GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde gerçekleşen terör saldırılarına ilişkin Yürütme adına gündem dışı açıklamaları nedeniyle İYİ Parti Grubu adına konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:16.01.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; emperyalist devletlerin kölesi ve tetikçisi bölücü terör örgütlerinin büyük Türk milletine, onun devleti Türkiye Cumhuriyeti'ne ve yine, onun mübarek ve muzaffer ordusu Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelttiği hain ve alçak saldırıların akabinde partimiz tarafından talep edilmiş genel görüşme üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Konuşmamın başında daha önce 12 şehit verdiğimiz Sergeli köyü kırsalındaki Metina Vadisi içinde yer alan 1.740 rakımlı tepede konuşlu askerî birliklerimize yapılan son saldırı neticesinde hayatlarını kaybeden ve şehit düşen 9 evladımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve büyük milletimize başsağlığı diliyorum. Tüm şehitlerimizin aziz hatıraları önünde de tazimle eğiliyorum.

Türkiye'nin içeride ve dışarıda karşı karşıya bulunduğu ciddi güvenlik tehditleriyle ilgili olarak Meclisimizi bilgilendiren Sayın Bakanlarımıza şahsım ve partim adına teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti sıradan bir coğrafya üzerinde kurulmamıştır. Böyle bir coğrafyada yaşamanın kendi içinde barındırdığı önemli riskler bulunması doğaldır. Anadolu, böyle büyük riskleri göğüsleyen büyük bir milletin vatanıdır. Yirmi beş bin yıllık medeniyetin izlerini taşıyan bu topraklarda bizden başka hiçbir millet bin yıl tutunamamıştır. Biz bu topraklarda iki cihan imparatorluğu ve bir büyük cumhuriyet kurmuşuz. Ayrıca, bu saldırılarla da ilk kez karşılaşmıyoruz. Türk milletine, Türk milletinin vatanına, istiklaline, istikbaline, hürriyetine ve Türk devletinin bekasına kastedenlerin akıbetini hiç şüphesiz tarih yazıyor. Herkesi buradan uyarıyor ve tarihten ders çıkarmasını tavsiye ve temenni ediyorum. Türk milleti bin yıldır buradadır, yeni bin yıllarda da burada olacaktır. Tarihten ibret almayı bilmeyenler unutmasınlar ki gerektiğinde tarih yazmak Türk milletinin Allah vergisi bir özelliğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milleti, bu coğrafyada emperyalizm eliyle oluşturulmak istenen ve Irak, Suriye, İran'la birlikte Türk topraklarını da hedef alan dört parçalı terör devleti projesine asla müsaade etmeyecektir. Terörün bir yıldırma ve baskı unsuru hâline getirilerek bölgenin siyasi, iktisadi ve sosyal istikrarsızlığa sürüklenmesine de izin verilmeyecektir. Kahraman Türk ordusu Türkiye'nin güney sınır hattında oluşturulmak istenen terör koridoruna mukavemet gösterdikçe ve bu bölgedeki terör unsurlarını yok ettikçe emperyalizm ve onun maşası olan PKK terör örgütünün tabii hedefi olacaktır. Bu noktada İYİ Partinin genel görüşme talebinin nihai hedefi, öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin tamamının vatanımıza yönelik terör tehdidine karşı güçlü bir siyasi irade beyanını tüm dünyaya deklare etmesidir. Bu deklarasyon Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından birlik ve bütünlüğünün dünya kamuoyuna ilanı niteliğindedir.

Bununla birlikte, partimiz, kahraman Türk ordusunun Irak'ın kuzeyinde yürüttüğü meşru askerî operasyonlar dairesinde özellikle 1.740 rakımlı tepede askerî varlığımıza yönelik giderek yoğunlaşan tedhiş ve tehditlerin doğru tespit edilmesi ve Mehmetçik'imizin bölgedeki güvenliğinin sağlanması amacıyla genel görüşme çağrısında bulunmuştur. 1.740 rakımlı tepeye 2023 Haziran ayından bu yana 47 kez taciz ve saldırı girişiminde bulunulması ve yirmi gün arayla 21 şehit vermemiz muhtemel bir noksanlığın ya da zafiyetin tespitini mecbur kılmaktadır çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi operasyon kararı Gazi Meclisimize ait olduğu gibi bu kararların tatbiki noktasında denetim yetkisiyle birlikte çözüm iradesi de Türkiye Büyük Millet Meclisinin uhdesinde bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu varoluşsal güvenlik tehditlerinin muhtevasını tam ve kâmil bir şekilde idrak edemez isek doğru çözüm önerisini ve iradesini de ortaya koymamız mümkün olamayacaktır. Bu güvenlik tehditlerinin ülkemizin ekonomisinden sosyolojisine vermiş olduğu ve vereceği tahribat yalnızca bugünü değil bundan sonraki dönemleri de etkileyecek ve nesiller boyu bu coğrafyada yaşama iradesi gösterecek olan Türk milletinin istikbalini tehdit edecektir. Ecdadımızdan teslim aldığımız mirası gelecek nesillere hakkıyla teslim etmek, onlara daha güvenli bir vatan bırakmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin her üyesinin asli bir görevidir.

