Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 88 |
Tarih: | 29.05.2024 |
CHP GRUBU ADINA CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 111 sıra sayılı Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
2004 yılından önce -kamu vakıflarıyla ilgili- 608 tane kamu vakfı vardı biliyorsunuz. Vatandaşlardan gelen birtakım şikâyetler üzerine, birtakım bağış ve kanuna dayalı olmayan tahsilatlar nedeniyle yine AK PARTİ iktidarı tarafından çıkarılan bir kanunla bunların birtakım yetkileri geri alındı, geri alındı ama bu ayrıcalıklardan yararlanmak için bir taraftan kanunla kurulan vakıflar hayata geçirildi; Yunus Emre Vakfı, Türkiye Maarif Vakfı, Türk Arkeoloji Vakfı, Antalya Diplomasi Forumu Vakfı gibi vakıflar kuruldu, bu vakıflar da ciddi gelirler elde etti. Özellikle bütçeden "Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yapılan Transferler" kalemi üzerinden beş yılda 19,1 milyar TL bağış aldılar, hazine yardımı aldılar. Tabii ki bu vakıflar Meclis denetimi dışında, Sayıştay denetimi dışında da keyfiyetle bu gelirleri, harcamaları yaptılar denetim dışı olarak. Şimdi, böyle bir vakıf daha bugün önümüze geldi; bu Vakıf da benzer bir şekilde, Anayasa'nın 160 ve 161'inci maddelerine aykırı olarak Sayıştay denetimi dışında yani Meclis denetimi dışında faaliyet gösterecek bir vakıf olacak.
Şimdi, notlarımdan bazı saptamalar yaparak ve bir kısım da sorular sorarak -Sayın Bakan Yardımcısı da Komisyon da burada- bu saptamaları ve sorularla beraber bazı çelişkileri de ortaya koymaya çalışacağım. Şimdi, burada kamu yöneticilerinin ve bunların eş dost ve akrabalarının Vakıf organlarına yani Yönetim Kuruluna ve Denetim Kuruluna atanma durumları var. Böyle bir durumda da lojman kanunu, Taşıt Kanunu gibi veyahut da tasarruf tedbirleri gibi uygulamaların dışında buradaki yöneticilerin çoklu maaş alması, gelir elde etmesi mümkün olacak, bunların da takibi mümkün olmayacak ama tabii, liyakatli atamalar olursa, eş dost, akraba ataması olmazsa, gerçekten düzgün yöneticiler atanırsa da tersi bir durum olabilir, bu da tabii ki Vakıf yöneticilerinin, Mütevelli Heyetinin elinde olacak bir konu olacak. Bir de bütçeden yapılan harcamaları kağıt üzerinde de olsa Sayıştay ciddi bir şekliyle denetliyor, buradaki denetim mekanizması da çok önemli. Denetim Kurulu oluşmuş, Denetim Kuruluna da yine Bakan üç kişi atıyor; ikisi Dışişleri Bakanlığı mensubu, biri de Hazine ve Maliye Bakanlığından atanacak. Buradan bir önerimiz olsun: Bu atanacak denetim elemanının ya Sayıştay kökenli olması veya Maliye Teftiş kökenli olması ve denetim raporlarının da Vakıflar Genel Müdürlüğüne Vakıflar Kanunu çerçevesinde verilen raporlar haricinde de -bu kurumlara da- bilgi açısından gitmesi ve buradan da yasal olmayan birtakım işlemler yapıldığında gerekli müeyyidelerin yapılması uygun olacaktır diye düşünüyorum.
Yine, Bakanlık ihtiyaç duyduğu hâlde, ihtiyaç duyduğu durumlarda taşınmazların bir kısmını... Daha doğrusu, Bakanlığın kullanmadığı, ihtiyaç duymadığı birtakım taşınmazları Vakıf kullanabilecek. Şimdi, bu çok hassas bir konu. Şimdi, buna kim karar verecek? İhtiyaç olup olmama durumu kim tarafından tespit edilecek? Çünkü Dışişleri Bakanlığı bünyesinde -Komisyonda da ifade edildi- çok ciddi arsalar, binalar var; yurt içinde, yurt dışında var; rakamları şimdi vermeyeceğim, ben biliyorum. Yine, İstanbul'da Boğaz'ın kenarında da çok kıymetli bir arazisi var. Mesela, bu arazi Vakfa tahsis edilebilir. Şimdi, tahsis etmeye kim karar verecek? Eğer tahsis edilirse de -yine, bu Vakıf, üniversite kurma yetkisini alıyor biliyorsunuz- acaba üniversite kurmak üzere mi tahsis edilecek veya başka bir konuyla ilgili mi tahsis edilecek? Bu tip durumların da açıklanması gerekiyor.
