GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GEÇİCİ GÖREV GÜCÜ BÜNYESİNDE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN 5 EYLÜL 2011 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UNIFIL HAREKATINA İŞTİRAK ETMESİ HUSUSUNDA ANAYASANIN 92 NCİ MADDESİ UYARINCA HÜKÜMETE İZİN VERİLMESİNE DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (3/3)
Yasama Yılı:1
Birleşim:3
Tarih:05.07.2011

LUTFİ ELVAN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün hunharca öldürülen şehitlerimize öncelikle Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, milletimize de sabır ve itidal diliyorum.

24'üncü Yasama Dönemimizin tüm milletvekillerimize ve halkımıza hayırlı olmasını da temenni ediyorum.

Sayın Başkanım, yüce Meclisin Başkanı seçilmenizden dolayı da sizleri kutluyorum ve görevinizde başarılar diliyorum.

Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Gücü'nde görev yapan askerlerimizin görev süresinin uzatılması hakkındaki Hükûmet tezkeresi için şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye son yıllarda ekonomik ve sosyal kalkınmada gösterdiği başarıların yanında küreselleşmeyi fırsata çeviren yapıcı ve barışa yönelik dış politika anlayışıyla dünyada itibarlı bir konuma gelmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar bünyesinde Somali'den Bosna-Hersek'e, Afganistan'dan Makedonya'ya, Kosova'dan Lübnan'a kadar dünyanın neredeyse her bölgesinde barışa ve istikrara katkı sağlamak adına yürütülen tüm çabalara ortak olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Dünyanın hangi bölgesinde görev yaparsa yapsın herkesin sempatisini kazanan ve barışa sağladığı katkının yanında ihtiyaç sahibi insanların sağlık, eğitim, altyapı ve temel ihtiyaçlarının karşılanması adına büyük bir özveriyle çalışan başta askerlerimiz olmak üzere kamu görevlilerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız bir yerde ülkemizin barış elçileri olarak görev yapmaktadırlar.

Artık, Türkiye, AK PARTİ İktidarıyla birlikte soğuk savaş döneminin çatışmacı, korkular barındıran, birinin kaybedip diğerinin kazandığı statükocu yaklaşımları bırakıp karşılıklı güçlenmeyi, karşılıklı kazanmayı ilke edinen dinamik bir anlayışı benimsemiştir. Dış politikamızda Türkiye'yi 21'inci yüzyılın lider ülkelerinden biri hâline getirmek amacıyla paradigma değişikliğine gidilmiştir. Bu paradigma değişikliği Türkiye'nin en önemli kazanımlarından biridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomik ve siyasi sorunlarla boğuşan birçok ülkenin bulunduğu bir coğrafyada bulunmaktadır. Bu ülkelerde güvenlik ve refah olmazsa Türkiye'de güvenlik ve refah sağlam temeller üzerine oturtulamaz. Bizde ne kadar istikrar ve güven varsa, komşularımızda da o istikrar ve güven olmalıdır. Biz bu yüzden kendimiz için istediklerimizi komşularımız için de istiyoruz. Türkiye sahip olduğu vizyonuyla artık olaylara seyirci kalan değil, yön veren bir ülke konumundadır. Biz, artık, bölgesine öz güvenle bakabilen, bölgesel vizyon geliştirip benimsediği ilkeleri dış politikasında hayata geçirebilen bir ülkeyiz. Artık, kendi tarihini ve geçmişini horlayan bir Türkiye yerine, tarihiyle, coğrafyasıyla barışan bir Türkiye var. Bizim tarihimiz, bizim coğrafyamız bizim için yük değil, stratejik bir değerdir. Hem Türkiye'nin hem de komşularının güçlendiği, demokratikleştiği, büyüdüğü bir coğrafya, o bölgenin barış ve istikrarı demektir. Biz, dış politikamızı sadece güvenlik üzerine inşa eden bir ülke değiliz artık. Biz, bölgesel ve küresel gelişmelere bütüncül bakabilen, tepkisel değil ilkesel politikalar geliştirebilen bir ülkeyiz. Biz, dış politikamızı adalet, ekonomik kalkınma, demokratikleşme ilkeleri çerçevesinde sürdüren bir ülkeyiz. Artık, Türkiye başkalarını örnek alan değil, başkalarına örnek olan bir ülkedir. Artık, Türkiye başkalarından yardım alan bir ülke değil, başkalarına yardım veren bir ülkedir.

