Konu: | Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 85 |
Tarih: | 22.05.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, şimdi, konu neymiş? Doğurganlığın azalmasının nedenleri araştırılacakmış. Çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu bir Genel Kurulda, Mecliste, kadınların kararı olması gereken bir konuda konuşuyoruz burada. Kadınlara soruldu mu? Kadın örgütlerine soruldu mu? Hayır, sorulmadı. Bize sorulmadan, kadınlara sorulmadan kadınların bedeni üzerinden politikalar yapılmasına biz, partimiz her zaman karşı çıktık; buna da karşı çıkıyoruz.
Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Kadınlar ister doğurur ister doğurmaz, bunu kendileri bilir. Bunu ne zaman anlayacaksınız, çok merak ediyorum gerçekten. İşinize gelince "Kürtler çoğaldı, nüfusu arttı." deyip doğum kontrolü dayatıyorsunuz, işinize gelince "Suriyeliler arttı, demografik yapı bozuluyor." diye doğum kontrolünü dayatıyorsunuz ama işinize gelince de "Nüfus azaldı, 3 çocuk doğurun." diye bas bas bağırıyorsunuz.
Peki, bir de olaya şu açıdan bakalım: "En az 3 çocuk doğurun." diyorsunuz. Peki, doğurmasını istediğiniz kadınlara sosyal güvence veriyor musunuz? Hayır, vermiyorsunuz. Peki, doğurmasını istediğiniz kadınların çocuklarına kreş imkânı sağlıyor musunuz? Sağlamıyorsunuz. İş imkânı sağlıyor musunuz? Sağlamıyorsunuz. Bakın, bu nüfus planlaması meselesi sadece bizim ülkemizde değil dünyadaki pek çok ülkede uygulanıyor. Aslında onaylamıyoruz ancak bizimki hep, böyle, kötünün de kötüsü olduğu için örnek vermek istiyorum: O ülkelerde "Doğurun." dedikleri kadınlara belli olanaklar sunuluyor, sosyal güvence sunuluyor, kreş imkânı sunuluyor, belli fonlar ayrılıyor; bir mantığı oluyor bunun. Bizde her şey çok mantıksız olduğu için hem "Doğurun." deniyor hem de hiçbir imkân sağlanmıyor. Bu, kadınlarla ilgili olan kısmı.
Peki, çocuklarla ilgili olan kısmına bir bakalım: Peki, çocuklar korunabiliyor mu? "Doğurun, doğurun." diyorsunuz ama daha geçen gün İstanbul Sultanbeyli'de 13 yaşındaki bir çocuğun mahalledeki erkekler tarafından sistematik olarak cinsel saldırıya maruz kaldığı ortaya çıktı. Bu sadece, maalesef, bir örnek; bunun gibi pek çok örnek var. Çocukların cinsel istismara uğraması engellenebiliyor mu? Engellenmiyor. Bununla ilgili bir tedbir alınıyor mu? Alınmıyor, yok. "Yeter ki doğurun." Niye? "Ucuz iş gücü olsun." "Yeter ki doğurun." Niye? "Savaşacak insan olsun." Sizin amacınız bu, mantığınız bunun üzerine kurulu.
Şimdi, bir kaygı var: Genç nüfus azalıyormuş, bununla ilgili çok büyük kaygıları varmış birilerinin. Peki, bu gençler yurt dışına çıkıyor, niye çıkıyor diye araştırılıyor mu? Hayır. Peki, bu gençler intihar ediyor gelecek kaygısı yüzünden, bunlar araştırılıyor mu? Hayır. Daha iki gün önce Van'da, Süleyman Şah Öğrenci Yurdu'nda bir genç intihar etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEZBAN KONUKÇU (Devamla) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
KEZBAN KONUKÇU (Devamla) - Gençler neden intihar ediyor? Genç nüfus neden kendisini geleceksiz olarak görüyor? Bunların araştırılması ve bunlara dair burada önlemler alınması gerekirken biz, meseleyi burada, hep belli çıkar gruplarının yaklaşımına göre ele alıyoruz. Örneğin, genç nüfus azalınca iş gücü piyasasında sorun olacakmış. Bu "iş gücü piyasası" derken; aslında çok ucuza çalıştırılan, ölümü pahasına, açlığı pahasına çalıştırılan emekçilerden bahsediyoruz. Yani "Emekçilerin sayısı azalmasın aman ha!" "Savaşacak insanların sayısı azalmasın aman ha!" Kimin çıkarları doğrultusunda? Sermayedarların çıkarları doğrultusunda, iktidarın çıkarları doğrultusunda. Biz bunu kabul etmiyoruz. Yüzde 35'e kadar çıkan genç işsizliği önlensin önce, bu araştırılsın, bunlarla ilgili kafa yoralım.
Son sözümü şöyle söylemek istiyorum: Kadınların bedeninden elinizi çekin; bizim bedenimiz, bizim kararımız! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)