GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:01.03.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve saygıdeğer halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz Komisyon sürecinde, buradaki, Genel Kuruldaki tartışmalarda sürekli bir şeye değindik "Bu bir torba yasa. Torba yasaları artık kaldırmamızın vakti geldi; hukuka da uygun değil, adil bir yönetim anlayışını da geliştirmiyor." dedik ancak dün Sayın Komisyon Başkanı şöyle bir şey söyledi: "Bütün kanunlar birbiriyle bağlantılı." Evet, ben Komisyonda yer alan bir üye olarak da söylüyorum, bunların birbiriyle bağlantılı olduğu tek nokta "değişiyor" maddesi ama neyi değiştiriyoruz, onlara bir bakmamız lazım. Biz CMK'de, TCK'de, Sigorta Kanunu'nda, Medeni Kanun'da, işte, emeklilere verilecek ikramiyede değişikliğe gidiyoruz ve bunun adına da diyoruz ki: "Bunlar birbiriyle bağlantılı." Hangisi bağlantılı Sayın Genel Kurul? Ben bunu sizin takdirlerinize sunuyorum.

Şimdi, Anayasa'ya aykırı olarak buraya gelmiş birkaç madde var, bunlardan biri 220/6. 220/6'ya ilişkin bütün arkadaşlarımız çok önemli değerlendirmede bulundular, bunu yapmayın diye defaatle uyardık; Komisyonda da dinletemedik, Genel Kurulda da dinletemedik. 220/6'yı Anayasa Mahkemesi şu gerekçelerle bozmuştu: "Belirlilik kıstasını bir düzenleyin ve bu suçun kanuni tanımını 'Terör örgütüne üye olmayan kişilere nasıl terör örgütüne üye olanlar kadar ceza veriyorsunuz?' şeklinde bir düşünün. Buna göre hukuki bir zemine oturtun." demişti. Biz bunun gerekçesini almayıp sadece alt sınır ve üst sınır değişikliğiyle bu belirlilik kıstasını sağladığımızı düşünüyoruz. Yapmayın; bu, kanuna uygun değil. Anayasa Mahkemesi kendi verdiği karardan rücu etmeyeceğine göre, dönmeyeceğine göre bundan sonra da yine aykırılık iddiasıyla önlerine giden bu maddeyi de yine reddedecek ve buraya iade edecek. Biz bir daha bunu görüşmek üzere Komisyon ve Genel Kurulda tartışacağız.

Yine, HAGB'ye ilişkin bir maddeyi Anayasa Mahkemesi bozmuştu. HAGB'de istinafın tanınması güzel, biz bunu olumlu karşılıyoruz. Torba yasa tekniğine ilişkin de söylemiştik, Komisyonda da söylemiştik; bizim bu kısımda kabul ettiğimiz bazı durumlar var ama HAGB'nin, cezasızlık zırhı gibi, kolluğa işkence suçlarında bir zırh olarak uygulanıyor olması açıkçası bizi tereddütte bırakıyordu. Biz bu durumları sizinle müzakere edelim dedik, HAGB kısmının istinafa tabi tutulması yerinde bir düzenlemedir dedik ancak ne hikmetse biliyorum ki bunu da dinletememiş olacağız ki birazdan Genel Kurulda kabul edilecek.

Yine, kayyumların, TMSF'nin atadığı kayyumların cezasızlık zırhına ilişkin bizim eleştirilerimiz vardı; bunları Komisyonda dile getirmiştik, tekrar dile getiriyoruz. Bir hukuk ülkesinde, hukuka inanan hukukçuların yer aldığı Adalet Komisyonunda birilerine cezasızlık zırhının tanınması hukukla da açıklanamaz, adaletle de açıklanamaz, adapla da açıklanamaz. Gelin, bu yanlıştan dönün; biz kimseye cezasızlık zırhı tanımayalım, suç işleyen herkes kanun önünde eşit sayılsın ve suçu oranında da cezaya çarptırılsın; bu Meclisin teminatı budur. Hepimiz burada bulunmayı, burada söz söylemeyi aynı kaynaktan elde etmiş bulunmaktayız. Hepimiz Anayasa gereği burada milletvekili olarak kanunlar için görüşlerimizi dile getiriyoruz ve getirmeye de devam edeceğiz. Kaynağımızı hepimiz aynı yerden alıyoruz, halkın iradesinden. Dünden beridir burada bir sürü tartışma cereyan ediyor, bunları da eleştirdiğimi bu kürsüde bir daha dile getireyim. Arkadaşlar, buraya hepimiz halkın temiz oylarıyla seçildik ve burada siyaset yapmaya çalışıyoruz. Siyaset yapmamızın yegâne temeli de ülkenin hukuka uygun bir işleyişe sahip olması, adil yönetim anlayışı ve refahının artırılması üzerine bir düzenin geliştirilmesidir. Bizim yegâne koruduğumuz şey, herkese adil bir yaşam tesis etmektir. Bunun için de arkadaşlarımız cezaevlerinde direniyor; bizler meydanlarda, Mecliste, Parlamentoda direniyoruz. Direnmemizin yegâne nedeni şudur: Biz, Türkiye'yi sosyal bir hukuk devleti yapmak için her alanda söz söylemeye devam edeceğiz.

