GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:79
Tarih:08.05.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli halklarımız ve cezaevlerinde direnen yoldaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek için ve Kürt sorununa demokratik çözüm talepleri için Adalet Bakanıyla görüşme sağlamaya gelen tutsak yakınlarını, adalet nöbeti tutan tutsak yakınlarını bugün Mecliste ağırladık; gelişlerinin çözüme vesile olmasını diliyor, kendilerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, değerli halklarımız; malumunuz, cezaevlerinde siyasi tutsaklar, Sayın Abdullah Öcalan'ın şahsında uygulanan mutlak tecride dikkat çekmek ve Kürt sorununun çözümü için 27 Kasım 2023 tarihinde dönüşümlü açlık grevi eylemleri başlatmışlardı.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Siyasi tutsak değil, terör elebaşı.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - 4 Nisan tarihine kadar açlık grevi şeklinde devam eden eylemsellik şu an farklı bir aşamaya taşındı ve hâlen devam etmektedir. Farklı bir aşamaya taşınma ihtiyacı doğduğu için ırkçı, ayrımcı ve faşist özellikleri fazlasıyla teşhir olan, Kürt realitesi söz konusu olduğunda kendi yasalarını dahi tanımaz hâle gelen mahkemelere boykot, haftalık telefon ve aile ziyaretlerine çıkmama kararı almışlardır siyasi tutsaklar; bu eylem hâlihazırda da devam etmektedir. Kürt sorununa demokratik bir çözüm için ve her türlü hukuksuzluğa karşı bedenlerini açlığa yatıracak ciddiyeti ve iradeyi gösteren siyasi tutsaklar, maalesef ki her zamanki gibi devlet yetkililerinin ciddiyetsizliği, iradesizliği ve vicdansızlığıyla karşı karşıyadırlar. Bu ciddiyetsizlik ve vicdansızlık o kadar katmerleşmiş ki kamu kurumları gerçekleri çarpıtmak, kurumsal yalanın dibine vurmak için canhıraş bir şekilde birbirleriyle yarışmaktadır.

Şimdi, malumunuz, yine bizler de onlarca vekil arkadaşımız ve demokratik kitle örgütleriyle bir özgürlük yürüyüşü düzenlemiştik. Bu özgürlük yürüyüşünün amacı, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek ve Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün sağlanması için yol açmaktı. 1 Şubatta iki ayrı koldan on beş gün boyunca bu yürüyüşü deneyimledik, onlarca şehirde halklarımızın büyük ilgisi ve nazarında özgürlük yürüyüşümüzü sürdürdük. Bu özgürlük yürüyüşü boyunca biz milletvekilleri, siyasetçiler ve demokratik kitle örgütü temsilcileri polisin her türlü engeli ve tacizine rağmen on beş günün sonunda gösterilen iradeyle Amara'da sonlandırdık bu barışçıl eylemimizi. Tabii, biz bu yürüyüş ve direnişi on beş günle değil, tam yüzyıldır süregelen bir yürüyüş ve direniş olarak tanımlıyoruz; bunu böyle algılamanızı ve bu ciddiyetle yaklaşmanızı bekliyoruz. Sayın Öcalan ve Kürt meselesine ilişkin cezaevlerindeki siyasi tutsakların, yine bu tutsakların ailelerinin, büyük halk kitlelerinin, birçok demokratik kitle örgütünün ve bizlerin en yakın zamandaki gündem ve eylemlerine değindik; diğer türlü, ne bu on dakikalık süre yetecektir ne de günlerce anlatırsak bu tecridi biz burada teşhir edemeyeceğiz.

Yine, şu hususu da kısaca belirtmek istiyorum: Dünyada 30'un üzerinde ülkeden 2 bini aşkın avukat, Sayın Öcalan ve diğer mahpuslar üzerindeki tecridin kalkması talebiyle bu mahkûmlarla görüşmek için talepte bulundular. Dünyanın birçok ülkesinde barış çağrıları ve özgürlük kampanyaları yapılıyor. 10 Ekim 2023 tarihinde, dünyada 74 ayrı ülkede 74 ayrı açıklama ve etkinlikle Öcalan'a özgürlük talebi yankılandı.

