GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na, TÜİK'in Türkiye'de çalışan çocuklara ilişkin açıkladığı istatistiklere, 24 Nisan 1915 Ermeni olaylarıyla ilgili sözde "soykırım" ifadesinin kullanılmasına, kâğıt toplayıcılarının mağdur edildiğine, köylülerin dededen kalma arazilerinin kendilerinin haberi olmadan orman arazisine katılmasına, mazot ve gübre desteğine ve Erol Güngör'ün vefatının 41'inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:75
Tarih:24.04.2024

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını tekrar kutluyorum. Dün buna ilişkin düşüncelerimizi paylaştık, tekrar o konuya girmeyeceğim zaman darlığı nedeniyle ancak Çocuk Bayramı bunun bir kısmı olduğuna göre, Türkiye'de çalışan çocuklara ilişkin Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yeni açıklanmış birkaç istatistiği sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle 2020 yılından bu yana çocuk işçiliğinde ciddi bir artış görülüyor TÜİK rakamlarına göre. Dört yıl önce çocuk işçi oranı yüzde 16,2'ymiş, 2023 yılında bu oran yüzde 21,1'e çıkmış yani zaten yüksek olan çocuk işçilik oranı giderek de yükseliyor. Dolayısıyla, Çocuk Bayramı'nda farkındalık oluşturmak ve gündeme getirmek isterim ki çocuk işçi Türkiye'nin en önemli sorunlarından bir tanesidir. TÜİK rakamlarına göre 800 bin civarında çocuk işçi var ama kayıt dışılarla birlikte bunun 1 milyona kadar çıktığı ifade ediliyor. Tabii, bir yandan da çocuk işçi cinayetleri de artıyor, hem yüksek hem de artıyor. Her yıl ortalama 70 çocuk iş kazası sonucu hayatını kaybediyor. Üstelik, bu ölümlerin üçte 1'i de çalışmanın yasak olduğu 15 yaş altındaki çocuklarda görülüyor. Dolayısıyla, hem çocuk işçiliğinin artması hem de çocukların iş kazalarının ve çocuk cinayetlerinin çok yüksek oranda artıyor olması Hükûmetin mutlak suretle mercek altına alması gereken ve üzerinde düşünmesi gereken bir konudur, bunu da Çocuk Bayramı vesilesiyle hatırlatmak istedim.

Değerli arkadaşlar, 24 Nisan 1915, Ermeni olaylarıyla ilgili sözde "soykırım" ifadesinin kullanılması. Her kim kullanırsa -çünkü bunun bugünden itibaren tekrar kullanıldığını maalesef, göreceğiz- bunu şiddetle kınıyor ve kabul etmiyoruz. "Ermeni soykırımı" ifadesi, Ermeni diasporasının yıllardır verdikleri uğraş sonucu ortaya çıkan ve tamamen siyasi amaçlar uğruna uygulanan bir yalandır. Sözde soykırım iddialarını atanların yalanlarına bakıyorsunuz, bir tane somut belge yok. Osmanlı Devleti Ermenilerle değil, Ermeni terör örgütleri Hınçaklar ve Taşnaklarla mücadele etmiştir. Türk milleti Birinci Dünya Savaşı'nda dört cephede yedi düvelle savaşırken Ermeni isyanları Van, Kars, Ardahan başta olmak üzere birçok bölgede baş göstermiştir. Dâhilî ve harici bedhahlarla iş birliği yapılıp ayaklanma başlatılmıştır. 30 bine yakın masum Türk, Ermeni isyanlarında katledilmiştir. Köylerin basıldığı, çoluk çocuk demeden katliam yapıldığı, kadınların, kızların ırzına geçildiği, gözlerin oyulduğu, kulakların kesildiği katliamlar arşivlerce belgelenmiştir. Bunun neticesinde, 24 Nisan 1915'te zorunlu bir göç olarak tehcir kararı verilmiştir. Üstelik, göç kapsamından çocuklar, yaşlılar, hastalar, âmâlar ve sakatlar muaf tutulmuştur. Osmanlı Devleti'nin yayınladığı genelgeyle sevk edilen Ermenilerin can ve mallarının korunması, yiyecek ve ihtiyaçlarının sağlanması talimatı verilmiştir. Bu hassasiyet iyi niyet göstergesidir ve Türk devlet terbiyesinin gereğidir. Tarihî gerçekleri çarpıtmayı kabul etmiyor, sözde soykırım yaklaşımlarının ve söylemlerinin artık son bulması gerektiğine inanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, toplum gündeminde olan birkaç tane konuyu gündeme getirmek istiyorum. Bu kâğıt toplayıcıları meselesi var. Bir defa şunu söyleyeyim: Bu kâğıt toplayıcıları hakikaten belki de şu toplum içerisinde ülke için en faydalı iş yapan insanlar ama maalesef, bunlar da mağdur ediliyor. Özellikle bu sıfır atık şemsiyesi çerçevesinde burada bir tekelleşmeye gidildi, yani hakikaten kullanılmayacak olan bu kâğıtları toplayıp ekonomiye kazandıran bu insanlara bu toplumun biraz daha prim vermesi lazım, bu devletin de biraz daha sahip çıkması lazım. Çok ciddi düşük gelirlerle çalışıyor bu insanlar yani işte, küçük paralar kazanarak bu işleri sürdürmeye çalışan insanlara karşı bugün, dediğim gibi, bu Sıfır Atık Projesi kapsamında maruz görülen uygulamaları da kabul etmek mümkün değildir. Bu konuya özellikle dikkati çekmek istiyorum. Gittiğimiz yerlerde de bunlarla karşılaşıyoruz. İnsanlar zor şartlarda, hijyen olmayan ortamlarda hayatını idame ettirmeye çalışıyor, efendim, ekonomiye dönüşüm sağlayan bu insanlara biraz daha sahip çıkmak gerekiyor, sosyal güvence meselesini de özellikle çözmek gerekiyor; buradan da Hükûmetin bu konuya ilgi duymasını bekliyoruz.

