Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 82 |
Tarih: | 15.05.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üreticinin maruz kaldığı girdi maliyetlerinde yaşanan artış, nakliye bedellerinin yükselişi, hal ve depo üreticilerinin artması gibi nedenlerle pazara gelene kadar gıda maddelerinin fiyatı oldukça artmaktadır. Bu artış nedeniyle vatandaşın ucuza alışveriş yapma ihtimali ortadan kalkmıştır. Hal ve pazarda durum böyleyken tarlada çalışan, üreten ve hasat yapan tarım emekçilerinin durumu ve yaşam tarzları nasıl, bir de ona bakmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Siyasete girdiğim günden beri barınma sorunu yakinen ilgi alanım olmuştur. 2012 yılında Şanlıurfa Belediye Başkanı olarak Karacadağ Kalkınma Ajansıyla incelemelerde bulunmak üzere Güney Amerika'nın bazı şehirlerine geziler yapmıştık. En son Cape Town'a geldik, özellikle deniz kenarında harika gökdelenleriyle New York'u aratmayan bir başkentle karşılaşmıştık. Gezilerimiz devam etti, köysel dönüşümün yapıldığı bir bölgeye gittik. Köysel dönüşüm için bir köy meydanı, etrafında alışveriş yapılacak dükkânlar, arkasında bir yönetim ve kültür merkezi ve hemen yanında bir kütüphaneyle dönüşüme başlamışlardı yani Afrika'da 2012 yılında köysel dönüşüm başlamıştı, darısı bizim başımıza. Ancak ben ve bazı arkadaşlarımız teneke evleri de görmek istedik ve teneke evlerin olduğu yere gittik. Hayretler içerisindeydik, yol yok, çocuklar toz ve toprak içerisinde oynuyorlardı. Yere ağaçtan kolonlar dikmişler ve tenekelerin kenarlarını keserek bu ağaçtan kolonlara tenekeleri çakıp bir oda yapmışlardı. Odanın hemen yanında bir de tuvaletleri mevcuttu. Bu tablo karşısında ben ve arkadaşlarım "Bu çocuklar, bu insanlar böylesi yerlerde nasıl yaşarlar, ne içerler, ne yerler?" diye çok üzülmüştük.
2015 yılında milletvekili seçildikten sonra, şu andaki Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Kasım Gülpınar'la Malatya'da kayısı toplayan Urfalı hemşehrilerimize misafir olmuştuk. Gece geç saatlerde bizi misafir eden çadıra gittik. Sağ olsunlar, bizi çok iyi ağırladılar. En güzel yemeklerini yapmışlardı ama bir pis koku vardı, sinekler vardı ve belki paraları da yoktu ama o sinekleri bizden uzaklaştırmak için kov almışlardı, gerçekten ancak ve ancak kovla o çadırda kalabildik. Sabah saatiydi, tabii tam aydınlanmamıştı gün, biz kalktık. Dedim ki: "Tuvalet ihtiyacımız var." Dediler: "Vallahi bir ibrik veriyoruz size, bu ibriği alın. Uygun olan bir yere gideceksiniz, ihtiyacınızı karşılayacaksınız." Hakikaten ibriği aldım elime ve ihtiyacımı giderebileceğim, görünmeyeceğim bir yere gittim fakat giderken ayaklarıma yumuşak yumuşak bir şeyler geliyordu. Neyse, Allah'tan ihtiyacımı karşıladım ve geldim. Sabah baktım ki ayakkabım gerçekten çok kirlenmiş, sonra fark ettim ki bastığım şeyler gerçekten insan dışkısıymış. Ben bunu o zaman partinin grup toplantısında söylemiştim ve oradaki bazı milletvekili arkadaşlarım gelip bana "Ya, sen hakikaten ciddi mi söylüyorsun?" diyerek detaylarını benden öğrenmişlerdi. Sonra, Bakanlık dönemimde -sağ olsun- Sayın Bakanımız Jülide Hanım'a ben konuyu anlattım. Gerçekten Jülide Hanım'la beraber gittik ve o da benim kadar çok etkilenmişti. Dedi ki: "Sayın Bakanım, mutlaka bu insanları yalnız bırakmayacağız, onlara bir proje yapacağız." Ona çok teşekkür ediyorum; bakın, işte çadırın yerine bir çadır kent yapıldı şurada. Şu okulu, şu ana sınıfı, şu sağlık ocağı ve sağlık ocağının bir odası, şu bir mescidi -şöyle- şu bir oyun grubu çocuklar için, şu lavabosu, tuvaleti, şu mutfağı, şu çadırın içerisinden görüntüler. Yani, insanlar mutlu oldular arkadaşlar, insanlar dua ettiler; demek ki isteyince gerçekten oluyormuş.
