GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:86
Tarih:23.05.2024

YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bin haftadır katilleri belli olan yakınlarını arayan Cumartesi Annelerini selamlıyorum. Gözaltında kaybettirilen bütün canları saygıyla ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarih 7 Ekim 2014'ü gösteriyordu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gaziantep'te bir konuşmasında "Şu anda Kobani düştü düşüyor." demesiyle Türkiye kamuoyu o tarihten bu yana Kobani gündemini tartışıyor. IŞİD vahşetinin en doruk noktasına çıktığı dönemde insanlar inançlarından dolayı katledildi, kadınlar köle pazarlarında satıldı. Başta Palmira Antik Kenti olmak üzere insanlığa ait tarihî eserler yok edildi. Şengal'de Ezidiler katledildi; Tuzhurmatu'da, Telafer'de Türkmenler soykırıma uğratıldı. Canlı yayınlarda infazlar, kafa kesmeler, uçurumdan atmalar, insanları canlı canlı yakma videoları tüm dünya gündemini sarsmaktaydı. Şengal'de Ezidi kadınlar köle pazarlarında satılmakta, IŞİD üyelerinin tecavüzlerine uğramaktaydılar. Köle pazarlarında satılmak istemeyen ve dinî inancından vazgeçmeyen kadınlar ise diri diri toprağa gömülüp öldürülüyordu. IŞİD vahşeti o kadar azmıştı ki Türkiye askerleri Sefter Taş ve Fethi Şahin'i kaçırdıktan sonra diri diri yakma videosunu yayınlamıştı.

Kobani kumpas davasında yirmi yıl altı ay ceza alan arkadaşımız HDP MYK üyesi İsmail Şengün savunmasında Hasan Hüseyin Korkmazgil'in şu dizeleriyle IŞİD vahşetini dile getiriyordu: "Çirkindiler, korkaktılar, yarınsızdılar/Geldiler itilerek, girdiler irkilerek/Kararttılar gecemizi, ısırdılar karanlıkta, kanattılar türkümüzü/Kırdılar çiçekli dallarımızı, tükürdüler içine ekmeğimizin/Ağrıttılar ağrımızı, ağrıttılar dünya dünya/Ve çekip gittiler kanlı izler bırakarak göğümüzün merdivenlerinde/Yoktu yarınları onların çünkü onlar suç taşıyan sandık gibi karanlıktılar."

Suriye'deki ve Irak'taki IŞİD vahşeti Kobani kentine de sıçramış, Kobani'de de bir soykırım amaçlanmıştı. "Kürt kadınları size helaldir." fetvası veren, askerleri diri diri yakan bu zihniyete karşı Kobani'de bir avuç insan tüm imkânsızlıklara rağmen evlerini, yurtlarını, özgürlüklerini korumak için bu vahşete karşı direnmekteydi. Bu dosyada HDP'li siyasetçilerin yargılanmasına neden olan Twitter çağrısı işte tam da böyle bir ortamda yapılmıştı. Bu çağrının tek nedeni, IŞİD'in Kobani kentinde soykırımını engellemek için Türkiye ve dünya kamuoyunda bir duyarlılık yaratmaktı. İki ayrı AİHM kararı, Twitter çağrısı ile olaylar arasında herhangi bir illiyet bağı olmadığını açıkça söylemesine rağmen bu kararlar göz ardı edilerek yargılama sürdürülmüştür. Süregiden bu yargılama, askerî darbe dönemlerindeki yargılamalar gibi Türkiye demokrasisi açısından kara bir lekedir çünkü yargılama konusu olan çağrı, insanlık tarihinin gördüğü en vahşi, katliamcı ve tecavüzcü IŞİD'e karşı, IŞİD'in durdurulması için kopmuş bir feryattır, bir çığlıktır. Bu noktadan itibaren bu çağrının bir suç olarak ilan edilmesi tamamen siyasi bir karar olmuştur. Yargılama, yargılama başından itibaren siyasi nedenle sürmüş, seçim meydanlarının konusu hâline getirilmiş hatta siyasi iktidarın bugünkü saray koalisyonunun bir tutkalı vazifesi görmüştür. Nitekim 6-8 Ekim olaylarında yaşamlarını yitirenlerin büyük bir kısmı HDP'liyken iktidar o günden bu yana Yasin Börü üzerinden bir karalama kampanyası sürdürmüştür. Kayyum atama meselesinde de "Dağa para gönderiyorlar." yalanını her seferinde tekrarla kitlelere empoze ettiler, kayyuma da zemin oluşturdular; Kobani kumpas davası da bu yalanlar, dezenformasyonlar üzerine inşa edildi ama mızrak çuvala sığmadı. Yaşanan şiddet olayları ile HDP'nin Twitter paylaşımları arasında hukuken bir illiyet bağı olmadığı anlaşılmıştır. Bütün bunlar apaçık ortadayken Kobani davasının siyasi bir dava olduğu, iktidarın ve onun yargısının arkadaşlarımıza verdiği cezaların tamamen bir intikam duygusuyla verildiği ortadadır. İktidar "çöktürme planı" adı altında hukuku ve Anayasa'yı hiçe sayarak Kürtlerin demokratik siyaset yapma hakkını engellemek istemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

YILMAZ HUN (Devamla) - Sevgili Alp Altınörs'ün dediği gibi "Çok farklı renkleri ve bileşenleriyle HDP, 302'den ceza tehdidi altında tüm duruşmaları birer sinir harbi olan bir mahkemede çağrısının arkasında durmayı ve bütünlüğü korumayı başarmıştır. İktidarın bu dava eliyle HDP'yi dağıtma, parçalama, siyasetten tasfiye etme planları akamete uğradı. HDP fikri Kobani kumpas davasında biraz daha pişti ve olgunlaştı." İktidar, Kobani kumpasıyla bir kez daha Kürtleri demokratik siyasetin dışına itmeye çalışmakta, Kürtleri ve demokrat dostlarını kriminalize etmeye çalışmaktadır. Bizler Kürt halkı ve dostları olarak ne sizlere ne IŞİD zihniyetine asla diz çökmedik, çökmeyeceğiz; kumpaslarınızı çökerteceğiz. Bizler kazanacağız, halklar kazanacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)