Aynı zamanda, vakıflar kurulurken -biliyorsunuz- mütevelli heyeti üst organ ama -bazı kamu personellerinin de gerekli şekliyle, geniş şekliyle kaldığı- genel kurul üst makam olduğu zaman, en üst birim yani organ genel kurul olduğunda daha kapsayıcı oluyor.
Şimdi "DİVAK" diye bir kurum var; Dışişleri mensuplarını korumak, kollamak, gelirlerini artırmak üzere kurulmuş bir vakıf. Acaba bu Vakıf daha aktif hâle getirilemez miydi, geliştirilemez miydi? Böyle bir vakfa ihtiyaç var mıydı? O zaman bütün Dışişleri Bakanlığı personelinin katılımıyla oluşmuş bir vakıf olurdu ve birtakım rahatsızlıklar da ortadan kalkardı diye düşünüyorum. Üniversite konusunu bu şekilde kısaca özetlemiş olduk.
Yine, en önemli gelirlerinden biri de vize gelirleri olacak yani vize gelirleri önemli bir kaynak. 2023 yılı içerisinde 5,5 milyar TL vize gelirlerinden, cirodan kaynaklanan bir gelir var. Bunun yüzde 20'si yani 1,1 milyar lirası merkezî bütçeye, oradan da Dışişleri Bakanlığına aktarılıyor; 4,4 milyar lirası da o yüzde 80'lik kısım da vize işlemleriyle uğraşan şirketlere aktarılıyor. Şimdi, bu şirketlerin sözleşmesi var. Bu sözleşmeler devam edecek mi, bittiği zaman yenilenecek mi? Anlıyoruz ki Vakıf bu işle ilgili de bir şirket kuracak, bu vize işlemleriyle ilgili de bir gelir elde edecek. Şöyle bir hesapladığımız zaman da yeniden değerleme oranı kadar artsa 7 milyarlık bir gelirden bahsediyoruz en kötü şartlarda, bu da Dışişleri Bakanlığının bütçesinin yani 31 milyarın biraz üzerinde, dörtte 1'ine yakın bir bütçe; bu da çok ciddi bir kaynak, bu kaynağın nasıl kullanılacağı, nerelere aktarılacağının takibi tarafımızdan yapılamayacak ki bir sürü daha gelir elde edilecek konular var; gayrimenkul alıp satabiliyor, demirbaş alıp satabiliyor, taşıt alıp satabiliyor, bunu yurt içinde, yurt dışında yapabiliyor. Yine, aynı zamanda, devlet iç borçlanma senetleri alabiliyor, kira sertifikası ihracıyla ilgili, bu tip gelirlerle ilgili nemalandırmalar yapabiliyor. Bu gelirleri de topladığınız zaman -bir de üniversite gelirleri var; üniversite paralı olacak, o da ayrı bir şey- ciddi bir bütçeden bahsediyoruz. Ben tahmin ediyorum ki Dışişleri Bakanlığı bütçesini de geçen bir bütçeden bahsediyoruz. Bu gelirlerin kullanılması çok çok önemli, onun için de finansçı atanıyor, finansçının da konusunda uzman olması gerekiyor çünkü bir yerde bir holding gibi yönetilecek bir vakıftan bahsediyoruz ve bunun da onun için çok sağlıklı ve düzgün bir şekilde yönetilmesi gerektiğini buradan özellikle ifade ediyoruz.
