GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:80
Tarih:09.05.2024

NEJLA DEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de son yıllarda gıda güvenliği ve güvencesi konusunda giderek artan sorunlara ve bu kapsamda tarım alanının önemine dikkatlerinizi çekmek üzere partim adına söz aldım.

Sayın milletvekilleri, göçle gelen nüfus baskısı, iktidarın yanlış kentleşme ve konut politikaları tarım alanlarını yok ederken çiftçileri de yoksullaştırıyor. Başta endüstriyel tarım politikaları olmak üzere doğayı talan eden enerji politikaları tarım alanını her geçen gün daha fazla tehdit ediyor. Bugün, tarım alanı endüstriyel ilaç, gübre ve sulama tehdidi altındadır. Türkiye'de tarım alanında yapılan kontrolsüz faaliyetler insanı, toprağı, havayı ve suyu çoktan zehirlemeye ve yapısını bozmaya başladı bile. Bu bağlamda, "gıda güvenliği" deyince tabii, zihinlerde çok şey canlanıyor ancak ben özellikle önemli olan bir tanesinden bahsetmek istiyorum.

Türkiye'den ihraç edilen ve pestisit tespit edildiği için gümrüklerden geri çevrilen yaş ve kuru meyvelerin iç piyasada tüketildiğine ilişkin vahim iddialar var, bu iddiaların Bakanlık tarafından hâlâ aydınlatılmadığının da altını çizmek isterim. Pestisite yoğun maruz kalan insanlarda kalp, akciğer ve böbrek yetmezliğinin yaşandığı ifade edilirken, Türkiye'de son on yılda kontrolsüz pestisit kullanımının yaklaşık yüzde 40 oranında artış göstermesi halkın sağlığının nasıl hiçe sayıldığını yeterince gözler önüne seriyor.

Gıda güvenliğini ortadan kaldıran bir diğer etken de tek düşüncesi yüksek kâr olan yandaş sermaye gruplarının tekeline giren enerji sektörünün neden olduğu ekolojik tahribatlardır. Sadece maden sektörü üzerinden bir örnek verecek olursak yakın zamanda yaşanan İliç felaketine bakmamız bile yeterli olacaktır. Siyanürle altın ayrıştırma işlemi sırasında doğaya bırakılan kimyasallarla karışık bulamaçlardan kaynaklı geri dönüşü olmayan tahribatlara neden olacağını ilerleyen zamanlarda ne yazık ki daha net bir şekilde hep birlikte göreceğiz.

Sayın milletvekilleri, bir başka konu, tarım ülkesi olan bir ülke nasıl oldu da ihracatta ilk sıralarda yer alırken her şeyi, samanı bile ithal eder duruma geldi, doğrusu merak ediyoruz. Bütçe görüşmeleri sırasında Tarım Bakanının tarım konusunda çizmiş olduğu tozpembe tablonun mevcut duruma baktığımızda aslında gerçeklerden ne kadar uzakta olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Şöyle ki: Ülkenin tarım politikaları yamalarla toparlanacak hâli çoktan geçti, artık samimi bir şekilde çiftçinin, üreticinin kalkınmasını sağlayacak, halkın da cebine, dolayısıyla sofrasına yansıyacak politikalar üretmek zorundadır. Bu kapsamda, tarım ülkesi olan Türkiye sahada çalışmak üzere yeteri kadar ziraat mühendisi istihdam etmelidir. Toprak sağlığı için sadece kâğıt üzerinde işlemlerle değil, gerçekten, gerçek bir şekilde toprak analizleri desteklenmeli ve yaptırılmalıdır. Çiftçiye verilen mazot, gübre ve ürün desteği enflasyon baz alınarak özellikle genç çiftçileri tarımda uğraşmaya teşvik edecek düzeyde verilmelidir. Her ilin ürün deseni, iklim şartları, zarar ve zararlı şekilleri ayrı ele alınarak tarım sigortası yaptırılmalı ve bu desteklenmelidir. Tarım Komisyonu da bu konuları daha detaylı değerlendirmek için bir an önce toplanmalıdır çünkü burada tek tek anlatmaya süremiz yetmiyor maalesef.

Sonuç olarak, bizler ekosistemin özel mülkiyet kapsamına alınmasını, yaşam alanlarının kapatılarak tarım alanlarının şirketlere peşkeş çekilmesini, canlı cansız her varlığın metaya dönüştürülmesini asla kabul etmiyoruz. Bu felaketlere neden olanları ısrar ettikleri rant ve talan politikalarından vazgeçerek ekolojik, demokratik, doğaya ve topluma zarar vermeyen, emekçinin haklarını koruyan tarımsal üretime davet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

NEJLA DEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Tarım alanı tekelciliğe kapatılarak küçük üreticiler desteklenmelidir. Bu kapsamda, toplum için erişilebilir gıda güvenliğini sağlamak ve açlık sorununu gidermek bu Meclisin en temel sorumluluklarından biridir.

Son bir şey daha söylemek istiyorum: İklim, gıda ve daha birçok toplumsal krizin bu denli ağırlaştığı bir atmosferde demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma tüm dünya insanlarına bir armağandır diyorum ve teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)