GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:2
Tarih:04.10.2011

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de yeni yasama yılında hepinize selam ve saygılarla sözlerime başlamak istiyorum.

Sevgili arkadaşlar, şimdi, daha dün bir. Burada yer konusunda adaleti sağlamayan bir Meclisin halklar arasındaki hukuku nasıl sağlayacağını sizin vicdanınıza bırakıyorum. Burada 35 milletvekili olan bir grup, ama ayrılan yer sayısı 14!

Şimdi, kendi içinde hukuku işletemeyen bir Parlamento nasıl bu ülkede özgürlüklerden, demokrasiden, hukuktan bahsedebilir? Yani halkın sesini kıstırmak için elinizden ne geliyorsa onu yapıyorsunuz. Bundan sonra grubumuzla geleceğiz, bu komisyonların sırasında oturacağız. Ya adaleti sağlayacaksınız ya da çalışmalarda, bu konuda siz adaleti sağlamadığınız müddetçe sizi her gün teşhir etmek boynumuzun borcudur.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakanlar Kurulu sırasına oturun ya, Bakanlar Kurulu boş!

SIRRI SAKIK (Devamla) - İnşallah oraya da geleceğiz, oraya da oturacağız.

İkincisi, halkın sesini niye kısıyorsunuz? Hani özgürlüklerden bahsediyorsunuz, hani halktan saklanacak hiçbir şeyin olmadığını söylüyorsunuz. Yani, Meclisi, Meclisin TV'sini, TRT 3'ü susturuyorsunuz. Saat yediden sonra yayın yok, bugün gruplar vardı yayın yok. Siz kendi arka bahçenizi yarattınız, medyanızı yarattınız, bu konuda bir sıkıntınız yok. Peki, muhalefet partisi ne yapacak, diğer muhalefet partileri ne yapacak? Size biat mı edecek? Siz korkuyorsunuz. Siz kimden korkuyorsunuz? Siz muhalefetten, evet, muhalefetin dinamiği olan Barış ve Demokrasi Partisinden korkuyorsunuz. Aslında bu uygulamanız Barış ve Demokrasi Partisinedir. Çünkü bir toplantıda, bölgede, bölge valilerinin yaptığı bir toplantıda İçişleri Bakanı da toplantıdaydı, model vekil olarak Barış ve Demokrasi Partisinin vekillerini İçişleri Bakanına söyleyen valilerdi. Arkasından bu grubun büyük bir kısmını, bölgedeki Kürt milletvekillerini tasfiye eden anlayış da oydu. Model vekil istiyorsanız, Başbakan diyordu ki? İşte, bakın, Barış ve Demokrasi Partisinin grubuna? Halkın içerisindedirler, fedakârdırlar, gece-gündüz demeden halkın sorunlarına sahip çıkıyorlar, Parlamentoda en fazla emekçilerin, yoksulların, Kürtlerin, Türklerin, diğer halkların sorunlarına sahip çıkan tek parti Barış ve Demokrasi Partisidir. Onun için sesi kısmaya çalışıyorsunuz. Vallahi korkunun ecele faydası yok. Biz buradayız, kralın çıplak olduğunu söylemeye adayız ve bunu söyleyeceğiz. Dünyanın dört bir tarafında özgürlükler vadeden, bütün ülkeleri kurtarmaya kendisini adayan bir Başbakan kendi ülkesinde alabildiğine daha çok geri, daha çok halkın sesini kısmaya çalışan bir anlayış içerisinde. Şimdi, görün bakın, eğer? Orta Doğu'daki liderlerden zaman zaman dönüp söylüyor: "Ders almalısınız." Siz de ders almalısınız. Yani, Hafız Esad'lar da senin gibiydi, Kaddafi de öyleydi, Mübarek de öyleydi. Halkın sesini kısıyordular. Şimdi gelinen noktada siz de halkın sesini kısarsanız halka hesap vermek zorunda kalırsınız.

Sevgili arkadaşlar, şimdi, uzun bir süredir, seçimlerden sonra Barış ve Demokrasi Partisi neden üç ay Parlamentoyu boykot etti? İşte, biraz önce burada fezlekeler gündeme geldiğinde ne kadar haklı olduğumuzun bir gerekçesiydi. Yani seçimler sonrası yapılan? Ve seçimlerde 8 milletvekili halkın oylarıyla seçildi. Duvarımızda "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir." diyor ama halkın vekilleri cezaevinde. Ya bunu sökeceksiniz ya da halkın vekillerini cezaevinden çıkaracaksınız. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar) Başka bir yolu yok. Eğer egemenlik kayıtsız, şartsız halkınsa derhâl bu vekiller özgürlüklerine kavuşmalıdır.