Bu kapsamda Irak-Suriye görüşmelerinde yine bu kürsüden İYİ Parti Grubu adına yaptığım konuşmada emperyalizmin dört parçalı terör devleti projesini ve bu çerçevede Türkiye'nin millî güvenliğinin karşı karşıya kaldığı tehditleri ifade etmiştim. Türkiye Cumhuriyeti devletini bölmeyi ve parçalamayı hedefleyen dört parçalı terör devleti projesi niteliği itibarıyla yalnızca Pençe-Kilit operasyon bölgesinden ibaret değildir. Burada söz konusu söz konusu olan millî güvenlik tehdidi Irak'ın kuzeydoğusunun en ücra köşelerinden başlayan ve Doğu Akdeniz'e kadar uzanan 1.289 kilometrelik güney hattımız boyunca oluşturulmak istenen bir terör devleti koridorudur. Bu terör koridorunun oluşturulması Türkiye'yi teröre karşı bariyer ülke hâline getirmeyi amaçlamakta, bölgedeki gücünü kırmak istemekte ve bölge ülkeleriyle sürdürdüğü ilişkilerle birlikte bölge barışını da tehdit etmektedir.

Bugün Irak'ın kuzeyinde uluslararası güçler eliyle tahkim edilmiş PKK varlığı emperyalizmin otuz üç yıl boyunca uyguladığı strateji ve destekle mümkün olmuştur. 1991 yılında başlayan Birinci Körfez Savaşı, Irak devletinin üniter yapısına ve bütünlüğüne vurulan ilk önemli darbeydi. Birinci Körfez Savaşı'yla birlikte Irak'ın kuzeyinde oluşan merkezî otorite boşluğundan kim faydalanmıştır? Bu sorunun cevabının da doğru tespit edilmesi lazımdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 15 Nisan 1991'de 36'ncı paraleli kapsayan 688 numaralı Güvenli Bölge Kararı bu bölgede PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki varlığını tahkim etmesine sebep olmuştur yani uluslararası politik nizam kendi vermiş olduğu kararla terörün oluşmasına zemin hazırlamış ve bunu da bölgenin istikrarını koruma adına attığı ve atacağı adımlarda bir gerekçe olarak kullanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nin öncülüğünde ilk önce Irak'ın kuzeyinde fiilî bir durum oluşturan Batılı güçler, daha sonra 2003 yılında İkinci Körfez Savaşı'yla birlikte Irak'ı işgal etmiş, 2005 Irak Anayasası'yla birlikte ülkenin üniter bütünlüğünü paramparça ederek Irak'ın kuzeyinde bir terör devletinin altyapısını oluşturmuştur. İşte, bu, emperyalizmin dört parçalı terör devleti projesinin ilk adımıdır ve bu adımla birlikte, Irak nezdinde iki farklı eksende oluşturulan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve PKK terör örgütünün bölgedeki gücü bilinçli olarak tesis edilmiştir. Irak'ta oluşturulan bu altyapı, bugün, Irak'tan toprak kopararak bağımsızlık ilan edebilecek cürette bir üstyapıya dönüşmüştür. Böylesi bir hamlenin gerçekleşmesi değil gerçekleşme ihtimali bile Türkiye'nin güvenliği açısından çok büyük bir tehdit arz etmektedir.

