GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GEÇİCİ GÖREV GÜCÜ BÜNYESİNDE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN 5 EYLÜL 2011 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UNIFIL HAREKATINA İŞTİRAK ETMESİ HUSUSUNDA ANAYASANIN 92 NCİ MADDESİ UYARINCA HÜKÜMETE İZİN VERİLMESİNE DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (3/3)
Yasama Yılı:1
Birleşim:3
Tarih:05.07.2011

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2011 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Harekâtı'naiştirak etmesine izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak öncelikle biz bu Hükûmet tezkeresine olumlu oy vereceğiz. Lübnan halkının talebi doğrultusunda Birleşmiş Milletlerin Geçici Görev Gücü UNIFIL'in görev süresini uzatma kararı olursa, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yıl daha Lübnan'da görev yapmasına destek vereceğiz.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis Grubunun bu kararının gerekçelerini birazdan sizlere arz edeceğim ancak müsaadeniz olursa Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu başlangıç oturumunda dilek ve temennilerimi öncelikle ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, 24'üncü Dönemin milletimize, ülkemize, Meclisimize, siyasi partilerimize ve siz değerli milletvekillerine hayırlı sonuçlar getirmesini yüce Allah'tan diliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletimize ve demokrasiye yakışır çalışmalar yapılmasını da temenni ediyorum.

Seçimler tamamlanmıştır. Partimiz üzerinde oynanan birçok oyun sonunda milletimiz, takdiri kendine ait sebeplerle partimize muhalefet görevi vermiştir. Öncelikle milletimizin bu takdirine saygılıyız. Burada yapacağımız çalışmalarımızla milletimize, milletimizin bize emanet ettiği göreve layık olmaya çalışacağız.

Muhalefet görevimizi, bilmenizi istiyorum ki, öncelikle uzlaşmacı, hoşgörülü, diyaloğa açık, sorun üreten değil, sorunların çözümüne katkı veren ancak ülkemizin ve milletimizin geleceği açısından tehlike ve tehdit gördüğümüz konularda millî duruşumuzu herkes burada görecektir. Bunu ısrarla ortaya koyacağız.

Tekrar, aramıza yeni katılan milletvekili arkadaşlarımıza ve tüm Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine başarılar diliyorum, esenlikler diliyorum.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24'üncü Dönem Başkanı olarak seçilmenizden dolayı sizleri kutluyorum. Seçilmenizden dolayı tebriklerimizi dün Meclis grubumuz alkışlarıyla ifade etmişti. Sizin de teşekkür konuşmanızda ifade ettiğiniz gibi bir fâninin ömründe gelebileceği çok şerefli bir görevin yani Meclis Başkanlığının üstesinden geleceğinize inanıyorum ve size başarılar diliyorum, Allah utandırmasın.

Özellikle bölgemizde yaşanan olayların ve uygulanan projelerin baskısı altında dönüştürülmek istenilen ülkemizin aslında zor bir dönemine denk düşen 24'üncü Döneme gereksiz yere sıkıntılı bir başlangıç da yaptık. "Boykot ve yemin krizi" olarak anılan bu süreci ümit ediyorum ki en kısa zamanda sonlandırmak için göstereceğiniz gayret ve alacağınız olumlu sonuç krizin aşılmasının ötesinde ülkemizin önündeki bu sıkıntılı süreci zararsız atlatabilmek için de bir umut kaynağı olacaktır ve sizden, Meclis Başkanımız olarak Meclisimizin yaşadığı bu krizi en kısa sürede, herkesin de katılımını ve katkısını da temin ederek çözmenizi beklediğimizi tekrar ifade etmek istiyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sizin de ifade ettiğiniz gibi, sorun çözücü, güvenilir, itibarlı görüntüsünü yeniden kazanabilmesi için bu sorunu başlarken aşabilmek gibi bir mecburiyetimiz olduğunu hatırlatmak istiyorum ve bu krize sebep olan veya bu krizin tarafları olan herkesi de bu konuda sağduyulu ve sorumlu olmaya da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak davet ediyorum.

