| Konu: | 2822 SAYILI TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ GREV VE LOKAVT KANUNUNA BİR GEÇİCİ MADDE EKLENMESİ HAKKINDA (S.S.1) |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 15.07.2011 |
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizinle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, tabii biraz önce yapılan tartışmalar, içerik, bu süreci gölgelememeli ve bu ciddi konunun aslında açığa çıkmasını da engellememeli.
Yıllardan beri -bu Genel Kurul tutanaklarında da siz bileceksiniz, komisyonda da bilinecektir ki- bu son defa olmak üzere uzatılan iradenin hiçbir zaman sonu gelmemiştir. Yaklaşık tam iki buçuk yılı aşkın bir dönemden beri bu tasarının temelini oluşturan düzenleme, iki buçuk yıldır istatistik yayınlanması adına engellenmektedir ve sendikal hareket bu anlamda ciddi kan kaybetmektedir.
Öncelikle şunu özellikle vurgulamak isterim: Hep 12 Eylülden dem vururuz, AKP İktidarı hep 12 Eylülle hesaplaşacağını söyler ama 12 Eylül ürünü Sendikalar Yasası, YÖK, RTÜK, benzeri konuları kendi lehine çevirdiği zaman hiç oralı olmaz ve bu olayda da görülüyor ki bizim irademiz ve Cumhuriyet Halk Partisinin duruşu, bu sorunun çözümünün ivedi olarak çözülerek örgütlü sendikal yapının bir an önce bu ülkede egemen kılınmasıdır. 1980 darbesinde Türkiye'nin nüfusu 44 milyondu, aktif sendikalı işçi sayısı 2 milyon 700 bindi; bugün Türkiye'nin nüfusu 74 milyon, aktif sendikalı işçi sayısı 650 bin civarında.
Bakın, biraz önce terörden bahsettik, biraz önce onları burada kınadık. Terörün, şiddetin ve benzeri bütün uygulamaların panzehiri bu ülkede örgütlü toplumu yaratmaktan geçiyor. Örgütlü toplumların yeterince etkin olmadığı, sivil toplumların yeterince etkin olmadığı ülkelerde ne terörle ne şiddetle başa çıkılabilir. O nedenle, sendikal örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin öncelikle kaldırılması gerekiyor.
Dolayısıyla, bugün görüştüğümüz yasanın özünde, yine burada iradeler hep kullanılırken, işleyiş konfederasyonunun iradesi var. Canı yanmış, geleceğinden kaygılı, başka da bir çare kalmamış sendikal yapılar bu iradeye teslim olmak zorunda kalıyorlar. "Kırk katır mı, kırk satır mı?" uygulamasıyla baş başa kalıyorlar, çünkü başka seçenekleri yok. Eğer bu iradeye uygun davranmasalar, o zaman da işte, toplu sözleşme yapma imkânları elinden alınacak, o zaman da sendikal hareketle ilgili zaten yok olmuş bir süreci tamamen noktalamış olacaklar. Bunu zorlayarak değil, esasını çözerek biz bu sorunların aşılmasının gerekliliğine inanıyoruz.
Şimdi, Üçlü Danışma Kurulu -burada iradeler konuldu- toplanır ama bugüne kadar bu toplanan iradeler? Bugüne kadar Üçlü Danışma Kurulunda alınan kararların hepsi uygulandı mı? Karşı çıktığımız diğer yasalarda karşı çıkışlara ilişkin iradelere saygı gösterildi mi? Hayır. Bir tek konuda gösteriliyor: "Sendikal yasalarda mutabakatla gelin önümüze. Mutabakatınız varsa, biz bu sorunu aşarız." deniyor.
Şimdi, mutabakat nerede aranacak değerli arkadaşlar? Nerede mutabakat aranması gerekiyor? Nerede irade kullanılması gerekiyor? Öncelikle, iktidar partisi buna doğru bir karar vermesi lazım. İrade şu: Bir sendika veya bir işveren örgütü bir konuda zorluk çıkartır, işine gelmediği bir konuda sonuna kadar direnir, "E, ne yapalım, burada irade yok." denilir ve o yasa bir türlü yasalaşmaz. Oysa, ILO'nun temel hukuk kurallarını uygulamaya koyduğunuz zaman 144'üncü maddeye aykırı bir uygulama yapıyor olmuyorsunuz. Tam tersine uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getiriyorsunuz, Avrupa Sosyal Şartı'nın gereğini yerine getirmiş olacaksınız ve bu, bizim Hükûmetimizin, bizim Parlamentomuzun daha önce aldıkları kararlara uygun bir davranış göstermesinin de gereğidir.