Değerli milletvekilleri, bugün dünyanın birçok coğrafyasından kan, gözyaşı ve acılarla yoğrulan milletlerin feryatları yükselmektedir. Özellikle tarihî ve toplumsal bağlarımızın güçlü olduğu coğrafyalarda bu durum çok daha şiddetli bir biçimde kendini göstermektedir. Televizyon ekranlarından ya da gazete sayfalarından görülenlerin aksine, söz konusu hakikatlerle bizzat yüzleşmek ve bu amaçla çareler üretmek Türkiye'nin tarihî sorumluluğunun ötesinde vicdani sorumluluğunun da bir gereğidir.

AK PARTİ hükûmetleri her zaman zulme karşı çıkmış ve mazlumun yanında yer almıştır. Zulüm ve haksızlık üzerine kurulan bir sistemin ayakta kalması mümkün değildir, halkın taleplerine cevap vermeyen rejimlerin de ayakta kalması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, tarihinin ve konumunun kendisine yüklediği sorumlulukların bir gereği olarak, ister bölgesel sorunlara ister dünyayı ilgilendiren uluslararası konulara kayıtsız kalma lüksüne sahip olamaz ve olmamalıdır. Sahip olduğu bölgesel ve küresel vizyon Türkiye'de ciddi bir öz güven ve beraberinde büyük bir sorumluluk getirmiştir. Türkiye, geçmişine oranla ekonomisiyle, sosyal kaynaklarıyla çok daha büyümüş, bölge ve dünya siyasetinde oyun kurucu rolü üstlenen bir konuma gelmiştir. Bölge ülkeleri içerisinde cazibe alanı olan ülkemizin çevre ülkelerle yürüttüğü ortak birliktelikler, bölge meselelerinde bir rol ve sorumluluk üstlenmesinin yolunu açmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, son yıllarda bölge meselelerine olduğu kadar dünya meselelerine de ortak olan, yapıcı, barışçı ve uzlaşmacı politikaları sayesinde vizyon sahibi bir ülke konumuna gelmiştir. Ülkemiz, devletlerin arabuluculuk yapmasını istediği, uluslararası kuruluşlarda sorumluluk sahibi olması arzulanan bir devlet konumuna gelmiş, daha da önemlisi demokratik toplum yapısıyla kazandığı istikrar ve güven ortamı sayesinde bu karışık coğrafyada bir huzur ve güven limanı hâline gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orta Doğu'nun kanayan yarasına çare bulmak, kanayan göz yaşlarını dindirmek adına görev aldığımız bütün uluslararası kuruluşlarla beraber tüm dünyada olduğu gibi bu bölgede de ortak bir çabanın içindeyiz. Bölgede barış ve istikrarın hâkim kılınması adına Lübnan'daki istikrar ve güven ortamının sağlanması önemli bir husustur. Türkiye, son yıllarda, söz konusu çatışmaların durdurulması ve ateşkesin sağlanması adına ciddi çaba sarf etmiştir. Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Gücü'nde görev yapan askerlerimizin görev sürelerinin bir yıl daha uzatılmasını, tarihî misyonumuz, ortak değerlerimiz, vicdani ve insani sorumluluklarımız bir yana, bölgede ve uluslararası camiadaki yükümlülüklerimizin bir gereği olarak istiyoruz. Bölgede olan biten her şeyden doğrudan etkilenen Türkiye'nin böylesi bir konuda duyarsız ya da kayıtsız kalması düşünülemez.

Değerli arkadaşlar, bölgede görev yapan Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurlu mensuplarının gösterdiği üstün gayret ve özverili çalışmaların sonucunda ülkemiz, Lübnan halkı ve hükûmetiyle birlikte, uluslararası kamuoyunun da büyük bir desteğini almış durumdadır. Türkiye, bu güce verdiği askerî katkının yanı sıra, Lübnan'ın yeniden inşası ve ekonomisinin canlandırılmasında önemli katkılarda bulunmaktadır. Bu katkıların sürmesi ve Lübnanlı kardeşlerimizin bundan mahrum kalmaması, vicdan sahiplerinin arzu etmesi gereken bir durum olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izah etmeye çalıştığım gerekçeler ışığında, Lübnan'daki Birleşmiş Milletler görev gücündeki askerlerimizin görev süresinin bir yıl daha uzatılmasına olumlu oy vereceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)