Siz "Demokratik kanalları açacağız." diyorsunuz, bir taraftan da her gün BDP üzerinde ciddi bir baskı var. Bakın, bugün 123 tane yöneticimizi gözaltına aldınız. Şu ana kadar 3.500 "KCK Operasyonu" adı altında seçilmiş belediye başkanlarımızı, milletvekillerimizi, il genel meclisi üyelerimizi, il ve ilçe başkanlarımızı tutuklattınız. Kim? Sizin emrinizdeki polis ve yargı. Çünkü suçüstü yakalandınız. Sayın Başbakan Makedonya'dan dönerken suçüstü? Daha önce söylüyordu: "Yargı bağımsız." Şimdi ona da gerek duymadan açık bir şekilde bu talimatın nereden geldiğini -bizzat kendisi açıklamalarda bulundu ve- biz de biliyoruz evet, genelde hep de söyleriz: Cinayeti işleyen ile soruşturan aynı ise failler bulunmuyor. Artık açık ve net olarak bu tutuklama talimatının nereden geldiğini biliyoruz ve halkımız bu işin faillerini biliyor. Siz silahlı güçleri demokratik zemine davet ederken demokratik zeminde eline silah almamış, hayatı boyunca silahla hiçbir ilişkisi olmamış halkın temsilcilerini tutuklarsanız bu ülkeye nasıl demokrasiyi getirirsiniz, nasıl bu ülkede iç barışınızı sağlayabilirsiniz?

Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışı gezisinde şunu söylüyordu silahlı güçlere: "Silahlarınızı bırakın, eve dönün." Peki, bugünkü operasyonlarda, il ve ilçe başkanlarımız, il genel meclisi üyelerimiz, belediye başkanlarımız, bunların ellerinde bir silah bulundu mu? Biz size güvenmiyoruz. Siz, doksan yıldır bu halkı aldattınız. Sizin adınız değişse de bütün partiler bu halka karşı suç işledi. Şimdi, onun için, bu sözlerin hayata geçebilmesi için demokratik kanalların açılması lazım, Parlamento artık savaş kararları alan bir Parlamento değil, tam tersine, daha çok özgürlük, daha çok bağımsızlık, daha çok halkların kendi kimlikleriyle kendisini ifade edebileceği bir Parlamento olmalıdır. Geçmişte de? Yarın buraya gelecek, yine sınır ötesi operasyonlarla ilgili yeni bir tezkere gelecek. Bunların hepsi denendi sevgili arkadaşlarım. Yeni gelen arkadaşlarımız bunu bilsinler. Yüzlerce kez sınır içi, sınır dışı, havadan ve karadan o coğrafya hep bombalandı ve biz bu kürsüde hep şunu söyledik: Sorun Kandil'i fethetmekte değil. Sınır ötesi operasyonları yaparak sorunu çözemezsiniz. Sorun? Kürt halkına haksızlık ettiniz cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, bu hakları teslim ettiğiniz an o zaman Kürt halkının yüreğini fethedersiniz. Sorun? Kürt halkının çocuklarını öldürerek Kürt halkının yüreğini fethedemezsiniz. Acılarımızı çoğaltarak yüreği fethedemezsiniz. O vesileyle, geçmişten bugüne kadar denenen bu yolların bir daha denenmemesi gerekir. Bu yolların hepsi denendi, Çiller'den tutun Mehmet Ağar'a kadar, Ağar'dan bütün tanıdığınız aktörlere kadar ve siz de denediniz. Bu yol, bir çıkmaz yoldur. Onun için, tek yol vardır, müzakere ve diyalogdur, uzlaşıdır. Biz uzlaşı ve diyalog için buradayız. Biz sorunların çözümü için buradayız. Bizim amacımız, buralarda gelip? Diğer milletvekilleri gibi bir lüksümüz yok. Ülkede kan akıyor, bu her damla kan bizim kanımızdır, bunların arasına bir ayrım koymuyoruz. Biz, ölümler arasına ayrım kesinlikle koymadık. Ölen askerin de polisin de gerillanın da sivil bir vatandaşın da acısını yüreğimizde hissettik. Bu sorumlulukla hareket ettik. Bundan sonra da bu sorumluluklarımızı aynen bu şekilde devam ettireceğiz.

Onun için gerçekten hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Ben küçük bir örnek vermek istiyorum: Bakın, KCK operasyonu dışında da -yüzlerce ve binlerce isim sayabilirim- bir demokratik çözüm çadırında oturduğu için on iki yıl ceza alan Kürt çocukları var, Kürt anneleri var, Kürt yaşlıları vardır. Böyle bir hukuk, böyle bir adalet olabilir mi? Böyle bir ayrımcı politika olabilir mi?

Bugün Sayın Başbakanın dünyanın -dört bir tarafını dolaşırken- Güney Afrika'da gidip ziyaret edeceği müzede "Özgürlük, saygı, eşitlik, farklılık, demokrasi, sorumluluk ve uzlaşı?" onlar duvarların üzerinde yazılmıştır. Diliyorum Sayın Başbakan bu saydıklarımı orada okur gelir, o ruh hâliyle bu ülkede olmayan iç barışı hep birlikte sağlarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sakık, teşekkür ederim.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)