Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 88 |
Tarih: | 29.05.2024 |
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kobani kumpas davasında içeride rehin alınmış yoldaşlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Aynur Aşan, Bülent Parmaksız, Dilek Yağlı, Günay Kubilay, İsmail Şengül, Nazmi Gür, Pervin Oduncu, Zeynep Karaman ve Zeynep Ölbeyci'ye saygılarımı yolluyor, onurlu duruşlarını selamlıyorum. Verilen cezaların siyasi olduğunu, halklar nazarında hiçbir inandırıcılığının olmadığını sizler de bizler kadar çok iyi biliyorsunuz. Sadece bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Tarih, bizi yargılayanların, siyasi davaların savcısı olanların nasıl da yargılananlara dönüştüğünü, sanık sandalyesine oturtulduğunu çokça göstermiştir Türkiye'de. Burada kastımız, başınıza gelecekleri size bildirmek değil hukuksuzluğu bir hukuk yolu olarak uygulayanların nasıl da kendi silahlarıyla vurulduğunu hatırlatmaktır. O gün geldiğinde, onurluca savunma yapmak yerine yüzünüzde utanç ve hayıflanmanın izleri, bedeninizi saran riyakârlığın sizi düşürdüğü hâli göreceğiz. Tabii, Kobani kumpas davası dedik ya, bu dava "Kobani de -diğer adıyla Ayn el Arap- düştü, düşüyor." sözlerinin ardından Rojava'daki halkla dayanışma, IŞİD barbarlığının son bulması için yapılan eylemlere yönelik açıldı biliyoruz.
Bir Kürt kentinin adını bile anmaktan imtina eden, "Ayn el Arap" diyen iktidarın dış politikasını güya bölgesel barış amacıyla yürüten Dışişleri Bakanlığının 2018'de Afrin'in işgalinden beri bir nevi istihbarat ve savaş bakanlığı rolüne büründüğünü biliyoruz. O günden bugüne "diplomasi" adı altında yürütülen tüm faaliyetler Rojava başta olmak üzere Orta Doğu'da tüm demokratik kazanımları yok etme üzerine kurulu. Bölge istikrarı üzerindeki en büyük tehdit olan bu politikaları yapan sanki bu Bakanlık değilmiş gibi gözümüzün için baka baka bir de "bölge barışı" deniliyor. Bu Bakanlık değil mi bir gün federe Kürdistan'da, bir gün Irak'ta diplomasi masalarında savaş tamtamları çalan?
Değerli milletvekilleri, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vakfın kanun teklifini burada görüşmek için toplanmış bulunmaktayız. Nedir o kanun teklifi? Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı... Sayıştay denetiminden muaf olan, yok "bölge barışı ve güvenliğinin tesisi" yok "refah ortamının geliştirilmesi" yok "küresel hedefler" gibi afaki gerekçelerle kurulması istenen bir vakıf söz konusu. Devleti şirket gibi yönetmenin, neoliberal aklın çarpık son örneği aslında. AKP'nin AKP'lilere huzur hakkı dağıtmasının, bol maaşlı, bol makam araçlı, bol toplantılı organizasyonların yeni gerekçesi. Madem ki bu Vakıf, Dışişleri Bakanlığından güya yük alacak, Türkiye'nin dünyaya tanıtılmasında aktif rol alacak, akademiler kurup eğitim verecek, ticari işletme kurup para kazanacak; o zaman Bakanlık ne işe yarayacak, Bakanlık ne yapacak? Peki, soruyorum: Diğer bakanlıkların neyi eksik? Onlara da tek tek güçlendirme vakfı kuralım. Neden İçişleri için, Enerji için, Ticaret için ya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı için ekstradan bir güçlendirme vakfı kurulmasın? Sonra neden Cumhurbaşkanı, Kabineden sonra bir de Cumhurbaşkanlığı vakıf başkanları Kabine toplantısı gerçekleştirmesin? Sonra, o vakıflara kuru yerler olmaz, AKP'li müteahhitlerin elinden çıkaramadığı plazalar kiralansın, yeni son model araçlar tahsis edilsin; yöneticilerine bir iki yetmez, daha çok maaş bağlansın; hadi son bir kıyak yapın da vakıf personellerine bir de servis ayarlansın.
Sayın milletvekilleri, bugün Türkiye'de milyonlar açlıkla, sefaletle yüz yüze olsun; emekli kuru ekmekle ayı nasıl tamamlayabileceğini düşünsün; gençlerde umutsuzluk, çocuklarda beslenme yetersizliğinden dolayı büyüyememe baş göstersin; biz burada AKP-MHP iktidarının dost sevindirme, eski küskünlere devlette yer açma çabalarına, kamu yararına değil kamu kazığına engel olmaya çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İrmez, lütfen tamamlayın.
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Devamla) - Emekçiye, işçiye zam olmasın; yoksulluğa, yoksunluğa, enflasyona çare aranmasın ama savaşa, kurşuna, bombaya, talana ve talancılara her şey mübah olsun; elbette bunu kabul etmemiz mümkün değildir; ayıptır, ayıptır!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)