GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde gerçekleşen terör saldırılarına ilişkin Yürütme adına gündem dışı açıklamaları nedeniyle AK PARTİ Grubu adına konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:16.01.2024

AK PARTİ GRUBU ADINA HULUSİ AKAR (Kayseri) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; sizleri, asil milletimizi, vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bayraklaşan vatan topraklarının bütünlüğü, asil milletimizin güvenliği için canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifa; şehitlerimizin ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve asil milletimize başsağlığı diliyorum.

Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde meydana gelen hain terör saldırısı ve bölgedeki gelişmelere ilişkin olarak AK PARTİ Grubumuz adına görüşlerimizi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Bugün gerçekten çok üzgünüz, acımız gerçekten derin ve çok öfkeliyiz ancak terörle mücadelede de terörü bitirmede de bugün, dünden daha azimli ve kararlıyız.

Sizlerin de yakından müşahede ettiği üzere, genel durumla ilgili, genel gelişmelerle ilgili bazı konuları sizlerle paylaşacağım. Küresel ve bölgesel güvenlik ve istikrar ciddi risk altında, belirsizliklerin yanı sıra ciddi tehdit ve tehlikelerle karşı karşıyayız. Yeni güvenlik ortamında bölgemizde ve dünyada tek kutuplu ortamdan çok kutuplu ortama doğru bir evrilme olduğunu görüyoruz. Siber riskler başta olmak üzere, dezenformasyon dâhil çeşitli yeni konularla karşı karşıyayız. Silahlanma yarışı gerçekten önemli boyutlar kazandı ve özellikle büyük güçler arasındaki mücadele de bütün hızıyla devam ediyor.

Bütün bunlar olurken uluslararası hukuk ve değerler sistemi ciddi şekilde aşındı, aşınmakta ve hatta öyle ki kural tanımaz bir noktaya doğru ilerlemekteyiz. Dost-düşman profili ciddi şekilde değişti, özellikle bu kuantum teorisinin sosyal ve siyasal olaylara uygulanmasıyla artık eskiden olduğu gibi kırmızı, düşman; mavi, dost şeklinde bir şey kalmadı artık bütün renkler geçerli hâle geldi yürüttüğümüz, yaptığımız çalışmalarda. Ve gerginlikler eskiden olduğu gibi uzama durumuna değil, süratle çatışmaya dönüştürülebilmekte, dönüşebilmekte.

Bütün bunlar olurken, diğer taraftan da çok ciddi sınamalar, risk ve tehditlerle karşı karşıya kaldık. Bunların da başında Covid geliyor. Covid, sadece bizim değil, bütün dünyanın ciddi şekilde kaynak tüketimine sebep oldu; ciddi sorunlarla karşılaştık, ciddi ekonomik, siyasal, sosyal problemler getirdi bize. Bu arada, dünyada çok ender rastlanan bir şekilde, çok ama çok büyük bir depremle karşılaştık; binlerce vatandaşımızı kaybettik, çok ciddi sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz. Ve bu arada, bakanlıklar başta olmak üzere bütün devletimiz, Türkiye Cumhuriyeti devleti, milletimizle beraber bu yaraların sarılması için büyük gayret sarf etti, sarf etmeyi sürdürüyor. Bu arada hayatını kaybeden bu vatandaşlarımıza da bu vesileyle Allah'tan rahmet diliyorum.

Bu genel durum çerçevesinde çevremize baktığımızda somut olarak neler oldu? Ukrayna-Rusya savaşı devam ediyor; Azerbaycan'la olan ilişkilerimiz, onların haklı davasını desteklememiz devam ederken, Kafkasya'da çeşitli çatışmalar söz konusu; Balkanlarda ciddi gerilimler var; Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Akdeniz'deki çekişmeleri de yakından izliyoruz. Ve diğer taraftan da, son olarak meydana gelen bu Filistin-İsrail çatışması, yahut da İsrail zulmü, büyük bir hızla devam ediyor, kural tanımaz bir şekilde devam ediyor. Meşruiyeti Birleşmiş Milletler kararlarına dayanan, 1967 sınırlarında bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti artık gerçekleşmeli, kaçınılmaz hâle geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettikleri gibi, taraflara itidal ve çatışmaların sonlanması için derhâl ateşkes diyoruz. Uluslararası Adalet Divanındaki ve Uluslararası Ceza Mahkemesindeki davayı da yakından takip ediyoruz, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak da elimizden gelen her türlü desteği sağladık, sağlamayı sürdürüyoruz.