Şimdi, hâl böyleyken, DEM PARTİ olarak İmralı'da tutulan Sayın Öcalan ve diğer 3 mahpus için uygulanan insanlık dışı koşullar nedeniyle Adalet Bakanlığına bir başvuru yapmıştık. Bu başvuruya ilişkin Adalet Bakanlığı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına sunduğu 23 Şubat 2024 tarihli cevapta aynen şu ifadeleri kullanmış: "'Tecrit' kavramından bahsedebilmek için mahkûmun avukatı, yakınları veya diğer mahkûmlarla olan iletişiminin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor."

Şimdi, Sayın Genel Kurul, sağlıklı bir insanın bile sinir uçlarıyla oynayacak bu türden ciddiyetsiz ve kepaze açıklamalar, özellikle de kendini kelli felli tanımlayan devletin kurumları tarafından böyle gerçekliği apaçık çarpıtılan açıklamalar Kürt meselesinin çözümsüzlüğünü derinleştirmekten, katmerleştirmekten başka bir şey değildir.

Hepiniz dinlediniz, biraz önce Sayın Öcalan ve Kürt meselesine ilişkin cezaevlerindeki siyasi tutsakların, yine bu tutsak yakınlarının, büyük halk kitlelerinin birçok demokratik kitle örgütünün ve bizlerin en yakın zamandaki gündem ve eylemlerine değindik.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Siyasi tutsak değil, terörist, terörist.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Mahpuslar bedenlerini açlığa yatırmış, bizler kışın ortasında çetin hava koşullarında günlerce tecridin sonlandırılması için şehir şehir dolaşmışız. Bütün bu eylemselliklerin sonucunda aklımızla dalga geçercesine, Adalet Bakanlığı "Tecridi de nereden çıkardınız? Tecrit yok ki." gibi bir cevapla sinir uçlarımızla oynamaktadır. Öyle mi? En amiyane tabirle siz kafayı sıyırmışsınız, bizleri de deli etmeyi düşünüyorsunuz; bunun başka bir açıklaması var mı? Maalesef, yok. Cezaevinde binlerce siyasi tutsağın her türlü sosyal yaşam hakkı tehlikedeyken ciddiyetten, hukuktan, vicdandan uzaksınız.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Amerika'da IŞİD'cilere ne yapıyorlarmış mesela? DAEŞ'lilere...

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Bütün kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinin cezaevlerindeki insanlık dışı koşullara ilgi ve dikkatlerini çevirmesi gerekiyor. Bizler, buradan, cezaevlerinden yükselen sese ses olmaya çalışıyor, var olan durumun ciddiyetinin altını çize çize belirtiyoruz; muhatapları da ciddiyete, hukuka ve vicdana davet ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, saygıdeğer halklarımız; Sayın Öcalan ve diğer mahpusun avukatlığını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu, Adalet Bakanlığının "Tecrit yoktur." yalanına bakınız nasıl bir cevap veriyor.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - "Sayın bebek katili" de, "sayın bebek katili."

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - "Sayın"ı da siz çıkardınız.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - "Sayın"ı siz çıkardınız.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Büronun mutlak tecridi tüm çıplaklığıyla ortaya koyan açıklamasına biraz değinmek istiyorum.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Sayın öğretmen katili, sayın mühendis katili, sayın Mehmetçik katili...

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - "Başvurumuza ilişkin, İmralı'daki 2011 yılından bu yana yaşanan gelişmeler ve özellikle otuz sekiz ayı bulan haber alamama koşulları sorulmuşken Bakanlık yanıtında değerlendirme süresini de 2023 yılıyla sınırlı tutmuş." Yani Bakanlık diyor ki: 2023 yılında biz bu disiplin cezalarını verdik, bu cezalar nedeniyle aile görüşmeleri engelleniyor. Fakat örneğin, bu disiplin cezalarının hangi sebeplerle oluşturulduğu, neden üçer aylık periyotlar hâlinde verildiği ve disiplin yargılama süreçlerinin neden avukatlardan bilhassa gizlenerek yürütüldüğünü açıklamadı Sayın Bakanlık. Bakanlığın belirtmediği ve 2023 yılında da devam eden, avukatları engelleyen infaz hâkimliği kararları da gizli, keyfî ve hukuk dışı yürütülmektedir. İmralı Cezaevinin son sekiz yılı aralıksız kurulan bu sistematik ve keyfî disiplin cezalarıyla, avukat yasaklarıyla örülmüş durumdadır.