Değerli Başkanım, her ne kadar kurucusu bulunduğunuz Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin teklifiyle aday gösterilmiş ve oylarıyla seçilmiş olsanız da bize göre siz artık milletin Meclisinin Başkanısınız, gereğince davranacağınıza inanmak istiyorum. Burada milletimizin her kesiminin kendisini özgürce ifade etmesine imkân veren bir yaklaşımı göstereceğinize, Meclisi İç Tüzük ve Anayasa hükümlerince ve Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin grup başkan vekilleri temsilcileriyle eşitlikçi bir anlayış ve adaletle yöneteceğinize yine inanmak istiyorum. Özellikle güce ve çokluğa teslim olmadan, millet adına, muhalefet partilerine ve daha da önemlisi az olana, küçük olana pozitif ayrımcılık yapmayı bir demokratik üslup olarak benimseyeceğinize de inanmak istiyorum. Siz de bilirsiniz ki demokrasi ve hukuk, azlığın, azınlığın, aykırı olanın hakkının güce karşı korunduğu bir yaşam biçimidir. Milletin verdiği yetkinin Hükûmet tarafından kullanımı muhalefet partileri tarafından burada denetlenecektir. Buna imkân ve fırsat vereceğinize, yine inanmak istiyorum.

Sayın Başkanım, bir iki hususu da dikkatinize, bu ilk günde hatırlatmak, sunmak istiyorum, Meclisimizin 23'üncü Döneminde bir tenkit ve suçlama olarak söylemiyorum, kimseyi ilzam edecek bir ihsasta da bulunmuyorum ancak bir tespit olarak ifade ediyorum: Meclisimizin 23'üncü Döneminde yasama kalitesi çok önemli sorunlar yaşamıştır. Yasama, yeni gelen arkadaşlarımızın önümüzdeki süreçte anlayacakları, gerçekten kalitesizlik yaşamıştır. Kanun tasarı ve tekliflerinin yazımı, dili, Türkçesi, düzeni, komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülme usulü, bütün itirazlarımıza rağmen, bir türlü düzene konulamadı. Yirmi sayfa uzunluğunda bir tek madde olur mu Sayın Başkanım? Hukukçu kimliğinize soruyorum: "Fıkra", "bent", "alt bent" adı altında yüzlerce maddeyi bir madde altında toplayarak, temel kanun formatında, üzerinde konuşulmadan, görüşülmeden, müzakere edilmeden geçirilmesi demokratik olur mu? Gece yarılarında şahsa özel önergeler ve kanun teklifleri verildi, İç Tüzük'e uygun olması gerekçe gösterildi. Umarım ki bu tür uygulamalar bu dönemde, sizin yönettiğiniz Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanmayacaktır.

Sayın Başkan, inanıyorum ki biz burada kanun koyucu değil, hukuk kurucu olacağız. Ancak ne yazık ki geçen dönemlerde bu Mecliste hukuk bozuculuğu yapıldı. Bu tespit veya bu tanım bana ait değil, sizin bir değerli arkadaşınıza ait. Umarım ki bu dönemde sizin yöneteceğiniz bu Meclis hukuk kurucu olarak ülkemizin ve milletimizin sorunlarına çözüm üretecek hukuk altyapısını kuracaktır, çünkü sizin ifadelerinizle bu Meclis bir kahraman meclistir. Atalarımız, bu Mecliste, yaşanan çağın en ileri devletini hukuk üzerine kurmuşlardır, Millî Mücadele'yi yönetmişler, savaşı kazanmışlar ve devletimizin kuruluş hukukunu kurmuşlardır. 1924 Anayasası ve Lozan Barış Anlaşması bu Meclisin eseridir.

Yeni bir yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Her yüzyılın ilk çeyreğinde olduğu gibi, milletimiz yine ateş denizinden mumdan yapılmış gemilerle geçirilmeye zorlanmaktadır. Yine küresel güçler küresel projelerini bölgemizde uygulamaya koyuldular. Değişim ve dönüşüm adına, yeni bir anayasa yapmak adına, özgürlükleri geliştirmek adına çok tehlikeli bir sürece sürükleniyoruz. Devletimizin kuruluş hukuku değiştirilmek isteniyor. Önce birtakım farklılıkları kimlikleştirerekmilletimizi ayrıştırıp çatıştırmayı, sonra da etnik bölücü terörün siyaset yoluyla millî devletimizi parçalamayı bir siyaset olarak, bu siyasete bir hukuk altyapısı kurma talebi olarak Meclisimize dayatıldığının farkına varılması gerekmektedir.

