Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 85 |
Tarih: | 22.05.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık iki gündür Mecliste cereyan eden bu Kobani duruşmasından sonraki meseleye biz müdahil olamıyoruz çünkü o hadiseden sonra Oslo'da ve İmralı'da yapılan görüşmeler henüz bize açıklanmadı, açıklarlarsa biz de belki bir kanaat bildiririz; bunu hem AK PARTİ Grubundan hem de DEM PARTİ Grubundan bekleriz. Eğer öyle bir açıklama yaparlarsa biz de kendileriyle kanaatlerimizi paylaşacağız, hem de o görüşmeler gizli kalmamış olur.
Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümünde yer alan maddelerin tümü üzerinde partim adına söz aldım. Genel Kurula gelen bu Ticaret Kanunu'yla ilgili teklifi ikinci haftada da devam ediyoruz. Özellikle denetim mekanizmasının olmadığı bu dönemde, bu yeni sisteme geçişle beraber, her alanda olduğu gibi ticaret hayatında da birtakım aksaklıklar yaşanıyor; arkadaşlar, bunu sıklıkla dile getiriyorlar. Bunların düzeltilmesi tabii ki Ticaret Kanunu açısından çok önem arz ediyor ama Türkiye için başka önemli meseleler de var yani gündemi sadece bir tek konuya bağlamak yanlış. Bilmem farkında mısınız ama Sayın Cumhurbaşkanı da değinmişti buna.
Nüfus artışı açısından Türkiye için ciddi bir alarm zilleri çalıyor, Türkiye hızla yaşlanıyor, Meclise bakınca anlıyoruz zaten, biz bile gençler arasında kaldık Sayın Başkanım, Meclis bile yaşlanıyor. Bu durum, Türkiye'yi bekleyen gelecek açısından da hiç iç açıcı değil. Son Kabine toplantısında o yüzden Sayın Cumhurbaşkanı bu konuyu ele aldı ve doğru bir iş yaptı. Biliyoruz ki Türkiye'nin Millî Güvenlik Siyaset Belgesi var -bilmiyorum, bilen arkadaşlar vardır- Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'nde o yaşlanan nüfus ulusal güvenlik tehdidi olarak kabul ediliyor. Bir toplumda eğer hız, doğurma hızı, doğurganlık hızı 2,1'in altına düşerse o nüfus kendini üretemiyor, artık o toplumda nüfus yavaşlıyor, hızla yaşlanıyor, ekonomik verimliliğini kaybediyor ve o toplumda dev gibi bir nüfus sorunu oluşuyor.
Bunun yanı sıra Türkiye'de orta yaş grubu giderek artıyor. Yani bir yandan yaşlanıyoruz ama geriden gelen çocuk nüfusu hiç yeterli değil. Bu değişim yakın zamana kadar ekonomik, sosyal ve ülke güvenliği açısından Türkiye için çok önemli, sarsıcı etkiler yaratacak. Bu söylediklerim gerçekten hiç uzak değil. Şu anda çok konuyla alakası olmuyor gibi gözükse de 2030 itibarıyla dünyaya yön verenler bu yeni dünya düzenini inşa ediyorlar, bundan daha önce de bahsettim.
Bir şey dikkatinizi çekti mi? Birkaç ülkeyle beraber İspanya da Filistin'i tanıdı, çok mutlu olduk bundan, daha doğrusu tanıyacağını açıkladı. Açıklamayı yapan kim? Bakın, açıklamayı yapan Bakanı söyleyeceğim size: İspanya Sosyal Haklar, Tüketim ve 2030 Ajandası Bakanı. Yani dünyanın bir 2030 ajandası var. Bu 2030 ajandasında neler var? Daha önce de anlattım, bu ajandaya bakarsanız nasıl şekil almaya başlandığını göreceksiniz.
