Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 77 |
Tarih: | 02.05.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bu Dersim konusunu sonra anlatacağım tekrar uzun uzun sizlere. Birileri böyle bakabilir ama tarihçiler de başka türlü bakabilir. Herkes kendi ideolojisi açısından, kendi etnisitesi açısından, kendi mezhebi açısından veyahut da yaşamış olduğu, bulunmuş olduğu bir olayı değerlendirerek başka bir pencereden bakabilir.
ZEYNEP ODUNCU (Batman) - Tarih, ideolojiye göre şekillenmiyor Sayın Özdağ.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - İdeolojiden değil, gerçekten bahsediyoruz, acıdan bahsediyoruz, yaşamımızdan bahsediyoruz, yaşamımızdan!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - O nedenle, lütfen dinleyin, lütfen dinleyin. Sadece siz haklı değilsiniz, sadece siz doğruları söylemiyorsunuz.
O nedenle, bugün Maden Yasası'nın ikinci bölümünü konuşuyoruz. burada...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Gidin, o tarihî önemdeki anıları okuyun biraz, tarihçisiniz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ben tarihçiyim, merak etme, bu konuda çalışmalar yaptım, siz de biraz okuyun, o Dersim'i biraz okuyun da Seyit Rıza'nın yaptıklarından, öncelikle, o nedenle bir özür dileyin.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ben çok iyi biliyorum Dersim'i.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Biz yaşadık, yaşadık; okumayla değil, biz yaşayanlarız. Bizim dedelerimiz yaşayanlardır.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bunları sonra konuşuruz, bu konuları konuşuruz, bu Meclis çok konuşur bunları, beraberce de konuşuruz, birlikte de konuşuruz, konuşmakta da zarar yoktur ama bir pencereden bakmamakla da fayda vardır.
AYTEN KORDU (Tunceli) - İnkâr kafasıyla konuşamayız.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; ikinci bölüm hakkında konuşuyoruz.
İktidar zihniyetinin Türkiye'yi yönetme tarzıyla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasama faaliyetleri bu konuda bize somut örnekler vermektedir. Adına "torba yasa" dedikleri ve benim ise "yamalı bohça" dediğim uygulamayı yol yaptıkları ve o anda neye ihtiyaçları varsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirip bizim de onaylamamızı istedikleri bir garabeti hep yaşayıp duruyoruz, bu kanun teklifi de esasen aynı mantıkla ve her zamanki gibi iktidar partisinin bu Meclise dikte ettirmeye çalıştığı bir yöntemle huzura getirilmiştir. Ama sonuç olarak, bu iktidar döneminde bu teklifle birlikte Maden Kanunu'nun 15 defa değiştirildiğini belirtmek isterim. Tıpkı son yirmi iki yılda ihale yasasının adrese teslim bir mantık ve art niyetle neredeyse her ay değiştirildiği gibi, tam 15 defa değiştirilmiş.
Huzurdaki yasa teklifi hakkında birkaç spesifik konuyu arz etmeden önce bu konuyla alakalı bir olayı özellikle hatırlatmak istiyorum. Kamuoyuyla paylaşmak istediğim husus, mevzu yasa teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildiği zaman diliminde, 13 Şubat 2024 tarihinde meydana gelen Erzincan İliç'teki maden kazası hakkında. Bu yasa teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisteki görüşmeleri -hatırlayacağınız üzere- meydana gelen bu elim kaza sonrası ertelenmişti. O zaman, ben ve grubumuzdan milletvekili arkadaşlarımızla olay meydana gelir gelmez Erzincan'ın İliç ilçesine gittik. Milletvekili arkadaşlarımız Doğan Demir ve Mehmet Atmaca'yla kazanın olduğu yerde gözlemlerde bulunduk. İktidarın ihmal, kayıtsızlık, vurdumduymazlıkla örttüğü siyasi beka sorununu bizzat gözlerimizle gördük. İliç'teki kaza da dâhil yaşanan tüm maden kazalarının sebep-sonuç ilişkisi bizleri bir yere götürmektedir ki o da bu siyasi zihniyetin ülkeyi getirdiği iklimin ülkeyi her anlamda düçar bıraktığı acınası durumdur. Bilimsellikten uzak, ihmal ve vurdumduymazlığın iktidar eliyle büyütüldüğü, üstelik "Geliyorum." diye bağıran bu ve benzer faciaların bir kaza değil, kaza süsü verilmiş bir aymazlık olduğunu ifade etmek zorundayım. Felaketin yaşandığı İliç'teki bölgede gördüğümüz şey, tıpkı Soma'da, Elbistan'da, Ermenek'te, Kozlu'da, Zonguldak'ta, Akbelen'de, Kaz Dağları'nda yaşananların bir benzeri olduğu hususudur. İliç'te milyonlarca ton toprak altında kalan ve hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın ve ailelerinin ahı yeri göğü inletti ama iktidar zevatının umurunda olmadı, tıpkı diğer ihmal ve kaza süsü verilmiş felaketlerden sonra olduğu gibi.