Özetlediğimiz bu süreçte Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, uluslararası alanda özne hâline gelmiştir. Proaktif tedbirlerle, kişilikli, kimlikli, dengeli ve etkili politikalarla, Türkiye'nin etki alanı üç kıta, ilgi alanı da bütün dünya olmuştur. Bölgemizin ve dünyamızın çeşitli sınamalarla karşılaştığı bu dönemlerde, Türkiye olarak, dikkatli, sağduyulu, diplomasi ve diyaloğu önceleyen, barış ve istikrar odaklı politikalar izliyoruz ancak terörle mücadele başta olmak üzere ulusal güvenliğimizi tehdit eden durumlarda gerekli tedbirleri almamız ve gerektiğinde askerî müdahalede bulunmamız da bir zorunluluktur.

Bütün bu değerlendirmelerin yanı sıra, önemli bir husus da Karadeniz'deki istikrarın devamı; bunun için, Montrö Sözleşmesi'nin zayıflatılmamasına özellikle dikkat gösteriyoruz. Bu denge burada bir kez bozulursa olayların kontrolden çıkma olasılığı gerçekten oldukça yüksek. Karadeniz'i stratejik rekabet alanına çevirmekten kaçınmalıyız, bu konuda da son derece dikkatliyiz ve her türlü telkinde bulunuyoruz muhataplarımıza. Rusya ve Ukrayna'yla, Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerle görüşmelerimiz devam etmekte. Bu görüşmelerin doğal ve olumlu bir sonucu da geçtiğimiz hafta mayına karşı tedbirler çerçevesinde Türkiye, Bulgaristan ve Romanya arasında imzalanan mutabakat muhtırası. Balkanlarda ve Kafkaslarda da yapıcı ve aktif bir politikayla barışa katkı sağlamayı sürdürüyoruz. Aynı zamanda, özellikle ve önemle, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan ve Libya başta olmak üzere diğer dost ve kardeş ülkelerin haklı davalarını desteklemeyi sürdürüyoruz.

Büyük ve güçlü Türkiye yolunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Cumhur İttifakı olarak devletimizin iki ana görevinden birincisi beka, devletimizin bekası, diğeri de milletimizin refahı; bu yöndeki çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Bekamız için tabii ki terörle mücadele büyük önem arz ediyor. Terörle mücadele daima dinamik olmayı, değişik durumlara çabuk uyum sağlamayı, gerektiğinde çok geniş bir coğrafyada etkili olmayı gerektirmekte. Günümüzde yaygın olarak uygulanan hibrit savaş yöntemlerinden biri de bildiğiniz gibi terördür. Terör vekâlet savaşçı olarak Türkiye'ye karşı kullanılmakta; bunu görüyoruz, biliyoruz, buna göre davranıyoruz.

Türkiye, aynı anda, birden fazla terör örgütüyle karşı karşıya kalan, uzun zamandır eş zamanlı olarak bunlarla mücadele eden tek NATO ülkesi. Türk Silahlı Kuvvetleri bunu yaparken özgürlük ve güvenlik dengesine büyük önem vermekte, masum insanların ve çevrenin korunması için hem planlama hem icra safhasında hiçbir ordunun, hiçbir ülkenin göstermediği kadar dikkat ve hassasiyet göstermektedir. Bununla ilgili çok örnekler var, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin yaptığı çalışmalarla ilgili. Buradaki askerlerimizin, buradaki personelimizin çevreye, ağaçlara, kuşlara, kedilere, köpeklere, insanlara karşı okullarda, hastanelerde gösterdiği hassasiyet, barınma konusunda, beslenme konusunda, sağlık konusunda sağladıkları destek ve kendi kumanyasını veren bir askerimiz, kendi parkasını veren askerimiz tabii, hepimizin hafızalarına yer etmiştir.