Bir millî mücadele sonrasında bedelini atalarımızın kanlarıyla ödediğimiz bu vatanı ve üzerinde kurduğumuz devletimizin kuruluş hukukunu, milletimizin birliğini ve kimliğini, ümit ediyorum ki, burada sizin Başkanlığınızda her zeminde ve her kapsam ve anlamda birlikte savunacağız. Yine ümit ediyorum ki bunu gerçekleştirecek yeni anayasamızı uzlaşarak burada birlikte yapacağız. İnsan haklarına dayalı, bireyin hak ve özgürlüklerini genişleten, devleti değil vatandaşı koruyan, insan merkezli, çağdaş bir anayasayı birlikte yapacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak devletimizin kuruluş hukukunun ve milletimizin kurucu hukukunun değiştirilmek istenmesine biz asla destek vermeyeceğiz. Bize göre, devlet olmazsa millet, millet olmazsa devlet olmaz; aslında devlet millet demektir. Tarihen de sabittir ki devletlerin kuruluş hukukunu değiştirdiğiniz takdirde devleti yıkmış olursunuz.

Teşekkür konuşmanızda yeni anayasa yapılmasını bir namus görevi olarak, bir söz olarak belirlediniz. Sayın Başbakan da Milliyetçi Hareket Partisiyle bu konuda bir ortak akıl oluşturmayı arzuladığını beyan etti. Anlaşılıyor ki bu yaz bununla meşgul olacağız. Buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ediyorum ki biz de 1982 Anayasası'nın değiştirilmesini istiyoruz. Ancak herkes bilmeli ki parti olarak Anayasa'nın 1'inci maddesinde anlamını bulan "Türkiye Devleti, bir Cumhuriyettir." ifadesinden, 2'nci maddesinde yer bulan Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna yönelik ilkeden, 3'üncü maddesinde tanımlanan "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı `İstiklal Marşı'dır. Başkenti Ankara'dır." tarihî kararlılığından ve milletimizin kimliğinden asla taviz vermeyeceğiz ve geri adım atmayacağız.

Sayın Başkan, böyle bir dönemde sözlerimi Büyük Atatürk'ün sözüyle bitirmek istiyorum: "Milletin istiklal ve istikbalini milletin azim ve kararı belirleyecektir." Milletin kararı işte bu Mecliste, sizin yöneteceğiniz bu Mecliste şekillenecektir. Tarihî bir görev yaptığımızın, tarihî bir görev yapacağımızın bilincinde söylüyorum: Allah hepimizin yâr ve yardımcısı olsun. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılında burada birlikte alacağımız kararlarla inanıyorum ki ülkemizi en azından bölgesinde bir küresel güç hâline getireceğiz. Hatta biz iddia ediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak 21'inci yüzyıl Türk asrı olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu açılış konuşmasını veya bu başlangıç konuşmasını önemsiyorum. Çünkü bundan sonra burada birlikte çalışacağız, birlikte ülkemizin ve milletimizin gündemindeki konulara çözüm üretecek, çözümlere hukuk kuracağız.

Her birimiz, her parti, her grup olarak, ülkemizin geleceği açısından çok önemli gördüğümüz ve bir küresel proje olarak dayatılan bu konularda tavrımızı ve duruşumuzu birbirimize açık, net, hiçbir komplekse kapılmadan, hiçbir özel anlamlar yüklemeden ifade etmeyi gerekli ve değerli görmekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, milletimizin bize verdiği görevin gereği milletimizin hakkını, hukukunu, geleceğini, kimliğini ve kurduğu devletin kurucu hukukunu savunmayı birincil görev olarak bilmekteyiz, sizlerin de bu görev şuuru içerisinde olduğuna inanmaktayız, inanmak istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başlangıçta da ifade ettiğim gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006) sayılı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı Kararı ile bir yıl için izin verdiği Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücüne silahlı kuvvet unsurlarıyla katkı sağlanması hem o günün şartlarında hem bugünün şartlarında Türkiye açısından bir tarihî sorumluluk olarak görülmüş ve kabul edilmiştir.

