GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Şehit olan 9 askere ve İYİ Parti Grubu olarak terörle mücadelede her zaman Silahlı Kuvvetlerin yanında olduklarını bir kez daha ifade etmek istediklerine, 16 Ocak Türkmen Şehitler Günü'ne, Epstein davasına ve 6 Şubat depremleri sonrası kaybolan çocuklara, Cumhurbaşkanının 2024 yılını "emekliler yılı" olarak ilan etmesine ve emekli maaşlarıyla ilgili açıklamalarına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:50
Tarih:17.01.2024

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin hain terör örgütü PKK'ya karşı Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiği operasyonlar esnasında maalesef 12 Ocak 2024'te 9 kahraman evladımız şehit olmuştur. Ben tekrar şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Şu bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti, Türk milleti bölgemizde kurulmak istenen 4 parçalı terör devlet yapısına asla müsaade etmeyecektir. Bayrağımızı indirmek, vatanımızı bölmek isteyen her kim olursa olsun bunun bedelini muhakkak surette ödeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör ve teröristlerle olan mücadelesi de sonuna kadar sürecektir. Biz de İYİ Parti Grubu olarak bu mücadelede her zaman Silahlı Kuvvetlerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Telafer'den Aziziye'ye kadar muhtelif zaman ve mekânlarda şehit düşen tüm Türkmen şehitlerini temsilen 16 Ocak günü, Türkmen Şehitler Günü olarak kabul edilmektedir. 16 Ocak 1980 tarihinde Bağdat'ta Türkmen lider Albay Abdullah Abdurrahman ile dava arkadaşları Necdet Koçak, Rıza Demirci ve Adil Şerif idam edilmişlerdir. Şehadetlerinin 44'üncü yılında Türkmen şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Al bayraktan gök bayrağa vatan uğruna can veren tüm şehitlerimizi de saygıyla yâd ediyorum. Bilinmelidir ki Türkmeneli yalnız değildir, Türkmeneli davasını ve Irak Türkmen cephesinin millî çizgisini korumak ve yaşatmak İYİ Parti olarak millî şuurumuzun sarsılmaz bir iradesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta Amerika Birleşik Devletleri'nde çocuk istismarı hakkında görülen, kamuoyunda Epstein vakası olarak bilinen davada ortaya çıkan sapkın ve korkunç gelişmeleri tüm dünya takip etmektedir. 17 Ağustos 1999 depremi sonunda Türkiye'den de bazı çocuklarımızın kaçırılarak Amerika Birleşik Devletleri'ne götürüldükleri ve bu çetenin eline düşürüldükleri soruşturma dosyasına yansımıştır. Ortaya çıkan bu ifşaatlardan sonra endişemiz şudur ki: Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri sonrası kaybolan çocuklarımız var mıdır, varsa bu çocuklarımızın sayısı kaçtır ve en önemlisi, çocuklarımız nerededir? 6 Şubat depremlerinin hemen ardından Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener deprem bölgesinde yaptığı ziyaretlerde kayıp çocuk olaylarının yaşanması riskine karşı Hükûmeti ısrarla uyarmıştı. Buna karşılık dönemin Aile Bakanı Derya Yanık "Çocukların sağlık kuruluşlarında olduklarını varsayıyoruz." gibi devlet ciddiyetinden uzak, umursamaz bir tavır ortaya koymuştu. Mevcut Bakan Mahinur Özdemir ise yaptığı son açıklamada çocuklarımızdan birisinin bile kayıp olmadığını ifade etmiştir oysa geçtiğimiz günlerde yaptığımız Aksaray ziyaretinde depremzede aileler Genel Başkanımıza çocuklarının hâlâ kayıp olduklarını ifade etmişlerdir. Sayın Bakan Mahinur Özdemir'e sormak istiyorum: Madem hiçbir çocuğumuz kayıp değilse -bakın, isim isim ve konum vererek soracağım- Kahramanmaraş Yeşilada Apartmanı'nda yaşayan 6 yaşındaki Talha Demirel nerededir? Antakya Rönesans Rezidans'ta yaşayan 3 yaşındaki Mustafa Kemal Koşar ile 1 yaşındaki Mehmet Akif Koşar nerededir? Adıyaman Arzıklar Apartmanı'nda yaşayan 9 yaşındaki Muhammed Enes Demir nerededir? 7 yaşındaki ikiz kardeşler Elif ve Esma Yapar ile 17 yaşındaki Şükran Yapar nerededir? Sadece Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneğine 142 kayıp çocuk başvurusu yapılmıştır. Aileler gözü yaşlı hâlde çocuklarını arıyor, seslerini yetkililere duyurmaya çalışıyor.

