GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının bölge ülkelerinin kara suları dışında olmak üzere Aden Körfezi, Somali açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde deniz haydutluğu, silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle mücadele amacıyla görevlendirilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 10/2/2024 tarihinden itibaren bir yıl süreyle izin verilmesine ilişkin tezkeresi (3/826) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:50
Tarih:17.01.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün burada Somali tezkeresi üzerine konuşma yapıyoruz, konuşmalar yapıyoruz. Dikkat etmemiz gereken bazı hususlar var, onları burada Afrika özelinde dile getirmeye gayret edeceğim.

Afrika bugün küresel güçlerin mücadele alanı hâline gelmiş durumdadır. Özellikle, Fransa Batı Afrika'da, İngiltere doğuda ve kıtanın güneyinde eski sömürgeler üzerinde iktidarını korumaya çalışmaktadır. Diğer yandan, Rusya ve Çin bölgede açılımlar yapmak için fırsat kollamakta ve kıtanın geleceğinin dizayn edilmesi için birçok adımlar atmaya çalışmaktadır. Rusya ise bir taraftan özel paralı şirketi olan Wagner'i Afrika'da yerleştirirken diğer taraftan Afrika'nın farklı ülkelerinde farklı yapılanmalarla orada etkin olmaya gayret etmektedir. İşte, tüm bu geniş tabloya baktığımızda hem Afrika'yı bu emperyalist akından kurtarmak, bunlara teslim etmemek hem de daha düne kadar "eski coğrafyalarımız" olarak tanımladığımız buralarda güçlü olabilmek, Somali gibi yerlerde gücümüzü göstermek Afrika'daki varlığımızın devamı açısından çok önemlidir.

Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, işgalci İsrail'in Gazze'de başlattığı katliam tüm bölgemizi, sadece Orta Doğu'yu değil tüm bölgemizi sonu görülemez bir faciaya sürükleme riski taşımaktadır. Son yapılan bazı operasyonlarla birlikte savaşın yayılma riskinin olduğu herkes tarafından artık kabul edilen bir gerçektir. İslam dünyasının birçok bölgesinde Siyonist yayılmacılığa karşı dikkat çeken adımların atılması da bu anlamda önemlidir. Biraz önce değerli milletvekilimizin ifade ettiği gibi Aden Körfezi'nde Türkiye'nin de içinde bulunduğu bu askerî gücün oradaki varlığını devam ettirmesi aslında Yemen'e hiçbir zaman tehdit olmadı, olmamalı, olmayacaktır. Yemen'in şu anda içinde bulunduğu hem siyasi durum hem de İsrail'e giden gemileri engelleme girişimine Amerika'nın "Refah Muhafızı Operasyonu" adı altında yapmış olduğu bu saldırıları kınadığımızı ben de buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu koalisyonun, Refah Muhafızı koalisyonunun içerisinde bazı İslam ülkelerinin varlığının da olmasının aslında ne büyük bir tehlike, ne büyük bir çelişki olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Yemen'de Husilerin İsrail'e sevkiyat yapan gemileri hedef almasının nedeninin aslında İslam dünyasının içinde bulunduğu çaresizliğe karşı bir bakış açısını ortaya koyması olduğu noktasındaki kanaatimi ifade etmek istiyorum. Husilerin Aden Körfezi ve Kızıldeniz bölgesinde İsrail'e yönelik sevkiyatı kesmesi en fazla Amerika'yı ve ticaretini rahatsız ettiği için böyle bir sonucu görmüş durumdayız.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Afrika Kıtası zaten uzun zamandan beri kimi güçlerin etkin olmaya çalıştığı bir alana dönüşmüş durumda. Açlığın, yoksulluğun, yoksunluğun kol gezdiği Afrika toprakları şimdilerde bu güçlerin bilek güreşine tutuştuğu bir coğrafya hâlini aldı. Fransa gibi, sömürgeleştirdiği toprakları kan ve gözyaşına boğan bir ülkenin görünüşte bağımsız olan ama fiilen kontrol ettiği ülkelerde ortaya çıkardığı huzursuzluk zaten kendisini hissettiriyordu. Fransa işgali resmî olarak son bulduğu hâlde, istikrarsızlık ve kargaşanın vakayıadiyeden sayıldığı Burkina Faso, Mali, Gabon, Nijer gibi ülkelerde ortaya çıkan askerî darbeler aynı zamanda bazı sıkıntıların Fransa karşıtlığının da tam olarak nereden kaynaklandığını göstermesi açısından önemliydi. Mesela, Nijer'de bir askerî üssü bulunan Fransa enerji ihtiyacı olan ham maddenin üçte 1'ini bu ülkeden karşılamaktadır, aynı zamanda Nijer'in dünyanın en büyük 7'nci uranyum üreten ülkesi olduğunu da buradan hatırlatmakta fayda var.

Nükleer enerji demek uranyum demek olduğundan Fransa için Nijer salt bir sömürge olmanın ötesinde çok farklı anlamlar içeriyor. Nijer'deki uranyumun en önemli alıcısı da Avrupa ülkeleri olduğundan dolayı ve tabii ki Fransa olduğundan dolayı Afrika'da, Somali'de, Nijer'de, Gabon'da, farklı coğrafyalarda ortaya çıkan gelişmeleri salt o bölgelerdeki huzursuzluk olarak tanımlamak fotoğrafı doğru olarak çekmemizi sağlamayacaktır. Durum bu olunca Fransa darbeye karşı "müdahale" ifadesini kullanmadan daha sert mesajlar vererek bir anlamda Afrika'daki varlığını kendince bir noktaya oturtmaya çalışıyor.