Birer yıllık süreler içerisinde verilen bu yetkinin her yıl bu mevsimde, bu tarihte yenilenmesi gerekiyor. Türkiye olarak, bu bölgenin bir ülkesi olarak, tarihten kaynaklanan müktesebimizin ve sorumluluklarımızın gereği olarak bu coğrafyada yaşanan hadiselere tarafsız kalmamız, bigâne kalmamız asla mümkün değildir. Dolayısıyla, bu coğrafyada yaşanan hadiselere, özellikle Suriye'de yaşanan son gelişmelerden sonra Lübnan'daki siyasi ve güvenlik ortamının devamına gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye olarak bizim de dikkatlice taraf olmamız veya katkı vermemiz veya sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmemiz bir zorunluluktur diye düşünüyoruz.

Bu hususlar ışığında, hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetlerinin -bir yıl süre içerisinde- bir yıl daha Lübnan'daki görevine katılmasını gerekli ve doğru buluyoruz ve bu yönde, Hükûmetin, bugün Genel Kurulumuza sunduğu bu tezkereye Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi bir daha ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, çevremizde yaşadığımız hadiseleri kendi gerçekliği içerisinde, Orta Doğu'nun kendi gerçekliği içerisinde değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Burada bulunan, geçen dönemde burada bulunan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır, 6 Nisan 2011 tarihinde, Türkiye ile Suriye Arasında Terör ve Terör Örgütleriyle Mücadelede İşbirliği Protokolü'nün kanunlaştırılması konusunda buraya getirilen uluslararası sözleşme üzerinde bir konuşma yapmıştım ve o zaman demiştim ki Hükûmete: Suriye'de yaşanan hadiselerin geleceğini doğru öngörmek mecburiyetindeyiz ve Türkiye olarak gerekeni yeterince ve zamanında almak mecburiyetindeyiz çünkü Suriye, Libya değil, Mısır değil, Yemen hiç değil; Suriye bizim kapı komşumuz. Suriye'de çıkacak bir kıvılcımın yangına dönüşmesi Türkiye'yi çok yakından ilgilendirecektir ve bu tehdit ve tehlikeden kendimizi koruyabilmemiz için zamanında gereğini yapmamız gerekir. Hükûmeti bu noktada, Sayın Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanını, Suriye yetkililerini, alınması gereken tedbirler noktasında uyarması, cesaretlendirmesi için gereğini yapmaya davet etmiştim.

Değerli milletvekilleri, bugün, Suriye belki de geri dönülmez bir noktaya geldi. Türkiye olarak buradan doğruları söylememizin çok da etkili ve faydalı bir sonuç getirmediğini hep beraber yaşayarak gördük. Türkiye'nin, bu coğrafyada, bu coğrafyada yaşayan insanlara tarihî, coğrafi, siyasi, inanç bağlamında, kültürel bağlamda çok köklü sorumlulukları bulunmaktadır. "Ne hâlleri varsa görsünler." diyemeyiz. Lübnan'da gösterdiğimiz duyarlılığı Suriye'de de göstermek bir mecburiyetti ama bugün, Suriye'de maalesef kan akmaktadır. Bunun sorumlusu biz değiliz, bunun sorumlusu Türkiye değil ama komşudaki yangına seyirci kalmamız kendi evimizin de bu tehdit ve tehlikeyle karşı karşıya gelmesine sebep olabilir. O sebeple söylüyorum: Lübnan'da gösterdiğimiz duyarlılığı? Bugüne kadar 31 defa, Türkiye, dışındaki ülkelerdeki olumsuzluklara, çatışmalara Türkiye Türk Silahlı Kuvvetlerini göndererek müdahil olmuş, Birleşmiş Milletler bünyesinde katkı vermiş ama bugün, Suriye Dostluk Grubu Başkanı olarak Suriye'de yaşanan hadiseler benim canımı yakmaktadır, yüreğimi kanatmaktadır. Türkiye'yi yöneten siyasi iktidarın, millet adına Türkiye'yi yönetmek sorumluluğu alan siyasi iktidarın, AKP İktidarının bu konularda daha duyarlı olmasını ve coğrafyanın, tarihin gerçekleriyle, onun yüklediği sorumlulukla hareket etmesini çok önemsiyorum. Tekrar tavsiye ediyorum: Bu konulara daha duyarlı bir yaklaşımı, daha bölgesel gerçeklerin ışığında bir yaklaşımı gerekli görüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Hükûmetin getirmiş olduğu bu tezkerenin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türkiye'nin bölgedeki konumuna, dış politikasına katkı vermesini diliyor, buraya görevlendireceğimiz askerlerin her türlü kazadan ve beladan korunmasını da Yüce Allah'tan temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)