| Konu: | Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde gerçekleşen terör saldırılarına ilişkin Yürütme adına gündem dışı açıklamaları nedeniyle MHP Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 16.01.2024 |
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde meydana gelen hain terör saldırılarına yönelik düşüncelerimi ifade etmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin başında harekât bölgesinde şehadet şerbeti içen kahramanlara Yüce Rabb'imden rahmet, başta aileleri ve yakınları olmak üzere yüce milletimize başsağlığı diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, Batı siyaset, bilim veya uluslararası ilişkiler literatürüne "the establishment" olarak geçen ve bizim de adına "müesses nizam" dediğimiz yerleşik, etkin dip siyasal yapının yalnızca ülkelere veya devletlere atfen kullanıldığını söyleyemeyiz; aksine, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler ve bağlı alt kuruluşları, NATO gibi uluslararası kurum ve kuruluşlar için de geçerliliği söz konusu bir durumdur aynı zamanda. Örneğin, Birleşmiş Milletler bünyesinde 193 üyeli bir yapıda demokratik kaide ve kurallar gereği her ülkenin eşit oy hakkına rağmen varlığını hissettiren müesses nizam gereği birilerinin daha eşittir mantığıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin veto hakkı olan daimî üyelerinin her türlü antidemokratik veya insan hakları ihlali içerikli kararlara neden olduklarına maalesef tanıklık etmekteyiz. Bunların da her bağlamda güç odaklı egemenliğin hâkim kılındığı dünyanın ilk 5'ini oluşturan ülkeler olduğu açıkça herkes tarafından bilinmektedir. Benzer müesses nizamın domine edici gücünü Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi bağlamında da görmek mümkündür. Somutlaştırmak gerekirse, bu birliklerde "parayı veren, düdüğü çalar" misali Almanya ve Fransa'nın koçbaşı karar vericiler oldukları açıkça kabul edilen bir gerçektir. Öte yandan, bir Kuzey Atlantik Savunma Paktı olan NATO içerisinde de hâkim güç odaklı, bir yandan Amerika Birleşik Devletleri ve öte yandan Avrupa kanadının muktedirleri olan Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya'nın yönlendirici ortaklığıyla kayıt dışı bir müesses varlıktan söz edilebilmektedir. Diğer taraftan, siyasi, ticari, askerî, kültürel ve benzeri birçok uluslararası ilişkiler bağlamında kayıt dışı etkin müesses nizamın ruhuna uygun davranmayan ülke, devlet, siyasi veya sivil kurum ve kuruluşlara yönelik her türlü dolaylı veya doğrudan yaptırımlar, müeyyideler, ambargolar ve itibarsızlaştırma girişimleri kaçınılmazdır maalesef. Bugüne kadarki uygulamalar dikkate alındığında en etkili olanlarının başında ilgili ülke, devlet, yönetim veya toplumsal yapılarda her türlü kaos, kriz, bunalım, iç karışıklık ve savaş, askerî veya sivil darbe girişimlerinin geldiğini açıkça görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri, insanlık tarihiyle eş zamanlı geçerliliği olan ve 19'uncu yüzyılda sömürgeci muktedirlerce sistematikleştirilen "böl, yönet" temel prensibinden hareketle bugün Kafkaslardan Balkanlara, Doğu Akdeniz'den Orta Doğu ve Afrika'ya uzanan bir coğrafyada demokrasi ve insan hakları kamuflajlı bölünerek küçülmelerin aynı zamanda iktidarsızlık, istikrarsızlık, itibarsızlık, yolsuzluk, yoksulluk ve trajedilerden başka bir sonuç vermediğini açıkça görmekteyiz. Daha somut bir ifadeyle, bugün etnisite ve inanç odaklı özgürleştirme plan ve projelerinin ne dün olduğu gibi Lübnan'a ne de bugün Irak'a ve Suriye'ye hatta Libya başta olmak üzere diğer Afrika ülkelerine herhangi bir barış, huzur ve kalkınma bağlamında birtakım temel kazanımlar sağlamadığı gibi, bundan sonra da sağlaması mümkün değildir.
Yüz yılı aşan bir süredir gizli iş birlikleri veya müesses nizam ilkeleri gereği aziz milletimizi ve onun kurumsal çatısı Türkiye Cumhuriyeti devletini, benzer bir senaryo gereği, Bizans'tan kanla canla alınıp bin yıllık yurt edinilen kadim Anadolu toprağından atma girişimleri beyhude ve ham hayalden öteye geçmemiştir. Çünkü anlamakta güçlük çektikleri yegâne gerçek şudur: Cumhuriyetimizin banisi aziz Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nde özce ve özetle ifade ettiği gibi şartların ve imkânların en kısıtlı olduğu dönemlerde bile yüce Türk milletinin kurumsal tüm donanımı ile güçlü Türk devlet yapısı her türlü plan, senaryo ve tuzakları bozacak kararlılık ve kabiliyettedir.
Şanlı tarihimizde örneklerine sıkça rastlandığı gibi bugün de Türkiye Cumhuriyeti devleti bu uluslararası müesses nizamlara karşı sesini soluğunu, kuvvetini, kudretini açıktan dile getirmekle kalmamış, "Dünya sizden büyüktür ve tek galip Allah'tır." ilahi hükmünü yüzlerine haykırarak hem istiklal ve egemenliğini muhafaza etmiş hem de tüm mazlum milletlerin duygu ve düşüncelerine tercüman olmuştur.
