GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kiralara yüzde 25 zam sınırının kaldırılması kararına, tasarrufun tepeden başlayıp her yere yayılmasını beklediklerine, Tasarruf Tedbirleri Bilgi Sistemi'nin herkese açık olması gerektiğine, getirilen tasarruf paketiyle yerel basının öldürüldüğüne, Basın İlan Kurumunun RTÜK'ten sonra ikinci bir sansür kurumu olduğuna, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ne ve ÇEDES Projesi kapsamında yapılanlara, Sinan Ateş cinayetine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:22.05.2024

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı her şeyi en iyi bildiğini iddia ettiği gibi ekonomiyi de çok iyi bildiğini düşündü ve bütün ekonomistlerin ve dünyadaki literatürün aksine "Nas varken ben faiz veremem." dedi ve zaten zor durumda olan ekonomiyi tam bir krizin içerisine sürükledi. Döviz fırlamasın diye önlemler alınmaya çalışıldı; birilerine servet transferi yapıldı; suni olarak faizler yüzde 8'lerde, 10'larda tutulurken, yoksulların üzerine ağır vergiler bindirilirken, bu fiyatlardan kredi çeken zenginler büyük paralar kazandılar ve gayrimenkule olağanüstü bir geçiş oldu. Bu arada ağır enflasyonu durdurmak için kiralara yüzde 25 zam sınırı konuldu ve sonrasında kiracılar ile ev sahipleri arasında adliyede biten, zaman zaman cinayetlere, kavgalara tanık olduğumuz bir çekişme süreci yaşandı. Zaten Bakan diyor ki: "Fiyatlara müdahale etmek, kiralara müdahale etmek doğru değildi." Bugün de sanki bu tablonun sorumlusu değillermiş gibi, sanki hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi, sanki emeklileri ayda 10 bin lira açlık sınırına mahkûm etmemişler gibi, sanki işçileri 17 bin lira, hem de yıl içerisinde hiçbir zam vermedikleri asgari ücrete mahkûm etmemişler gibi bir anda hiçbir önlem almadan yüzde 25 sınırını kaldırıyorlar. Sonuçta yine kiracılar ile ev sahipleri arasında olağanüstü çekişmeler olacak ve bunun mağduru yine evsiz, yoksul vatandaşlarımız olacak. Hükûmeti, Sayın Şimşek'i böylesine sorumsuz bir tutum almaktan vazgeçmeye davet ediyoruz ve yapılacaksa, bu yüzde 25 sınır kaldırılacaksa mutlaka evsizler bakımından, kiracılar bakımından önlem alınması gerektiğini söylüyoruz, uyarıyoruz yoksa emeklilerimiz de... Özellikle ev sahipliği oranının yüzde 50'ler seviyesinde olduğunu biliyoruz, 10 bin lira emekli maaşı alan bir emeklimiz karnını mı doyuracak, eczanelerde katılım payı ücreti mi ödeyecek yoksa kira mı ödeyecek? Bu sorunun cevabını vermesini bekliyoruz.

Tabii, ekonomi böylesine ağır bir krizin içerisine sürüklenince "Tasarruf tedbirleri alalım." diye yola çıktılar, bir genelge yayınladılar ve aslında bu genelgede kendilerine çok fazla dokunmayacak önlemler aldıklarını görüyoruz. Aslında daha sonra işçiye "Sakın asgari ücrette artırım beklemeyin, size yılbaşında verdik -resmi enflasyon bile yüzde 75 ama- buna razı olacaksınız ve sesinizi çıkarmayacaksınız çünkü hep beraber tasarruf ediyoruz." diyecekler, emekliye aynısını söyleyecekler. Acı reçeteyi memura içiriyorlar, işsizlere içiriyorlar. Atanmayı bekleyen öğretmenlere, memurlara, hemşirelere, sağlıkçılara da "Atanmayı beklemeyin, üç yıl boyunca kimseyi işe almayacağız çünkü tasarruf uyguluyoruz." diyorlar. Oysa biz biliyoruz ki tasarruf tedbirleri almaya niyetleri yok, niyetleri olsaydı saraydan başlarlardı. Sarayın lüksünde, şatafatında en ufak bir eksilme olmayacak ama vatandaşa gelince kemeri sıkacak. Şimdi, bakın, bir örnek üzerinden gidelim: Çukurambar'da ortaya çıktı, 15 katlı bir binayı Çevre Bakanlığı kiralamış. Niye yaptınız deyince "Efendim, sözleşmesi geçen aydı." diyorlar. Peki, siz insanların, memurların geçen yıl içerisinde sözleşmesi akdedilmiş servis hakkını nasıl alıyorsunuz? Memurların servisini almaya gelince sözleşmeyi görmezden geliyorsunuz ama sıra kamuyu pahalı binalara geçirmeye, birilerini zengin etmeye gelince sözleşmeye sadakatten bahsediyorsunuz, bu bir tutarsızlıktır. Biz tasarruftan yanayız, Meclisin de kendine çekidüzen vermesinden yanayız. Tabii ki Türkiye'de bir savurganlık var ama tasarrufun tepeden başlayıp aşağıya, her yere yayılmasını da bekleriz. Eğer tasarrufta samimiyse iktidar yapması gereken... Tasarruf Tedbirleri Bilgi Sistemi var, Bakanlık diyor ki: "Tasarruf edeceksiniz, bana da bildireceksiniz, ben bunu takip edeceğim." Güzel. O zaman, bunu biz de takip edelim, bunu kamuoyunun denetimine açın, basının, medyanın, muhalefetin, partilerin denetimine açın, herkes görsün kim ne kadar tasarruf yapmış, bakalım, siz bunlar üzerinden ekonomik dengeleri ne kadar tutturacaksınız.

