| Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 09.05.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emekli maaşının 10 bin TL, asgari ücretin 17.002 TL ve fakat açlık sınırının 17.725 TL olduğu; öğretmen maaşının yoksulluk sınırının çok çok altında, açlık sınırına daha yakın olduğu; yeni doktor maaşının yoksulluk sınırında olduğu; polis maaşının yoksulluk sınırının altında olduğu; işçi maaşının açlık sınırının altında olduğu; sözleşmeli asker maaşının yoksulluk sınırının altında olduğu; öğretim görevlisi maaşının yoksulluk sınırının altında olduğu; hemşire maaşının, kamuda avukat maaşının, teknisyen maaşının, vaiz maaşının, mühendis maaşının cinsiyet fark etmeksizin yoksulluk sınırının altında olduğu bir ülkede yani milyonlarca insanın resmî olarak aç olduğu bir ülkede, nüfusun kahir ekseriyetinin yoksul olduğu bir ülkede, geneli şamil bu sefaletin pençesinde kadına dair yoksunluk ve yoksullukları konuşabilmenin maalesef lüks hâline geldiğini görüyor, esef duyuyorum. Zira, tencereyi kaynatamayan kadın, doyuramadığı çocuğunun iniltisini göğsünde dindirmek durumunda kalan kadın, zaruri hijyen ürünlerine erişemediği için türlü hastalık riskiyle karşı karşıya olan kadın, bir lokma ekmeğin faturasını bazen zorla bedeniyle ödemeye zorlanan kadın, yoksulluğa bağlı sosyal cinnetin faturasını bazen dayak bazen de canıyla ödemek zorunda kalan kadın; yokluktan intihar ederken bile son nefesinde yan odada bıraktığı çocuğunun üşümesin diye fön makinesiyle ısınmasını bile hesap etmek durumunda, bu yükümlülüğü son nefesinde bile hâlâ hissetmek durumunda olan kadın; yoksulluk genel olsa da yoksulluğun acısını özel olarak en derinden yaşayan kadın.
Bu sefil hâl, ülkenin rutinine dönüştürülmemiş olsa -bu arada, bunun normalleşmesine izin vermeyeceğiz asla- istihdam üzerinden kadının iş gücüne katılımını uzun uzun konuşabilirdik aslında burada ama Türkiye artık "çalışan yoksullar", hatta "çalışan açlar" ülkesi, istihdamın bu anlamda ayırt edici bir özelliği kalmadı. Kadının yoksulluğunu eğitime erişimde, fırsat eşitliği üzerinden inceleyebilirdik ama yazık ki eğitimde fırsat eşitliğini sağlayabilmiş dahi olsak Türkiye artık atanmayan üniversite mezunu "ev işsizleri" ülkesi. Bölgesel farklar üzerinden, feodalite üzerinden, "töre" denen ama aslında Türk töresiyle zerre ilgisi olmayan cehalet üzerinden inceleyebilirdik ama Edirne'deki kadın ile Kars'takinin, Trabzon'daki ile Urfa'dakinin, Konya'daki ile Muğla'dakinin gözyaşı aynı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Hamşıoğlu.
SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - Dünyadan çeyrek asır sonra bile olsa biraz aslında felsefe yapabilir, yoksulluğun kadınlaşmasını konuşabilirdik ama şu hâlde meleklerin cinsiyetini tartışan Bizanslılardan hâllice oluruz herhâlde. Aylar önce bu kürsüye kadına dair konuşmak üzere ilk çıktığımda Tomris'ten, Raziye Begüm'den, Türk tarihinden örnekler verip aslında bizim genetik kodlarımızın itilmeye, kakılmaya, horlanmaya müsait olmadığını hatırlatmıştım. Kadını ikinci sınıf gören kültür bizim değildir; kadını döven, kadına söven kültür bizim değildir; kadını eve kapatan, baskılayan kültür bizim değildir, ne engizisyon ne de Cahiliye bizim değildir. Dolayısıyla derin yoksulluğu yenmek, evet, bir ekonomik mücadele gerektirir ancak kadın yoksulluğunu yenmek kültürel dönüşümün bertarafını sağlayacak bir sosyolojik mücadeleyle mümkündür. Türk kültürünün egemen olduğu bir sosyolojide eşit işe eşit ücret mücadelesi vermek zorunda kalmaz hiçbir kadın. Çünkü o kültürde kadın kaşık düşmanı sayılmaz, veren eldir, avuç açan el değildir.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)