Bölgesinde ve küresel ölçekte meydana gelen kaos, kriz ve savaşlarda barıştan yana tavrını, yegâne savunucusu olarak inisiyatif alan Türkiye'nin Ankara merkezli bu kutlu yürüyüşünü akamete uğratmaya çalışanların her türlü kirli tuzak, plan ve senaryoları boşa çıkarılmıştır elhamdülillah.
Bugün, kararlı bir mücadele azmiyle, aziz milletimizin varlığına, birliğine ve dirliğine musallat olmuş her türlü terörün yurt içinde bitme noktasına getirilmesiyle Batı'nın müesses nizam muktedirleri, bu defa, yaklaşık 1.500 kilometrelik güney sınırımızda bir "teröristan" oluşturma düşüncesiyle yaratıp, vekâlet verdikleri canilerle hız kesmeye çalışmaktadırlar. Fakat bütün bunlar beyhude çabalardır çünkü artık cin şişeden çıkmış, maskeler düşmüş, kimin kiminle beraber olduğu aleniyet kazanmış ve bütün bu hain planlar ortalığa serpilmiştir yani güneş balçıkla artık sıvanamamaktadır. Dahası, son hain saldırılarda açıkça görüldüğü gibi, bıçak kemik seviyesini de aşmış; buna mukabil, vatanımızı ve milletimizi hedef alan her türlü kötülük misliyle karşılık bulmuş ve bulmaya devam edecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, dün, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, ticari ve ekonomik yaptırımlar, siyasi ve askerî ambargolar gibi klasik yöntemlere başvuranlar, bu defa Haçlı ruhuyla, kutsal kitabımıza ve mabetlerimize saldırılarla beslenen Türk ve İslam karşıtlığını hortlatma girişimleriyle ucuz ve ucube yöntemler denemektedirler fakat ne yaparlarsa yapsınlar, Türk'ün barışın güvercini olduğu kadar gerektiğinde savaşın da kartalı olduğu tarihî hükmünü yok edemeyeceklerdir. Çünkü denizde, karada, havada, her zaman, her şart ve her yerde, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe ilimizi ve töremizi asla bozamayacaklardır.
Sayın milletvekilleri, ebet müddet varlığını sürdürecek bu ulvi tarihî misyonun bilincinde ve siyasi teminatı olarak Milliyetçi Hareket Partisi, dünden bugüne, her zaman, söz konusu vatan olunca her türlü siyasi mülahaza ve hesabı teferruat görüp "Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben." demeyi içselleştirerek hasbi bir ilkesel siyasi tutum ve davranış modeli oluşturmuştur. Elli beş yıllık onurlu geçmişinde bu ilkesel tutum, her ihtiyaç duyulduğunda kendini ortaya koymaktan çekinmemiştir asla. İşte, bu ilkesel davranış ve ruhla, imkânların kıt olduğu bir süreçte, Kıbrıs Türklüğünün istiklali için gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı'nda, karar alıcı ve uygulayıcı siyasi iktidarla ilgili her türlü siyasi mülahaza bir tarafa bırakılarak onlara söz konusu vatan olduğunda verilen açık ve güçlü desteğin en yetkili ağızdan ifade edildiği, Meclis kayıtlarında hâlâ varlığını muhafaza etmektedir. Rahmetli kurucu liderimiz Sayın Alparslan Türkeş'in Adana Milletvekili olarak 19/8/1974 tarihinde, harekâtla ilgili, Meclis kürsüsünden tarihe not düşecek şu sözleri çok anlamlıdır: "Bu büyük ve şerefli harekâtın icrasında canlarını, kanlarını feda etmiş olan, bu uğurda şehit olmuş değerli memleket evlatlarını huzurunuzda minnetle, tazimle anıyorum. Cenab-ı Hak'tan kendilerine rahmet dileyerek ailelerine ve büyük Türk milletine başsağlığı diliyorum. Bu zafer harekâtında değerli hizmetler ifa ederek gazilik mertebesini kazanmış olan Silahlı Kuvvetlerimiz mensuplarına da minnet, şükran ve saygılarımızı sunmayı yine şerefli bir vazife addediyorum. Bu zafer, Türk milletini çelik bir birlik hâline getirmiştir. Cumhuriyet Hükûmetinin isabetli kararı bütün milletçe, Meclisiyle, partileriyle desteklenmiştir." 1974-2024, aradan elli yıl geçmesine rağmen fıtratımızda da ilkelerimizde de zerre miskal değişme olmamış, bilge liderimizin yolbaşçılığında siyasi partimiz aynı istikamet üzerine hareket etmektedir çok şükür. Yani, aziz milletimizin, vatanımızın ve onların tüten ocağı Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını ve birliğini hedef alan her türlü habis plan, proje ve tuzak karşısında Milliyetçi Hareket Partisi amasız fakatsız o günkü duruşun aynısını çok açık ve net bir şekilde bugün de sergilemektedir.
Benzer ilkesel tutum ve davranışın bu Gazi Meclisin çatısı altında aziz milletimize ve onun kurumsal yapısı Türkiye Cumhuriyeti devletine aidiyet onurunu taşıyan her siyasi parti grubu tarafından sergilenmesi dilek ve temennilerimizle cennetmekân şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)