide bağımsızlığı, yerli ve millî üretimi güçlendirmeyi, yurt içi tasarrufların ve yatırımların artırılarak üretimin ve ihracatın ithalat bağımlılığını azaltacak, şoklara dayanıklı bir üretim ekonomisinin tesis edilmesini hedefliyoruz. Gelişmiş bir demokrasi ve istikrar için de piyasa ekonomisinin tüm kurallarıyla işletilmesini, ekonomide her bakımdan öngörülebilirliğin tesisini amaçlıyoruz.
Uygulamaya konulan plan, program ve politikalarla Türkiye ekonomisine olan güven de artmıştır. Bu olumlu seyrin sürdürülebilmesi ise makroekonomik dengeleri gözeten yapısal tedbirlerin de alınmasını gerektirmektedir. Bunların en önemlilerinden biri, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli ve etkin bir vergi sisteminin tesis edilmesi, kayıt dışılığı önleyecek adımların atılmasıdır. Dijitalleşmede çığır açan gelişmelerin ekonomik alanlarda etkin kullanılmasını temin için, millî güvenliğimizin bir unsuru olan ekonomik güvenlik risklerini bertaraf edecek mekanizmaların etkinleştirilmesidir. İklim değişikliğine uyum çerçevesinde, kararlı hedef ve politikaların ortaya konulmasını, afet riskini en aza indirmek için her türlü yapılaşmanın coğrafi ve jeolojik etütleri tamamlanmış alanlarda kurulmasını, mevcut yerleşimlerde ise kentsel dönüşüm projelerinin uygulanmasını öncelikli bir mesele olarak değerlendiriyoruz.
Ayrıca, fiyatlarda istikrarı ve gıda arz güvenliğinin sağlanmasını teminen tarımsal ürünlerin en kısa zincirle pazara ulaşmasını sağlayacak mekanizmalar oluşturularak üretici ve tüketicinin birlikte kazanmasını arzu ediyoruz. Başta özel politika gerektiren gruplar olmak üzere, toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş imkânları sunulması ve iş gücünün niteliğinin yükseltilmesi önceliğinde, iş gücü piyasasına yönelik yapısal reformların hayata geçirilmesini gerekli görüyoruz. Bunlarla birlikte, hükûmet sistemindeki değişikliklere de uygun olacak şekilde kamu çalışanlarının tamamının hukuki ve mali statülerini liyakat ve hakkaniyet ölçüleriyle düzenleyen bütüncül bir personel rejimi reformunun yapılmasına ihtiyaç bulunduğunu düşünüyoruz.
Nihayet, Türkiye'nin yakaladığı siyasi istikrar ve demokratik olgunluğun oluşturduğu iklimde cumhuriyetin yeni asrını katılımcı, kapsayıcı ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin özüne uygun yeni bir anayasayla taçlandırmayı hedefliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, cumhuriyetin 100'üncü yılında 100 maddelik anayasa çalışmasıyla bu yöndeki hazırlığını yapmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; temel amacı makroekonomik ve finansal istikrarı güçlendirmek, enflasyonu orta vadede tek haneye düşürmek ve mali disiplini korumak olan 2024 yılı merkezî yönetim bütçesinin toplumun tüm kesimlerine sahip çıkan program, destek ve ödeneklerle gerçekçi bir bütçe olduğunu değerlendiriyoruz. İnanıyoruz ki bu bütçe, ülkemizin gelişmesinde ve kalkınmasında etkili bir araç, millî yükselişin ve Türkiye'nin onurlu geleceğinin destekçisi olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak "Önce ülkem ve milletim." düsturuyla 2053'te süper güç Türkiye'yi inşa için gayret gösterecek, milletimizin hayrına olan her işin yanında olmaya devam edeceğiz. Millî varlığa sahip çıkacak, Türk milleti ortak paydasında Türkiye'nin kutlu geleceğine odaklanacağız. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ile Cumhur İttifakı birlikteliğinde fırsat ve imkânları değerlendirerek Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefini adım adım gerçeğe dönüştüreceğiz. Devir Türk devri, yüzyıl Türkiye'nindir.
Bu düşüncelerle 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'ne kabul oyu vereceğimizi belirterek ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri ve muhterem vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.