Bakınız, o zaman söylemiştim, Erzincan İliç'teki Çöpler Kompleks Madeni hakkında Türkiye Barolar Birliği 14/4/2022 tarihinde yani olaydan yaklaşık iki sene önce bir rapor hazırlamıştı. Buna göre, Erzincan İliç ilçesine 650 metre uzaklıkta olan Çöpler köyü mevkisindeki Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ'nin yapmaya çalıştığı 1 milyon 746 bin 52 hektar gibi büyük bir alanı kaplayan Çöpler Kompleks Madeni 2'nci Kapasite Artışı Projesi'nin ciddi bir felaket riski taşıdığı ifade edilmişti. Tesise deprem, su kaynakları ve nehirlerin korunması bakımından bilimsel gerçeklere aykırı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca nihai ÇED olumlu kararı verildiği raporlanmıştı. Projede de zenginleştirme için siyanür, sülfürik ve nitrik asit kullanıldığı, proje sahası Türkiye'nin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Nehri'ne birkaç yüz metre uzaklıkta ve Munzur Dağları ekosistemi içerisinde olduğu, Munzur ve Fırat havzasında zengin ve pek çoğu endemik bitki, hayvan varlığı olduğu bilimsel araştırmalarda ortaya konulduğu belirtilmişti. Hâlen çalışan madenin atık depolama tesisinde biriken suyu içen kuşların yoğun şekilde ölmekte olduğu, hava, su ve toprağın ağır kimyasallarca yavaş yavaş zehirleneceği raporlanmıştı. Türkiye Barolar Birliği bu durumun hassasiyetine dikkat çekmiş, ayrıca deprem fay hattına çok yakın bu proje nedeniyle olası felaketlerin gerçekleşmemesi adına ÇED kararına itiraz etmişti. Aslında sadece Barolar Birliği değil, konunun muhatabı STK'lerin tamamı yaşanılan felakete dikkat çekmiş ve uyarmıştı. Peki, dikkate alan oldu mu? Tedbir alan oldu mu? Burayı denetleyen Enerji Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri ne yaptı mesela? Buradan tekrar soruyorum: Hazır Maden Yasa Teklifi vesilesiyle belki birkaç kelam etmek lütfunda bulunursunuz.
Şimdi, Maden Yasa Teklifi'ni müzakere ediyoruz, değil mi? Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisini iktidarın bir noteri gibi görüp yalap şalap buradan kanunları geçirdiğinizde ne oluyor, söyleyeyim mi? Erzincan İliç'te yaşanan felaket gibi felaketlerin meydana gelmesine sebep oluyor. Nasıl mı? Bizler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ne kadar önemli bir görev ifa ettiğini hatırlattıkça, iktidar milletvekilleri olarak sizler, milletimizin ve ülkemizin kaderini etkileyen konularda sadece el kaldırıp indiren bir görev üstlendiğiniz için bunun farkında olmayabilirsiniz.
Bakınız, mesela İliç'teki bu büyük felaket için herkes bir şeyler söyledi; "tweet"lerinde kullandılar, demeçler verdiler, basın açıklamaları yaptılar, kınadılar, lanetlediler, başsağlığı dilediler. Peki, burada altın çıkarmak için yetki verilen bu firmalar neye göre bu kadar vurdumduymaz oluyorlar, niye bu kadar rahatlar? Söyleyeyim: 2019'da, yine, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde altın madenlerini de ilgilendiren bir hususu bu Meclise getirip kaldırdığınız ellerle yasalaştırdığınız için, tıpkı Maden Yasası'nda değişiklik içeren bir teklifi bugün huzura getirdiğiniz gibi. Zamanın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum asli suçlu; bu, doğru ama bu kanunun altında onayı bulunan milletvekilleri ile "ÇED Olumlu" raporunun altında imzası olanlar çok mu masum, soruyorum size.
Değerli milletvekilleri, o kanun bu Meclisten 214 kabul ve 36 ret oyuyla geçmişti ve ne yazık ki 342 milletvekili oylamaya katılmamıştı; ne acı, ne hazin, değil mi?
