| Konu: | KAMU FİNANSMANI VE BORÇ YÖNETİMİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 02.04.2013 |
FAİK TUNAY (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; hepinizi sevgiyle selamlıyorum. 16'ncı madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Aslında bu maddeyle ilgili söylenecek çok fazla bir şey yok. Bu maddeyi tartışmak da çok anlamlı değil çünkü genellik prensibine tamamen aykırı bir madde.
Şimdi, hidroelektrik santrallerini konuşuyoruz, Türkiye'deki üretilen elektriği konuşuyoruz ama hidroelektrik santrallerinde elektrik üretilmesi için oluşan koşulları hiçbir şekilde konuşmuyoruz. Bu oluşan koşullar nedir? Elbetteki su, akarsular, nehirlerimiz. Bir hidroelektrik santralinden elektrik üretilmesi için en başta gerekli olan şey, bizim ülkemizde sahip olduğumuz akarsu kaynakları, nehirler.
Peki, bu elektriği üretiyoruz da elektriği üretirken bazen, dönem dönem ülkemizde yaşanan selleri, oluşan faciaları ve kayıpları hiçbir zaman konuşmuyoruz. Biz, sadece, bu yasayla birlikte, tesisin bulunduğu yani hidroelektrik santralinin bulunduğu illerde eğer il özel idaresi varsa vergilerin o il özel idaresine yoksa büyükşehir belediyesine aktarılmasını konuşuyoruz. Ama, bir sel felaketi olduğu zaman, o sel felaketi o hidroelektrik santralinin bulunduğu ile gidene kadar belki birden fazla ili etkileyebiliyor ve bu illerde milyarlarca dolar zarara yol açabiliyor.
Şimdi, hidroelektrik santrallerin ana ürünü "su" dedik. E, bütün yapılan öngörüler, bütün raporlar dünyada gelecek yıllarda su yüzünden çok büyük problemlerin, çok büyük savaşların çıkabileceğini söylüyor.
Türkiye, 26 adet hidrolojik havzaya ayrılmış. Havzaların da ortalama yıllık toplam akışları 186 milyar metreküp olarak kaydedilmiş. Hepsinin birbirinden farklı verimi var. Sadece Fırat ve Dicle havzalarının toplam ülkemiz potansiyelinin içindeki payı yüzde 25. Bütün dünyadaki, yalnız Türkiye'deki değil, sel felaketlerine baktığınız zaman yıllara göre, 1955 ve 2012 yılları arasında yaklaşık bizim ülkemizde 1.400 tane sel felaketi olmuş ve bu sel felaketinden milyonlarca insanımız canını kaybetmiş ve milyarlarca dolar zarar oluşmuş.
E, şimdi biz bir hidroelektrik santralini barajın olduğu yere, bir ile kuruyoruz, o ilden elektriği elde ediyoruz ama geldiğimiz zaman, bütçede diyoruz ki: Sadece ve sadece harçlar, vergiler, resmî vergiler o ile, il özel idaresine veya büyükşehre yatırılsın. Oysaki o hidroelektrik santralinden elektrik üretilene kadar akarsuyun, suyun geçtiği yerlerde bir afet olduğu zaman oluşan zararları, kayıpları hiçbir zaman düşünmüyoruz. Bir kayıp olduğu zaman, biz genel bütçe üzerinden o kayıpları karşılıyoruz ama gelir olduğu zaman ise sadece o hidroelektrik santralinin kurulduğu yere geliri aktarmayı düşünüyoruz. Yani, baktığınız zaman tamamen mantıksız bir durum söz konusu.
Şimdi, bazı vekiller şöyle diyebilir: Sel felaketini veya oluşacak faciaları, afetleri düşünüp vergilendirme, gelir esasını alamayız. Ama, bunlar da bir sonuç olduğuna göre, böyle olaylarla da karşılaştığımız için ve ülkemizde 1955 yılından beri -biraz önce de söylediğim gibi- 1.400'ün üzerinde sel felaketi yaşandığı için ve milyarca dolar zarara uğradığımız için, bunun en mantıklısı, genel bütçe üzerinden o akarsuyun geçtiği yollar üzerindeki bütün illere pay aktarılmasıdır.
Evet, hidroelektrik santralinin olduğu ile, barajın olduğu ile bütçeden daha büyük pay aktarılması, verginin büyük bir kısmının oraya yatırılması elbette ki mantıklıdır ama en azından belli kısımlarının -yüzde 10 olur, yüzde 15 olur, artık o yasa üzerinde tartışılır, konuşulur- o illere de verilmesi, o illerdeki il özel idarelerine, bulunmayan illerde de büyükşehirlere aktarılması daha mantıklıdır diye düşünüyorum. Böyle olduğu zaman genellik ilkesine de uyulmuş olur. Ama, böyle yapılmadığı takdirde, sadece o hidroelektrik santralinin kurulduğu ile pay aktarıldığı zaman, bu sefer adaletsiz bir durum ortaya çıkıyor. E, bir felaket, bir afet olduğu zaman genel bütçe üzerinden karşılanıyor. Bunun önüne geçmenin yolu da, belirttiğim gibi, akarsuyun geçtiği illere akarsuyun geçiş kilometresine göre, büyüklüğüne göre pay aktarmak, il özel idaresine, büyükşehre vermek daha mantıklıdır.
Genellik prensibine aykırı olduğunu düşünüyoruz ve bununla ilgili sözlerimi tamamlıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.