Çözüm sürecinin sona ermesiyle, sona erdirilmesiyle 24 Temmuz 2015'ten itibaren başlayan terörle mücadeleyle ilgili operasyonlarımız önce İkiyaka Dağları'nda dağların temizlenmesiyle devam etti. Bu temizlik çerçevesinde Türk askerinin karşısında, Mehmetçik'in karşısında tutunamayacağını anlayan teröristler il ve ilçelere gitmek suretiyle kazdıkları çukurlarla bir şeyler yapmaya çalıştılar ve kazdıkları çukurlara Mehmetçik tarafından gömüldüler. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ve bilahare Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyine giden teröristleri tabii takip etmek durumundaydık çünkü aksi hâlde bunlar yeniden hazırlanıp memleketimizin başına bela olacaklardı, buna müsaade edemezdik. Ve dolayısıyla, PKK ve YPG'yle mücadelemiz taarruzi bir anlayışla, yüksek bir moral ve motivasyonla, her şeye rağmen terörü yerinde, kaynağında yok etme stratejisiyle devam etmektedir. Buralarda teşkil edilen ve her geçen gün geliştirilen bu üsler vasıtasıyla -oradaki teröristlerin faaliyetlerini kontrol etmek için gittiğimiz yerlerde üsler kuruyoruz; bu üsler de devamlı geliştirilmekte, eldeki imkânlar en etkin şekilde kullanılıp devletin bütün imkânları seferber edilmek suretiyle çalışmalar yapılmakta- PKK-YPG, DEAŞ'ın giriş ve çıkışlarıyla sınırlarımıza, ülkemize saldırıları kontrol altına alınmış, aynı zamanda PKK-YPG ve DEAŞ'ın milyarlarca dolarlık uyuşturucu ve petrol kaçakçılığına büyük darbe indirilmiş ve yine aynı şekilde yasa dışı göç hareketlerine de büyük darbe indirilmiştir.

Sonuç olarak "Girilemez." denilen yere girilmiş -Mehmetçik girmiştir- "Ulaşılamaz." denilen yere çok şükür, ulaşılmıştır. Nitekim, güvenlik sağlandıkça normalleşme çalışmaları da büyük ölçüde gerçekleşmekte. Bunun Gabar'la ilgili örneği, orada petrol çıkması, orada turizmin gelişmesi bir tarafa, bunun dışında çok büyük ölçekte Şırnak'ta meydanda tavla oynayabiliyoruz oradaki kardeşlerimizle. Hakkâri'de çok rahat bir şekilde yürümek, dolaşmak, yemek içmek, oradaki insanlarla sohbet etmek gayet mümkün. Yüksekova'da, Sayın Cumhurbaşkanımız bir iftar sonrasında oradaki insanların tamamına tatlı ısmarladı, pastanede oturuldu, konuşuldu ve bu iyileşmeyi, bu normalleşmeyi görmek lazım, anlamak lazım.

Terörle mücadelemiz, Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51'inci maddesine göre meşru müdafaa kapsamında ve uluslararası hukuka uygun şekilde devam etmekte. "Terörist neredeyse hedefimiz orası." anlayışıyla Mehmetçik'in nefesi özet olarak teröristlerin ensesinde. Sınır ötesinde yapılan operasyonlarla teröristlerin barınakları, sığınakları, korunakları, sözde karargâhları teröristlerin başına yıkıldı, yıkılmaya devam ediyor.

Şehitlerimizin kanı yerde bırakılmadı fakat bu arada, tabii ki personel güvenliği için de her türlü araç ve imkân kullanılmaktadır. Her bir Mehmetçik için başta çelik başlık ve çelik yelek olmak üzere, modern, en gelişmiş koruma tedbirlerine azami önem verilmekte, bu meyanda termal giysiler, cep ısıtıcıları, gece gündüz görüş ve iletişim teçhizatı ve beslenme imkânları olabildiğince en üst düzeye çıkarılmış bulunmaktadır.

Bu mücadelede komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılıyız, kimsenin toprağında gözümüz yok. Tek amacımız, tek işimiz, tek hedefimiz ülkemizin ve asil milletimizin güvenliği; buna gayret gösteriyoruz.

Önemli bir hususu da zaman zaman dile getirilen bir hususu da burada bir kez daha tekrarlamak istiyorum ben; bazıları maalesef, inatla, inatla bu yalanı, iftirayı, efendim, tekrarlamaktadırlar: Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde uluslararası hukuka aykırı hiçbir silah, araç gereç, mühimmat bulunmamaktadır, kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil, kesinlikle. Bunun bilinmesi lazım ve herkesin, her Türk vatandaşının, normal her Türk vatandaşının olduğu gibi ordusuna sahip çıkması lazım, iftiralarla, şunlarla bunlarla konu etmemesi lazım.