Sayın Bakan, madem kayıp çocuk yok; bu ailelerin çocukları nerede, yaşıyorlarsa neden anne ve babalarının yanında değiller, öldülerse neden mezar yerleri belli değil? Çıkan bu sorulara liyakatle ve ciddiyetle cevap verin, ailelere ve milletimize karşı olan sorumluluğunuzu lütfen yerine getirin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son konu olarak da biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı bu yılı "emekliler yılı" olarak ilan etti. Zannediyorum "emeklilerin sefalet yılı" diyecekti, herhâlde orada bir "sefalet" kelimesi unutulmuş olmalı. Çünkü hakikaten emekliler çok zor bir dönem yaşıyor. Belki emeklilerin geçimleri hep zor olmuştur, sıkıntılı olmuştur ama bu son birkaç yılda olduğu kadar emeklilerin zor bir dönem yaşadığına hiçbirimiz şahit olmadık. Tabii, bunun temelinde yaşanan, verilen daha doğrusu TÜİK'in yayınladığı yanlış, sahte enflasyon rakamları vardır. Çünkü orada otomatik bir fiyat, daha doğrusu zam mekanizması var, enflasyona endeksli bir mekanizma var, orada enflasyonun son derece gerçeklikten uzak bir şekilde açıklanmış olması vatandaşlarımızı, bütün çalışanları sıkıntıya soktu ama özellikle emeklilerimizi son derece fazla sıkıntıya soktu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Şimdi, biraz geriye doğru gidelim, nisan ayında en düşük emekli maaşı 7.500 lira yapılmıştı ve temmuz ayında da bu 7.500 lira devam etti, orada bir artış olmadı. Temmuz ayında birçok emeklimiz, yaklaşık 8 milyon emekli bir defa, sıfır zam almıştı. Yani düşünün, nisanda bir maaş artışı oldu, tabii maaş artışları kök maaş üzerinden oluyor biliyorsunuz, kök aylık üzerinden oluyor, o da ayrı bir husus zaten ama 7.500 lirayla bugüne kadar geldi. Şimdi, bugün açlık sınırı -bugün derken de ocak ayı değil- aralık ayı rakamı 14.431 lira. Aralık ayında en düşük emekli maaşı 7.500 liraydı yani açlık sınırının yarısının altında bir emekli maaşı aldı insanlar ve bu, aylardır sürdü. Yılın tamamında açlık sınırının altında emeklilere nasıl maaş verilebilir, bunu anlamak mümkün değil. Şimdi, geldiğimiz noktada aynı şey, en düşük emekli maaşı 10 bin liraya çıkartılıyor ama daha aralık ayında bile zaten açlık sınırı 14.431 lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Bunun muhtemelen işte ocak ayı rakamı 14.700-14.800 lira gibi bir şey olacak. Şunu öngörüyor Hükûmet, diyor ki: "Ben en düşük emekli maaşını 10 bin lira -en düşük emekli maaşı üzerinden konuşuyorum önce- yapmakla -daha ocak ayından itibaren- bütün yıl boyunca emeklileri açlık sınırının altında bir maaşa mahkûm edeceğim." Bugün 4.700 lira altında, işte bu, açlık sınırı -mesela, bizim hesaplarımıza göre- haziran ayında yaklaşık 17 bin lira olacak, haziran ayına geldiğimizde en düşük emekli maaşı açlık sınırının 7 bin lira altında olacak. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil, kaldı ki en düşüğün üzerinde olanlara da zaten çok fazla bir şey yok. Dolayısıyla parite de çok ciddi bir şekilde bozuldu. Geçmişte, işte, emekli maaşları ile asgari ücretliler arasında veya memurlar arasında bir parite vardı. Bakıyorsunuz, işte, 2002 yılında 1,3'müş, en düşük emekli maaşı asgari ücretlinin 1,3 katıymış. Şimdi kaça geldi? Yüzde 60'ına geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani 1,3 katından yüzde 60'ına düştü. İnsanlar prim ödedi ve bunun sonucunda bunların yaşanmaması lazım. Bu konuda ben Hükûmeti daha ciddi davranmaya davet ediyorum.

Şimdi, bir de tabii, SSK ve BAĞ-KUR'lular ile memur emeklileri arasında bir fark oluştu. Bu da yine garip bir fark yani olmaması gereken bir şey; aynı ülkede yaşıyorlar, işte üç aşağı beş yukarı belki aynı primi ödediler ama bu artışların -yani taban maaşları farklı olabilir primine göre, bilmem neyine göre ama- niye farklı olduğunu anlamak da mümkün değil. Şimdi, bunu gidermek için Sayın Cumhurbaşkanı lütufmuş gibi bir 5 puan ekledi. Kusura bakmayın, 5 puan böyle lütuf filan değil yani 5 puanla da bu işler düzelecek gibi değil. Bir defa, yapılması gereken şey şu: Yanlış enflasyon rakamlarının mutlak surette geriye doğru düzeltilmesi lazım. Bunlar düzeltilmediği sürece bu mağduriyetler giderilemez. Bir de şimdi hep en düşük emekli maaşı üzerinden çalışıyoruz, o bile çok vahim yani o zaman bu insanlar niye prim ödesin?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın, lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım, günün sonunda herkes aynı maaşı alacaksa insanlar hem gün sayısı olarak hem de daha yüksek ücret üzerinden niye daha fazla prim ödesin? Sonuçta, bu uygulanan politikalar, bu her şeyi asgaride tutma, her şeyi en düşükten verme politikası bakın, Sosyal Güvenlik Kurumunu uzun dönemde -zaten sıkıntıda da- çok daha büyük sıkıntıya sevk edecek. İnsanlar asgari şekilde primini ödeyip nasıl olsa aynı maaşı alacağım anlayışı içerisinde hareket edecekler; bu, sürdürülebilir bir şey değil, millete, ülkeye çok ciddi bir kötülük yapılıyor, bunların düzeltilmesi lazım. Bu işlerin düzeltilmesi konusunda Hükûmete biz bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.

Bir de seyyanen sözünü de tutsun. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı millete söz verdi seçimlerden önce, 11 Mayısta "tweet"i var arkadaşlar. İsmail Bey, sen de "tweet"e bakabilirsin, 11 Mayıs "tweet"i; bir Cumhurbaşkanına sözünü tutmak yakışır. Şu seyyanen zam meselesinin bu dönemde mutlak suretle telafi edilmesi lazım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.