Bu vesileyle, ülkemizin hayat kaynağı olan doğamızın, ormanlarımızın, tarım alanlarımızın, derelerimizin, hatta şehirlerimizin talan ve tahrip edilmesinden kaynaklı ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu özellikle belirtir, az bilinen bir hususu da hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, 2004 yılında bu iktidar tarafından çıkarılan 5177 sayılı Kanun'la yabancılara maden çıkarma ve ülkesine götürme yetkisi verilmişti. Cumhuriyetin ilanından 2003 yılına kadar 1.168 maden ruhsatı arama ve çıkarma ruhsatı verilmiş, 2003 yılından 2019 yılına kadar yaklaşık 150 bin ruhsat verildiği açıklanmıştır, 2019 yılından itibaren ise -net olmamakla beraber- bu rakamın yaklaşık 350-400 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir ve birilerinin iddia ettiği gibi Lozan'da yabancılara maden çıkarma hakkı falan da verilmemiştir. Yabancılara maden çıkarma ve ülkesine götürme yetkisi 2004 yılında çıkarılan 5177 sayılı Kanun'la bu iktidar tarafından verilmiştir.
Bu ülkenin varlıklarının ekonomimize kazandırılması yani istihdam alanlarının oluşturulması ve her şeyden önce yurt dışına olan enerji bağımlılığımızın sona erdirilmesi elzemdir, biz de bunu istiyoruz. Halkımızın refahı ve ülkemiz kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılması elbette gereklidir. Türk halkının da "Madenlerimizi çıkarmayalım, ekonomimize katkı sağlamayalım." dediğini kimse söyleyemez ama şirketler daha fazla kâr etsin diye ormanlarımızın, derelerimizin, ovalarımızın vahşice tahrip edilmesine, iş ve işçi sağlığı ile güvenliğinin göz ardı edilmesine kimse onay veremez.
Huzurdaki teklifle, esasen kamu kurumları ve ilgili belediyelerin yetkisi altında olması gereken imar planı yetkililerinin yetkileri baypas edilmektedir. Kamuya ait kaynakların verimsiz kullanılmasına ve denetiminin yapılamamasına sebep olacaktır. İmar planı yapılmaksızın doğal alanlar üzerinde enerji tesislerinin kurulmasının kamu yararıyla ne ilgisinin bulunduğunu umarım bir yetkili burada bizlere de izah eder. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üreten firmalara dövizle alım garantisi verilmesinin ise enerji, elektrik fiyatlarında da ciddi artışlar getireceğini tahmin etmek zor değildir. Sözde bürokratik işlemlerin azaltılması adına 4'üncü grup madenler dışında kalan madenler için uluslararası standartlar içeren kaynak ve rezerv raporlamasını zorunlu olmaktan çıkarmakla ne amaçlamaktasınız? Gelir kaynakları azalacak, aynı zamanda da burada işsizliğe sebebiyet vereceksiniz. Yeni istihdamlar yaratmanız gerekirken, yeni işçiler istihdam etmeniz gerekirken bunu yapmanızın izahı nedir? Güneş ve rüzgâr enerjisi sistemlerinin içme ve kullanma suyu barajları haricindeki baraj, göl ve göletlerde kurulmasına izin verilmesini içeren hüküm ve imar planlarının zorunlu olmaktan çıkarılması tam bir "Ben yaptım oldu." mantığıdır. İmar planlarının zorunlu olmaktan çıkarılması doğru bir yöntem değildir. Yerel yönetimlerin devreden çıkarılmasının bu başlıkta değerlendirildiğinde bir başlangıç olacağını ve bunun devamının geleceğini düşünmemek mümkün görünmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Malum olduğu üzere, 31 Mart yerel seçimlerinde dengeler büyük ölçüde değişmiş, ülkenin ekonomik büyüklük, nüfus bağlamında neredeyse yüzde 70'ine yakın yönetimi iktidarın elinden çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin bütününe baktığımızda görülen husus özetle, huzurdaki teklifin yangından mal kaçırma saikiyle hareket edilen ve alelacele hazırlanarak Meclise getirilen bir yasa teklifi olduğudur. Ne yapıp edip teklifin apar topar değiştirilmesi amaçlandığı ortadadır. Yılların iktidar pratiği ve zihniyetinden yola çıkarak ifade etmeliyim ki adrese teslim ve daha önce sözleri verilmiş hususlara mâni olacağı düşünülen düzenlemelerin yapılması için zemin hazırlandığı o kadar açık ki bu teklif yasalaştığında maalesef yakın bir zamanda bunu da göreceğiz.
Ben buradan, aziz milletimize ve elbette vicdanlı milletvekillerine sorumluluğunun gereği bir çağrıda bulunuyor ve bu yasa teklifinin bu hâliyle yasalaşmaması gerektiğini ifade ediyorum. Huzura getirilen Maden Kanunu'na bu hassasiyetle yaklaşılmasını bir kez daha hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)