Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti'ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 78 |
Tarih: | 07.05.2024 |
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bizleri izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinize iyi akşamlar diliyorum, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ulusal egemenlik, ülkemiz, halkımız, yarınlarımız ve bizler için hayati bir önem taşır. En az bu kadar önemli bir husus daha var ki o da güvenli gıdaya erişim yani bir başka ifadeyle "gıda egemenliği"dir. Son günlerde sürekli gündeme getirilen bir beka sorunu da, aslında en büyük beka sorunu da tarımdaki gıda güvenliğidir çünkü gıda güvenliği olmadan bir ülkenin, bir ulusun ayakta kalma şansı yoktur çünkü tarım ve dolayısıyla da gıda olmadan sağlıklı bir yaşamdan da söz etmek mümkün değildir.
Yüz bir yıl önce genç cumhuriyetimizi kuranlar tarım devrimine başarıyla imza attılar ancak son dönemde, iktidarınız döneminde tarım kapkaranlık bir dönemi yaşıyor. Ülkemize, tarımımıza ve çiftçimize âdeta karabasan gibi çöktünüz. Bu yıl tarımdaki bütçeden desteklemelerin tutarı 91,5 milyar lira oldu. AKP döneminde yani sizlerin döneminde 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu'na göre "Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olmaz." denilen verilmesi gereken zorunlu destekleme tutarının 412 milyar lira olması gerekiyordu ancak buna iktidarınız uymadı. Bu Kanun'a da uymayarak suç işlemeye devam ediyorsunuz. Tarımsal desteklemeler hem yetersiz hem de anlamsız kalıyor. Desteklemeler yeterli seviyeye çıkarılmalı ve çiftçiye de peşin olarak ödenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de şu anda turfanda olarak bölgenin, ülkenin en erken hasadı Çukurova'da buğday hasadı olarak başladı. Hasat zamanı aslında üreticilerin bayram günüdür ama döneminizde maalesef yirmi iki yıldır üreticilerimizin, hasat yapan üreticilerimizin kara günü oldu; şu anda da üreticiler, hasat yapan üreticiler kara kara düşünüyorlar çünkü bin bir emekle üretmiş oldukları buğdaylarını kaça satacaklarını bilmiyorlar. Zirai ilaçtan tohuma, gübreden mazota, elektriğe, her şeye yüzde 100'ün üzerinde zam geldi. Tarımdaki enflasyon ise yüzde 75'i geçti ama buğday için geçen yıl Toprak Mahsulleri Ofisi kiloda 8,25 lira fiyat açıklamıştı, şimdi bu maliyetlerin artışının akabinde amasız, fakatsız, lakinsiz en az buğdayın 1 kilogramının fiyatının 15 lira olarak açıklanması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bir somun ekmeğin bile 10 lira olduğu bir dönemde şu anda buğdayın serbest piyasadaki, borsadaki fiyatı 9 lira; aradaki farkı, bu farkı iktidarınız olarak Toprak Mahsulleri Ofisi marifetiyle üreticiye vermeniz gerekiyor ve bu farkın da üreticimizin zarar etmeden karşılanması hem Toprak Mahsulleri Ofisinin hem de sizlerin görevidir. Ayrıca, Toprak Mahsulleri Ofisi hâlihazırda sessizliğini koruyor, herhangi bir alımla ilgili bir açıklaması ve neyi ne kadar alacağıyla ilgili bir bildirisi bulunmamaktadır. Bizler de istiyoruz ki tarım ve çiftçilerimiz hep desteklensin, ulusal, sürdürülebilir, planlı, öngörülü tarım politikalarıyla gıda güvenliği ve egemenliği sağlansın. Eğer bu olursa hem üreticimiz kazanır hem tüketicimiz korunmuş olur değerli arkadaşlar.
Bakın, bu ülkede çiftçilerimizin piyasalara, bankalara, finans şirketlerine ve kamuya yaklaşık 700 milyarın üzerinde borcu var. AKP iktidarı 2002 yılında iş başına geldiğinde çiftçimizin borcu 2,5 milyar lira civarındaydı, neredeyse bu borç yirmi iki yılda tamı tamına 300 kat civarında artmış. AKP'nin aynı zamanda bu tarımdaki yanlış politikaları nedeniyle de ÇKS kayıtlarına göre döneminizde 800 bin çiftçi tarımdan uzaklaşmış ve kopartılmış.
Vahim olan bir şey daha var değerli arkadaşlar, bu politikalarınız sonunda köylerde şu anda tarım ve hayvancılıkla uğraşacak bir genç kalmadı. Çiftçiliği sürdürecek, babadan oğula geçen bir meslek olmaktan artık döneminizde çıktı. Bu da sizin rekorunuzdur.