Şimdi, içinde bulunduğumuz bu yeni çağda yeterli insan kaynağınız yoksa ülkenizin muasır medeniyet seviyesine ulaşması mümkün değil. Bu, bilim, teknoloji açısından da böyle. Eğitimli ve nitelikli çocuklarımız olmadan gelecekte nasıl böyle bir şey yapacaksınız, nasıl söz sahibi olacaksınız? Kalkınmak için ihtiyacımız olan o genç nüfusu sağlamadan üretimde de sanayide de bilimde de hiçbir türlü verimlilik sağlayamazsınız. Körfez ülkeleri gibi yine işçi, mühendis, doktor, zanaatkâr ithal edersiniz, başka da bir şansınız yok.
Savunma sanayisinde ithalatta büyük ölçüde dışa bağımlılığımız azaldı. Bu konuda çalışan, emek veren bütün genç mühendislerimize teşekkür ediyoruz. Son, İran'daki helikopter kazasında da bunun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gördük. Bu gurura imza atan genç Türk mühendislerine burada, huzurunuzda teşekkür ediyorum onları kutluyorum. Ama korkuyorum ki bu nüfus artışıyla ülkenin göğsünü kabartan yeni gençler yetiştiremeyeceğiz. Türkiye bölgesinde tam bir ateş çemberinin ortasında yer alıyor. Genç ve dinamik askerî kadrolarımız yakın zamanda nüfus artışına bağlı olarak çok azalacaklar. Böyle bir coğrafyada askerî açıdan zafiyete düşmek, Türkiye açısından katlanılmaz bir sonuç doğurur. Türkiye'nin şimdi neden felaketin eşiğinde olduğunu anladınız mı?
Bir de diğer bir konu var: Türkiye'nin demografik boyutu. Bu boyutu ele aldığınızda çok daha kötü bir sonuçla karşı karşıyayız. Mevcut sığınmacılarımızla birlikte birçok vilayette Türk nüfusu azınlık durumuna düştü; örneğin Kilis. Bu durum, Suriyelilerin 5,3 olan doğum hızını hesaba kattığınızda Türkiye'nin geneline yayılır çünkü nüfus artışımız neredeyse gerçekten durma noktasına geldi; bizler azalıyoruz, onlar hızla çoğalıyorlar. Bir ülke aslında böyle yavaş yavaş ele geçiriliyor, istila ediliyor. "Stratejik göç mühendisliği" denen şeyin atom bombasından bile daha güçlü olduğunu bundan daha iyi bir örnekle söylenemez. Peki, tüm bunlardan nasıl kurtulabiliriz? Çoğalarak. Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor "3 çocuk yapın." E, öyle de o 3 çocuk yapmakla bu iş düzelmiyor, bu olay öyle değil, bu meselenin bir de derinliği var.
Türkiye'nin yıllık nüfus artışı 2022 yılında yani bundan iki sene evvel binde 7,1; 2023 yılında kaç biliyor musunuz? Binde 1,1; 7 misli aşağıya düşmüş. Bu oran 2001'den sonra en düşük oran, en son 2001 yılında binde 1,5'ti. 2001'i hatırlıyor musunuz? Derin bir ekonomik kriz vardı, o zaman binde 1,5'ti, mevcut krizin belirtileri gibi o zaman da öyle bir kriz vardı. Bu rakamlara bakınca hem depremde kaybettiğimiz insanların sayıları hem pandemide kaybettiğimiz insanların sayılarının doğru olmadığını söylüyoruz. Sayın Murat Kurum İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıyken katıldığı -kaybettiği- o televizyon programında da "130 bin kaybımız var." demişti ya, o rakam belki de doğruydu, ağzından kaçmış olabilir.
Bugüne gelelim, bu ekonomik şartlarda insanlar evlenemiyor, çocuk sahibi olamıyor. Eskiden, 25 yaşında bir kıza "Evde kalmış." denilirdi, şimdi 35 yaşında kızlar evlenemiyor; 36 yaşında oğlum benim, evlenemiyor. Gençler zaten evlenmek istemiyor, ekonomik durum bu işi biraz daha zor hâle getirdi.
