GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:88
Tarih:29.05.2024

HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kırk dört yıl önce Çorum'da başlayan olayların yıl dönümündeyiz. Çorum'da onlarca Alevi yurttaş katledildi, yüzlercesi de yaralandı, evleri ve iş yerleri yağmalandı. Çorum katliamı da ülke tarihinin kara sayfalarından bir tanesidir. Derin ve karanlık odaklar tarafından organize edilmiş olan Çorum katliamını kınıyor, katledilen canlarımızı saygıyla anıyoruz.

Aynı zamanda Gezi Parkı'nda yeşerip büyüyen direnişin de yıl dönümündeyiz. Gezi büyük bir dayanışmaydı, aynı zamanda bir demokrasi talebiydi; ne var ki AKP dün de bunu anlamadı, bugün de anlamış değil. Gezi ruhunu ve Gezi tutsaklarını selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malumunuz, Plan ve Bütçe Komisyonuna her türlü kanun teklifi gönderiliyor. Yasa yapma tekniği, verimli tartışmanın gerekliliği AKP'nin umurunda bile değil. Öyle ki esas komisyon ve tali komisyon ayrımı dahi yok hükmündedir. Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi'nin serencamı da böyle oldu maalesef. Bu tasarı hakkında Dışişleri Komisyonunda uzmanların da görüşü alınabilirdi. Biliyoruz ki siyasi iktidar tasarıları uzmanlardan saklıyor, halkın görmesini istemiyor. Doğal olarak görüşülen bu tasarı da aciliyeti olmayan, ihtiyaç duyulmayan bir tasarı, sadece AKP çevrelerinin buna gerek duyduğu anlaşılıyor çünkü içinde akçeli işlerin döneceği ve doktriner bir tarafı olacak bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Enflasyon ülkeyi kasıp kavururken, emekliler ve asgari ücretli yurttaşlar isyan ederken Hükûmetin tek derdi atanmış bir bakanın tek yetkili olacağı bir vakıf kurmaktır. Bu tasarı AKP ve MHP'nin toplumdan ne denli koptuğunun da göstergesidir.

Kanun teklifinde "Bakanlık bölgesel ve küresel tüm gelişmeleri yakından takip etmekte." deniliyor. Bu yakın dış takibin bölge halklarına yansımaları ne oldu? "Sıfır sorun" doktriniyle yola çıkıp sıfır komşuyla döndüler çünkü AKP iktidarı dış politik ekseni etnik ve mezhebi yakınlık üzerinde kurageldi. Tam da bu amaçla, nerede olursa olsun Kürtlerle ilgili bir gelişme olur olmaz projektörleri hemen oraya çeviren bir dış politika inşa edildi. Hâl böyleyken, teklifin bir amacı da bölgemizde barışın ve güvenliğin tesisi, refah ortamının geliştirilmesi şeklinde açıklanıyor. Tabii ki AKP-MHP Hükûmetine sormak lazım: Buna Kürtler de dâhil mi? Bugün Kürt sorunu ve Filistin sorunu Orta Doğu'nun tamamını etkileyen 2 başat sorundur. Kürt sorununda diyalog ve müzakere seçeneği aklına gelmeyen bir hükûmetin Filistin'de dikkate alınması mümkün mü? Bugün Dışişleri diplomatları nereye gitseler karşılarına Kürt gerçekliği çıkıyor çünkü Japonya'da dahi bir Kürt'ün işleri rast gitse, yüzü gülse bundan rahatsız olan bir anlayış hâkim. Ama Kürtler artık politik bir bağışıklık kazanmış durumdadırlar. Kürtlerin hariç tutulduğu hiçbir siyasetin menzile varması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Kürt sorunu Orta Doğu'da barış siyasetinin âdeta turnusol kâğıdı gibidir. Çatışmalı bölgelerde müzakereyi bir çözüm olarak sunup kürdistanda güvenlikçi politikalarda ısrar varsa bunun adı ikiyüzlülüktür. Bakın, Afrin, Türkiye'nin de desteklediği radikal grupların işgali altındadır. Afrin, Kürtlerin bin yıllardır yaşadığı özgün bir kenttir, en az 300 bin Kürt zorla yerinden edildi, zeytinlikleri talan edildi, Kürtçe tabelalar kaldırıldı ve bu yetmezmiş gibi eğitim müfredatından kendi ana dilleri olan Kürtçe çıkarıldı. Bunun, Türkiyeli Kürtlerin kalbinde ve ruhunda yarattığı etkiyi önemsemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Oysaki Rojava Kürtleri hiç kimsenin düşmanı değildirler. Sadece onlarca yıllık inkâr döneminden sonra en doğal demokratik haklarını güvenceye almak için mücadele ediyorlar. Rojava'da 11 Haziranda yapılacak seçimleri de bu çerçevede ele almak var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Olan, lütfen tamamlayın.

HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Dışişleri Bakanlığı da ülkenin tamamını temsil ediyorsa buna göre bir politik eksen belirlemelidir. Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığının önceliği vakıf kurmak değil tutarlı ve barışçıl bir dış politika inşa etmek olmalıdır çünkü bölgesel barışın ve halklar arası diyaloğun ne kadar hayati olduğunu Filistin'de görüyoruz. Şu ana kadar Gazze'de 35 binden fazla insan öldürüldü, Refah mülteci kampına yapılan saldırıda onlarca kadın ve çocuk katledildi. Bütün bunlar dünyanın gözleri önünde yaşandı, yaşanıyor. Katliamları şiddetle kınıyor, barışın hemen tesis edilmesi için çağrıda bulunuyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)