Değerli arkadaşlar, "Üretmeyelim, paramız var ki ithal edelim." anlayışıyla sürdürülen bu politikaları AKP iktidarı tarımda egemenlik yerine bağımlılığı bile isteye seçiyor. Türkiye geçen yıl tarım, gıda ve içecek sektöründe yaklaşık 20 milyar dolarlık bir ithalat gerçekleştirdi. Sadece bunların içerisinde dikkati çeken bir rakamı sunuyorum: Geçen sene tamı tamına 10 milyon ton civarında buğday ithalatı yapıldı. Bunların arkasından yine aynı süreçte 1 milyar 678 milyon dolarla soya fasulyesine, 1 milyar 300 milyon dolarla ayçiçek yağına para ödendi. Yine, yılda ortalama 1 milyon ton pamuk ithalatına ise 2 milyar dolar para ödeniyor. Tüm AKP iktidarı döneminde, yirmi iki yıllık dönemde 85 milyon ton buğday ithalatı gerçekleştirdiniz, 25 milyar dolar parayı kendi üreticilerimizin değil, yurt dışındaki üreticilerin cebine gönderdiniz. Dolayısıyla size biz boşuna "Yatacak yeriniz yok." demiyoruz. Sizi gidi ithalat sevicileri sizi. Gerçekler acıdır. Bu da size, herkese acı veriyor. Yanlışa "Dur!" denilmezse bu kara tablo çok daha büyüyecek ve kötüleşecek. Bunun için biz bunlara her zaman itiraz ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bitkisel üretim alanında olduğu gibi, yine, hayvansal üretimde de ciddi sorunlar var. Şu anda mutfaklarda et yerine dert kaynar durumda. (CHP sıralarından alkışlar) Yüksek enflasyon, fahiş zamlar halkın gelir ve maaşını eritti, paramız pula döndü. Vatandaşlarımız artık kiloyla değil, gramla et almak için uzun kuyruklarda bekliyor. Daha üç ay önce 400 ila 450 liraya satılan kıymanın fiyatı şu anda 650 lirayı geçti, kuşbaşı ve pirzoladan da bahsetmiyoruz bile. Yoksul, uygun fiyatlarla sofrasına koyduğu ciğerinden paçasına, sakatatına kadar hiçbir şeyi alamaz oldu ve bunların fiyatları da aldı başını gitti. Önümüzde bir Kurban Bayramı var; Diyanet, vekâleten kurban kesim bedeli için küçükbaş hayvanlar için 11.750 liralık bir fiyat açıkladı. Şimdi buradan söylüyorum; 17 bin lira asgari ücret alan vatandaşlarımız ile 10 bin lira emekli maaşı alan, sefalet içerisinde olan, bu ücrete mahkûm edilen emeklilerin kurban kesmesi hayalin ötesine geçti. Geçtim kurban kesmesini, halkımızın sofrasına et koyması bile artık mucize sayılır. Bu zalimlik dönemi elbette bitecek çünkü yerel seçimde yaptıklarınızın hesabını soran halkımız, hiç endişeniz olmasın, yakın bir tarihte genel seçimde de sizden bunun hesabını misliyle soracak. (CHP sıralarından alkışlar)
Et ve süt fiyatlarıyla ilgili de, değerli arkadaşlar, şöyle bir kural var, evrensel olarak kabul gören bir kural var: Üretici 1 kilogram sütle en az 1,5 kilogram yem alabilmelidir. Eğer bunu gerçekleştiriyorsa bu üretici para kazanıyor ya da bu faaliyetini sürdürebilir demektir ancak döneminizde ve şu anda 1 kilogram yani 1 litre sütle ancak 700 ya da 800 gram yem alabilmektedir, bu durumda da hayvancılığın sürdürülmesi imkânsızdır. Temelde kırmızı et üretimini doğrudan etkileyen faktörlerin başında et-süt paritesi gelmektedir. Türkiye'de bugün, şu anda 14 lira olan sütün maliyeti aslında 17 liralara dayanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Barut.
AYHAN BARUT (Devamla) - Yani, ürettiğinden zarar eden, sattığı sütle ve etle hayvanını besleyemeyen çiftçimiz doğrudan hayvanlarını kesime gönderiyor, yerine yenisini koyamıyor; meralar, otlaklar yok edilirken de yemden samana maliyetler katlanarak artıyor. Bu duruma sebep olan AKP iktidarı tıpkı bitkisel üretimde olduğu gibi hayvansal üretimde de bilindik taktiklerini uyguluyor, aynı taktikleri uygulayarak farklı sonuç elde etmeye çalışıyor; bunun da mümkün olmadığını görüyoruz. Bugün krizdeki tarım ve hayvancılığın kurtuluşu için, elbette ki üretici ve besicinin refahı için, halkımızın da güvenli gıda gereksinimi için üretimin ve üreticinin desteklenmesi, tüketicinin de korunması gerekiyor.
Son söz, üretmeyen toplumlar bağımlı hâle gelir, egemenlikleri tehlikeye girer.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)