Biliyorsunuz, yaklaşık otuz altı aydır Türkiye'nin bir cezaevinde bir kişi ailesiyle görüşemiyor, telefon görüş hakkı yok, avukatlarıyla görüş yasağı var ama bu ne hikmetse hiçbirimizin dikkatini çekmiyor. Ben Komisyonda da dile getirdim. Yapmayın; hukuka uyun, yasalara uyun. Hepimiz yasalara uyma vicdani sorumluluğu altındayız, hepimizin yasalara uyma gibi bir zorunluluğumuz da var. Bu yüzden, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin de bir an önce kaldırılmasını ve aile görüş, avukat görüş haklarının tesis edilmesini, AİHM tarafından verilen umut hakları çerçevesinde yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

Yine, Kobani kumpas davasında yargılanan arkadaşlarımız yer almakta. Bu kumpas davasının nasıl cereyan ettiğini defaatle burada dile getirdik; bu yargılamada kimler savcılık yaptı, kimler hâkimlik yaptı dile getirdik. Bir mahkeme başkanı, buraya özgülenmiş, özel yetkiliymişçesine bu davayı sürdürmeye çalışan bir mahkeme başkanı çete lideri çıktı. Bu ayıp bize yetmemiş ki biz hâlâ bu davayı sürdürmede ısrar ediyoruz. Bütün arkadaşlarımız, burada demokratik siyasete inandıkları için, siyaset yaptıkları için yargılanmaktadır; bu durumun da derhâl sona erdirilmesi gerekmektedir çünkü hukukta yer almayan bir şekilde yedi yıldır tutuklu bulunan arkadaşlarımız var ve bunun bizlere izahı gerçekten çok mümkün değil, biz de bunu halklara anlatamıyoruz. Eğer burası hukuk devletiyse, eğer bütün iş ve işlemler hukuka uygun yürüyorsa lütfen hukuka geri dönün; hukuka davet ediyoruz sizleri.

Şimdi, bu yasa teklifinde emeklilerle ilgili de bir düzenleme getiriliyor. Bizim de bu konuda bir önergemiz vardı. 2018'den bu yana resmî artış baz alınmış olsaydı emeklilere bugün vermemiz gereken ücret 10.615 TL olacaktı; biz önergeyle 11.000 TL bayram ikramiyesi talep etmiştik. Maalesef, bu da -her şeyde olduğu gibi- siyasi saiklerle ve kendi çoğulcu anlayışıyla, sadece el kaldır, el indirle reddedilmişti. Biz buradan tekrar çağrıda bulunuyoruz: Sayın arkadaşlar, emeklilere verdiğimiz şeyin ismi eğer "ikramiye" ise ve bunların bayramını kutlamak için devlet elini taşın altına koyuyorsa 3.000 TL'yle bu emeklilerimiz, bayram şekeri alabilecek mi, bunu bir düşünün; 3.000 TL'yle bir kıyafet alabilecekler mi ya da bir ayakkabı? Bunu da Genel Kurulun ve halklarımızın takdirlerine sunuyorum.

Şimdi, Tazminat Komisyonu düzenlemesi var yine bu teklifte. Tazminat Komisyonunu biz Komisyonda dile getirmiştik, Genel Kurulda da tekrar dile getirelim. Tazminat Komisyonu hangi durumlara bakıyor? Makul sürede yargılanma, haksız tutukluluk, haksız gözaltı ve benzeri işlemlere ilişkin bir Tazminat Komisyonu oluşturmaya çalışıyoruz. Bunlar, hâlihazırda yargı erkinin elinin altında. Biz bunlara itiraz ediyoruz, yargı erki gereği gibi yaklaşmıyor diyoruz ama siz yargının elindeki bir yetkiyi Anayasa'ya aykırı olarak bir idari merciye vermeyi bizim önümüze getiriyorsunuz, sayısal çoğunluğunuzla bunu geçirmeye çalışıyorsunuz. Burada da söylüyoruz; bu, Anayasa'ya aykırıdır, hiçbirimizin Anayasa'ya aykırılık keyfîyeti yoktur. Bu nedenle, yargı erkinin yapacağı şeyi lütfen idareye tabi tutmayalım çünkü idareye gidecek, idare de burada bir karar alacak, idarenin verdiği karara karşı bu sefer idari yargıya gidilecek, oradan süreç uzayacak. Biz, burada, halklara haksız tutuklanmaları nedeniyle ya da makul sürede yargılanmamaları nedeniyle vereceğimiz tazminatı, beş yıl sonra, altı yıl sonra küçük meblağlarla ödemeyi taahhüt etmiş olacağız. Bu konuda da derhâl gerekli düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz.

Şimdi, sekizinci yargı paketinde halkların çok büyük beklentileri de vardı. Mükerrer yargılananlar, cezaevinde dörtte dört yatmak zorunda kalanlar, sürekli bunun bir infaz düzenlemesi olacağını dile getiriyorlardı. Büyük ihtimalle, iktidar da böyle bir beklenti içine soktu halkları ama ne yazık ki bir infaz düzenlemesi yok, ne yazık ki adil bir Türkiye için, hukuk devletinin temini için bir adım yok. Biz defaatle dile getiriyoruz, ülkenin hukuka uygun işleyebilmesi için toplumun beklentilerini de karşılamak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Düşünmez, lütfen tamamlayın.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Toplum adalet istiyor, toplum barış istiyor, toplum özgürlük istiyor ve gelin, hep beraber bu Meclis çatısı altında bu toplumsal barışı sağlayalım, toplumun beklentilerine cevap olalım diyorum.

Kürt dili üzerinden de 21 Şubat Ana Dili Günü'nden bu yana ne hikmetse bir tahakküm kurulmaya çalışılıyor. Komisyonda da dile getirmiştik, burada da dile getireyim. Eminim ki mikrofonu kapatacaksınız, size o yetkiyi vermemek için Türkçe söylüyorum; Komisyonda ben bu cümlenin aynısını Kürtçe kullandım: Biz dilimizi savunmaya devam edeceğiz. Dilimizin üzerindeki tahakkümleri kabul etmiyoruz. Dilimiz resmî dil olarak tanınsın, dilimiz eğitim dili olsun diyorum. Hepinizi, hukuka uygun olmaya, adil yaşamı tesis etmeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)