Bu gezilerimiz devam etti, Malatya'da gördüğümüz manzaraların tümüne yakın manzaralarla daha sonra hep karşı karşıya geldik, insanlar perişandı; koku var, su yok. Hele bir ramazan akşamıydı, Polatlı'da bir yere misafir olduk, güneşin altında o su deposundaki su müthiş sıcak hâle gelmiş, tozla, toprakla karışmış ve çamurlu bir su hâline gelmişti ve oradaki insanlar o çamurlu suyu içmek zorunda kalmışlardı.
Şu, bizim tarım işçisi arkadaşlarımızla yapmış olduğumuz toplantılar ve şurada çocuklarımız... Bakın, bu çocuklar sizin, benim olabilir, torunlarımız olabilir ama bu çocuklar -dikkat ederseniz- pırıl pırıl ve hemen yanlarında bir elektrik trafosu var, trafo hemen yanlarında, bazı trafolar yerde. Bazen haberlerde okuyoruz "9 yaşındaki çocuk elektrik akımına kapıldı ve maalesef hayatını kaybetti." diyor. Yani, bizim gerçekten istersek başaramayacağımız hiçbir şey yok.
Bakın, size çözüm olarak sunmak istediğim Sayın Cumhurbaşkanımızın 27 Nisan 2004 Cumartesi günü yayınladığı bir genelge var arkadaşlar. Bu genelgede biraz önce gösterdiğim bütün maddeler var, eğitim var, sağlık var, barınma var, her şey var. Bakın, hemen buradan okuyorum: Valiliklerce mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde eğitim ve sosyal faaliyetlerle işçilerin temel ihtiyaçlarını giderebilecekleri ortak kullanım alanları olan iklim şartlarına uyumlu, emniyetli, ekonomik, estetik ve fonksiyonel prefabrik, betonarme yapıda, çelik iskeletli, yeterli büyüklükte geçici bir ortak kullanım merkeziyle elektrik, su, kanalizasyon altyapısı ve üstyapısı bulunan geçici yerleşim alanlarının oluşturulması sağlanacaktır. Bu genelge 27 Nisanda yani yaklaşık bundan yirmi gün önce çıkarılmış ve yetkili arkadaşlar, valiler, kaymakamlar, Bakanımız, Çalışma Bakanımız ve siz değerli milletvekillerimiz, Allah aşkına, gittiğim arkadaşlar şunu söylüyor: Yav, Allah rızası için Meclis ile bizim çadırımızın arasında mesafe 55 kilometre, Allah için gelin bizi bir görün, hâlimize bir bakın. Söyledikleri şey şu: Bizi sel yatağına yerleştiriyorlar ve selle karşı karşıya kalıyoruz. Yav, şimdi, Allah aşkına ya, yok mu bu memleketin kaymakamı, yok mu valileri? Yani burada bizler niye denetim mekanizmasını tam kullanmıyoruz? Yolda özellikle, Urfa'dan çıkıyor Konya'da bir bakıyorsunuz ki minibüs devrilmiş, minibüste 3 kişi, 5 kişi vefat etmiş. Arkadaşım yani 11 kişilik minibüse siz 20 kişi aldığınız zaman bu Urfa'dan Konya'ya kadar geliyorsa ya yolda hiç mi denetim yok ya, hiç mi trafik polisi yok? Yani bu genelgeleri takip ettiğiniz takdirde, takip ettiğimiz takdirde inşallah -ben inanıyorum- o çocuklarımız daha iyi şartlarda okuyacaklar, çocukların erken evlilik yaşı en azından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Fakıbaba.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Bitirmek üzere Başkanım.
En azından erken evliliklerini bitireceğiz; eğitimini, sağlıklarını tam olarak vereceğiz. İnşallah, elimizden geldiği kadar hep birlikte olacağız.
Bir de teşekkür borcum var Mahmut Tanal Bey'e. Mahmut Tanal Bey gerçekten bu tarım işçisi arkadaşlarımızı gündeme taşıdığı için ve gerekli çalışmaları yaptığı için ona da ayrıca teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)