Yine, biliyorsunuz, 2024 yılı içerisinde 8 milyar dolarlık, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler kalemi var bütçede aktarılan. Şimdi, ben bunlardan da tasarruf yapılmasını söylüyorum. Şimdi, burada da Bakanlık buraya da aktarım yapabilecek ayrıca ve sadece bu Bakanlık değil, bu Vakfa istediğiniz bakanlıktan da ilişkilerinizi kullanarak hazine transferi yapabilirsiniz. Bunlar da dışarıda ekstra duran bir şeyler. Bu Vakıf ipotek verebiliyor değerli milletvekilleri. Yani bir vakıf niçin ipotek verebilir? Bir bankadan kredi kullanacak demek ki veyahut da ipotekli borç senedi çıkarıp dış piyasadan fonlanacak. Şimdi, baktığımız zaman bu çok önemli bir kaynak.
Yine, bu Vakıf aynı zamanda değerleme şirketi kurabiliyor, SPK onaylı, lisanslı gayrimenkul değerleme şirketi. Şimdi, hem Dışişleri Bakanlığının gayrimenkullerini değerleyecek hem diğer kamu kurumlarının da gayrimenkullerini değerleyecektir diye düşünüyorum. Örneğin, bankadan kullanılan kredilerde gayrimenkullerin ekspertiz değerini yaptığı zaman hem o bankadan kredi kullanıp hem o bankaya verilecek gayrimenkul teminatının değerlemesini de yapıp olduğundan daha yüksek tutarlarda kredi kullanımı da olabilir. Bu da ayrıca düşünülmesi gereken bir konu.
Aynı zamanda, Türkiye Varlık Fonu -biliyorsunuz- bono ihraç ediyor, kira sertifikası ihraç ediyor -çok ciddi bir kurum- 300 milyar dolarlık bir varlığı var. Yine, Vakıf, Türkiye Varlık Fonunun ihraç ettiği bu kıymetlerden satın alabilecek çünkü ciddi gelir olacak. Bu gelirden bir taraftan kendisine nema elde ederken bir taraftan da Türkiye Varlık Fonunu fonlamış olacak. Zaten Türkiye Varlık Fonunun 2 trilyon 300 milyar civarında -2023 yılı rakamları itibarıyla- bir borcu vardı; bir taraftan da düşük faizli bir kaynağa imkân açılmış olacak. Yine, vergisel avantajlar var yani vergiden muafiyet söz konusu; tüzel şirketler açısından yani sermaye şirketleri açısından da yapılan bağışlar vergiden indiriliyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda -Sayın Bakan Yardımcısı burada- sormuştuk "Ticari kazançta yüzde 5'lik sınırlama var mı?" diye, tam net cevap alamadık ama yokmuş gibi görünüyor. Bu durumda zaten 2023 ve 2024 yılı çeyrek rakamları itibarıyla -sermaye şirketlerinin yani- devletin vazgeçtiği vergi 1 trilyon 108 milyar. Şimdi, bu Vakfa tekrar bağış yaparak bu vazgeçilen vergi miktarları da artacak ve yine devletin vergi kaybına sebep teşkil edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akay, lütfen tamamlayın.
CEVDET AKAY (Devamla) - Tabii, konuşulacak çok konu var. Netice itibarıyla, bu Vakıf kurulacak, öyle görünüyor. Umarım, Dışişleri Bakanlığının gerçekten dış dünyadaki itibarını artırmak üzere bu gelirler kullanılır -çok ciddi gelir oluşacak, bu muhakkak- bu gelirler bütçe disiplini içerisinde, kaynakların etkin dağılımıyla usulsüzlüklere ve yolsuzluklara yer vermeden, israftan kaçınılarak kullanılır.
Bir soru da vakıf senedinde yer alacak hususlar. Vakıf senedini göremedik, görmemiz gerekirdi. Şimdi, Bakan hem Dışişleri Bakanlığının hem de Vakfın Başkanı. Bakan değiştiğinde, iktidar değiştiğinde, ikisi farklı olduğu zaman Bakanı değiştirip Mütevelli Heyetini değiştirmeme durumuyla karşılaşılabilir. O zaman durum ne olacak? Bu da Vakıf senedindeki yazılacak konularla ilgilidir.
Sonuç olarak, bu kanun teklifinin bu şekilde geçmesine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına karşı olduğumuzu belirtiyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)