Değerli milletvekilleri, "Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS)" denilen bir yapı var biliyorsunuz. Şimdi, Afrika ülkeleri içinde kurulduğu için sanki sadece Afrika ülkelerinin çıkarlarını koruyan bir yapı gibi algılansa da aslında bu ülkelerden bazılarının dış kaynaklı etkilere açık olduğunu ve bu açıklık neticesinde Afrika gibi mümbit bir arazinin aslında Batılı güçlerin ihtiyacına binaen değerlendirildiğini unutmamak gerekir.

Değerli milletvekilleri, şöyle bir noktayı da dikkatlerinize sunmak istiyorum: Burada -Afrika coğrafyasında- huzursuzluğun sürekli gündemde tutulması ve sürekli isimlerinin önüne -sözde- "İslami" sıfat eklenen örgütlerle mücadele adıyla ülkeye İngilizler tarafından, Amerikalılar tarafından, Fransızlar tarafından yapılan müdahaleye bir altyapı oluşturduğunu görmemiz gerekir yani bir anlamda oradaki iç savaştan, iç kargaşadan istifade eden hatta bu örgütleri özellikle orada kurgulayan, o bölgede onların varlığının devam etmesini sağlayan bir anlayışın aslında Afrika'daki etkinliklerini devam ettirmek üzere böyle bir senaryoyu sürekli canlı tutmaya çalıştıklarının en önemli delilidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu tür örgütlerin, küresel güçlerin bir ülkeye müdahale edebilmesinin -tırnak içinde söylüyorum- meşruiyet zeminini oluşturduğunu hep beraber bugün daha iyi anlıyoruz. Bunun yanında, mesela geçtiğimiz yıl -hani "Kimler Afrika'da etkin olmaya çalışıyor?" sorusunun bazı cevaplarını da burada vermeye gerek var- temmuz ayında Rusya'da Rusya-Afrika Zirvesi gerçekleştirildi, 58 Afrika ülkesinin 17 tanesi devlet ve hükûmet başkanlarıyla temsil edilirken 32 ülke ise büyükelçi ve diğer seviyelerde temsil edildiler. Rusya-Ukrayna savaşı olmamış olsaydı, emin olun, bu 17 sayısı 58 içerisinde çok daha farklı noktalara ulaşabilirdi ama Rusya-Ukrayna savaşının devam ediyor olmasına rağmen 17 devlet başkanı, hükûmet yetkilisinin katılmış olması Rusya'nın Afrika'yla ilgili bir projeksiyonunun olduğunu, dolayısıyla Afrika'nın, Türkiye'nin gözünden uzak tutacağı bir coğrafya olmadığını buradan ifade etmek istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, biliyorsunuz, bu Rusya-Afrika Zirvesi'nde aynı zamanda Rusya'nın yaptığı bazı adımlar oldu; örneğin, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Burkina Faso, Eritre, Zimbabve ve Somali'ye 25 bin ila 50 bin ton arasında ücretsiz tahıl sağlamayı taahhüt etti. Bu ne anlama geliyor? Aynı zamanda, Rusya elinde bulundurduğu ekonomik değerlerle birlikte Afrika'da kendisine alan açmaya çalışıyor. Yani bizler için, gelişmiş ülkeler için, gelişmekte olan ülkeler için belki böyle çok büyük para gibi algılanmayacak oranı, mesela 684 milyon dolarlık Somali'nin borcunu Rusya silerek bir anlamda orada kendisine yeni bir alan açmanın mücadelesi içinde olduğunu hissettirdi. Aynı zamanda, bildiğiniz gibi, Libya'da çokça, sıkça adını duyduğumuz Wagner gibi örgütleri de Rusya Afrika coğrafyasında özellikle değerlendirmeye çalışıyor.

Ben Nijer üzerinden bir örnek vererek sözlerimi tamamlayacağım yani Türkiye'nin Afrika coğrafyasına kayıtsız kalamayacağının delili küçük bir örnek bu, sizlerin dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Şubat 2022'de İsviçre Konfederasyon Başkanı Nijer'i ziyaret ettiğinde heyetin ülke sınırlarındaki Agadez Sultanlığı'nda temasları sırasında çekilen bir fotoğraf var. Bu fotoğrafın arka fonunda Osmanlı tuğrası dikkatleri üzerine çekmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kaya.

MUSTAFA KAYA (Devamla) - Yani Agadez Sultanlığı Nijer'in içerisinde ve Osmanlı tuğrası var. Bu Osmanlı tuğrası neymiş, hemen ifade edeyim: 1405 yılında, Yıldırım Bayezit döneminde kendisine gelerek bağlılık bildiren ve kendilerini yönetmesi için bir lider isteyen bölge halkının bu talebine karşılık padişahın Yunus isimli şehzadesini bölgeye göndermesiyle birlikte Osmanlı Afrika'daki en uzak toprağa yerleşmiş ve Agadez Sultanlığı'nı kurmuştu. Dolayısıyla Türkiye'nin genelde Afrika'ya, özelde diğer Afrika ülkelerine kayıtsız kalması mümkün değildir, asla öyle bir şey yapmadı zaten ve burada Türkiye'nin yapması gereken şey, adaleti ve diğer emperyalist ülkelerin Afrika'ya bakışını doğru bir noktaya çekecek, Afrika halklarının ihtiyacı olan doğru noktada onları yönlendirebilecek bir yol haritasını onlara sunmaktır diyor, Sayın Başkanım, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)