Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 84 |
Tarih: | 21.05.2024 |
TAHSİN BECAN (Yalova) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fahiş fiyat artışı ve stokçuluk cezalarının artırılmasını da içeren Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz aldım. Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir iktidar klasiğiyle karşı karşıyayız. Yirmi iki yıldır ülkemizi çıkmaza, milletimizi sefalete sürükleyen koşulları bizzat siz yarattınız. Bugün hayat pahalılığı varsa, ekonomik darboğaz nefes almamızı engelliyorsa, ölüm sınırında yaşayan emekliler feryat ediyorsa, emekçiler güvencesizse, piyasalar tedirginse, sosyal güvenlik sistemi çökmüşse, sağlık sistemi piyasanın insafına bırakılmışsa, eğitim sistemi tarikat ve cemaatlere teslim edilmişse bu düzen maalesef iktidarınızın eseridir. Adına "istikrar" dediğiniz bu düzenle yüzyılın çöküşüne imza attınız. Bakın, bugün görüştüğümüz kanunla fahiş fiyat ve stokçulukla mücadele edeceğinizi iddia ediyorsunuz. Peki, biz bu duruma nasıl geldik? Hangi kıstasa göre "stokçuluk" diyeceksiniz? Örneğin, arsalarına arsa katan, dövizlerine döviz katanlara da "stokçu" mu diyeceksiniz yoksa ticaretini yürütmek için enflasyonla mücadele etmek adına yaptığı ticaretin mamulüne üç beş tane mal aldığı zaman buna "stokçuluk" deyip ceza mı vereceksiniz? İktidarınız yıllarca ekonomiyi canlandırmak ve büyümeyi teşvik etmek için üretime değil maalesef tüketime yöneldi. Netice, tüketerek büyüyen hormonlu bir ekonomiyle bugün sıfırı tükettik. Ne yaptık? Para arzını artırdınız, faiz oranlarını düşürdünüz ama yetmedi, enflasyon maalesef kontrolden çıktı; durmadınız "Büyüme, istihdam artışı, fiyat istikrarı." dediniz. Açıkladığınız orta vadeli programlarla hayatı sattınız, hayalimizi sattınız; tablo ortada, yılın ortasına gelmeden enflasyon tahminini yine yukarıya doğru yuvarladık. "Ekonomide yeniden dengelenme sürecine girdik." dediniz. On İkinci Kalkınma Planı'yla bütün yükü ücretlinin, dar gelirlinin, fakirin ve fukaranın sırtına yıktık. Geldiğimiz noktada enflasyonist politikaların en açık sonucu olan fahiş fiyat gerçeğiyle yüzleştik.
Bildiğiniz gibi, fahiş fiyat, bir mal veya hizmetin olağan piyasa değerinin çok üzerinde, abartılı derecede yüksek bir fiyattan satılması durumunu ifade eder. Örneğin, doğal afetlerde temel gıda ve sağlık ürünlerine olan talep artar. Kahramanmaraş merkezli depremler ve pandemiler de fahiş fiyatlara yol açtı mı? Açtı tabii. Peki, siz o koşullarda bu gibi engelleri kaldırabildiniz mi? Hayır. Salgın hastalıklar sırasında, bildiğiniz gibi, çatışmaların getirdiği kaotik ortamda üretimde ve tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntılar hepimizin malumu. Hatırlayın, gittiğimiz hiçbir yerde maske bulamadık.
Peki, ne yaptınız? "Türkiye Yüzyılı" dediniz, dertli esnafı, depremzedenin çaresizliğini, ölüm aylığına mahkûm edilen emekliyi, borç batağındaki üreticiyi, işsiz üniversiteliyi, kadınları istihdam dışına gönderdiniz. Şimdi tasarruf tedbirleriyle yaraya merhem olmaya çalışıyorsunuz. Tedbirler çok konuşuldu ama biraz yakından bakalım, halkın yarasına ne kadar derman olabileceksiniz? Bir laf vardır: "Para harcamazsanız para kazanamazsınız." Zira neyi tasarruf edeceğimizin iyi planlamasını yapmak zorundayız. Malumunuz üzere, tasarruf tedbirleri paketi kapsamında, belediyeler başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca gazetelere abone ve reklam verilmemesi karara bağlandı. Tedbir paketinde "kurum faaliyetleriyle doğrudan ilgili olan tanıtım giderleri hariç" şeklinde muğlak bir ifade yer aldı. Tabii, bunu anlamak mümkün değil çünkü ucu açık. Buradan şunu çıkarıyor muyuz? Örneğin, bir belediye herhangi bir alanda ürettiği hizmet ve yatırımı bu kapsama sokup istediğinde reklam verebilecek mi acaba?
Değerli milletvekilleri, bir belediye icraatlarını basın aracılığıyla kamuoyuyla paylaşır, icraatlarını halka duyuran basına abone yasağı getirmek neyin nesi anlamak mümkün değil. Özellikle yerel basının kaynakları zaten yok denecek kadar sınırlıyken, dahası pandemi döneminde gazetelerin özel ilan, reklam ve abonelikleri büyük yara almışken "tasarruf tedbiri" adı altında üç beş gazete aboneliğini ve birkaç reklamı kısıtlamak vicdanlara sığar mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TAHSİN BECAN (Devamla) - Bir genelgeyle mevcut birçok haber portalı ve yerel gazete kapanacağı gibi, kadrolu çalışan fikir işçileri de büyük ölçüde işsiz kalacak, işten çıkarılacak, bu da hızla artacaktır. Ayrıca, siz eğer gazetelere böylesine örtülü ambargo uygularsanız başka yanlışların da önünü açarsınız. Zira belediyelere ve kamu kurumlarına kesilen faturaların hepsinin kurumlar vergisi, stopajı, katma değer vergisi ödenmektedir. Bunu yapmadığınız sürece işin kaçak yolunu açmış oluyorsunuz. Bu uygulamayla, devlete gelecek vergiyi de yok ediyorsunuz; gazetecileri de yanlış yollara sürüklemek durumundasınız.
Bu vesileyle, alınan yanlış ve haksız kararın düzeltilmesini, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı yıllarındaki mücadelesinden ötürü "fazilet adaları" olarak tanımladığı Anadolu basınının üzerindeki baskının ortadan kaldırılmasını talep ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)