GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:04.04.2013

MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu kanun dolayısıyla bir konu üzerinde özellikle durmak istiyorum. Dünkü bir beyanatında AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Bey akil insanlarla ilgili şöyle bir ifade kullanmış: "Akil İnsanlar Komisyonunu Damat Ferid zamanının Heyet-i Nasiha'sına benzetmek densizliğin ta kendisidir." şeklinde bir beyanat vermiş. Heyet-i Nasiha'nın herhâlde Hüseyin Bey ne olduğunu bilmiyor. Ayrıca, burada bir kelime daha kullanmış ki o da şöyle: "Osmanlıdaki bütün tamlamalar müennestir." şeklinde, yani "Heyeti akile olur." şeklinde bir ifade kullanmış. Şimdi, "tamlamalar" dediği, "terkip" dediğimiz bizim, Osmanlıcada, Arapça ve Farsçada kullanılan tabirlerdir. Mesela "Devlet-i Osmaniyye" gibi; bunlar, evet, müennestir yani feminen-maskülen arasında değişir. "Akil" kelimesinin kökü "ekl" kelimesinden gelir, bunun ism-i fâili de "akil" olur. "Ekl" kelimesi yemek yemektir ama "akile" kelimesi de, "akil" kelimesi de "yemek yiyen" anlamına gelir. Dolayısıyla, "heyeti akile" insanlıkla alakası yoktur.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - "Kaf" ile "Kef"i karıştırıyorsun.Hocam,

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Karıştırmıyorum.

"Akil" akılla alakası yoktur. Şimdi, diğer yönünden?

Siz karıştırdığımı zannedin, gidip lügatlere bakarsanız görürsünüz.

Diğer taraftan, "Heyet-i Nasiha"nın ne demek olduğunu zannediyorum Hüseyin Bey bilmiyor. Heyet-i Nasiha? İstanbul'un işgalinden sonra İstanbul'da Damat Ferid Hükûmeti tarafından meydana getirilmek istenen iki tane heyet vardır. Bu heyet Anadolu'nun? Mondros Mütarekesi'nden sonra iki önemli politika vardır. Bunların başında, birincisi, azınlıkların, Anadolu'daki azınlıkların Müslüman unsura karşı hareketlerinin kontrolüyle alakalıdır çünkü evlere baskın yapmakta ve Müslümanları bir şekilde, kahvehanelere ateş etmek suretiyle öldürmektedir. Bu birincisidir. Yani, Türkleri silahlı çeteler sindirmeye çalışmaktadır. Birinci görev bu çerçeve içerisindedir.

İkincisi ise, bu, uzun yıllar savaşın meşakkatini çeken insanlara karşı düşman işgaline karşı harekette bulunmalarına engel teşkil etmek üzere toplumun bir şekilde sindirilmesine yöneliktir. Bunun için de iki şehzadenin başkanlığında iki heyet oluşturulmak istenmiştir, oluşturulmuştur, yedişer kişilik. Bu da Şehzade Abdulhalim Efendi'yle Şehzade Abdürrahim Efendi'nin başkanlık yaptığı iki heyettir. Bu heyetler Anadolu'ya bir şimendiferle gönderilmişlerdir, yeterli malzeme de verilmiştir. Özellikle Damat Ferid'e göre heyetin görevi şu şekilde belirlenmiştir: "Daha ziyade manevi olduğu, vazifesi ise ahaliye selâm-ı şahaneyi tebliğ etmek, padişahımızın kendilerini düşündüğünü anlatmak ve ân-ı hazırda kalb-i hümayunlarının da tebaanın kalbi gibi rencide olduğunu anlatmaktır." Yani, düşman işgaline karşı padişahın kalbinin rencide olduğunu, halkın da rencide olan bu kalbinin bir şekilde bu gönderilen heyetlerle teskin edilmeye çalışılmasını hedeflemiştir. Ancak, o tarihteki İkdam gazetesinde çıkan bir yazıda, -Mehmet Ali Bey o sırada Dahiliye Nazırıydı- gazetecinin onunla yaptığı bir görüşmede şu ifade edilmiştir;"İçişleri Bakanına "Başarı ümit ediyor musunuz?" sorusuna Mehmet Ali Bey şöyle cevap vermiştir: "Şüphesiz, heyette Ermeni ve Rumların da bulunması muvaffakiyet için bir zandır." Ve ayrıca, Memleket gazetesinde de şöyle bir açıklama yapıyor: "Anasır arasında beş senelik hadisat ile kötü idareden doğan yanlış anlamaları ortadan kaldırmak." şeklinde ifade ediliyor.