Şimdi, bakın, Anayasa'nın 90'ıncı maddesi şu anda ihlal ediliyor. Önce, idare tarafından ihlal ediliyor. İdare bu konuda tasarruflarını sonuna kadar kullanıyor. Esas buna sahip çıkması gereken Parlamento, buna sahip çıkması gereken Hükûmet tam tersi uygulamalar yapıyor.
Bu iktidar döneminde emeklilerin sendikası kapatıldı değerli arkadaşlarım yani kapatma üzerine uzmanlar artık. On yıldan beri faaliyette bulunan emeklilerin sendikasının kapatılma talebinde bulunan İçişleri Bakanıdır. Oysa,Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre, uluslararası sözleşmelere göre kurulan sendikaların bu anlamda en temel hakkı çiğnenmektedir ve ihlal edilmektedir. Çiftçilerin sendikası kapatılmaktadır, gençlik sendikası kapatılmaktadır, en son yargı sendikasının kapatılmasıyla ilgili davayı yine ilgili taraflar açmaktadır.
Şimdi, sendikal düzen olmasın isteniyor. Olursa da cılız olsun, olursa da güdümlü olsun, biz istediğimiz gibi yönetelim, bizim tekelimizde olsun, bizim irademizde olsun, onun dışında bir sendikal yapı olsun istenmiyor. Dolayısıyla bizim bu yasayla ilgili tek yanlı bir kararla değil, bir mutabakat içinde sorunlarımızın çözümü konusunda iradelerimizi çok daha net koymaya ihtiyacımız var.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, toplu sözleşme hakkı Meclisten geçtiği ifade edildi. Şimdi, bakın, kamu çalışanlarının beklediği, temel olarak da ağustos ayında uygulanmaya geçen en temel hakkı Anayasa hükmüne rağmen uygulanmıyor. Kamu çalışanlarının toplu sözleşme hakkı, yine eski usul görüşme sisteminde yürütülüyor. Bize göre tabii, hani, biz burada söyledik, işte "Karşı çıktı CHP grubu filan" diyor, "Siz karşı çıktınız?" Evet, o düzenleme, Anayasa hükmündeki o düzenleme "sözleşme" diyor. "Sözleşme" deyince sözleşme olmuyor. Bu, yine ILO'nun 87 sayılı örgütlenme özgürlüğüne aykırı ve toplu iş sözleşme yapabilme hakkını engelleyen en önemli kritik nokta şudur: Grev hakkı olmayan bir uygulama toplu sözleşme hakkını beraberinde doğurmaz. Dolayısıyla şimdi, bugün, üç konfederasyonun özellikle hatası olmayan ama gerekçede özellikle ileri sürülen "sendikalar bildirimini yapmadılar" eksikliği aslında sendikal harekete de bir haksızlık. Çünkü bunu uygulamaya koyması gereken bakanlık iradesidir, bunu uygulamaya koyacak irade Meclistir, bunun yasal düzenlemesinin yapılacağı yer de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bir an önce bu sendikal yasaların yürürlüğe konması acil bir talep olarak ortada duruyor. Dolayısıyla, bizim şimdi, bu aşamada -özellikle, Komisyonda da ifade ettiğim için söylüyorum- daha Komisyon seçilmemiş. Komisyon bildirimi dahi Meclise yapılmadan biz Komisyon toplantısını yaptık. O akşam -biliyor Sayın Komisyon Başkanımız da- orada da söyledim, bugün de gerekçelerimizde bu itirazımızı yaptık. Kırk sekiz saat dolmadan Komisyon bugün toplanmıştır, Anayasa açısından da usulsüz bir uygulama burada da çok net olarak yapılmıştır.
Dolayısıyla, böyle alelaceleye getirmeden, bu hakların kullanımını doğru bir yasal düzenlemeyle, Meclis iradesiyle çözmemiz gerekiyor çünkü toplumun beklediği bizden, kamu çalışanlarının beklediği bu. İşçilerin beklediği bizden, gerçekten sendikal yaşamın demokratikleşmesiyle ilgili bir sendika yasasının yürürlüğe konulmasıdır.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)