Türkiye'yi hedef alan bu emperyalist projenin ikinci aşaması ise Suriye iç savaşı sonrasında hepimizin gözleri önünde aleni bir şekilde cereyan etmiştir. PKK Suriye'nin kuzeyinde işgal ettiği bölgelerde 2013 yılında sözde otonom alanlar ilan etmiş, 2016 yılının Mart ayında ise Suriye'nin kuzeyinin neredeyse tamamını Batılı güçlerin desteğiyle işgal etmiştir. Bugün, Batılı güçlerce gerçekleştirilen işgallerde demokrasi, insan hakları ve buna benzer gerekçeler bu işgallerin gerçekleşmesi esnasında yaşanan soykırımların ve insanlık dışı uygulamaların maskelenme araçları hâline gelmiştir. PKK, PYD ve YPG gibi bölücü örgütler de gerçekleştirdikleri terörü ve uyguladıkları tedhiş faaliyetlerini bu sayede meşrulaştırma imkânı bulmaktadırlar. Suriye'de açıkça ortaya çıkan bu tabloda görülmelidir ki sözde dört parçalı terör devleti planının sözde ikinci aşaması da böylece gerçekleştirilmiş oluyor. Irak ve Suriye'nin ardından bir sonraki hedef İran olacak ve onu da dört parçalı terör devleti projesinin son aşaması olan Türkiye izleyecektir. Bunun gerçekleşmemesi için gereken inisiyatif, hiç zaman kaybetmeden devletin yetkili organları eliyle büyük Türk milleti adına mutlaka alınmalıdır. Türk milletinin istiklalinin ve egemenliğinin ilanihaye var olabilmesi için tek bir seçenek vardır; o da Türkiye Cumhuriyeti devletinin güney sınırlarının emperyalizm destekli terör unsurlarından temizlenmesi ve arındırılmasıdır. İşte, biz bu sebeple Irak-Suriye tezkeresine "evet" oyu verdik. Irak-Suriye tezkeresine "hayır" oyu vermek demek, Türk Silahlı Kuvvetleri Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinden geri çekilsin ve tüm bu bölge PKK terör örgütünün kontrolüne geçsin demektir. Onun için, hiç kimse kalkıp da İYİ Partiyi gerek Irak-Suriye tezkeresine verdiği destekten ve gerekse teröre karşı ortaya koyduğu güçlü iradeden dolayı iktidarın sırasına ve tarafına geçmekle itham ve isnat etmeye kalkışmasın. İYİ Parti olarak biz elbette tarafız ama Türk milletinden ve Türkiye'nin millî menfaatlerinden yanayız. İYİ Parti, çözüm sürecinin failleriyle, Türkiye'yi bir sığınmacı hendeği hâline getirenlerle, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel ilkelerine hasımlık edenlerle asla ve kata aynı safta olmayacaktır ve yine İYİ Parti, gece gündüz sıraya geçerek "Apo'nun heykelini dikeceğiz." diyenlere selam gönderenlerle, sırtını PKK'ya yaslayanlarla ve onlarla herkesin gözü önünde açık ve şeffaf bir şekilde ortak hareket edenlerle, PKK'yı bir terör örgütü olarak görmeyen sözde siyasi yapılara meşruiyet kazandırmaya çalışanlarla aynı safta durmayacaktır. Biz devleti yönetmeye namzet bir siyasi hareket olarak, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalarak yalnız ve ancak büyük Türk milletiyle aynı safta oluruz, büyük Türk milletinin yanında ve onun hizasında dururuz. Onun için, hiç kimse haddini ve hududunu aşmasın ve bize hiza ve yön izafe etmeye de kalkışmasın.