Şimdi, bütün bunlarla ilgili, o tarihteki gazetelerde ciddi makaleler yayınlanmıştır ve bu makaleler bu çerçeve içerisinde kurulan bu heyetin hangi görevleri yerine getireceğini ve başarıp başaramayacağını ifade etmiştir. Ancak, ilginçtir ki bu heyet Anadolu'ya gittiğinde? -Ki şunu da özellikle ifade edeyim: Özellikle o tarihte, bu heyetin kuruluşu sırasında, Damat Ferid Paşa o sıradaki İngiliz sorumlusu General Webb'den de bu heyete üye vermelerini istemiş olmasına rağmen İngilizler bu heyete herhangi bir üye veremeyeceklerini özellikle belirtmişlerdir.

Bu tarihlerde, biliyorsunuz ki, 21 Aralık 1918'de Meclisi Mebusan kapatılmıştır ve bu heyetin faaliyet gösterdiği tarih ise 16 Nisanla 18 Mayıs 1919 tarihleri arasındadır. Bu heyet Anadolu'ya gitmiştir, Anadolu'da değişik yerlerde görüşmeler yapmıştır ama bu görüşmelerin eğer tümünü gözden geçirecek olursanız, aslında Anadolu'daki halkın bir şekilde işgal kuvvetlerine karşı, işgale karşı bir direnç göstermesinin önüne geçmeyi hedeflemektedir.

Nitekim, bu çerçevede İzmir bölgesinde şehzadenin yaptığı bir konuşmaya karşılık bölgedeki halk, şehzadeye, heyetin bu çalışmalarının ülkenin işgalini bir şekilde meşru göstermeyi ve bunu güçlendirmeyi amaçlayıp amaçlamadığını, bu heyetin görevinin işgali meşrulaştırmak olup olmadığını sormuşlardır. Mesela, yetimler okulundan bir kız öğrenci şehzadeye karşı "Sevgili Şehzadem, bizi ziyaretinizle şad ettiniz. Ulu Hakanımızın iftirak kabul etmez köleleri atebe-i şahaneye yüz sürmekle bağlılıklarını arz eder." demesine karşılık, onun dışında, heyetin diğer bölgelerdeki asıl eşrafla yaptıkları görüşmelerde önemli miktarda karşı çıkıldığı, hatta şehzadeye ağır hakaretlerde bulunulduğu görülmektedir.

Heyet-i Nasîha'nın özellikle Anadolu'da yaptığı bu görüşmeler sonrasında hangi ölçüde başarılı olup olmadığı çok geniş bir şekilde, bir makale hazırlanmak suretiyle Atatürk Araştırma Dergisi'nin 18'inci sayısında yer almıştır. Eğer arzu edenler varsa, yani bugünkü heyetle o zamanki heyetin arasındaki farkı veya benzerlikleri görmeniz mümkündür.

Değerli milletvekilleri, aslında yapılmak istenen nedir? Bugün yapılmak istenen, o günkünden farklı bir şey değildir. İşgal edilmiş bir ülkenin topraklarının işgaline karşı çıkacak halkı bir şekilde sindirmek, onların bu işgale dirençlerini kırmak için bir heyet oluşturulmuştur. Günümüzde de biz zannediyorduk ki, kurulacak heyeti akilenin veya akil insanlar heyetinin Hükûmetin aldığı kararlarla PKK arasındaki anlaşmazlıkları çözecek kişiler olacağını düşünüyorduk. Ama bir de gördük ki hazırlanan heyet, akil insanlar heyeti adı altındaki heyet gidip halkı Hükûmetin programını, politikasını ikna yönünde kullanma şeklindeymiş. Dolayısıyla, her iki heyetin hedefinin de aşağı yukarı aynı olduğu ve insanların akıllarını kontrol etmek istediği ortaya çıkıyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.