Tasarruftaki bir diğer garabet de yerel basının durumu. Yerel basın zaten can çekişiyor. Yerel basın çok önemlidir, yerel basın kentin arşividir ve yerel basın aynı zamanda ulusal basının, ulusal medyanın da can damarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla yerel basını yaşatmak gerekir. Oysa, şimdi bu tasarruf paketiyle, yerel basın da özellikle Basın İlan Kurumundan ve aboneliklerden alacağı ücret de kısılacağı için artık öldürülüyor; bu yapılmasın, yerel basın son derece değerlidir ve tasarruf yapılacaksa başka yerden yapılsın.

"Basın İlan Kurumu" demişken şunu da söylemek lazım: Basın İlan Kurumu, RTÜK'ten sonra ikinci bir sansür kurumudur; kimi seviyorsa, canı kimi istiyorsa, kim yandaşsa onun ilanını basar, onu güçlendirir ve kimi istemiyorsa, kim muhalifse ona ilan vermez, sanki babasının parasını dağıtıyor gibi onun parasını keser ve onun da boğazını kısar.

Sayın Başkan, bir önemli konuyu gündeme getireceğim. Biliyorsunuz, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli tartışılıyor. Biz bu modelin gerici, çağ dışı, ilkel ve pedagoji biliminden uzak olduğunu söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlayacağım Başkanım.

Bunun önemli bir örneğini de en son bir okulumuzda yaşadık. Küçükköy Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinde Filistin'e destek amacıyla 3-4 öğrencimizi yatırıyorlar, üstüne kefen örtüyorlar, bir başka öğrencimize de böyle dua ettiriyorlar. Bakın, bu bir ÇEDES Projesi. Bu, pedagojinin katliamıdır, bu bir cinayettir. Küçük çocuklarımızın küçük ruhlarıyla, beyinleriyle oynamayın, çocuklarımızdan elinizi çekin; kendi ideolojik saplantılarınızı kendinize saklayın ve çocuklarımıza böylesine çağ dışı bir uygulama yapmayın, yaptırmayın.

Aynı şekilde, Diyanet İşleri Başkanı manevi önderler, danışmanlarla "ÇEDES Projesi" adı altında çocuklarımıza dersler verildiğini söylüyor. Bunları şiddetle kınıyoruz. Çocuklarımızın ihtiyacı bilimsel, çağdaş, laik bir eğitimdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Ve böyle görüntülerden, böylesine çağ dışı bir anlayıştan ve çocuklarımızın psikolojisini bozacak bu yaklaşımlardan Millî Eğitim Bakanlığını birinci derecede sorumlu tutuyoruz ve bu uygulamadan vazgeçmeye çağırıyoruz, şiddetle kınıyoruz.

Aynı şekilde, bakınız, bu Sinan Ateş cinayeti konusu dün de tartışıldı. MHP'den 2 kişi de Sayın Genel Başkanımızın iddiaları üzerine konuyu sahiplendi, bize göre ağza alınmayacak laflarla da burada yüce Meclisin mehabetine uygun olmayacak kelimelerle de cevap vermeye çalıştı. Onlar bizim muhatabımız değil, biz bu cinayet üzerindeki sis perdesi aydınlansın istiyoruz. Biz bunu 84 milyon için istiyoruz, Türkiye'miz için istiyoruz, hukuk devleti adına istiyoruz, insanlarımızın can ve mal güvenliği adına istiyoruz, MHP camiasının da töhmet altında kalmaması adına istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Süreyi epey aştık...

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Son bir dakika...

Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Bakınız, bu cinayet ile MHP arasında, kimi unsurları arasında bir bağ var. Bu katilin kim tarafından azmettirildiği, bu kişinin bir MHP milletvekilinin evinde nasıl bulunduğu, bu kişinin Ankara'dan İstanbul'a MHP Gençlik Kollarına tahsis edilmiş bir çakarlı araçla nasıl götürüldüğü, bu iddianamede Sinan Ateşin eşinin ifadelerinin niye olmadığı, azmettiricilerin plaka numaralarının niye olmadığı, kimlerin korunduğu bizim önemli bir meselemizdir. Bu konu hepimizin üzerinde durması gereken bir meseledir. Bu sorulara cevap vermeyip konuyu başka yerlere taşımak da beyhude bir çabadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)