Evlere bakıyor musunuz, satılık evlere? 1+1, 1+0. Ya, arkadaş nasıl aile olacaksınız? Bu evlerde nasıl oturacaksınız? Çocuk yapmak mümkün mü? Bu çocuğu nerede oturtacaksınız? Zira, evliliklerinin olmadığı, yalnız yaşamın olduğu bir toplum, çocuklar hiç hesaba katılmıyor. Bu iş verdiğiniz müteahhit arkadaşlarla da bunları bir konuşun. TOKİ'li müteahhitler var ya, aramızda da var, onlara da bu konuyu konuşun; "1+1, 1+0 yaparsanız bu çocuklar nerede oturacak kardeşim?" diye bir sorun onlara.
Geldiğimiz son yirmi iki yılda milletin geleceğine dair bir umudu kalmadı. Umudu kalmayan toplumların başına ne geldiyse de şu anda Türk milletinin başına o geliyor. "En az 3 çocuk." demesi kolay, Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor her nikâhta da mutlak yoksulluğun yaşandığı bir ülkede 3 çocuğa bakmak öyle kolay mı? Mutlak yoksulluk ne demek, ben bilmeyenler için söyleyeyim: Özetle, açlık sınırının altı demek mutlak yoksulluk. Açlık sınırının altı ne biliyor musunuz? Asgari ücretin altı yani Türkiye'de 15 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyor. Açlık sınırı altında yaşayan bir toplumda insanlar nasıl evlenecekler, nasıl çocuk sahibi olacaklar? 600 bin lira hesaplamışlar bir düğün maliyetini, köyde belki öyle ama şehirde hiç de öyle değil vallahi, gençlerin işi çok zor. O yüzden dünyaya çocuk getirmeleri, yetiştirmeleri mucize. O yüzden, bir daha tekrar ediyorum: "3 çocuk yapın." diyor Sayın Cumhurbaşkanı, eyvallah ama bir de o çocuğa insan onuruna nasıl yakışır bir hayat bırakacaksınız, Sayın Cumhurbaşkanı onu da anlatmalı. "3 çocuk yapın ama ben bu çocukların geleceği için bu ülkenin gayrisafi millî hasılasını 25 bin dolara çıkarttım." desin; buyur, yapsınlar. Milleti aç bırakacaksınız, sonra da "Hadi, çocuk yap." Açlar ordusuna yeni neferler katacaksınız.
Bir başka sorun da... Dünya Bankası 35 milyar dolar verdi. O şartlı kredinin en büyük dilimi de ne biliyor musunuz? Yaşlıların bakımıyla alakalı yeni sağlık hizmetleri. Pandemide çok iyi bir imtihan verdi Türkiye ama yaşlıların bakım hizmetiyle ilgili çok geride. Türkiye nüfusu hızla yaşlanıyor dediğim gibi, yaşlılara sağlık hizmeti altyapısı çok yetersiz, o yüzden de Dünya Bankası kredi verdi.
Bir başka gerçek şu: Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranının yüzde 10'u geçmesiyle Türkiye, Birleşmiş Milletler kriterlerine göre "çok yaşlı nüfuslu ülke" statüsüne girdi. Ben hatırlıyorum, İsviçre'de bavul taşıyan "bellboy" dediğimiz adam 72 yaşında. "Niye emekli olmuyorsun?" diye sorduğumda "Alttan gelen genç yok, mecburen ben çalışıyorum." diyor; Türkiye o noktaya geldi. Uluslararası standartlara göre dünyada 4 işçi çalışırken 1 emeklinin maaşını ödüyor; Türkiye'de bu rakam, 1,5 kişi çalışıyor, 1 emeklinin maaşını ödüyor. Bu durumda emeklilik müessesesi de iflas ediyor alttan çalışan genç gelmediğinden.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - O yüzden, gelecekte emeklilik müessesesinde çöküş görülmesi bir muhakkak, maaşlar ödenemez hâle gelir. Dünyanın hiçbir tarafında 40 yaşında emekliye maaş ödeyen bir devlet yok. Popülist siyaset bunu maalesef Türkiye'de gerçekleştirdi. Şimdi emeklilere zam yapamıyoruz, belki de maaşını ödeyemeyeceğiz; orta vadede çalışacak insan da bulamayacağız.
Bu konunun ilginizi çok çekmediğini biliyorum "Bir an önce bitirsin de gitsin." diyorsunuz ama bu konunun çok önemli olduğunu bir kez daha vurguluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)