Yalnız, tecrit sadece İmralı Cezaevinde sürdürülmemektedir, Maalesef, bu Parlamentoda Kürt dili üzerine de bir tecrit söz konusu. Kürt dilini minimalize ederek ortadan kaldırmayı düşünüyorsunuz ama maalesef ki Kürt'ün çocukları, Kürt'ün evlatları kendi diline de kültürüne de her şeyine de sahip çıkacaktır ve maalesef, siz bu konuda umduğunuzu bulamayacaksınız.

Yine, kültür ve sanat etkinliklerinde tiyatrolar Kürtçe olunca bu ülkede yasaklanıyor ama seçim propagandalarında hepiniz -maşallah- bülbül kesiliyorsunuz Kürtçe konusunda.

Yine, yaylalarımız, mera alanlarımız bu tecridin devamı, bu şekilde tecrit altına alınarak yasaklamalarla çevrelenmiş durumda ve ne çiftçimiz ne de hayvancılıkla uğraşan kimse bu yayla ve mera alanlarına ulaşamıyor.

Cezaevinde kalan kişileri özellikle ailelerinin ikametgâhından uzak yerlere sürüyorsunuz, aileyi bu şekilde cezaevlerinden koparmaya, cezaevlerini de toplumdan izole etmeye çalışıyorsunuz.

Zaten yargı bağımsızlığı konusunu, biz, burada defaatle dile getirdik, "Yargının bağımsız olması gerekir." dedik ancak siz oraya da bir tecrit, oraya da bir çöreklenme yaptınız; yargıya sadece sizler erişebiliyorsunuz, halk maalesef ki erişemiyor.

AYM ve AİHM kararlarının uygulanmaması noktasına gelince, bu kararlar sizin sinir uçlarınızı zıplatıyor. AYM size "Anayasa'ya uyun." çağrısı yapıyor ancak maalesef ki siz bu yolu tercih etmeyip Anayasa'yı kökten lağvetmeyi düşünüyorsunuz.

Tecrit sadece İmralı Cezaevinde değil, toplumun tüm kesimlerine sirayet etmiş. Örneğin, AYM kararlarına rağmen Cumartesi Anneleri hâlâ tecrit altında eylemsellik sürdürebiliyorlar. Örneğin, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen siz 1 Mayısta Taksim'i tecrit ettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Gerekçelerinize baktığımızda, Taksim'e siviller giriyormuş, turistler gelecekmiş, buradaki eylemsellik halkın birlikte yaşama iradesine darbeymiş gibi akla hayale sığmayan gerekçeler sunuyorsunuz ama o gün turistlere de tecrit uyguluyorsunuz ve Taksim'i ortadan kaldırıyorsunuz, bu Anayasa Mahkemesi kararını.

Yine, eylem, etkinlik yasakları söz konusu. Türkiye'de 2016'dan bu yana en uzun şekilde devam eden Hakkâri'de eylem, etkinlik yasağı söz konusu. Van'da da denendi, Van'da yeni bir valinin gelmesiyle biraz bir yumuşama söz konusu ancak bütün kesimlerde eğer birileri demokratik hakkını kullanmaya çabalarsa, eğer bir gösteri yapmayı düşünürse, hukuk çerçevesinde bir karar alırsa bunun önüne hemen eylem, etkinlik yasaklarını koyuyorsunuz.

Yeryüzünde hiçbir ülke hak ve özgürlükleri genişlettiği için bölünmemiştir sayın arkadaşlar. Gelin, hep beraber, hukuk devletinin gereği olarak adaleti önceleyelim.

Saygılar sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)