Gelinen bu safhada, terör örgütünün içerisinde çöküş olduğu bizzat elebaşları tarafından açıkça itiraf edilmektedir. Biz de onun için diyoruz ki PKK'lı, YPG'li teröristler, destekleyenler, önündekiler, arkasındakiler, yanındakiler, terörist sevicileri; başaramayacaksınız, başaramayacaksınız, kaybedeceksiniz. Tek kurtuluş adalete teslim olmak, yoksa Mehmetçik gömmeye devam edecek. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

YPG diye bir şey icat ettiler. YPG'nin PKK'dan hiçbir farkı yok, bunu birazcık aklı olan, birazcık bilgisi olan herkes açık ve net bir şekilde görmekte ve biz de diyoruz ki adları ne olursa olsun, bunlara kim destek verirse versin, Mehmetçik kahramanlık ve fedakârlıkla terörle mücadelesine devam ediyor. Bugüne kadar, hem de 15 Temmuz hain darbe girişiminden hemen sonra Fırat Kalkanı Harekâtı'nı, Zeytin Dalı Harekâtı'nı, Barış Pınarı Harekâtı'nı ve Bahar Kalkanı Harekâtı'nı büyük bir başarıyla icra etmiş ve bütün bunların toplamı olarak da 39 bin teröristi etkisiz hâle getirmiştir.

Bilinmesi gereken önemli hususlardan biri de DEAŞ'la göğüs göğüse mücadele eden tek silahlı kuvvetler, tek ordu Türk Silahlı Kuvvetleri ve bu mücadelede 4.500 DEAŞ'lı etkisiz hâle getirilmiştir; 100 bin DEAŞ'lının ülkemize girmesi, bölgeye girmesi engellenmiştir; 9.500 DEAŞ'lı da ülkelerine gönderilmiştir. Bu konuda, gerçekten bu operasyonların hepsine bir kül olarak baktığımızda büyük kahramanlık hikâyeleriyle dolu, büyük başarılarla dolu, büyük fedakârlıklarla dolu. Operasyonlar, arkadaşlar, bunlar kolay olmuyor; tabii ki çok ciddi meşakkat, çok ciddi zorluklar var. Bütün bunlara rağmen Mehmetçik bunları -çok şükür- başarıyla tamamlamıştır.

Burada, tabii, kahramanlık hikâyeleriyle alakalı söyleyebileceğim çok başka şeyler de var. Bu Zeytin Dalı Harekâtı sırasında şehitlerimiz oldu, yaralılarımız oldu. Bu yaralılarımızı ziyarete gittiğimizde, Gaziantep Üniversitesinin Hastanesinde doktorlar bize şikâyette bulundular, "Komutanım, bunların tedavileri oldu fakat istirahate ihtiyaçları var, istirahate gitmek istemiyorlar. 'Arkadaşlarımız orada operasyondayken biz istirahat etmeyiz, gideriz.'" diyorlar. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İşte, Atatürk'ün "Yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir." dediği asker bu, bu asker. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Özellikle belirtmek isterim ki "Türk Silahlı Kuvvetleri operasyon yapıyor, bu yaptığı operasyonlar da bizim DEAŞ'a yaptığımız operasyonlara zarar verir." diyen bazı güçler var, emperyal güçler var, Amerika ve diğer ülkeler var. Biz de onlara diyoruz ki: "Ey Amerika, ey Batılı güçler; Suriye'nin kuzeyindeki varlığınız ve harekâtınız bizim PKK ve YPG'yle yani terörle mücadelemize zarar vermekte; bunun da görülmesi lazım, bunun da bilinmesi lazım." Böylece, her türlü engellemeye rağmen, her türlü tuzağa rağmen, her türlü zorluğa rağmen -çok şükür- terör koridoru parçalandı, terör koridorundan sonra yapılması gerekenlerin hayali de yerle bir oldu; aksi hâlde şu anda çok daha kompleks, çok daha zor şartlarda, çok daha farklı olaylarla uğraşıyor olacaktık Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak.

Müttefiklerimizden bu konuda Türkiye'nin hassasiyetlerine saygı duymalarını, varılan mutabakatlara uymalarını, bölgede DEAŞ'a karşı terör örgütleriyle değil müttefiki olan Türkiye'yle iş birliği yapmalarını bekliyoruz ve hatırlatıyoruz. Bu bağlamda, Türkiye, Avrupa ile terör arasındaki son kaledir, bunun da kadrini kıymetini Avrupalıların, NATO ülkelerinin bilmesi lazım. Türkiye terörle mücadelesiyle sadece kendi ülkesini korumakta, kollamakta, güveni sağlamakta değil, aynı zamanda da dünya barışına da büyük katkı sağlamaktadır.

