GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:21.05.2024

MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin de bildiği gibi 16 Mayısta Sincan kampüsünde "Kobani davası" adı altında bir duruşma yapıldı ve orada arkadaşlarımız yüzlerce yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Aslında, buraya götüren, giden süreci biraz konuşmak lazım. IŞİD neydi, ne yapıyordu? Doğrusu, Orta Doğu'nun tam da kalbinde bütün insanlığın gözü önünde IŞİD'in bütün insani değerleri ayaklar altına alan faaliyetlerine medeni dünyanın sessiz kaldığı bir zeminde tam da şunlar yaşanıyordu: Ezidiler 73'üncü fermanla karşı karşıya kalıyordu ve bütün dünya buna sessizdi. Gördüğünüz bu resimde çoluk çocuk, kadın, yaşlı Şengal'den çıkarılmış, dağlara sığınmış, susuzluktan ve açlıktan ölümle karşı karşıya kalmış. Doğrusu, bu durum son değildi, Orta Doğu'da IŞİD Musul'u, Tikrit'i ve Irak'ın büyük bir bölümünü altı günde ele geçirdiği bir vasatı yaşarken bu ülkenin içinde de çok ciddi katliamlara imza attı. Şu gördüğünüz resimdekiler Suruç katliamında hayatını kaybedenlerdi. Bununla yetindi mi? Tabii, değil. Şurası -doğrusu bunun resimleri vardı ama ekran başında bizi izleyen halkımız var, sonuçta insan vicdanını çok ağır yaralayan görüntüler olduğu için şu şekilde getirdik- 100 insanımızın canını verdiği Gar katliamı. Peki, bu sürece doğru giderken, bütün dünyada sivil toplum kuruluşları, medeni dünya bu vahşete karşı sağduyu çağrısı yaparken burada siyaset yapan insanların sessiz kalması mümkün müydü? Değildi tabii ki. Peki, ne oldu? Bütün dünyada sivil toplum kuruluşları, siyasetçiler, devletler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan tutun da Avrupa Birliğine kadar herkes sağduyu çağrısı yaparken evet, biz de sağduyu çağrısı yaptık çünkü bununla karşı karşıya kalanlar bizim de soydaşlarımızdı. Dünyanın herhangi bir yerinde kendi soydaşı için adım atan bu devlet, ben de bu devletin vatandaşıysam eğer, benim soydaşım için de adım atmalıydı. Biz de bu adımı attık ve çağrımızı yineledik. Bunun üzerinden başlayan bir Kobani davası vardı. Zaten mahkeme... Kobani davasının sonucunda dağ fare doğurdu, davanın Kobani davası olmadığı ortaya çıktı, davanın bir siyasi operasyon davası olduğu söylendi.

Şimdi, şuradaki Alp Altınörs -belki aynı ideolojiyi hiç taşımadım, belki aynı etnik kimliği hiç taşımadım- mahkeme ona son sözünü soruyor. Ne diyor Alp Altınörs? "Şengal ne ise Filistin de odur, Kobani ne ise Gazze de odur; benim için hiçbir farkı yoktur. Son sözümü soruyorsunuz, sözdür söylenmiştir, tarihin önündedir; çağrıdır yapılmıştır, halkın belleğindedir, biz sözümüzden dönmeyiz." diyor, olan ondan sonra oluyor zaten. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Ne oluyor? Arkadaşlarımız Kobani üzerinden savunmalar yaparken mahkeme arkadan dolanıyor, siyasi söylemlerden dolayı arkadaşlarımızı yüzlerce yıl hapis cezasıyla cezalandırıyor.

Peki, bu ilk miydi bu ülkede? Hayır. Şeyh Abdusselam Barzani 1914'te asılırken de aynı şey yaşandı, Seyit Rıza 1937 yılında asılırken de aynı şey yaşandı, aynı hukuksuzluklar işlendi. 75 yaşındaki Seyit Rıza'nın yaşı 67'ye düşürüldü, 18 yaşındaki Fındık Ağa'nın yaşı 21'e çıkarıldı ve idam edildiler. Bu mahkeme kararıyla aslında hukuk şunu söyledi: "2'nci yüzyılında Türkiye Cumhuriyeti kendi 1'inci yüzyılını tekrar edecek." dedi. Oysa biz diyorduk ki: Hukuk gereğini yapacak, burası özgürlükler ülkesi olacak, burası hepimizin ortak vatanı olacak.

Kürtlerin ünlü bir dengbeji vardır, Şivan Perwer, 4 dilde söylediği şarkısında diyor ki: "Bu ülke ateş altındayken Türkler Kürtlere hitaben dediler ki 'Ülke ateş altında ve özgürlüğümüz paramparçadır. Biz birlikte hareket edersek kazanabiliriz.'" Sonra Kürtçe diyor ki "..."(*)

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Sayın Başkan, sadece tek bir cümleydi.

Hep beraber çalıştılar ve cumhuriyet kuruldu. Sonra ne oldu?

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Artık Türkçe konuşuyor.

MEHMET KAMAÇ (Devamla) - "Kardeşlerimiz dediler ki: 'Tek millet, tek dil' dediler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET KAMAÇ (Devamla) - ...buna karşı çıkanlar da elbette ki ceza, ölüm, sürgün ve işkencelerle karşı karşıya kaldılar. Kardeş halk bu hâle mi düşürülmeliydi?" diyor kendisi. "Yeter artık! Nice güzellikleri ölümlere verdik. Gel be; ey, eşit dil, din, kültür ve toprak kardeşliği; ey özgürce yaşam!" Bizim siyasetçilerimiz tam da bunu söylerken, ozanlarımız tam da bunu söylerken, tarihimiz bu söylemlerle doluyken siyaseti kriminalize etmek için açılan siyasi kumpas davaları bu ülkeye zarar veriyor, bu ülkenin geleceğine zarar veriyor.

Ama ne yaparsanız yapın, biz demokratik siyasetten asla vazgeçmeyeceğiz. Ne yaparsanız yapın, bu ülke bizim de ülkemizdir, sahip çıkacağız. Şu bayraktaki renk eğer kansa orada benim dedemin de kanı vardır, benim atalarımın da kanı vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)