Saygıdeğer milletvekilleri, terörle mücadelede irade ve kararlılık kadar samimiyet de çok önemlidir; yalnızca dışarıda değil, içeride de terör propagandasının hiçbir türlüsüne müsaade edilmemelidir. İstiklal Savaşı'na riyaset eden ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran bu Gazi Meclisin çatısı altında alenen terör propagandasına müsaade edildiği müddetçe terörle mücadelede eksik ve yetersiz kalınacağı aşikârdır. Demokrasilerde her türlü hak ve talep dile getirilebilir, makul olanlar karşılanabilir ancak dünyanın hiçbir demokrasisinde, hiçbir medeni ülkesinde devlet tarafından terör örgütü olarak tanınmış bir katil sürüsü o memleketin parlamentosunda meşrulaştırılamaz ve övülemez. Terörü övmek, teröristbaşına güzellemeler yapmak demokrasi değildir, hürriyet değildir, ifade özgürlüğü hiç değildir. Millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kürsü de dâhil olmak üzere hiçbir kürsü terör övücülüğünün ve terörist seviciliğinin aracı olarak kullanılamaz. Her kim ki bu Gazi Mecliste teröristlerin hain eylemlerinin kirli emellerine kendisini alet ederse ve vatanımızın birliğine ve bölünmez bütünlüğüne kastederse bunun bedelini ödemelidir ve ödeyecektir. Bir taraftan sırtını eli kanlı terör örgütünün şiddet eylemlerine dayayan diğer taraftan dönüp sözde barış ve demokrasi havariliği yapan ikiyüzlülere ve etnik bölücülere buradan sesleniyorum: Türk milletinin düşmanıysanız düşman gibi muamele görmeniz kaçınılmaz olacaktır, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğümüze kastetmeye niyetliyseniz bunun bedelini en ağır bir biçimde ödeyeceğinize zerre kuşku yoktur ve her kim ki bir yandan PKK terör örgütünün şiddet faaliyetleri karşısında suspus oluyor diğer yandan gelip de burada barış ve demokrasi havariliği yapıyorsa biliniz ki onlar ikiyüzlü kirli bir siyasetin maşası durumundadırlar. Emperyalist devletlerin ve Amerika Birleşik Devletleri'nin gerek Irak'ın ve gerekse Suriye'nin kuzeyinde PKK-YPG terör örgütüne verdiği destek sadece Türkiye'nin değil, dünya kamuoyunun da malumudur. Türkiye'deki siyaset kurumunu kirleten etnik bölücü ikiyüzlüler bir yandan kendilerince sözde demokratlık adı altında "Emperyalizme karşıyız." derken diğer yandan iş Türkiye'nin ve Türk milletinin aleyhine olmaya gelince o karşı oldukları emperyalizmin kucağına oturup Amerika Birleşik Devletleri dâhil her emperyalist güçle partner oluverirler. İşte, bugün Türkiye'de Batılı güçlerin maşası hâline gelmiş etnik bölücülerin ve onlara destek olanların vaziyeti de budur. Bunlar, emperyalist devletlerin kucağında millete barış, demokrasi ve özgürlük nutukları atan arsız siyaset tüccarları ve ihanet pazarlayıcılarıdırlar. Bizim onlara tavsiyemiz şudur: Emperyalizme bu kadar güvenmeyiniz çünkü onlar sadece omlet yapmak gerektiğinde yumurtayı kırarlar. PKK terör örgütünü ve onun siyasi temsilcilerini finansal ve askerî lojistik yönden besleyen kuvvetlerin gücünün tarih sayfalarındaki sonu ile kendi sonunuzu mukayese etmeyi de unutmayın.

Değerli milletvekilleri, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesi başta olmak üzere kahraman Türk ordusuna yönelik olarak yoğunlaşan bu saldırılar hem bir iç muhakemeyi hem de doğru durum tespitiyle birlikte etkili çözüm iradesinin ortaya konulmasını zaruri kılmıştır. Geçmişte olduğu gibi, Türk milletinin hep birlikte bir millet olma şuurunun Gazi Meclisimiz eliyle tüm dünyaya duyurulması gerekmektedir. "İmza atmak, şehit vermemizi engellemiyor." diyenler, Türk milletinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini küçümseyenlerdir. Elbette irade beyanı her şey değildir ama her şeyin başlangıcı da bir irade beyanıdır. Açıkça söyleyin, her türlü siyasi beklentiyi ve taassuplarınızı aşarak terörle mücadeleden yana mısınız yoksa değil misiniz? Bunu, bu büyük millete açıklayın.

Meclisi küçümseyen yahut küçümsemek isteyenlere tavsiyemiz, Türk milletinin yeni devletini kurarken Meclisimiz uhdesinde yürütmüş olduğu Millî Mücadele'sini ve Türk tarihini bir kez daha okumalarıdır. Şayet okurlarsa göreceklerdir ki o şanlı mücadele bu Mecliste milletvekilleri eliyle ortaya çıkmış ve Türk'ün yenilmez iradesinin dünya kamuoyuna beyan edilmesiyle başlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Devam ediniz Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim efendim.

Bu vesileyle, bir kere daha şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, gazilerimize acil şifalar ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyor; Şair Orhan Şaik Gökyay'ın şu dizelerini hatırlıyor ve hatırlatıyorum: "Bu vatan toprağın kara bağrında/Sıradağlar gibi duranlarındır."

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve MHP sıralarından alkışlar)