Diğer yandan, Suriye'deki normalleşme faaliyetleri de yoğun bir şekilde devam etmekte. Birleşmiş Milletlerle koordineli bir şekilde yaptığımız çalışmalarla, briket evler dâhil çeşitli şekilde yapılan evlerle, 600 bini Türkiye'den olmak üzere toplam 1 milyon 200 bin kişi güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde evlerine ve topraklarına dönebilmişlerdir.

Diğer bir konu da Suriye konusundaki temaslar. Moskova üzerinden Suriye, Türkiye, Rusya; Suriye, Türkiye, Rusya ve İran olmak üzere üçlü ve dörtlü görüşmeler yapıldı, şu anda da temaslar çeşit düzeylerde devam etmekte; barış ve sorunları çözmek bakımından iş birliği içinde onlarla görüşüyoruz, konuşuyoruz.

Bu arada, Türkiye olarak bizim hem Suriye'de hem de Türkiye'de beraber olduğumuz Suriyeli kardeşlerimiz var. Onları zora sokacak herhangi bir eylem ve karar almamız asla söz konusu değil, bunun da çok iyi bilinmesi lazım taraflarca.

Terörle mücadelemiz "ölürsem şehit, kalırsam gazi" anlayışıyla, artan şiddet ve tempoda en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar devam edecek. 85 milyon vatandaşımızı bu beladan kurtarmakta azimliyiz, kararlıyız ve çok şükür buna da muktediriz.

Sırası gelmişken bir hususu hatırlatmak istiyorum: Sadece savunma sanayisinde millîlik ve yerlilik değil, aynı zamanda 85 milyon olarak duygu ve düşüncelerimizde de millîlik ve yerliliğin şart olduğunu burada hatırlatmak istiyorum. Bunun devamı olarak, bu Türk-Kürt meselesinde de birkaç şeyi söylemek istiyorum: Bizim tek hedefimiz -bazıları bunu bulandırıyor, bazıları çarpıtıyor, bazıları bilinçli bir şekilde yalan söylüyor, iftira ediyor- Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tek hedefi teröristler ve terör örgütleri. Biz Türkler, Kürtler, Zazalar, Araplar kardeş diyoruz, bundan kimsenin şüphesi olmasın, 85 milyon biriz ve beraberiz diyoruz. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yıllarca bu coğrafyada aynı ekmeği, aynı suyu paylaştık; Çanakkale'de, Millî Mücadele'de, 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı da birlikte mücadele verdik, şu anda da şehitliklerde beraber yatıyoruz. Bunun mutlaka bilinmesi lazım, görülmesi lazım, anlaşılması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin Sayın Akar.

HULUSİ AKAR (Devamla) - Sağ olun efendim.

Ülkemizin ve milletimizin birliği, bütünlüğü için bu kürsüden ettiğimiz yemini; değerli arkadaşlarım, ülkemizin ve milletimizin birliği ve bütünlüğü için bu kürsüden ettiğimiz yemini, milletvekili olduğunuzu unutmayın.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Pardon!

HULUSİ AKAR (Devamla) - Terör ağları elinde tutsak olan evlatları için yıllardır feryat eden Diyarbakır Analarının sesini, çığlığını duyun ve anlayın artık. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Kandil ne diyor? "Türk Silahlı Kuvvetlerinin burada ne işi var?" diyor. Muhalefet -diyen muhalefet, kimse, diyenler- ne diyor? "Mehmetçik'in orada ne işi var?" Alın size söylem birliği. Milletimizin helal oylarıyla Gazi Mecliste Mehmetçik'e muhalefet edenlere sesleniyorum: Pirincin içindeki beyaz taşlar gibisiniz; milletimizin sizi pirinçle yutmasına asla müsaade etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - 21 askerimiz nasıl şehit oldu, onu açıklayın.

HULUSİ AKAR (Devamla) - Açıklayacağız.

Hudutlardaki güvenlikle alakalı çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Cumhuriyet tarihimizin en yoğun, en etkili, en modern sistemleriyle tedbir alınmış bulunmakta ve gerçekten oraya ziyarette bulunan siyasiler, dost ve müttefiklerimizin asker kişileri ve basın mensupları orada övgüyle bahsediyorlar gördüklerinden dolayı; buna da kimsenin şüphesi olmasın. Hudutlarımızda bu alınan tedbirler yedi gün yirmi dört saat devam ediyor, eksi 39 derecede 8,5-9,5 metre kar kalınlığında devam ediyor...

