Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 79 |
Tarih: | 08.05.2024 |
CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifleri, şüphesiz uzun zamandır bekleyen ve ikili ilişkiler noktasında ülkemize değer katma amacı taşıyan tekliflerdir ancak Türkiye'nin acil olarak konuşması ve çözmesi gereken çok önemli konular vardır ve ben, bugün, Meclis kürsüsünde bu konularda atılması gereken adımları hatırlatacağım.
Türkiye bugün Anayasa değişikliği konusunu tartışmaktadır. Sayın Meclis Başkanı siyasi parti gruplarını ve TBMM'de temsil edilen siyasi partileri ziyaret ederek sürecin işleyişine dair fikir alışverişinde bulunmaya başlamıştır. Türkiye'nin yeni, sivil, özgürlükçü ve tüm toplum kesimlerinin üzerinde mutabık kaldığı bir toplumsal sözleşmeye, bir anayasaya elbette ihtiyacı vardır ancak bundan önce ihtiyacımız olan bir şey vardır ki o da mevcut Anayasa hükümlerini uygulamaktır.
Evet, 15 Temmuz darbe girişimiyle başlayan ve sistem değişikliğiyle kurumsallaşan bir hukuk tanımazlık ve adaletsizlik, Türkiye'nin çözmesi gereken en acil sorundur. Anayasa'mızın değiştirilemez hükümlerinden olan demokratik hukuk devleti ilkesini çiğneyen bir Türkiye, demokratik bir anayasa yapma sürecine başlayamaz. AK PARTİ ve MHP koalisyonunun meyvesi olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, önce kamu kurumlarının geleneksel yapısını bozdu. Ehliyet ve liyakatin yerine sadakatin dikkate alındığı, atamalarda bilgi, tecrübe ve müktesebatın değil, siyasilere ve siyasi partilere yakınlığın geçerli olduğu bu sistem, ülkemizi her geçen gün içinden çıkılması zor yönetim krizlerine sokmaktadır. Ekonomi ve dış politika başta olmak üzere farklı uzmanlıklar gerektiren birçok konunun kararının tek bir kişiden beklenmesi, hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu tehlikeli deneyin acı sonuçlarını milletimiz, yoksulluğun hatta açlığın tırmandığı bugünlerde tecrübe etmektedir.
Otoriter sistemin siyasallaştırdığı bir diğer devlet organı ise yargıdır. Son yıllarda karşılaştığımız yıllar süren tutuklu yargılamalar, hukuksuz gözaltılar, talimatla yürütülen soruşturmalar başta olmak üzere, yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına gölge düşüren pek çok süreç, ülkemizin uluslararası imajını ve toplumumuzun adalete olan inancını derinden sarsmıştır.
Yargının siyasallaştığı, siyasetçilerin konuşmalarından dolayı yargılandığı bir ülke, hukuk açısından sorunludur. Özellikle kamuoyunun yakından takip ettiği Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve son olarak da seçilmiş bir milletvekilinin üyeliğine mal olan Can Atalay davaları, yargıda karşımıza çıkan bu bozulmanın vücut bulmuş hâlleridir.
Sayın milletvekilleri, bugün ülkemizin karşısında iki yol vardır: Birincisi ve en kötüsü, kamu kurumlarının ve yargının çeşitli güç odaklarının savaş alanı ve muhalif toplum kesimlerine karşı bir sopa olmasını seyrederek ekonomik krizin derinleşmesine sebep olmak. İkinci yol ise -AK PARTİ içinden bazı isimlerin de dile getirdiği gibi- yargının bağımsızlığını artıracak, yeniden yargılama gibi hukuki çözümlerin önünü açacak özgürlükçü adımlar atmaktır.
"Faiz düşerse enflasyon düşer." teorisinin, daha önce hiç denenmemiş gibi ısıtılıp önümüze koyulan kur korumalı mevduat garabetinin 818 milyar lirayı milletimizin cebinden alıp sermayedarları zengin ettiğini herkes müşahede etmiştir. Gelir dağılımındaki bu dengesizlik son seçimlerde halkın tepkisiyle de ispatlanmış ve milletimiz sandıkta iktidara uyarıda bulunmuştur. Bugün öncelikle ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkması için Türkiye'ye daha çok yabancı fon gelmesi gerekmektedir. Hazine ve Maliye Bakanımızın uzun vadeli doğrudan yabancı yatırım arayışına olumlu cevap alması ve uluslararası arenada ülkemizin itibarının korunması için Avrupa Konseyi tarafından yaptırım uygulanacak bir ülke olmamamız, Avrupa Birliği sürecinde sağlam adımlar atmamız, ülkemizde hukuku ve demokrasiyi tesis etmemiz gerekmektedir. Bugünlerde bahsedilen siyasi yumuşamayla milletimize tekrar bir umut verebilmemiz de ancak bu yolla kalıcı hâle gelir. Gelin, geçmişte olduğu gibi bugün de özgürlük alanlarını genişletelim, ülkemizi yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluktan hep birlikte kurtaralım.
Bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)