Şimdi, bu son seçim çalışmalarında gittiğimiz bir kısım yerlerde, özellikle Samsun'da bize getirilen -ama bu eminim ki başka yerlerde de var- bir kısım sorunlar var. Mesela, ben nerede karşılaşmışım? Yakakent'in Asmapınar köyünde ve Asarcık'ın da Yeniömerli köyünde. Köylülerimizin iki yüz yıllık, dededen kalma arazileri kendilerinin haberi olmadan orman arazisine katılıyor; bu olacak bir şey değil. Bu insanlar yıllardır buraları ekiyorlar, hatta kiminin üzerine işte, ahır yapılmış -affedersiniz- samanlık yapılmış, belki küçük bir ev yapılmış; buraların şimdi ormana katıldığı görülüyor. Dolayısıyla, bir yandan özellikle rantın yüksek olduğu büyükşehirlerde hazine kendi arazisini koruyamazken, bu araziler birilerine peşkeş çekilirken köylerde de insanların yüzyıllardır kullandığı arazilerin elinden alınması ciddi bir çelişkidir, bunu anlamak mümkün değildir; buralar orman değildir, orman olmayan yerlerde insanların mağdur edilmesini hiçbir şekilde anlamak mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım.

Mesela, yine bizim Samsun'un ilçesi Salıpazarı'nın Esatçiftliği, Tahnal ve Konakören köylerinde de yetmiş yıldır fındık hasadı yapılan arazisi Orman Genel Müdürlüğünün bünyesinde gösterilerek köylülerin hasadına yani rızıklarına engel olunmuştur; bunları kabul etmek mümkün değildir, devletin burada daha tutarlı bir davranış göstermesini bekliyoruz.

Tabii, gittiğimiz her yerde çok sık karşılaştığımız eleştirilerden bir tanesi de mazot ve gübre konusuydu. Buraların ciddi ölçüde desteklenmesi lazım değerli arkadaşlar yani çiftçinin geliri mazot ve gübre fiyatındaki artış kadar artmadı. Dolayısıyla, adı olan fakat kendisi olmayan bu mazot ve gübre desteğinin de daha fazla artırılmasını biz Hükûmetten bekliyoruz.

Son olarak da bugün eserleriyle düşüncelerimize ufuk açan, yakın dönem fikir hayatımızın büyük şahsiyetlerinden olan fikir adamı Erol Güngör'ün vefatının 41'inci yıl dönümü. Ben yıl dönümü nedeniyle merhum Erol Güngör'ü rahmetle, minnetle anıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.