Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 88 |
Tarih: | 29.05.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son yıllarda kamu kurumlarının neredeyse tamamında ciddi bir yozlaşma, çürüme, rüşvet dalgası var. Bunları her gün basından hep birlikte okuyoruz, izliyoruz, yakından takip ediyoruz. İçine almadığı hiçbir kamu kurumu yok neredeyse, siyasetten bürokrasiye, Türkiye İstatistik Kurumundan neredeyse Merkez Bankasına, SPK'ye; her kurum bu çarkın içerisinde.
AKP Türkiyesinde mafya babaları, uyuşturucu tacirleri Türkiye'de artık cirit atıyor durumdalar. Öyle illegal yollarla, yasa dışı yollarla falan Türkiye'ye gelmiyorlar; resmî yollarla, resmî pasaportlarla Türkiye'ye geliyorlar, lüks villalarda yerleşiyorlar, yaşıyorlar ve biz bunların Türkiye'de olduğunu ancak bir hesaplaşmaya girdiklerinde, birbirlerini katlettiklerinde öğreniyoruz. Avustralya mafyası, Sırp mafyası, Rus mafyası; bunların hepsi İstanbul'da, Antalya'da âdeta cirit atıyorlar.
Türkiye'de ekonominin en önemli sorunlarından biri, kara paranın aklanması. Normalde, gelişmiş bir ülkenin bununla mücadele etmek için ne yapması gerekir? Herkesin her kuruşunu nereden bulduğunu sorması gerekir. Peki, Türkiye'de iktidar ne yapıyor? "Nereden buldun?" diye sormuyor. "Nereden bulduysan buldun, yeter ki Türkiye'ye getir." diyor. Türkiye ekonomisinin bu kadar kötü olmasının en önemli nedenlerinden biri bu. İşte, bu yüzden, Türkiye FATF'ın gri listesinde ve kolay kolay bu listeden çıkacakmış gibi gözükmüyor.
Türkiye'nin dış politikası da bu çürümeden nasibini almış durumda. Bakın, Türkiye Orta Doğu'da çete mensuplarına maaş veren bir ülke olarak anılıyor ve bunlarla yapılan röportajlar var. Bu çete mensupları, aldıkları ücretler, maaşlarının ne kadar olduğu belli ve bu çete mensuplarını Türkiye besliyor. İşte, Türkiye'nin Orta Doğu'daki dış politikası da yolsuzluk, kirlilik ve suça bulaşmış durumda ama en önemli çürüme, yozlaşma belki de yargıda yaşanıyor.
Yargıdaki çürüme, yozlaşma neden önemli? Çünkü bütün bunlarla mücadele etmesi beklenen kurum olduğu için yargının yozlaşması belki hepsinden çok daha tehlikeli. Ben şöyle bir şey söylemiyorum: Yargı sizden önce çok iyi durumdaydı da siz geldiniz kötü hâle getirdiniz; böyle bir şey yok. Türkiye'deki her yargı mensubu bu yolsuzluğun, bu rüşvet ağının içerisindedir de demiyorum; emin olun, görevlerini layığıyla, onuruyla yerine getiren çok sayıda yargı mensubu var ama azımsanmayacak oranda ve etkili yerde olan bu rüşvet çarkının, yolsuzluğun içerisinde yer alan yüzlerce, binlerce yargı mensubu olduğunu da her gün öğreniyoruz. Çürüme yargının neredeyse her yerine bulaşmış durumda. Bunu sadece biz söylemiyoruz, bunu sadece muhalefet partileri söylemiyor, bu bir dedikodudan ibaret değil; resmî olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı, daha sonra Yargıtay üyesi yaptığınız bu Başsavcı HSK'ye verdiği dilekçeyle söylüyor. Ne diyor? "Uyuşturucu kaçakçıları, yasa dışı bahisçiler, milyonları gasbedenler rüşvetle tahliye ediliyor." diyor, "İş takibi yapan, aracılık yapan, rüşvete tevessül eden yargı mensupları var." diyor, "Para karşılığında sulh ceza hâkimleri tahliye kararları veriyor, erişime engelleme kararı veriyor." diyor. Gökçer Tahincioğlu bunun rayicini öğrenmiş yani rüşvetin rayicini öğrenmiş, "Tahliyenin rayici 500 bin lira, erişimin engellenmesinin rayici de 100 bin lira." diyor. Ayhan Bora Kaplan diye bir suç örgütü, çete üyesi, lideri -her neyse- var, ilişkide olmadığı yargı mensubu yok gibi; Yargıtay üyeleri, savcılar, hâkimler... İçişleri Bakanını hiç söylemiyorum çünkü konumuz yargı mensupları. Bakın, Ankara'da bir yüksek yargı mensubuna milyon dolar verip villa almış bu çete mensubu. Ankara'da yaşanıyor bu, burnumuzun dibinde. Kobane kumpas davasının, özel yetkili heyetin başkanı, Ata Dedeler çetesinin liderlerinden birisi olarak ortaya çıktı.
Şimdi size bir tane resim göstereceğim. Bu resim, Türkiye'nin normali açısından önemli bir resim; çoğunuz bu resmi görmüşsünüzdür. Bakın, bu resmi görüyor musunuz? Bu resimde 4 kişi var, arkalarında bir koleksiyon var. Bu, bir tespih koleksiyonu değil silah koleksiyonu. 4 kişi oturuyor, arkalarında silah koleksiyonu, uzun namlulu silahların da olduğu yaklaşık 20 silah. Bu, neden önemli? Şunun için önemli: Bu resimde bir kişi var; İzmir'de adli yargının başında olan kişi, ev sahibi. Bu resim adliyede çekiliyor ve dinlenme odasında çekiliyor, onun odasında çekiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen tamamlayın.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum.
Konukları kim? Hâkimler ve Savcılar Kurulu Teftiş Kurulu Başkanı ve onun yardımcıları. Soruluyor, deniliyor ki: "Ya, siz nasıl böyle bir resim çekiyorsunuz?" Tabii, kamuoyu haberdar olduktan sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu hemen hakkında soruşturma başlatıyor. Soruşturmayı kim yürütecek? Bu fotoğrafta görülen kişi; Teftiş Kurulu Başkanı ve yardımcıları bu soruşturmayı yürütecekler. Gazeteci soruyor: "Ya, böyle böyle bir resim var. Nasıl..." "Bu normal, ben silahları severim, burada sergiliyorum." diyor. "Yargıtay Başkanı da geldi, Teftiş Kurulu Başkanı da geldi, biz beraber resim çektik." diyor.
İşte, yargının normali budur, AKP'nin normali budur, Türkiye'nin normali budur. Bu yüzden yargı içerisindeki yozlaşmayı araştırmalıyız, bir komisyon kurmalıyız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)