MURAT EMİR (Ankara) - Ali Yerlikaya sınır güvenliğini beğenmiyor Sayın Bakan.

HULUSİ AKAR (Devamla) - Dinleyeceksin! Önce dinle, sonra konuş, oturduğun yerden konuşma öyle.

MURAT EMİR (Ankara) - Dinliyorum.

HULUSİ AKAR (Devamla) - Dinle, dinle, önce dinle!

MURAT EMİR (Ankara) - Ali Yerlikaya bile beğenmiyor...

HULUSİ AKAR (Devamla) - Önce dinle! Bitirelim, ondan sonra soracaksınız, konuşacaksınız; heyetiniz konuşuyor.

Ve 8,5 metre kara rağmen oradaki Mehmetçik görevini en iyi şekilde yapmak için büyük bir azim, büyük bir gayretle çalışıyor ve Mehmetçik'in bizden, sizden beklediği tek şey emeğine saygı gösterilmesi; emeğine saygı gösterin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HULUSİ AKAR (Devamla) - Sadece kara hudutlarımızda değil, aynı zamanda denizlerimizde ve semalarımızda da ülkemizin hak ve menfaatlerini korumak ve kollamak için gerçekten gece gündüz demeden büyük bir gayret sarf ediyoruz. Bir pilot gerektiğinde 5 pilotun işini yapmak suretiyle ve Deniz Kuvvetlerimiz bir yılda iki yüz bin saat seyir yapmak suretiyle gerçekten ulaşılması güç rekorlar, ulaşılması, yapılması güç görevler yapmaktadırlar; onları da buradan şükranla anıyorum ben.

Savunma sanayisi konusunda... Arkadaşlar, düne kadar hafif silah konusunda dahi problemler vardı. Problemlerimiz var mı, eksiğimiz var mı? Var ama şimdi, hiçbir hafif silah... Bunlar yapılıyor, ihraç ediliyor. İHA'lar, SİHA'lar, bununla birlikte KIZILELMA'lar, TİHA'lar, ATAK helikopterlerimiz, gemilerimiz bunların hepsi Türkiye'de tasarlanıyor, imal ediliyor yapılıyor ve ihraç ediliyor. Geriye ne kaldı? Motor kaldı. Bu motor meselesini halletmek suretiyle, inşallah, kısa bir zamanda Millî Muharip Uçak'ımızı ve millî muharebe tankımızı, ana tankımızı da yapmak bizlere kısmet olacak.

Sonuç olarak, Türkiye tarihiyle, değerleriyle, coğrafyasıyla; etkin, caydırıcı, saygın ordusuyla büyük ve güçlü bir ülke; bunu bilelim. Binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen millî ve manevi değerlerimizden aldığımız ilhamla, asil milletimizin sevgisi, güveni ve duasıyla yasal mevzuat çerçevesinde başaramayacağımız hiçbir görev, aşamayacağımız hiçbir engel yok. Bu güven ve bilinç ve bu motivasyonla cumhuriyetimizin 100'üncü yılında "Türkiye Yüzyılı" ülküsüyle ilerlerken diyoruz ki: Bu coğrafyada var olabilmek için güçlü olmak, güçlü olmak için de birlik ve beraberlik içinde olmak şart. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Birlik ve beraberlik içinde olmamız şart.

Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettikleri gibi, Türkiye'nin şahlanışına engel olmayı amaçlayan menfur terör saldırıları kutlu yürüyüşümüzü asla durduramayacak; bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HULUSİ AKAR (Devamla) - Efendim, bitiriyorum.

Bu vesileyle, ülkemizin ve milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamak için şu anda dahi karada, denizde, havada, zor arazi ve hava koşullarında her türlü kahramanlık ve fedakârlığı gösteren komutan arkadaşlarımı, asker, polis, jandarma, istihbarat ve güvenlik korucularımızı kutluyor, kendilerine kazasız, belasız, hayırlı, başarılı görevler diliyorum.

İki bin beş yüz yıllık büyük Türk hakanlığının akışı içinde Sultan Alparslan'dan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve bugüne kadar, bin yıldır bize vatan olan topraklarda, bugünlere ve bu seviyelere gelmemizde emeği geçenleri, katkı sağlayanları saygı ve minnetle anıyorum. Bütün şehitlerimize, ebediyete intikal eden kahraman gazilerimize Allah'tan rahmet diliyor, hayatta olan kahraman gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)