GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:22.05.2024

VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticaret Kanunu'nda yapılacak değişiklikler üzerine konuşuyoruz fakat şunu söylememiz lazım: Türkiye'de hukuktan siyasete, tarımdan ticarete hangi konuyu konuşursak konuşalım ucu aslında Kürt sorununa dayanıyor. Türkiye'nin ticari ve ekonomik sorunları Kürt meselesinden bağımsız ele alınırsa anlaşılamaz, Kürt meselesi de elbette Kobani kumpas davasından bağımsız düşünülemez.

İnsanlığın gördüğü en vahşi örgütlerden biri olan IŞİD soykırım yapmak üzere Kobani kentini kuşattığında dünyanın her yerinden destek ve dayanışma sesleri yükseldi çünkü mesele sadece Kobani değildi, insanlığın bin yıllar içerisinde yarattığı evrensel değerlerin savunulmasıydı. HDP, Merkez Yürütme Kurulunda bu evrensel değerlerin savunulması için bir çağrı yaptı. Bu çağrıdan yedi yıl sonra bir siyasi intikam hamlesi olarak Kobani kumpas iddianamesi hazırlandı. Tamamen uydurma suçlamalar ve delillerle ilerleyen davada birçok arkadaşımız ağır cezalara çarptırıldı. Kobani kumpas davası süreci ve sonucunda çıkan kararlar tarihe bir kara leke olarak geçti bile. Kobani'deki IŞİD vahşetini önlemek için yapılan çağrıyı mahkûm etmek, o vahşeti dolaylı yoldan desteklemek hatta teşvik etmek anlamına gelir.

Bu utanç davasında yirmi yıl hapis cezası alan Dilek Yağlı arkadaşımız tarihe not düştüğü savunmasında şu sözlerine yer veriyor: "Binlerce insan Türkiye'de ve dünyanın her yerinde IŞİD'in ablukası altında olan Kobani'ye karşı seslerini duyurmaya çalıştılar. Uluslararası kuruluşlara, devletlere, insan hakları örgütlerine yani bugün Filistin için insanlar nasıl ses olmaya çalışıyorsa o gün de Kobani halkı için, Kobani öncesinde Şengal'de bulunan Ezidi halkı için, Türkmenler için ses olmaya çalıştı ve ilgilileri bu örgüte karşı tutum almaya çağırdı. Bugün Kobani değil başka bir noktada başka bir halk aynı şekilde tehdit altında olsa tıpkı bugün Filistin halkının yaşadığı zulüm gibi aynı çağrıları yapmak insan olmanın bir gereğidir." Dilek Yağlı, yine, savunmasında hukuksuzluğu şu sözlerle açığa çıkarıyor: "Bu yargılama eliyle hayatımızın askıya alınması başka bir şey; lekelenmeme hakkımız, adil yargılanma hakkımız, siyaset yapma ve örgütlenme özgürlüğü hakkımız, düşünce, ifade özgürlüğü hakkımız, kanunilik ilkesinden tutun da bambaşka ilkelere kadar her ilkenin karşısında bir pratikle karşılaştığımızı göreceksiniz." Dilek Yağlı arkadaşımız 16 Mayıs tarihinde görülen karar duruşmasında son sözlerini de şu şekilde ifade etti: "'Ezidilerin uğradığı katliamdan sonra Kobani halkının da aynı şeyleri yaşamasını istemiyoruz.' diyenler olarak sadece bir MYK üyesi olarak söylemiyorum, bir yurttaş olarak, bir dünya vatandaşı olarak bu yargılamanın parçası kılınmayı hukuk adına, yargı adına çok büyük bir utanç kaynağı olarak gördüğümü tekrar belirtmek istiyorum."

Dilek Yağlı arkadaşımızın da söylediği gibi, Kobani kumpas davası bir utanç davasıdır; Kobani direnişi, 21'inci yüzyılda IŞİD barbarlığına karşı Türkiye ve Orta Doğu halklarının yazmış olduğu bir destandır; insanlık mirası ve değeri can pahasına korunmuştur. Kobani'yi IŞİD'e karşı Türkiye halklarıyla birlikte savunduk, birlikte kazandık; bu hukuksuzluğa karşı da yine birlikte mücadele edip birlikte kazanacağız.

Genel Kurulu ve halklarımızı da tekrardan saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)