GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:52
Tarih:24.01.2024

KAMURAN TANHAN (Mardin) - Bir hak gasbı yasasının daha üzerinde konuşma hakkı elde ettik. Aslında, İşsizlik Sigortası Kanunu'nun geçici 10'uncu maddesi gereği, özel sektör işverenlerinin teşvik kapsamında istihdam ettiği gençlere ve kadınlara yönelik ödemesi gereken sosyal güvenlik priminin işveren hissesinin tamamı İşsizlik Fonu'ndan karşılanmaktadır. Bu maddenin uygulanma süresi bu düzenlemeyle iki yıl süreyle uzatılmaktadır. 1999 yılında kurulan İşsizlik Sigortası Fonu işverene destek sağlayan bir yapıya yani işçiden alıp patrona verme fonuna dönüşmüştür. 2016 yılında yapılan değişiklikle bir önceki prim gelirlerinin yüzde 30'unun destek, teşvik, aktif iş gücü programı, işbaşı eğitimi gibi gerekçelerle kullanılmasına ve 2020 yılında da yapılan değişikliklerle de işverene destek imkânı sağlanmasına devam edilmiştir. Bu durum, İşsizlik Sigortası Fonu'nun kuruluş amacına aykırıdır, sosyal devlet ilkesiyle de ayrıca çelişmektedir; halbuki, İşsizlik Sigortası Fonu'nun kaynakları öncelikle işsizlere ayrılmalıdır ama iktidarın patron sevici politikalarının kurbanı oluyor ne yazık ki.

TÜİK 2023 Kasım Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı yüzde 9'la 3 milyon 116 bin kişidir ancak DİSK-AR'ın İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Ocak 2024 Raporu'na göre ise gerçek işsiz sayısı 8,7 milyon, gerçek işsizlik oranı ise yüzde 22,7'dir; geniş tanımlı kadın işsizliği ise yüzde 30'un üzerindedir.

Bundan on bir yıl önce hazırlanan Onuncu Kalkınma Planı'nın temel amaç ve ilkelerini açıklayan ikinci bölümünde şu ifadelere yer verilmişti: "2023 yılı gayrisafi yurt içi hasılanın 2 milyon dolara, kişi başı gelirin de 25 bin dolara yükseltilmesi; ihracatın da 500 milyar dolara çıkarılması, işsizlik oranının da yüzde 5'e düşürülmesi; enflasyon oranının kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli rakamlara indirilmesi hedeflenmektedir." Ama sonuç ne oldu? Tabii ki gerçekleşmedi ve bunun yarısı oranında bir gerçekleşme meydana gelmiştir.

Artan gelir ve servet dağılımı adaletsizliği, derinleşen yoksulluk, patlayan yolsuzluk, hukuksuzluk, Anayasa tanımazlık, demokratik hak ve özgürlükler ile insan haklarına ilişkin yaygın ihlaller, haksız soruşturmalar, tutuklamalar bu süreçte siyasal ve sosyal alanda yaşanan kötüleşmeden sadece birkaçını oluşturmaktadır.

Giderek daha da derinleşen yoksulluk meselesinin bir diğer boyutu ise bölgesel gelişkinlik farklarıyla ilgilidir. Türkiye'de yoksulluk bölgelere ve etnik kimliklere göre önemli farklılıklar gösteriyor. Öyle ki Kürtlerin ağırlıklı yaşadığı bölgede hane başına ortalama gelir Türkiye ortalamasının yarısı kadardır yani yüzde 49'u. Kuşkusuz bunun ekonomik olduğu kadar tarihsel, siyasal nedenleri de bulunmaktadır. Yine, TÜRK-İŞ'in araştırmasına göre 2023 yılında Türkiye'deki yoksulluk oranının en yüksek olduğu ilk 5 ilde; Mardin yüzde 70, Şanlıurfa yüzde 68, Siirt yüzde 68, Batman yüzde 67, Diyarbakır yüzde 67 olarak hesaplanmıştır. Bu da göstermektedir ki Kürt illerinde, Kürt bölgelerinde yoksulluk katmerli bir şekilde hissedilmektedir. TÜİK'in 2021 Yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nın sonuçlarına göre ise Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerde elde edilen ortalama kişi başı gelir İstanbul'un yüzde 35'i, İzmir'in yüzde 38'i, Ankara'nın ise yüzde 39'u kadar yer almaktadır, üstelik bu gelir eşit bir biçimde de dağılmamaktadır.

Özetle, bu derin yoksulluk durumu sadece kapitalist sistemden kaynaklı bölüşüm ilişkisinden değil, aynı zamanda kendini bölgeler arası kalkınma farklılıkları biçiminde de gösteren ama aralarında demokrasi sorununun bulunduğu ciddi sorunlardan kaynaklanmaktadır. Artık mevcut yüksek enflasyon altında bir hafta, hatta bir gün öncesine göre daha yoksul olduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Oysa yoksulluklar kader değil, kaçınılmaz değil, sıradan insanların kişisel başarısızlığı hiç değildir. Bilakis, bu devleti yönetenlerin emek karşıtı politikaları tercih sorunudur. Getirilen bu düzenlemeyle bir kez daha görüyoruz ki bu iktidarın yoksulluğu ortadan kaldırmak gibi bir gayesi yok; aksine, bu yoksulluğu yönetmek ve iktidarını sürdürebilmek için onu bir araç olarak kullanmaya devam ediyor ve devam edecektir.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)